Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Astsubayların özlük haklarında düzünleme beklentisi sürüyor özellikle de makam ve görev tazminatları konusunda. Aslında hükümet de bunun farkında ve bu yönde çalışmalar yapıldığını söylüyor ancak sonuca varılmış değil. O nedenle de henüz sokağa yansımayan ama sosyal medyada içten içe kaynayan bir durum söz konusu. Bu konuda en çok vurgulanan nokta da güneydoğu’daki çatışmalarda TSK’da uzman erbaşlarla birlikte en fazla şehit veren astsubaylara gereken değerin verilmediği yönünde. Nitekim bu rahatsızlığı geçenlerde TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser, ana muhalefet partisinin liderine de anlatarak destek istedi. İşte bu nedenle bizde hafta sonu güneydoğuda STK Temsilcileri ve yöre halkıyla bir araya gelerek, bölgedeki son gelişmelerle ilgili inceleme yapan TEMAD Genel Başkanı Ahmet Keser’i aradık ve astsubayların istekleriyle ilgili son durum nedir diye sorduk.O da “ yukarının önceliği siyaset tabanınki can”diye söze başlayarak, şunları söyledi:
“Antalya’da kampta, İstanbul’da orduevinde ya da askerlik şubesindeki subay komutanlık tazminatı alıyor ama şu an Nusaybin’de,Sur’da Yüksekova’da fiilen komutanlık yapan ve kurşunlara hdef olan astsubay komutanlık tazminatını almıyor. Komutanlık tazminatı yaklaşık 400 lira civarında bir şey ama buradaki olay tazminatın miktarından çok psikolojsiyle ilgili. İnciten taraf bu insanlar değerli olduklarını hissetmek ve bunu somut olarak görmek istiyorlar.Bunlar hayata geçirilirse TSK içerisindeki fitnenin ve dedikodunun da büyük oranda önüne geçilmiş olur.”
Özetle Keser’in dediğine göre;durum oldukça ciddi ve ivedilikle çözüm şart...

Göçmen çocukların kaçı kayboldu?

Almanya’nın açıkladığı bilgi, Avrupa’da en az 12 bin reşit olmayan mültecinin kayıt yaptırmalarının ardından kaybolduğunu ortaya koydu. Kayıp çocukların fuhuş ve organ kaçakçılığı şebekelerinin eline düşmesinden endişe ediliyor. Bu 1.3 milyon mültecinin bulunduğu Avrupa için oldukça endişe verici bir durum. Nitekim siyasiler arasında da buna dönük tartışma sürüyor. Peki ya 3 milyon Suriyeli’nin bulunduğu bizdeki toplam mülteci çocuk sayısı ve kayıplar hakkında sağlıklı bir bilgi var mı? Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. M. Murat Erdoğan’a göre yok. Çünkü biz daha ülkemizdeki mültecilerin kayıtlamasını bile yapamadık. Bunun en büyük kanıtı da her gün tamamlandı denilip bir sonraki gün farklı açıklanan rakamlar.Yani biz elimizdeki sayıyı tam olarak bilmiyoruz ki kayıpları konuşalım. Mülteci çocukları konusunda tablonun oldukça karanlık olduğununu belirten Erdoğan şöyle diyor:
“Avrupa’ya gidenler bir biçimde kayıt altındalar yani izoleler buna rağmen 12 bin çocuk orada kayboluyorsa Türkiye’de neler olduğunu söylemek tahminen mümkün ama çok iyi bir şey söylenemez açıkcası. Bizde böyle bir veri yok dahası toplamakta zor. Örneğin burada kayıt altına girmemiş Suriyeli bir genç herhangibir suç işlese sonra da onu vurup gömseler hiç kimsenin haberi olmaz? Onu bir şekilde buradaydı nereye gitti diye takip edecek bir mekanizma yok şu an. Bu da organ mafyası ve organize suç örgütleri için olağanüstü güçlü bir kaynak.”
Yani dememiz şu ki; kayıp çocuklar konusunda söylenebilecek tek doğru şey Avrupa’da olacak bizde olmayacak mümkün değil, mutlaka vardır ama elimizde veri yok ya da süreci çok takip edecek durumda değiliz...

Gizli tanıklar sanık olabilir

Ergenekon davasının en önemli dayanağı 2008’de hukuk literatürümüze giren gizli tanıklar için dün insanları var olduğu iddia edilen örgütlerin üyesi diye göstererek asılsız suçlamalar yaptıkları söyleniyordu, bugün ise var olduğu öne sürülen bir örgütün ve kumpasın operasyonel ayaklarından birini oluşturdukları.Yani dünden bugüne gelişme aralarında PKK, Dev-Sol, DHKP-C,Hizbullah itirafçılarının da olduğu ve para, konut tahsisi ya da kimlik değişikliği gibi güvencelerle koruma altına alınan 30 civarındaki gizli tanığı sanık durumuna getirebilecek yönde. Dolayısıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 21 Nisan Perşembe günü açıklayacağı karar bu açıdan da çok önemli. Çünkü bozma kararıyla birlikte Erzincan davasında olduğu gibi gizli tanıklar hakkında yargılama yolu açılabilir. Nasıl olacağını av. Hüseyin Ersöz şöyle anlatıyor:
“Yargıtay bozma kararı verirse dosya yerel mahkemeye gidecek.Orada beraat kararı çıkarsa ve mahkeme gizli tanıkların yalan beyanda bulunduklarına kanaat getirirse suç duyurusunda bulunacak. Yani bu kişilerin yalan tanıklık yaptıklarına dair bir mahkeme kararına ihtiyaç var. Ama bu adamların işlemiş oldukları başka suçlar varsa, örneğin örgüt faaliyeti gibi tabiki o zaman Ergenekon’dan bağımsız haklarında soruşturma başlatılabilir.Tabi bulunurlarsa. Çünkü emniyette ve savcılıkta hepsinin kaydı adresi var ancak herbirinin arkasına birer tane istihbarat elemanı takıp nereye gittiklerini ne yaptıklarını bilmeniz mümkün değil. Bu adamlar olur da yurt dışına çıktılarsa onlara ulaşmak çok zor. Örneğin hem sanık hem gizli tanık konumundaki Osman Yıldırım’ın şu anda yurt dışında olduğu söyleniyor.”