Soma’da 301 madenciyi yitirdiğimiz facianın ardından “oy ve gönül birliğiyle” oluşturulduğu belirtilen Meclis Araştırma Komisyonu’nun amacı neydi? Olayın nedenlerini ve bir daha yaşanmaması için alınacak önlemleri saptamak. Ya da kanundaki hangi eksikleri giderelim ki madenlerimiz güvenli, madencilerimiz güvende olsun.
Bu durumda ne beklenir? İvedilikle sonuç ve çözüm önerileri. Ancak görüyoruz ki, bu konuda ciddi tıkanıklık ve çatlak söz konusu. Bunun kanıtı da aylar sonra madencilerimize mezar olan ocakta bir kez daha inceleme yapan komisyon üyelerinin medyaya yansıyan açıklamaları... Örneğin, komisyonun AKP’li başkanı Ali Rıza Alaboyun öncelikle kaza sonrası hazırlanan bilirkişi raporunda büyük eksiklikler olduğuna dikkat çekerek, buna odaklandıklarını söyledi. Komisyonun CHP’li üyesi Özgür Özel ise “Bilirkişi raporunu değerlendirmek bizim işimiz değil” sözleriyle Alaboyun’a tepki gösterdi. Hatta “Raporu bu şekilde yazarlarsa kendileri imzalarlar”dedi.
Bu gelişmeler üzerine biz de komisyon üyelerinden bazılarına “Neler oluyor” diye sorduk.
Özel’den başlayalım:
“Bilirkişi raporundaki, sadece facianın olduğu işletmeye değil, madencilik ve özelleştirme politikalarına da yönelik suçlamalar hükümeti rahatsız ediyor. Bugün olmasa da ileride sıkıntı yaratabilir düşüncesiyle de rapor itibarsızlaştırılmak isteniyor. Rapor, mutlak doğrudur diyemem ama bilirkişi raporunu yetersiz bulmak ya da yenisini istemek araştırma komisyonunun değil savcı, mahkemenin yetkisinde. Ve bu raporu tartışmaya açmak yürüyen bir davayı etkilemek açısından çok sakıncalı.”
Bilirkişi raporuyla ilgili karar verecek mercinin savcı, mahkeme olduğunu düşünen komisyon üyelerinden biri de AKP’li Selçuk Özdağ... Ancak onun da CHP’li üyelere dönük, “popülist yaklaşımlarla, siyasi rant peşinde koştuklarına”na ilişkin iddiaları var...
Şimdi, böyle bir tabloyu gördükten sonra “Hani nerede sizin oy ve gönül birliğiniz” demek gerekmez mi?..
Gazi Yaşargil Hoca’nın dersi
Yüzyılın beyin cerrahı seçilen Prof. Dr. Gazi Yaşargil’in Yeditepe Üniversitesi akademik kadrosuna katılması onuruna düzenlenen törende biz de vardık. Aslında buna tören yerine “Gazi Hoca”nın dersi demek daha doğru. Çünkü, beyin cerrahisine katkılarıyla çığır açan Yaşargil’in yaklaşık iki saat süren ve sahnede dolaşarak yaptığı konuşmasında sadece bilimsel değil, hoşgörü, mutevazılık ve yaşam felsefesi gibi herkesi ilgilendiren mesajlar da vardı. Özellikle de gençlere dönük:
“Kendinizden korkmayın. Yaratıcı olmaya çalışın. Daha yapacak çok işimiz var...”
İşte Türkiye’nin önde gelen beyin, kalp cerrahlarının birçoğunun da izlediği o dersten aklımızda kalan bazı notlar:
- Görüyorsunuz kozmosun muazzamlığını ve mikro kozmosun muazzamlığını, beynimizdeki bağların sayısı kozmosta bulunan bütün yıldızların sayısını geçiyor.
- Her beyin yüzde 100 çalışır. Birisi çıkmış “İnsan beyninin yüzde 10’nunu kullanabiliyor” demiş. Yok öyle bir şey, onu söyleyenin beyni herhalde yüzde 10 çalışıyor.
- Kompetisyon(yarışma, rekabet) beyni geliştiriyor. Spor da beyni geliştirebiliyor. Bu hayvanlarda senede bir ya da iki defa birleşme döneminde gösteriyor. Bu bir yarışma değil hiç 100 metre yarış yapan köpek, 2.40 yüksek atlayan maymun gördünüz mü ? Bu çok enteresan, bunu kimse işlemiyor.
- Aslında beyin ile ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Bilmediklerimiz bildiklerimizden çok daha fazla.
- Ayda bir beyin nasıl çalışıyor diye kitap çıkıyor. Çoğu yani yüzde 99’u uyduruk. Bildiğimiz hemen hemen hiçbir şey yok.
KIRMIZI HAT
- Metrobüs durak-larındaki üstgeçitler uzun mu uzun...Yağmurda, karda vatandaş buralarda yürürken azap çekiyor...Bırakın şemsiye ile korunmayı, zeminde su birikintileri hatta çamur bile oluyor. Peki, buna bir önlem yok mu? Bunların üzerleri belli yerlerde kapatılamaz mı? Hatta belki öyle tedbir alınabilir ki yazın da güneşten korur insanları.Yürüyen merdivenli metro çıkışlarının üzerlerinin de kapanması gerekiyor. Hatta bunlar belki reklam alanı olarak kullanılıp bedavaya bile mal edilebilir - Nusret Erdem...