Faili meçhuller ülkenin kanayan yarası... Doğu ve güneydoğu başta olmak üzere ülke genelinde binlerce cinayet hala karanlıkta... Ve insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamına sokulmadıkları için de zaman aşımı nedeniyle art arda gelen takipsizlik kararlarıyla tarihe gömülüyorlar. Bu arada tek tük de olsa 19-20 yıl aradan sonra yeniden açılan dosyalar var ama onlarda da yarım yamalak düzenlenmiş otopsi raporlarından başkaca bir şey yok. Van Barosu’nun itirazı üzerine Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla yeniden soruşturulmasına karar verilen Sündüz Yaylası’ndaki katliam da işte bunlardan biri. 18 Temmuz 1993’deki olayda 14’ü çocuk,10’u kadın 24 kişi öldürülmüş, aradan 21 yıl geçmesine rağmen de faillerle ilgili tek bir bilgi, ipucu bulunamamıştı. Bugün yeniden açılan tek klasörlük soruşturma dosyasında var olanlar ise olaydan kurtulan iki kişinin ifadeleri ve “ateşli silahla ölüm” diye sıradan verilen otopsi raporları ile 21 yıl boyunca her üç ayda bir periyodik olarak savcılıkla jandarma arasında gidip - gelen “failler yakalandı mı, yakalanmadı mı? Bu konuda başsavcılığımıza bilgi verilmesi” gibisinden matbu bir yazı...
Açıkçası Sündüz katliamı tam bir faili meçhul klasiği...
Yeniden başlatılan soruşturmayla ilgili Van Baro Başkanı Av. Murat Timur’la konuşuyoruz, sorumuz umutlu musunuz? İşte yanıtları:
“Değilim ama çözüm süreciyle birlikte devlet bu olaylarla da yüzleşme konusunda bir karar aldıysa umutlu olabiliriz. Yoksa sadece siyasal manevralarla bir süreç yürütülüyorsa ve önümüzdeki seçime dönük bir çalışmaysa bir gelişme olmayacağı açık. Üç beş ay bekleyeceğiz başsavcılığın bakış açısına ve ciddiyetine göre de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkımızı kullanacağız. Çünkü tek beklentimiz adalet ve kim olursa olsun suçluların bulunması. Tabi hukuk kağıt üstünde değilse...”
Siyaset ve Diyanet
Camide siyaset yasak ancak, yapıldığına dair polemiklerin arkası kesilmiyor. Geçen hafta da din görevlileri, hükümetten, hükümeti eleştirme yasağının kaldırılmasını istedi. Peki bu talep ya da yasağın kaldırılması polemikteki iddiaları güçlendirmez mi? Talebi yapan Diyanet - Sen(Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası)’in Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Güldemir, bu soruya “kesinlikle hayır’ yanıtını veriyor, nedenlerini de şöyle açıklıyor:
“Bizim dediğimiz şu: Örneğin başbakan memur maaşlarıyla, emeklilikle ilgili bir açıklama yapar ve bunu da din görevlisi herhangi bir mecliste ya da toplantıda ‘haklarımız yeniyor’ diye eleştirirse, şikayet durumunda o din görevlisini altı aydan bir yıla kadar hapisle yargılama yolu açılıyor. Yani A ya da B partisine telkin, yönlendirme değil tamamen icraatlarla ilgili olsa bile...”
Soruyoruz;
Peki bu yasaklar dış politika ve muhalefete yönelik eleştirileri de kapsıyor mu?
“Elbette ama bunlar partilere değil, icraatlara dönük eleştiriler. Çünkü biz camideki imamın arkasındaki cemaatte her siyasi görüşten insanların olduğunun bilincindeyiz.”
Hadi buyurun yeni polemiğe...
Suçlama TCK’ya paralel mi?
Polis teşkilatı içindeki “cemaat hakimiyeti” ve “paralelcilik” iddialarına sürekli yenileri ekleniyor. Sonuncusu da 40 ildeki 180 bin polisten 41 bininin, İstanbul’da ise her dört polisten birinin paralelci olduğu yolunda. Estirilen hava ise bunların tasfiye olacağı şeklinde... Dün bunun doğruluğu ve olabilirliğini soruştururken, üst düzey bir polis yetkilisi şöyle dedi:
“Cemaatçi ya da paralelci olmanın TCK’da karşılığı yok ki. Önce kaldırıma park yasak dersin sonra cezayı kesersin. Yoksa hepsi idari yargıdan döner. Ama rüşvet, irtikap, evrakta sahtecilik, dinleme, özel hayata sızma, basına servis yapma varsa bunlar suç, suça bulaştılarsa da zaten paralelci olmalarına gerek yok.”
‘Bir bilene sorsaydı’
Yalova’nın CHP’li Belediye Başkanı Vefa Salman, uzmanların “mümkün” demesine rağmen “Türkiye’de 30 santimetre çap büyüklüğünde bir ağacı sökecek, ekipman ve makine olmadığı” konusunda ısrarcı. Çevre Ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) Genel Başkanı Mustafa Göktaş da diyor ki:
“Sayın Başkan lütfedip kendisi gibi CHP’ li olan ve Mersin’de 15 sene başkanlık yapan Macit Özcan’a sorsaydı. Özcan kendi döneminde Mersin’de yaşanan Akdeniz Oyunları münasebetiyle şehrin göbeğinde bulunan 25-50 yıllık devasa ağaçları, hiç zarar vermeden, gelişmiş makinelerle kökünden sökerek, oyunların yapılacağı bölgeye bir gecede dikmişti.”