'Ankara'yı defalarca uyardık'

16 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       Hizbullah'ın hücre evleri tek tek deşifre oluyor. Batman'dan sonra gözler Van'a çevrildi. Hizbullah'ın Van'daki gücü nedir? Ölüm evleri olabilir mi? Eski Vali (1993 - 95 arası) Mahmut Yılbaş, Van'ın PKK ve Hizbullah'ın yerleşme değil geçiş noktası olduğunu söylüyor. Destek de İran'dan geliyor. Bu konuda Ankara'yı defalarca uyardıklarını belirten Yılbaş, 'İran ise takiye yapıyor, 500 yıldır Türkiye'yi uyutuyor' diyor.
       Yılbaş'a göre; PKK ve Hizbullah'ın bölgedeki yerleşim merkezleri Bitlis, Siirt, Diyarbakır, Batman, Muş, Bingöl... İstihbarat raporlarında noktalar açık ve net şekilde yer alıyor. Militanların gözde geçiş güzergahı ise Tendürek - Mako hattı... Yılbaş, şöyle konuşuyor:
       "Eski Kilise diye meşhur bir geçiş noktası var. Orayı kullanıp Mako'ya ulaşıyorlar. Orada bir süre bekletildikten sonra kamplara dağılıyorlar. Türkiye'ye gelirken de İranlılar kamyonlarla sınır karakollarına getiriyor, silahlarını teslim edip 'Gidebildiğiniz yere kadar gidin' diye tembihliyorlar. Bunların hepsi biliniyor."
       Biliniyor

Yazının Devamı

Patatesler Afrika'ya

15 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       Malumunuz 2 milyon ton patates elde kaldı. Mart sonuna kadar da tüketilmezse çöpe gidecek. Bu gidişle iç piyasada zor, dışarda da talip yok. Fiyatı indi, Tarım Bakanlığı özendirici reklam filmi atağında ama; umutsuz. Üç öğün patates yesen bitmez. Bakan Hüsnü Yusuf Gökalp, kalanların Afrika, Çeçenistan ve Bosna'ya yollanacağını söylüyor. Ardından da 'İnsanlar açlıktan ölürken, Tarım Bakanı olarak patatesleri çöpe atmak gücüme gider' diyor.
       Hoş, insani bir yaklaşım. Zaten diğer dünya devletleri gibi Türkiye de zor durumdaki ülkelere gıda yardımı yapıyor. Burada önemli olan o patateslerin neden elde kaldığı. Bir ülke yıllık ekeceği ürünün cinsini, miktarını planlamaz mı? Türkiye'de planlamıyormuş. Elde kalan ya da az üretildiği için yapılan ithalatlardan belli. Bakan Bey de bunu açık ve net şekilde söylüyor. Tarımın yıllardır ihmal edildiğinden yakınıyor. Yazık...
       Ancak bakan kararlı. Geç de olsa bundan böyle yapılacağını belirtiyor. Çiftçiye sahip çıkacaklarını anlatıyor. İlk olarak da köylünün kullandığı mazot fiyatlarının indirileceğini müjdeliyor.

Yazının Devamı

Erkohen'in çelişkisi

13 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       Nesim Malki'nin kahverengi kaplı ajandası hala kayıp. Bulunsa Malki'nin alacak - verecekleri ortaya çıkacak. Son umut korkudan İsrail'e kaçan ortağı Erol Erkohen'di. Ama o da boş çıktı. Erkohen, İsrail'e giden İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi savcısına, 'Çanta bende ancak, defter yok' demiş...
       Bu işte bir gariplik var. Çünkü Erkohen, Türkiye'yi terketmeden önce polis ve DGM'de verdiği ifadelerde çanta konusunda çelişiyor. Erkohen 19 Ekim 1998 tarihli polis ifadesinde, Erol Evcil'in uçağıyla Bursa'ya gittiğini anlatarak, şöyle diyor:
       "Bursa Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğimde, Müdür Ahmet Demir, sonradan Evcil'in şirketinde çalışan Müdür Yardımcısı Yusuf İlhan ve Erol Evcil birlikte oturuyorlardı. Nesim Malki'nin yanında taşıdığı çantanın müdürün makamında olduğunu gördüm, bana çanta konusunda bir şey söylemediler. Sonra aynı çantayı ve diğer eşyalarını Nesim Malki'nin eşine jandarma tarafından ikametine getirilerek teslim edildiğini öğrendim. Malki'nin alacak - vereceklerini yazdığı, komple not tuttuğu defteri ise yokmuş."
    &nb

Yazının Devamı

Hizbullah'ın avukatları

12 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       Hizbullah soruşturması çorap söküğü gibi. Çektikçe bir başka pislik geliyor. Ölüm evleri, işkence kasetleri, devlete sızan militanlar ve de kayıp silahlar. Son yakalananlar arasında avukat da var. Hüseyin Yılmaz adlı avukat halen Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nde sorguda, meslektaşı İshak Sağlam ise aranıyor. Polis, adı geçenlerin örgüt avukatı olduğunu söylüyor.
       Yani emirden katli vaciptir fetvası çıkıyor, kurban işkenceyle öldürülüyor. İddia doğruysa; o kasapların savunuculuğunu da bunlar yapıyor. Bunun hukukla, insanlıkla bağdaşır yanı var mı?..
       Duyduklarımız, gördüklerimiz karşısında ürkmemek elde değil. Ülke kimlerin elinde, nerelere gelmiş? Ne acı ki; İran destekli Hizbullah binlerce insanımızın beynini yıkamış. Üst düzey bir polis yetkilisi sadece Diyarbakır'da 2 bin militan arandığını söylüyor. Son iki yıl içinde yakalanıp, adliyeye sevk edilen Hizbullahçı sayısı ise 2 bin 800... Yeni yakalanan 250 kişinin 20'si de öğretmen ve korucu... Bunlar örgütün kayıtlı üyesi. Varın hesabını siz yapın...
       Üstelik

Yazının Devamı

Erkohen korkmakta haklı

9 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       Çünkü; çok şey biliyor. Nesim Malki ölürken telefonda konuştuğu kişi oydu. Alaattin Çakıcı - Erol Evcil - Emniyet üçgeninin farkındaydı. Sümerbank satışındaki bağlantılardan haberdardı. Hatta istemeyerek de olsa Çakıcı'yla konuşup, bilgi verdi. Kürşat Yılmaz'ın da Malki'yi tehdit ettiğini o açıkladı. Evcil'in Malki'ye kestiği milyonlarca dolarlık çekleri, ilerde kanıt olur gerekçesiyle o sakladı. Malki'nin tetikçileri sülük gibi onu emdi. Ölüm tehdidiyle yüz binlerce dolar söğüşlendi. Ölen ortağının tüm alacak - verecek kayıtlarını kahverengi kaplı ajandasında tuttuğunu o anımsadı. Ancak kayıp olduğunu söyledi. Ve bunların hepsini de polise ve DGM savcısına tek tek anlattı. İşte ifadelerinden bazı satırbaşları:
       "Malki Bursa'ya indikten sonra hangimiz aradı hatırlamıyorum, cep telefonuyla konuşuyorduk. Silah seslerini duydum. Telefon kapandı, beş dakika sonra şoför Cengiz aradı, Malki'nin vurulduğunu söyledi. Hemen Erol Evcil'e haber verdim, Uçağını yolladı, Bursa'ya gittim."
       "Erol Evcil, Bursa Emniyet Müdürü Ahmet Demir'in makamındaydı.

Yazının Devamı

Meclis'te tokatçı alarmı

8 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       TBMM'yi her gün binlerce kişi ziyaret ediyor. İdare Amiri DSP İzmir milletvekili Hakan Tartan, günlük ortalama ziyaretçi sayısının 6 - 7 bin olduğunu söylüyor. Sayının 12 bine çıktığı, rekor günler de var. Yani, kapıya kimliğini bırakan içerde. Kaba hesapla, milletvekili başına her gün 15 - 20 vatandaş düşüyor. Ve asli görevini unutan Meclis, kişisel sorunlarla boğuluyor. İsteklerin başında, iş, terfi, atama ve hastane randevuları geliyor. Babasına kızanlar, evlenmek isteyenler dahi mevcut. Milletvekillerinin korkulu rüyası ise 'Cüzdanımı çaldırdım, açım', 'Memlekete dönecek param yok' ve 'Yakınım hastanede rehin kaldı' diyen sözde hemşeriler... Sözde diyorum; çünkü bu işi sektör haline getiren uyanıklar türemiş. Örneğin; Ankaralı olmasına rağmen 'Hemşerim' diye tüm milletvekillerini dolaşıp, her birinden 2 - 3'er milyon topluyorlarmış. Özellikle de Doğu ve Güneydoğululardan... Milletvekili seçmenden güvenlik soruşturması isteyecek değil ya... Anında pamuk eller cebe...
       Ama demokrasilerde çare tükenir mi? Bazı milletvekilleri, çözümü otobüs firmalarıyla anlaşarak bulmuş. Nasıl mı?

Yazının Devamı

Tahran - Batman hattı

6 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       Köktendinci terörün odağında İran var. Müslüman devletlerden gelen militanlar Tahran yakınlarındaki kamplarda eğitiliyor, para desteği görüyor. Ve ülkelerindeki rejime karşı beyinleri yıkanıyor. Amaç; molla düzenini yaymak. İran inkar etse de; yakalanan militanların ifadeleri açık ve net. Dikkat çeken bir başka nokta da; Türkiye'deki köktendinci örgütlerin çıkış yerinin Batman olması. Hizbullah gibi, İslami Hareket'in de filizlendiği, destek gördüğü yer burası. Aslında İrfan Çağrıcı'nın genel emiri olduğu İslami Hareket'in kurulduğu yıllardaki adı da Hizbullah...
       Çetin Emeç, Turan Dursun'u katleden örgütün lideri, polisteki sorgusunda bunu açık açık anlatıyor. Lise 1. sınıfta okurken, gittiği Kuran kurslarından etkilendiğini, değişik camii imamlarının nasihatlarını dikkate aldığını söylüyor. İmamların İhvani Müslimin (Müslüman Kardeşler) örgütü liderlerinden Hasan Elbenna'nın kitaplarını okuttuğunu (özellikle İslamda Cihad, İslamda Hükümet) açıklıyor. Müslüman Kardeşler kim?... Bugünkü köktendinci teröristlerin çıkış noktası. Yani bataklık. Felsefelerini kim okutturuyor? Türkiye'deki

Yazının Devamı

Nükleer komedi!..

5 Şubat 2000


Tunca BENGİN
       Nükleer santral tartışması sürüyor. Çevreci - vatandaşların tepkisine rağmen, hükümet kararlı. Üstelik devletin yatırım programında bir değil, üç santral var. Ancak, şimdilik sadece biri gündemde. Ve de engelleyici hiçbir yaptırım yok. Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, Akkuyu dışında Sinop ve Trakya'da da nükleer santral öngörüldüğünü söylüyor. Ardından da 'Bu santrallar ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) Yönetmeliği kapsamı dışında' diyor.
       Haydi, buyrun bakalım. Sıradan bir fabrika için ÇED raporu şart, nükleer yatırım için gereksiz. Neden?.. Çünkü devlet; nükleer santral yapımını 20 - 30 yıl önce yatırım programına almış. Ülkemizde Çevre Bakanlığı'nın kuruluşu ve ardından ÇED Yönetmeliği'nin devreye girmesi ise 1992 - 93'lü yıllar. Komik olan da yönetmelik hazırlanırken eklenen geçici birinci madde. İşte orada, 1992 öncesi yatırımlar için 'çevre raporu'na gerek yok diyor. Bugün Çevre Bakanı'nın haberi vardı - yoktu tartışması da buradan kaynaklanıyor. Ama Bakan Fevzi Aytekin yine de pes etmiyor. Önümüzdeki günlerde konuyu Bakanlar Kurulu'na getirerek, 'nükleer santral kapsam dışı kalmalı'

Yazının Devamı