Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ergenekon savcılarına, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’dan sonra bir soru da intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar’dan geldi:
“Amirallere suikast diye bir dava yoksa, benim kardeşim nerede?”
Deniz öğretmen Yarbay Ali Tatar 5 Aralık 2009’da tutuklandı. 16 Aralık’ta bırakıldı, bir gün sonra da hakkında yakalama kararı çıkarıldı. İntiharla sonlanan süreçte Yarbay Tatar’a neler sorulmadı ki;
“Teğmenlerin evinde bulunan mermiler amirallere suikastte mi kullanılacaktı? Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile ilgin var mı? Uyuşturucuya göz yumdun mu? Türk solu ile irtibatlı mısın? Teğmenleri organize ettin mi? Şener Eruygur ile Doğu Perinçek arasında köprü müsün?”
Ali Tatar’ın ölümünün üzerinden dört yıl geçti. Bakalım neler olmuş;
Aile, tutuklama kararı veren 11. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Şeref Akçay, Metin Özçelik ve Savcı Süleyman Pehlivan hakkında İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. Dava sürerken yasa “Dava hakimlere değil devlete açılır” diye değişti. Hakimlerle ilgili dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne gitti. Savcıyla ilgili dava ise mahkemede kaldı. Ancak hem Yargıtay hem de mahkeme davaları reddetti. Şimdi her ikisi de temyizde. Oradan da sonuç alınamazsa aile önce Anayasa Mahkemesi’ne sonra da AİHM’ye gidecek.
Bir tazminat davası da bir gazeteye açıldı. Aile aldığı 10 bin 500 lirayı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışladı. Ancak itiraz nedeniyle o dosya da tekrar Yargıtay incelemesinde.

Haberin Devamı


Ali Tatar

‘İdamdan farksız’
Dün Ahmet Tatar’a İlker Başbuğ’un Ergenekon savcılarına yönelttiği “Yarbay Ali Tatar’a karşı işlenen insanlık suçu için ne yaptınız?” sorusu hakkındaki düşüncelerini sordum. İlk sözü:
“İnsanları hukuksuzluk çemberinde bırakmak, hukuksuzluğa mahkum etmek idamdan farksız bana göre. O nedenle hak dağıtan insanlar açısından baktığında bu gerçekten bir insanlık suçu” oldu. Sonra da “Ama bunu sorgulayacak bir yol var mı bilmiyorum” dedi.
Ahmet Tatar umutsuz da olsa sonuna kadar gitmeye kararlıydı. Sözlerine şöyle devam etti:
“Hukuksal boyutta iki dava sürüyor. Çok umutlu değiliz. HSYK’ya yaptığımız başvurulardan da sonuç alamadık. Sözüm ona cevap veriyorlar ben de her seferinde cevaplarına yeni sorular ekleyerek geri gönderiyorum. Bakalım nereye kadar gidecek. Davamız, biz var olduğumuz sürece devam edecek. Hatta mahşerde bile. Bizim kin tutmak ya da öç almak gibi düşüncemiz yok. Bu yapımıza da ters. Tek isteğimiz tarihsel tespit. Ve bu hukuksuzluğun tekrar yaşanmaması. Yoksa bu insanların cezalandırılmasının bizim için gerçekten önemi yok.
Hâkim böyle bir dava yok diyor ama kapı gibi iddianamesi duruyor. Açık söylemek gerekirse bu dava unutturulmaya çalışılan bir dava. Ama hakimin böyle bir dava yok demesi de rastlantı değil. Çünkü kendileri de unutmak istiyorlar. Olayın saçmalığını kabul ettiler, hukuk garabatenin gölgesinden kaçmaya çalışıyorlar.
Onun için ben de soruyorum:
Benim kardeşimin canını aldınız. O zaman mantıklı bir cevap vermeniz gerekiyor. Herkes sorumluluktan kaçıyor. Dahası sorumlular ödüllendiriliyor. Bu dünyada, öbür dünyada bizim zalimlerin yakasından elimizi bırakmaya niyetimiz yok.”