Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu parti içi muhalefetin restini gördü ve kurultay kartını açtı. Doğal olarak da kulis pazarı canlandı. Kılıçdaroğlu’nun ezici bir çoğunlukla güven tazeleyeceğini savunanların karşısında Köşk seçimindeki yenilginin faturasının kesileceğini ve yeni bir liderle partinin pruvasının sağdan sola çevrileceğini öne sürenler var. Hatta Deniz Baykal’dan tüm sosyal demokratları bir araya getirebilecek bir misyon beklentisi bile dillerde...
Siyaset bu, yarın ne olacağı bilinmez ve sandığın içinden kimin çıkacağı belli olmaz ama, mevcut durumun değişme, yani sürpriz olasılığı hayli düşük. Nedeni 2015 Haziran’ında yapılacak olan genel seçimler. Şöyle ki; demokrasiden ahkâm kesen siyasi partilerimizde tam bir delege sultası hâkim. Bu mahalleden başlayıp, ilçe, il ve genel başkanı belirleyecek kurultay delegesine kadar uzanıyor. Ve zincirdeki her delegenin siyasi gelecekleriyle ilgili farklı beklentileri var. Alttakiler park, bahçe, büfe peşinde koşarken, en tepedekilerin gönlünde milletvekilliği ya da belediye başkanlığı yatıyor. Şimdi böyle bir sistemde ve seçime çeyrek kala milletvekili aday listeleri konusunda tam yetkili genel başkana hangi delege “İstemezük” diyebilir? Üstelik de son dört yılda il, ilçe yönetimleri ve delege listeleri genel merkeze yakın isimlerden dizayn edilmişken... Biliyorsunuz seçmenin oyunun rengine müdahale etmek suç ama delegeye karışmak, zorlamak serbest...
Peki, bu gerçeği kazan kaldıran milletvekilleri görmüyor mu? Onların 2015’le ilgili beklentileri yok mu yoksa başka hesaplarda mı söz konusu? Bunlarla ilgili öngörüler de şöyle:
Kurultayda şanslarını deneyecekler, tutmazsa, partiden istifalar gelecek. Yeni bir siyasi oluşum ve 20 milletvekilinin katılımıyla Meclis’te grup kurulacak. Böylece büyük kongre derdi olmadan 2015’te seçime girilecek.

Haberin Devamı

‘Tıpış tıpış’ ancak delegeye geçer

Benim tanıdığım (Y) ezidiler

IŞİD’in katliamından kaçan Ezidiler’in dramı günlerdir Türk ve dünya medyasının gündeminde. Bir yanda kesilen kafalar, IŞİD’in eline düşmemek için intihar eden kızlar, öte yanda Ezidilik inanç ve gelenekleriyle ilgili sorgulamalar. Bizde ülkemizde yaşayan Ezidi ya da Yezidilerle (bugün bunu kabul etmeyenler de var) ilk röportaj (19 Aralık 1989) yapanlardan biri olarak bildiklerimizi aktaralım istedik. İşte Batman’ın Oğuz ve Yolveren köylerinde yaşayan Yezidilerin 25 yıl önce anlattıkları:
“Bizde Allah’ın bin bir ismi vardır. Bizim kutsal hayvanımız tavus kuşudur. Dinimizde en büyük kişilere ‘Mir’ adı verilir. Ondan sonra sırasıyla Peşimam, Şıh, Pir, Fakir ve Müritler gelir. Bu sıfatlar babadan oğula geçer. Hiç kimse sınıf değiştiremez. Mirimiz Irak’ta oturur. Ayrıca Kaval diye adlandırdığımız misyonerlerimiz vardır. Onların görevi Yezidilerin bulunduğu yerleri dolaşıp beraberlerinde taşıdıkları kutsal hayvanımız tavus kuşu heykeliyle bizleri tavaf ettirmektir.”
“İnanışımıza göre dinimizin kurucusu Sultan Yezidi’ye balıklar yardım etmiş. Bu nedenle balık bize haramdır. Kuru ve yeşil fasulye de yemeyiz. Horoz da tavus kuşuna benzediği için yenmez. Biz de hayvan keserken dua ederiz, murdar hayvan, domuz eti ağzımıza koymayız. Müslümanlar gibi sünnet oluruz. Doğar doğmaz ya da 7 yaşına kadar her erkek çocuk sünnet olmak zorundadır. Erkek çocuk ölü doğsa bile sünnet etmeden mezara koymayız. Müslümanlar bizden kız kaçırıp dinini değiştirerek oğullarına gelin yapıyorlar. Ama bizim bir gencimiz şaşırıp da Müslüman kıza gönül verse sonu ölüm olur. Hamama gitmeyiz, çünkü bize göre insanın tek başına yıkanması gerekir. Bacak bacak üstüne atmak kesinlikle yasaktır. Küçük abdestimizi de ayakta yapmamız dinimizce yasaklanmıştır.”

Haberin Devamı

KIRMIZI HAT

Haberin Devamı

- Bir amatör dalgıç olarak sizinle gözlemlerimi paylaşmak istedim. Ege’de uzun zamandır denizin kirlendiğinden söz edilir, ancak bu yılki manzara gerçekten içler acısı... Suyun içinde yaşam görmek yerine, pet şişe, naylon poşet, pazar gezmesi artıkları bulmak çok daha kolay. Tekne veya otomobille ulaşılabilen her koy ya da sahilin plajı ya da derinlikleri bu manzaralardan nasibini alıyor. Sığacık, Gümüldür ve yakınlarındaki beldelerin ters bir rüzgârda balık çiftlikleri artıklarından aldıkları pay da cabası. Balık, deniz canlısı görebilmek ise neredeyse imkânsıza yakın. Ali Ataman-İzmir