İşe girişte torpili - rüşveti önlemek amacıyla yapılan devlet memuru sınavının yankıları sürüyor. Sorunları çözmek amacıyla yayımlanan Başbakanlık genelgesine rağmen; hala sınavzedeler var. Ve ne olacakları da meçhul...
Soruna daha önce de değinmiştik. Düşünce son derece iyiydi. Ama devlet, böyle bir işte yeterli ciddiyet ve titizliği gösteremedi. Başvuru şartları doğru dürüst anlatılamadı, 325 bin memur adayının verileri bilgisayara hatalı işlendi. Sonuçta 22 Haziran 2000 tarihinde Devlet Personel Başkanlığı 19 bin 783 memur adayının işe yerleştirilmesini uygun gördü. Kıyamet de bundan sonra koptu. Askerliğini yapmamış ya da özürlü insanlar başarılı oldukları halde açıkta kaldılar. Elektronik mühendisi arayan kuruma elektrik mühendisi yollandı. Kadın koruma, itfaiyeci sorun oldu. Ve sonunda Başbakanlık devreye girdi.
Annenin gözyaşları
Ama hala feryat var. İşte emekli öğretmen
Nermin Türkmen'in oğlu için Başbakan
Bülent Ecevit'e gönderdiği mektup:
"Sayın Başbakanım; sınavın torpili kaldırmak, adaletli olmak amacıyla olduğunu sandık ve tam sizin gibi dürüst bir lidere yakışacak davranış dedik. Yavrularımız sevinçle sınava girdiler ve kazandılar. Gelgelelim sene - i devriye oldu. Hala binlerce genç kazanılmış hakkını elde edemedi. Geç olsun ama benim olsun diye beklerken evlatlarımız bir kere daha yıkıldı. Her kurum memur alımında askerliğini yapanları alıyor. Başbakanlık emri imiş.
Sayın Başbakanım; Bir vatandaş olarak bu ikilemi anlamış değiliz. Çünkü memur olmak için askerliğini yapmış olmak şart idiyse, niçin sınava girme şartlarında askerliğini yapanlar başvursun denilmedi? Aç bir insana ekmek uzatıp, tam alacağı sırada geri çekmek gibi bir şey bu. Affınıza sığınarak oğlum ve onun durumundaki gençler için sormak zorundayım. Yavrularımız kazanılmış hakları olduğu halde işe başlatılmayacaklar mı?"
İşte durum bu... Aynı şekilde başarılı olup da işe alınmayan özürlüler var. Çünkü onların sınavı ayrı yapılırmış. İyi de zamanında bunu açıklasanıza...
Ve son söz; kaç kişinin açıkta kaldığı belli değil. Devlet Personel Dairesi'nden öğrenelim istedik. İşlerinin yoğunluğu nedeniyle yetkiliye ulaşamadık!..
Depremi önlenmek
Deprem İstanbul için kaçınılmaz. Bilim böyle diyor. Fransız araştırma gemisi
Suroit'in Marmara Fayı'nı çözmek için gelişi sevindirse de gerçek bu... Deprem Konseyi 2. Başkanı Prof.
Aykut Barka, 'Fayın tek ya da iki parçalı olup olmadığı ortaya çıkacak. Ama sonuç İstanbul'un riskini azaltmaz. İki parçalı da olsa şiddeti
7'nin üzerinde olacaktır' diyor.
Açıkçası rehavete gerek yok. Ancak; görüntü bu yönde. Devlet de, vatandaş da depremi unutmak istiyor. Çünkü bu en kolayı... Depreme hazırlıklı olmak para istiyor. Barka, devletin bu konuda vatandaşa önayak olması gerektiğini söylüyor. Düşük faizli krediler sağlayarak kolaylık getirmesini öneriyor. Ve tek başına geminin yapacağı araştırmanın yeterli olmayacağını belirtiyor, 'zemin etütleri de şart' diye konuşuyor.
Barka, aynı uyarıyı aylar önce de (14 Mayıs 2000 Halkın Sesi) yapmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Japonya'nın ortaklaşa yürüteceği proje onayının Ankara bürokrasisine takıldığından yakınmıştı. Maalesef hala beklemede. Barka, bugün başlansa 2 yıl süreceğini söylüyor. 'Ancak istenirse hızlandırılabilir ya da en riskli bölgelerden başlanır' diyor.
Yapay sarsıntı
Gelelim, başlıktaki konuya. Gerçekten depremi önlemek olası mı? Barka, bu konuda şunları söylüyor:
"Fay hattının kırılması patlayıcı ile değil sıvı enjekte edilerek olur.
1970'li yıllarda Amerika'da böyle bir araştırma yapıldı. Ama belli bir noktada bırakmak zorunda kaldılar. İstanbul için son derece riskli bir olay. Durduk yerde 7.2'lik bir sarsıntının sorumluluğunu kim alabilir?"
Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr