Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nden Prof. Dr. A. Sedat Çöloğlu, TIR, kamyon, otobüs şoförlerinin yüzde otuzunun uyuşturucu, özelikle de amfetamin kullandığını iddia ediyor. Bu konuda İçişleri Bakanlığı'nı defalarca uyardıklarını, ancak dikkate alınmadığını söylüyor...
       İddialar çarpıcı. Demek ki; TIR, kamyon, otobüs şoförlerinin tümünü alkol kontrolünden geçirsen hikaye... Adam temiz çıksa da direksiyon başında uyuyor. Ayyaş değil, hapçı - uyuşturucu müptelası trafik canavarı oluyor. Üstüne üstlük, uyuşturucu kullanmak da başlı başına bir suç.
       Ama Prof. Çöloğlu ısrarlı, 'uyumamak için amfetamin kullanımının yaygın olduğunu' belirterek, şöyle konuşuyor:
       "Amfetamin sentetik bir uyarıcı. Sporcular arasında da çok yaygındır. Maradona'nın kullandığı kokaine eşdeğer. Adam uyumamak için alır. Gözler açık ama beyin uyuyor. Bütün refleksin kayboluyor. Bir şey söyledikleri zaman yanıt veriyorsun ancak farkında olmuyorsun."
       Reçeteyle satılan bir ilaç değil mi?
       "İsteyen bulur. Extazi de böyle bir uyarıcı. Ama bizim gece hayatının ünlüleri ortada."

Peki ne yapalım?

       ABD'deki ölümle sonlanan TIR kazalarında şoförlerin yüzde 33'ünün esrar, amfetamin ya da kokain kullandığı ortaya çıkmış. Çöloğlu, Avrupa'da da yaygın olduğunu söylüyor, hatta İskandinav ülkelerinde özellikle kadınların trafiğe çıkmadan önce sakinleştirici hap aldıklarının saptandığını vurguluyor. Belçika'nın da iki yıl önce trafik yasasına bu konuda bir madde eklediğini belirterek, 'Artık alkol yanında uyuşturucu kontrolü yapıyorlar' diyor.
       İyi de adamın anında uyuşturucu kullanıp kullanmadığı nasıl saptanacak?
       "İdrarından. Disk gibi bir alet var. Eroin, kokain, extazi, amfetamin, esrar diye beş gözlü. Sürücüden alınan idrar gözlere damlatılıyor. Kişi madde kullanmışsa, diskin rengi değişiyor. Suçunu kabul ederse imzalıyor, itiraz ederse kan vermeye zorlanıyor. Kabul etmezse idrardan elde edilen sonuç mahkemede kanıt olarak geçiyor."

Yapabilir miyiz?

       Çöloğlu'na göre çok kolay. Parasal yönden de yük getirmiyor. Yeter ki; siyasiler değer görüp, yeni trafik yasası kapsamına alsınlar. Çöloğlu, şöyle konuşuyor:
       "Para sadece yurtdışından alınacak diskler için şart. Gerisi kolay, biz iki saatte polisleri eğitiriz. Eziyetse eziyet. Ancak şoför idrarının kontrol edileceğini bilirse hap içmez. Çünkü kandaki etkisi 24 saatte çıkıyor. Disket parası da ya devlet ya da kullananlara uygulanacak ağır para cezasıyla karşılanır. Malum ayrıca da hapis cezası var. Yine söylüyorum, kontrol yapılsın; trafikte uyuşturucu kullanan sürücülerin oranı yüzde 25'in altına düşmez!.."

Korku geri geldi

       İstanbul'un gündeminde deprem var. İnsanlar yine sokakta. Adalar'daki sallantı öncü mü, yoksa bağımsız bir deprem mi?.. Marmara Fayı tetiklendi mi, tetiklenmedi mi?.. Olası depremin şiddeti ne olur?.. Tsunami riski var mı?..
       Herkes yine bu soruların yanıtını arıyor. Deprem profesörleri de yine reyting rekorları kırıyor. Ama; 'Yahu koca bir yıl geçti, biz ne yaptık' diyen yok. Oysa defalarca uyardık, bir kez daha yazıyoruz. İşte İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tespitleri:
       . Kontrol edilen 120 bin binanın çoğunda korozyon (kiriş ve kolonlara su sızması nedeniyle deprem olmasa da binanın kendiliğinden çökmesine yol açıyor)
       had safhada.
       . Binaların beton kalitesi düşük. Yıkanmamış deniz kumuyla inşa edilen binalar çoğunlukta. Ve su sıkıntısı çekilen yıllarda inşa edilen binaların çoğunun kavrulan betonları riskli.
       . Binaların büyük bölümünde yapım hatası var. Vatandaşlar oturdukları dairelerin dekorasyonlarına önem verdiklerinden taşıyıcı bölümler tehlike içeriyor...
       Hani depremden değil, çürük binadan korkacaktık? Ve de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı?.. Ne değişti? Hiç... Binalar aynı çürüklüğüyle duruyor. Kaçak yapılaşma devam ediyor... Tam bir ağustosböceği örneği... Yazın konuşup, kışın yatıyoruz...


Yazara E-Posta: tbengin@milliyet.com.tr