Kafa kasen, toplu katliamlar yapan IŞİD, dünyanın kimyasını bozdu. Bir yanda korkuyla yerlerinden, yurtlarından olan yüzbinler öte yanda dünyanın her yerinden devşirilen savaşçılar... İstihbarat kuruluşlarının tahminine göre; 80’i aşkın ülkeden Suriye’ye giden yabancı savaşçı sayısı 15 bin civarında. Bunların yaklaşık 3 bini ise Avrupa ülkelerinden... Aralarında da çok sayıda kandırılmış eşini, işini, okulunu bırakarak savaşa sürüklenen gençler var. Buna bağlı olarak son dönemde neredeyse her gün Irak ve Suriye’de terör estiren IŞİD’e katılan bir gencin akıbetiyle ilgili haberler okuyor, izliyoruz. Kimi ailesi tarafından yaralı bulunurken, kiminin ölüm haberi geliyor. Hatta çocuğunun cenazesini alabilmek için örgüte para ödeyen ya da çocuğunun peşinden Suriye’ye geçenler bile oluyor. O nedenle sınır illerimizde sadece zulümden kaçanların değil, IŞİD’e kaptırdıkları çocuklarını, yakınlarını bu bataklıktan kurtarmak için çırpınan ailelerin dramı da yaşanıyor. Bölgede bu durumda çok sayıda Türk ve yabancı aile olduğunu söyleyen CHP Hatay Milletvekili Hasan Akgöl, “Daha geçen hafta Fransız ve Belçikalı dört aileyle görüştük. ‘Çocuklarımızı nasıl geri getirebiliriz’ diye sordular, yardım istediler. Keşke bir cevabı olsaydı” diyor.
Amaç sadece insani mi?
Türkiye’ye sığınan yaklaşık 2 milyon Suriyeli’nin sadece onda biri kayıt altında ve kamplarda, gerisi İstanbul, İzmir başta olmak üzere bir çok ilimize dağılmış durumda. Açıkçası mültecilerin çoğunluğu hakkında sağlıklı bir veri yok. Bu da iç güvenlik ve sosyolojik boyutun yanı sıra, AFAD ve Kızılay aracılığıyla yapılan yardımların ulaşmasında sıkıntı demek. O nedenle bu işlevi yerel yönetimler ve bazı Türk STK’lar paylaşmış görünüyor. Bir de sayıları 30’u bulan Suriyeliler’in, kendi aralarında örgütlenerek kurdukları dayanışma ve yardım dernekleri var. Ağırlıklı olarak Fatih ve çevresinde ofis açan bu dernekler de topladıkları bağışlarla maddi katkının yanı sıra eğitim ve sağlık alanında faaliyet yürütüyorlar. Ve bunların hepsini sosyal paylaşım sitelerindeki “misyonumuz” bölümünde açık açık yazmışlar. Ancak, bir yardım kuruluşu olarak yazılan bu hedefler arasında kafa karıştıran detaylar da mevcut. İşte Şam Alimleri Derneği’nin “misyonumuz” bölümünden alınan bir örnek:
“Hedefimiz,
Güç durumda olan Suriyelilerin sıkıntılarından kurtarmaya çalışmak, onlar için çözüm ve çare yolu aramak
....
Arap İslam kimliğinin kökleştirilmesi
Arap dilini ve islami ilimleri yaygınlaştırmak
Şeriat hükümlerini ve kanunlarını tatbik etmeye çalışmak...”
Tsunami geçti sorun kaldı
Karadeniz’in dev dalgaları korkuttu. Neyse ki can kaybı olmadı. Peki tsunami gitti sorun bitti mi? Ne mümkün. Çünkü yapımına başlandığı günden itibaren karşı çıkılan, mahkemelere taşınan Karadeniz Otoyolu’nun Giresun başta olmak üzere bir çok yerinde dolgu takviyesine ihtiyacı var ama aldıran yok.İşte Giresun’un CHP’li Belediye Başkanı Kerim Aksu’nun anlattıkları:
“Giresun’da şehir içinde kalan 1-1,5 kilometrelik bir bölüm sürekli risk altında. Her fırtınada bu bölgedeki esnaf zarar görür, bugün olanın bir benzeri 2009’da da yaşanmıştı. O nedenle bu bölgedeki dolguların iyileştirilmesi şart. Bu da 500 kamyon daha taş eklemek demek. Bunu karayollarına defalarca yazdık, ancak her seferinde ‘ödeneğimiz yok’ dediler. O zaman izin verin biz belediye olanaklarıyla yapalım dedim ama ona da karşı çıktılar. Allah saklasın ya dalgalar kabardığında o yolda bir otobüs olsaydı... Üstelik bunun bir ay ya da bir hafta sonra bir daha olmayacağının garantisi de yok.”
Giresun’da iki kamu kurumu arasındaki garip ilişki bununla kalsa iyi, daha komiği de varmış:
“Üç yıl önce yaz dönemi bayağı kurak gitmişti. Karayolu kenarındaki ağaçların kuruduğunu farkedince su vermeleri için itfaiye araçlarını görevlendirdim. Ancak ‘bunlar bizim ağaçlarımız karışamazsın’ diyen karayolları ekipleri itfaiye araçlarını engelledi. Böyle bir devlet anlayışı olabilir mi...”