Balkanlar’dan gelen radikal sol koalisyon SYRİZA rüzgârı, bizdeki sol partileri de hareketlendirdi. Daha doğrusu kendilerini sol görüşün temsilcisi olarak gören hemen her siyasi oluşum “Türkiye’nin SYRİZA’sı biziz” diye havaya girdi. Bunların başında da ana muhalefet partisi CHP var.
Ne dedi Kılıçdaroğlu:
“Aynı dünya görüşünü paylaşan iki siyasal parti olarak ifade edeyim; Yunanistan’da başarı kazanılması elbette ki güzel...”
Bunlar estirdiği büyük rüzgârla dağlara taşlara “Umudumuz, Halkçı” diye yazdıran 1970’lerdeki Ecevit’in CHP’si için geçerli olabilir ama bugünkü için zor. Çünkü son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde vatandaşın karşısına “Ekmek için Ekmeleddin” diye çıkan ve de kim olursan ol mantığıyla vitrinini renklendiren şimdiki CHP, soldan ziyade bir merkez parti havasında. Hele ki de Abdüllatif Şener, Ali Müfit Gürtuna ve Orhan Keçeli’li o fotoğraftan sonra...
Açıkçası dememiz o ki; bir yanda ciddi bir kadro hareketi, akıllı bir seçim statejisi ve partide her anlamıyla “sol kültür”ün hakim olduğu SYRİZA, öte yanda halka umut verecek, heyecan yaratacak projeler sunmak yerine her seçim arifesinde “sağa çeken” bir CHP...
Şimdi bu durumda “Nerede bu benzerlik” diye sorulmaz mı? Sorduk. Hem de yine merkez sağ kökenli ve o son fotoğrafta da yer alan CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray’a. İşte yanıtı:
“Yunanistan’daki vaatleri izlediyseniz, somut verilere dayanan ve ülkenin içinden geçtiği ekonomik sıkıntılardan kurtarmaya yönelikti. Dolayısıyla da parti oylarını artırdı. Türkiye’de ise hukukun üstünlüğü, Anayasa’nın askıya alınması problemi var. Konjonktür aynı değil, Türkiye demokrasiyi arar halde. 1980’li yıllarda konuşan Türkiye denilen ülkede kimse konuşamaz hale geldi. Bu durumda da laik demokratik cumhuriyet fikrinde birleşen Atatürk devrimlerine sahip çıkacak herkesle oturup konuşuruz, buyrun deriz. Millet 21’inci yüzyılda partilere oy verirken sağına soluna bakmıyor temel ilkelerine bakıyor. Burada da CHP’nin temel ilkeleri malum. Şimdi bu anlayışın üzerine bütün kitleleri kucaklayacak bir ekonomik program konulacak.”
Neden olmasın?
Çıray’ın ardından o gün masada bulunan ve “CHP’ye geliyor” denilen Ali Müfit Gürtuna’yı da aradık.
Yunanistan’daki seçim sonuçları ve CHP’nin “herkese kucak açma” çağrısını konuştuk. ‘Gidecek misiniz ya da teklif geldi mi?’ diye sorduğumuzda ise “Neden olmasın?” gibisinden bir yanıt aldık:
“Avrupa’da yeni bir konsept var, yeni bir rüzgâr esiyor. Bu Türkiye’yi de etkiler. Ben CHP’nin o açılımını desteklerim ancak tabii ki doğru bir yol haritası koymak lazım. Yani milletin önüne yeni taze insanları heyecanlandıracak, çağın önümüze koyduğu bir sistemi teklif etmemiz lazım. Bunu yaparken de toplumsal katmanları dikkate almak gerekiyor, tek başına bir sistem teklifi yetmiyor. Toplum kendisinin siyasette temsil edilmesini istiyor. Dalgalanmayı doğru okuyup doğru formüle edersek doğru sonuçlar alınabilir.”
Sekiz köşeli yıldız
Geçen hafta açıklanan TESEV’in Türkiye’de polise güven araştırmasına göre, toplumun büyük bir kısmı polisin duyarlı ve adil davranmadığını, yaklaşık yüzde 60’ı ise suç işleyen polisin cezasız kaldığını düşünüyor. Ve bu güvensizlik, polisle herhangi etkileşime girmiş kişilerde daha da artıyor...
Bunun nedenlerini sorduğumuz polis akademisinde yıllarca öğretmenlik yapan deneyimli bir emniyet müdürü önce şu yanıtı verdi:
“Teşkilat şucu bucu ya da birinin selamıyla gelenlerle dolduruldu. Aynı yöntem kilit noktalara yapılan atamalarda da uygulandı. Örneğin eskiden narkotik ya da mali şubeye bir adam almak için iki tane amir kefil olurdu, şimdi ise ‘bu bizden’ demek yetiyor.”
Sonrasında da polislerin armasındaki 8 köşeli yıldızı oluşturan 54 unsura bakmamızı önerdi. Baktık. İşte bazıları:
Nezaketli, merhametli, barışçı, sabırlı, doğru, tarafsız, temkinli, soğukkanlı, feragatkar, fedakâr, adil, azimli, cumhuriyetçi, yasaya saygılı, yardımsever, ketum, amir sevgisi, vefakâr, hak sever...
Kırmızı hat
* Çağrı merkezleri denen oluşum gerçekten sinir bozucu bir düzeye vardı. Olup olmadık zamanlarda aranıp bir mal veya hizmet satış önerisiyle karşılaşmamız bir yana, bir de kendi sorununuzu aşmak için aradığınızda yeni sorunlara sahip olmak da cabası...Özellikle internet ya da TV platformu gibi “taahhüt” vererek alınan hizmetler... Bant gibi sürekli aynı cevapları veren ve sorunu anlamamakta ısrar eden “çağrı merkezi çalışanları” gerçekten psikoloji bozan sonuçlar yaratabiliyor. Sonunda ya paranızdan ya sinirlerinizden oluyorsunuz. - Mahir Uzdere