Sekiz yıllık zorunlu temel eğitimin ana hedefi; çocukları irticacı, karanlık kafalardan kurtarmak. Malum bazı partiler, sözde dernek ve kuruluşlar okulları arka bahçeleri olarak kullanıyorlardı. Eğitim adı altında çocukları zehirliyor, nifak tohumları ekiyorlardı. Ne de olsa tarikat şeyhlerinin Başbakanlık Konutu'nda ağırlandığı bir ülkede yaşıyoruz... Tehlike bitti mi? Hayır. Eskisi kadar olmasa da devam ediyor. En büyük silahları ise Talim ve Terbiye Kurulu'nun listesine sızan kitaplar... Sözüm ona; her öğretmen eğitim vereceği kitabı seçmekte özgür. Ancak; bazı okullarda
Atatürkçü, laik, çağdaş yazarların kitaplarının okutulması yasak... Bu konuda ısrarcı olan öğretmenlere, baskı - tehdit uygulayan müdürler dahi var. İşte İstanbul Ümraniye - Dudullu'dan bir öğretmenin (adı bizde saklı) feryadı:
"Yurtiçi ve dışında 23 yıldır çalışıyorum. Babam da öğretmendi. Benim gibi beş ablam da öğretmen. Ama ben yeni bir ders yılı öncesinde çok çaresiz ve umutsuzum. 2000'li yıllarda çocukluğumdaki eğitimde görmediğim geriliklere tanık oluyorum. Ve ben buna mecbur ediliyorum. Şöyle ki:
Tebliğler Dergisi haziran sayısına göre; her öğretmen ders kitabını seçmekte bağımsız. Tercih nedenini okul müdürüne bildirmek kaydıyla. Maalesef bu kural halen görev yaptığım devlet okulunda üç yıldır uygulanmıyor. Israrla verdiğim dilekçelerim dikkate alınmıyor. Atatürkçü, laik Cumhuriyet'i seven insanların yazdığı kitaplar dururken, özellikle gerici bazı kitaplar! öğretmelere empoze ediliyor. Kabul etmeyen öğretmenler tek tek çağrılarak tehdit ediliyor. Kimi öğretmen de müdürle ters düşmemek ya da kişisel çıkarları uğruna onaylıyor. Bu kadarla kalsa iyi; zorla dergi sattırılıyor. Görev yaptığım okul yoksul ailelerin çocuklarıyla dolu. Çoğunun ayağına giyecek ayakkabısı yok ama; dergi parası isteniyor. Çünkü yönetim komisyon alıyor."
Dedik ya; tehlike hala var. Üstelik burası İstanbul...
Kim bilir Anadolu'da neler oluyor?..
Listeye nasıl sızılıyor?
Talim ve Terbiye Kurulu, bir anlamda Milli Eğitim Bakanlığı'nın beyni. Hemen her konu bu kuruldan geçiyor. Ders kitaplarının okutulabilmesi için de kurul onayı şart. Sisteme diyeceğimiz bir şey yok. Sözümüz düzgün işleyip işlemediğine... Öyle ya aynı adamın imzasını taşıyan Hayat Bilgisi, Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi ve Din Kültürü ders kitapları dahi var. Nasıl uzmanlıksa?.. Bu konuda yayıncı
Mehmet Beşeri, şöyle diyor:
"Kitaba onay nasıl konulur? Adamını bularak! Adamını bulmak nasıl olur? Birincisi siyasi, ikincisi ekonomik yöntemlerle... Diyelim ki bir ders kitabı yazdınız. Yayınevi size 'Talim ve Terbiye Kurulu'nda adamın var mı?' diye soracaktır. 'Var, kitabı kabul ettiririm' derseniz yayınevi balıklama atlar. Yazar olarak size fazla pay verir. Ama 'Yok, kimseyi tanımıyorum' derseniz yüzünüze bile bakmaz. Ya da 'Ben geçiririm o zaman da sana şu kadar veririm (çünkü geçirmenin de bir bedeli var)' der. Diyelim her şey tamam, kitabınız Tebliğler Dergisi'nde yayımlandı. Artık iş yayınevinin maharetine kalmıştır. Eskiden beri okullarla ve dağıtıcılarla ilişkisi varsa ne ala. Şayet yoksa, rakiplerinden daha cazip şartlarda kitabı piyasaya sürmelidir. Tıpkı ilaç firmalarının uyguladıkları yöntemler gibi bedava eşantiyonlar, hediyeler dağıtılır. El altından okul idareleri görülür!"
Kıyak tezgah... Bu durumda sızmayı önlemek olası mı?.. Mehmet Beşeri, bize yazdıklarını 1 Eylül 1999'da Ankara'da Milli Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'na da aktarmış. Hatta toplantıda Müsteşar Bey de varmış. Acaba ne gibi önlem alındı?..
Vali göreve
Çanakkale'de av - avcılık adına yapılan vahşeti dile getirmiştik. İlin valisinden ses çıkmadı ama; dünyanın dört bir yanından tepki yağdı. ABD'den e - mail gönderen okurumuz
Mete Apak, şöyle diyor:
"İnsanlar hayvanlara karşı çok acımasız. Beni asıl üzen Çanakkale bir il olduğuna göre, bu ilde bir vali, bir sürü vali yardımcısı, bir sürü kaymakam, bir sürü emniyet görevlisi bulunması ve bunların parmaklarını bile oynatmamaları..."
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr