Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Karanlığı aydınla-tacağız diye yola çıkan Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu 15 Temmuz’un en önemli figürleri Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hâlâ dinlemedi. Bırakın dinlemeyi, “Çağıralım mı, çağırmayalım mı?” oylamasını dahi başaramadı. Çünkü oylanırsa kimin karanlıktan, kimin aydınlıktan yana olduğu netleşecek... Dolayısıyla da “O gece ne oldu, nasıl oldu, kimler destekledi” sorularına dönük ortada henüz doğru dürüst bir yanıt yok. Yani 7 Ekim’den bugüne kadar birçok ismi dinleyen FETÖ Komisyonu’nun darbe girişiminin aydınlatılması açısından aldığı yol bir arpa boyu... Ancak yine de haksızlık etmeyelim, komisyonun iki aydır süren bu faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan bazı “gerçekler” de yok değil. Örneğin, komisyon üyelerinin Yenimahalle’deki Özel Harekât Merkezi’ni ziyaretinde Ankara Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan “o gece” ile ilgili ne söyledi?

Haberin Devamı

“Ankara Emniyet Müdürlüğü bombalandığında sular patladı. Cumhuriyet’le yaşıt olan terör arşivi sular altında kaldı. Kâğıt arşivdi. Arkadaşlarımız tek tek ütüleyerek kurtardılar o arşivi. Arşiv kurtarılmasaydı terörle mücadele hafızası biterdi.”

Peki, bu ne demek? 40 yıldır terör belasıyla savaşan Türkiye’nin kalbi Ankara’daki polis teşkilatının terör örgütleri, teröristlerle ilgili ifadelerle tüm bilgi ve belgeleri içeren arşivi hâlâ kâğıtlardan oluşan dosyalarda saklanıyor. Yani suç, suçluyla mücadelede ABD’de olduğu gibi en son teknolojiyi kullanan Ankara polisinin “terör hafızası” dijital ortamda değil. Dahası, kopyası yok, tek. Dolayısıyla gitti mi de örgütlere ve teröristlere bayram. Neyse ki sadece “ütülemeyle” kurtarılabilmiş!..

Peki, ya yangın çıksaydı?.. Dün bu durumu yıllarca güneydoğuda terör-özel harekâttan sorumlu görevler üstlenen bir emniyet müdürüne sordum. Bir zamanlar kendisinin de görev yaptığı Kaçakçılık Daire Başkanlığı arşivinin 20 yıl önce dijitale geçtiğini belirten terör uzmanı müdürün yanıtı şuydu:

“Bu gibi arşivler farklı bölgelerde yedekli saklanır. Bırak su basmasını, diyelim ki sabotaj oldu, Emniyet Sarayı yandı ya da roketlendi teröristlerce. Çünkü hedefsin, hedefin içindeki kıymetli malzemeyi koruyacaksın. Kaldı ki artık kasaba hastaneleri bile dijitale geçti. Bunlar da dijitale geçmiştir ayrıca bütün yazışmalar Genel Müdürlük’teki merkeze gitmiştir. Yoksa bilgiler sadece senin arşivindeyse istihbarat zafiyeti olur. Bu arşivin de mutlaka yedeği vardır, belki müdürün haberi yoktur. Dediği doğruysa da skandaldır. Ya da bazı arşiv bilgileri bulunamazsa o geceki bombalama sırasında oldu da denilebilir. Yarın bir gün bunun kokusu da çıkar...”

Haberin Devamı

Hangisi doğrudur bilemem ama sonuçları açısından bakıldığında hepsi de çok vahim. Hele de FETÖ’yle amansız bir mücadele verdiğini söyleyen ve bünyesine sızan FETÖ’cüleri temizlediği iddiasında olan bir teşkilat açısından...

Engelsizler kafalardaki engelleri kaldırsınlar

Türkiye’de 10 milyona yakın ortopedik, görme, işitme, dil, konuşma ve zihinsel engelli var. Ancak bu vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun yaşadığı çevrede engeline bağlı herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Örneğin, yasal zorunluluk olmasına rağmen bina, cadde, sokak ve yollar hâlâ onların kullanımına uygun değil. Dahası, “engel” ya da “tuzak”larla dolu. O nedenle de engellilerin büyük bir bölümü evlerinde “mahkûm” gibi yaşıyor. Bunda onları yok sayan ve acıyan “engelli” bakışın payı da büyük.

Haberin Devamı

Oysa doğru olan onları izole etmek değil, hayatla barıştırmak ve topluma kazandırmak. Peki, yapılan ne? Bugün olduğu gibi engellilerle ilgili özel günler ve haftalarda “engellilerin sorunlarını anlama” diye gözleri bantla kapatıp yürümek ya da tekerlekli sandalyeye oturup dolaşma saçmalığını yinelemek. Saçmalık diyorum çünkü engelli vatandaşlarımızın yaşamlarını zorlaştıran, hatta onların eve kapanmalarına neden olan “engelleri” gözleri açık ya da bacakları, kolları sağlam tüm yetkililer zaten biliyor ama önemsemiyor... 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle Türkiye Beyazay Derneği İzmir Şube Başkanı Salih Arıkan’ın gönderdiği mail şöyle:

“Biz farklı bir şey istemiyoruz. Engellileri bakıma muhtaçmış gibi göstermek haksızlık olur. Politikalar oluşturulurken bizi de dikkate alın. Aman gözünüzü kapatıp körleri anlamaya çalıştığınızı iddia etmeyin. Tekerlekli sandalyeye oturup empati numarası yapmayın. Bu tarz çalışmalar engellilerden kaçma çabası. Engellilerin içine hiç katılmayacaksın, kapatıp gözlerini ben sizi anlıyorum diyeceksin. Biz bir arada olur, birbirimizi ötekileştirmezsek ancak bazı şeyler değişir...”