Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kovid-19 salgını duyulduğu andan itibaren, internette ve sosyal medyada virüsün doğal değil insan yapımı olduğuna dönük komplo teorileri havada uçuştu. Hâlâ da öyle. Evet, bilim insanları “Koronavirüsün genetik yapısını bildiğimiz için, yüzde 90 insan yapımı olmadığını söyleyebiliriz” dedi, Çin’de araştırma yapan Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) raporunda yer alan “Koronavirüsün laboratuvarda üretilmesi en düşük ihtimal” vurgusu bu teorilerin hızını kesti ama bu hepten sonlandı anlamına gelmiyor. Hele de DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’un bu raporun ardından yaptığı açıklamasındaki “Daha sağlam sonuçlara ulaşmak için daha fazla veri ve çalışmaya ihtiyaç duyulacak” ifadeleri nedeniyle. Yani tüm dünyayı kasıp kavuran virüsün kaynağı hakkında hâlâ soru işaretleri var ve artıyor. Dolayısıyla, bazı bilim insanlarına göre en düşük denilen “o” olasılık da hâlâ geçerli. Hem de kuvvetle muhtemel. Niyesini Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıbbi KBRN (Kimyasal-Biyolojik-Radyoaktif-Nükleer) Tehdit Anabilim Dalı Başkanı ve aynı zamanda Kimyasal Biyolojik Radyolojik ve Nükleer Savunma Politikaları Geliştirme Derneği Başkanı  da olan Prof. Dr. Levent Kenar anlatıyor:

Haberin Devamı

“Koronavirüs biyolojik silah olarak yapılmışsa bile bunu şu anda ispatlayamazsınız. Ona yönelik kanıtlar ortadan kaldırılmıştır, adam kanıt bırakır mı? Geçmiş olsun yani. O nasıl kanıtlanır? Bunu yapan adamlar bizzat kendileri itiraf ederler; biz bunu yaptık, belgeleri şöyle derse, ancak öyle. Düşünebiliyor musunuz, bir virüs çıkıyor, 180 küsur tane ülkede şu an etkili. Böyle bir teknolojinin, böyle bir bilimselliğin ilerlediği zamanda böyle bir şey mümkün olabilir mi? Bunun açıklanması olası değil, kanıtlayamıyorsunuz. Bilim kanıt istiyor. Şimdi bilim dünyasının neredeyse yüzde 60-70’i bu doğal virüs diyor. Doğal virüs olsa bizim tıp fakültesinde öğrendiğimizle mantıksızlık var.”

Ne gibi?

“Yarasadan aldı diyorlar. Mantıksızlık şurada: Yarasayı yiyor Çinliler ama koronavirüs solunumla bulaşıyor. Yani yemek yoluyla bulaşmıyor. Yarasadan gelmiş olsa bile bu iş mutlaka bir ara bir kaynak var orada. Bu kaynak doğal da olabilir, laboratuvarda üretilmiş de olabilir. Nedir? Vuhan’daki laboratuvar bu virüsü yarasada sentezlemiştir, bunu da çoğaltmıştır. Genetik olarak çoğaltması mümkün, o laboratuvarın yeteneği dâhilinde. Ondan sonra bu nasıl oldu, nasıl etrafa bulaştı? Oradaki 30 kişilik bir ilk yakalanan var. Hani diyorlar ya pnömoni (zatürre) olan, işte o kişilere bu iş nasıl bulaştı? Yani yarasayı yemekle solunum yoluyla alınan bir virüs nasıl bulaşıyor? Burada bir soru işareti var.

Haberin Devamı

Orada DSÖ’de araştırma yaptı ama?

“Dünya Sağlık Teşkilatı elemanları gitti ama suya sabuna dokunmayan, herkesi memnun edecek, aman bana dokunmasın diye bir rapor verdiler. Çinliler de zaten her yeri açmadılar, onlara göstermediler. Yani virüsün orijini konusu hâlâ tartışmalı, karışık. Şimdi netleşmez, onu da söyleyeyim. Bu işin netleşmesi için korona pandemisinin bitmesi, bittikten sonra da üç dört sene geçecek de üzerinden, ondan sonra bazı bulgular ortaya çıkabilir. Kimyasal, biyolojik silahların kullanımları hemen kanıtlanabilecek şeyler değil. Çok yüksek teknoloji ister.”

Haberin Devamı

Laboratuvar yapımı olduğu tezini güçlendiren başka neler var?

“Mesela en basitinden her türlü coğrafi ortamda bulaşabiliyor olması. Bulaşıcılığının az fakat öldürücülüğünün yüksek olması. Normalde başka biyolojik silahlar da var, onların bulaşıcılığı çok daha yüksek. Ama bu ne yapıyor? Bulaşıcılık yüzdesi çok düşük, yüzde 3’lerde. Ancak toplumda öyle bir korku, kaos yaratıyor ki işte şu anda yaşadığımız, bütün dünyanın yaşadığı ortam. Bir başka neden de alışılagelmedik belirtiler ortaya çıkması. Mesela grip olduğun zaman klasik, burnun akar, öksürük olur, ateşin çıkar, bunda ise koku, tat alma duygusu gidiyor. Bunlar normal gripte olan şeyler mi? Değil. Bunlar hep düşündüren şeyler, bulgular...”

Kafa karıştıran daha başka nedenler de olduğunu belirten Prof. Kenar, devam ediyor:

“Çin mesela kapalı kutu. Ne oluyor, ne bitiyor? Geçenlerde bir görüntü vardı, maske takmıyorlar. Oralarda ne oldu, orası bir gizem. Düşünebiliyor musunuz, 1.5 milyar nüfuslu bir ülke ancak çok küçük, ortada bir yerde, Vuhan’da bu iş oluyor fakat ülkenin diğer sahil kısımlarına bulaşmıyor? Bunlar hep şüphelendirici konular. Neden dünyaya bulaştı da oralarda olmadı? Başka ilginç şeyler de var. Mesela, koronavirüs 30 Aralık 2019’da dünyaya duyuruldu, 10 Ocak’ta Çinliler koronavirüs aşısına başladı. Nasıl aşı teknolojisini bir anda ortaya koydunuz? Kafa bulandırıcı şeyler var da çok flu tabii bunlar. Net şeyler söylenemez zaten. Çünkü net şeyi söylediğiniz zaman bunun öyle bir tazminatı var ki trilyon dolar. Savaş çıkartır bu.”

Pandemi bittikten üç dört sene sonra çıkar dediniz?

“Mutlaka birileri yumurtlayacak bunu, neyin ne olduğunu, mutlaka. 1939’da Japonlar Çin’e savaş açtı, biyolojik silah kullandılar. 1939’daki biyolojik harp de 1945’te su yüzüne çıktı, dünyaya açıklandı. Onu da Japonlar açıklamadı. 2. Dünya Savaşı bitiminde yenildi ya bunlar, dokümanlar açığa çıkınca. Yoksa o daha kapalı kutu, hâlâ giderdi.”

Virüsün sürekli mutasyona uğraması kontrolden çıktı anlamına mı gelir?

“Virüsü siz üretirseniz nükleik asit yapısıyla oynarsanız, bir de zaten virüs, virolojide temel kuraldır, 20-25 bulaştıktan sonra nükleik asit yapılarında farklılaşmalar başlar, mutasyon dediğimiz olay yani. Mesela diyelim ki ben birine bulaştırdım, o ona, o ona derken, böyle 20-25 tane bulaşma olduğu zaman benden bulaşan farklı bir virüs 26’ncıya bulaşmaya başlar. Virüsler stabil değildir, ortamdan etkilenirler.”

Laboratuvar ürünü olma olasılığı yüksek diyorsunuz yani?

“Evet, söylüyorum. Yıllar sonra böyle bir hocamız vardı, söyledi dersiniz. Tıpta ve bilimde yüzde yüz bir şey yoktur. Hiçbir zaman yüzde yüz diyemezsin. Kesin doğa olayı diyemeyiz. Ama bulgular işin biyolojik silah tarafını ağır bastırıyor.”

Neden üstüne gidilmiyor?

“Millet ölüyor, insanlar yaşam mücadelesi veriyor şu anda. Şimdi söylenmez, konuşulmaz. Onlar ancak pandemi bitecek, ölümler azalacak yani bir mesafe alınacak, ondan sonra işin üstüne gidilecek. Bunun üzerine düşecek ülkeler de şu anda kendi dertleriyle uğraşıyorlar. Kim düşecek? ABD mi, Rusya mı? Bunlar daha sonra açığa çıkacak olan şeyler, genetik deneylerle mi yapılmıştır, biyolojik silah mıdır diye...”