Coach tercihleri

5 Ekim 2012

Böylesine bir derbi için iki takımın da henüz hazır olmadıklarını biliyorduk, ancak Domercant ve Gordon gibi iki isminin yokluğunda Galatasaray’ın daha fazla sıkıntı çekmesini bekliyorduk.
Maçın başında öyle de oldu aslında. Oğuz Savaş ile rakip boyalı alanda çok etkili olan Fenerbahçe, istediği ritmi yakalamıştı. Ancak ilk iki gündeki gibi yine Pianigiani 4 kısalı sisteme dönünce, kontrolü rakibine bıraktı. O andan itibaren ribaunt üstünlüğü bariz şekilde sarı-kırmızılı ekibe geçmişti. Fenerbahçe özellikle dışarıdan çok kötü yüzde ile şut atınca, o ribauntların önemi de arttı ve Galatasaray bu düzeni iyi kullandı. Rakibinin kısalmasına rağmen, Galatasaray coachu Ergin Ataman’ın takımını uzatması Cenk ile Hawkins’i birlikte kullanması, avantajı daha baskın şekilde hissetmelerini sağladı.
Fenerbahçe’nin kısaldığı anlardaki bir sıkıntı da Hawkins’i tutacak adamı bulmakta zorlanmalarıydı. Ne Bogdanovic, ne Preldzic yıldız oyuncunun karşısında duramadı. Eski takımına karşı Engin’in de en kritik anlarda sahne alarak, takımını sırtlaması dünün önemli notlarındandı. Çünkü o Engin, daha 2. dakikada yaptığı 2. top kaybı nedeniyle kenara alınmıştı. Böyle bir başlangıçtan sonra

Yazının Devamı

Zaman lazım

4 Ekim 2012

Galatasaray’ın hücumda ilk gün yaşadığı sıkıntıları yazmıştık. Bu kez biraz daha kıpırdamış gözüktü sarı-kırmızılı ekip, en azından dışarıdan da skor katkısı aldı. Ancak sorunların bitmediği ortada, çünkü oyunun belli bölümlerinde hücum yine tıkandı. Bu tıkanıklığın sebebi de hücumun birebirlere bırakılmasıydı. İlk yarıda sadece 4 asist yaptı Galatasaray. Maça boyalı alanı iyi kullanarak başlamıştı Galatasaray, ilk periyotta yüzde 60 iki sayı isabeti vardı.
Ancak dışarıdan katkı gelmeyince rakip içeriye gömülmeye başladı. Bu savunmayı çözmenin en etkili yolu topu içeriye geçirdikten sonra tekrar dışarıya çıkarmak ve ikinci ‘ikili oyun’ ile savunmayı açmaktı. İlk yarıda bunu daha çok yaptı sarı-kırmızılı ekip. Bir de Engin’den sonra Ender ile Cenk’in de dış şut katkısı gelince hücum daha da rahatladı. Ancak sarı-kırmızılı ekibin, henüz tam takım olarak çalışamamış olmasının sıkıntısı belli bölümlerde yine ortaya çıktı. Yani net olan şey, zamana ihtiyaçları...
Fenerbahçe’de de aynı ihtiyaç fazlasıyla var, özellikle de çözmeleri gereken konu, rakibin alan savunması. Dün Olin önünde de yine sıkıntı yaşadılar ve bir gün önceki gibi 4 kısayla sahada kaldılar. 4 kısanın savunmaya

Yazının Devamı

Devler şaşırtmadı

3 Ekim 2012

Sezona süper transferlerle başlayan Fenerbahçe Ülker’in, ilk resmi maçında, Coach Pianigiani’nin de belirttiği bigi çok hazır olmadığını gördük. Özellikle uzunların ikili oyun savunmasındaki sıkıntısı dikkat çekiciydi. Zaten Pianigiani’de benchten gerek takıma büyük bir enerji katan Preldzic’i oyunun büyük bölümünde 4 numarada kullandı. Onu dinlendirdiği anlarda bu görevi Bogdanovic’e verdi. Sürekli pres isteyen İtalyan çalıştırıcının özellikle bu konuda beklentilerinin karşılanmadığını söyleyebiliriz. Ancak Preldzic joker görevini çok iyi yapıp özellikle Balazic’in hızını kesince sarı-lacivertli ekip için üstünlüğü ele geçirmek zor olmadı. Çünkü hem savunmada hem de hücumdaki görevini mükemmel yapan bir Ömer Onan vardı. Fenerbahçe Ülker için sevindirici olan konulardan birisi ilk çeyrekteki berbat savunmanın, Bogdanovic ile Preldzic girdikten sonra toparlanmasıydı. Daha önce savunmaları nedeniyle eleştirdiğimiz iki isim sezona iyi başladı, bakalım devamı da aynı olacak mı?
Günün ikinci maçında ise Galatasaray Medical Park, Olin Edirne karşısına çıktı. Sarı-kırmızılı ekip, son 6 günde 5 maç oynayıp, maçtan bir gece önce İzmir’e gelince, yorgunluğu fazlasıyla hissetti. Bir de

Yazının Devamı

Mucizeye devam

1 Ekim 2012

Geçtiğimiz sezonun mucize takımı Beşiktaş, kadrosunu koruyamamış, baştan aşağı yeni bir ekip yapmak zorunda kalmıştı. Dün sahaya çıkan isimlerden Serhat ile Barış dışındaki oyuncuların tamamı bu sezon kadroya katılmıştı. Haliyle daha dağınık olmasını beklediğimiz taraf siyah-beyazlılar’dı. Efes ise Semih, Birkan ve Famar dışında geçen sezonki kadrosuyla sahadaydı. Ama sanki bütün takımı değişmiş olan taraf onlardı.
İlk yarıda oyunun şeklini Erman Kunter’in, Barış Hersek hamlesi çizdi. Rakip 5 numaraların daha kaliteli olduğunu bilen tecrübeli çalıştırıcı, takımı kısaltarak daha çok 3 numarada izlediğimiz Barış’a, savunmada rakibin 5 numarasını durdurma görevini verdi. Özellikle Barac’ın oyunda olduğu dakikalarda bu düzen hep Beşiktaş lehine işledi. Efes, baskıyı artıran rakibi karşısında topu boyalı alana sokmakta zorlanırken, savunmadayken de Barış’ın şut tehditi nedeniyle uzunlarını dışarıya çıkarmak zorunda kaldı; Tutku Açık gibi akıllı bir guard da, boyalı alandaki boşluğu mükemmel kullandı, art arda basketleriyle takımını öne taşıdı. Efes ise hücumda topu bir türlü istediği gibi boyalı alana sokamadı. Oysa Semih gibi önemli silahları vardı. Hücumunu bir türlü

Yazının Devamı

Ne güzel bitti

12 Eylül 2012

Çok acı çektik şu elemelerde, çok stres olduk. Nasıl olsa Avrupa Şampiyonası vizesini alırız diyorduk ama, mesela geçen maç Portekiz’de çok korkmuştuk! Ama bunların hepsi geride kaldı, 12 Dev Adam kapanışı, kendisine yakışır şekilde yaptı. Özlemiştik, tribünleri böylesine coşturan, gücünün farkında olan milli takımı...
Bu Çek takımına deplasmanda 18 sayı farkla yenilmemiz mucizeydi, devler rövanşı 23 sayıyla alıp grubu ikinci sırada bitirdi. Zaten gençleştirilmiş kadro ile hedef ikincilikti, eğrisi doğrusunu buldu, beklediğimiz oldu.
Dün atmosfer de mükemmeldi, takım da, sonuç da...
Her şeyden önemlisi çok istemişti milliler, 18 sayılık farkı geçmek için çıkmıştı sahaya. Çekler’le oynanan ilk maçta kadroya giremeyen Doğuş vardı mesela takımda. Tabii ki tek etken o değildi ama, takımdaki hırsın, inancın, parkelere yansıması vardı genç oyuncunun her yaptığında. Kerem’i, Ender’i, Semih’i, Sinan’ı, İlkan’ı, Furkan’ı, Emir’i, Serhat’ı da görevlerini mükemmel yaptı sahada. Hatta şunu söyleyeyim; Tanjevic’in 5. dakikada 8 sayıya ulaşan Kerem’in kenara çekmesi, yaptığı sürekli oyuncu değişiklikleri, 4. periyotta fark 29’a çıkmışken, 20’ye inmesine neden olan 3 uzunlu 5 (İlkan,

Yazının Devamı

İşi kısalar bitirdi

9 Eylül 2012

Sakat olduğu için zorunlu olmadıkça oynatılması düşünülmeyen Emir’in yerine Göksenin tercihi hücumda organize olmamızı zorlaştırdı ve Portekiz 9 sayılık farkı yakalayarak maça girdi. Boyalı alandaki üstünlüğümüzü kullanmayı engellemek için Portekiz de alan savunması yaptı ve istediğini de aldı. İlk periyotta millilerimiz pota altı avantajını kullanmak yerine sık sık dış atışlara kaçtı.

Doğuş’un girişi ve Sinan ile yan yana oynaması hem savunmadaki baskıyı artırdı, hem de genç oyuncunun penetreleri ile millilerimiz müthiş bir ivme yakaladı. Furkan ve İlkan ile savunmada da sertliğin yakalanması skoru lehimize çevirmeyi bildi, Portekiz top kaybımız nedeniyle bulduğu boş turnike dışında 6 dakika potayı göremedi. Bu bölümde Doğuş’un üst üste 9 sayı bulmasıyla başlayan seri 13-0’a çıkınca, millilerimiz de üstünlüğü ele aldı, rahatladı.

Ancak 18. dakikada Doğuş kenara gelince her şey eskiye döndü. Penetreler bitti, hücum yeniden durağan hale geldi. Bu seviyede bir takım için alan savunmasına karşı bu denli zorlanmak, entresan değil mi?

İlk yarıda krizi bitirmemizi sağlayan savunmalar ön alanda Doğuş-Sinan, boyalı alanda da İlkan-Furkan birlikteliğiydi. Ama bu ikilililer üçüncü

Yazının Devamı

Süper start berbat son

6 Eylül 2012

A Milli Takımımız, ilk maçın büyük bölümünü nasıl önde götürdüyse bu maçı öyle oynamayı kafasına koymuştu. Maçın ilk dakikasından itibaren plan istikamet boyalı alana doğruydu. Elemelerin en formda isimlerinden Semih Erden de görevini yine çok iyi yapınca, savunmada verilen ribauntlara rağmen, maçın kontrolü millilerimizde oldu. Semih’in ardından, milli takımda neden hiç düşünülmediğini sorguladığımız Furkan da kenardan gelerek çok iyi işler yapınca, fark da giderek açılmaya başladı. 2. çeyreğin başında Tanjevic’in 3 uzuna dönmesi, hücumda sıkıntı yaratacağımızı düşündürse de, Ender’in art ard attığı zor üçlükler ve savunmanın ortasına yaptığı koşu sonrasında yaptığı asistler takımımızı rahatlattı fark 1 sayıya kadar çıktı. İlk yarıda bizim için önemli olan nokta, rakibin alan savunmasıyla başladığı 20 dakikanın büyük bölümünü bu düzenle geçirmesine rağmen topu boyalı alana geçirme planına sadık kalınmasıydı.
İlk yarıda her şey yolunda gitmişti, bir ara 6’da 5 olan üçlük yüzdemiz istediğimiz farkı getirmişti ya, Tanjevic hocamız yine bir şeyler yapma ihtiyacı hissetti. İtalya’nın baskıyı en çok artıracağı bölüm olan ikinci yarının startını takımın tecrübelileri Semih ve

Yazının Devamı

Ortası yok

3 Eylül 2012

Gerçekten de ortası yok; ne oyunumuzun, ne coachumuzun. Ankara’da son saniye basketiyle devirdiğimiz Belarus deplasmanında, iki takımın kağıt üzerindeki farkının parkeye yansıması, ortaya 29 sayılık fark çıkardı. Zaten normal olan da buydu, ilk maç skandaldı. Böyle bir grupta Belarus ile kader maçı oynamak ayıptı, ‘Devler’ de sanırım bunun farkına vardı.
Savunma yapıldı, geriye koşuldu, boyalı alan beslendi. Daha önceki maçlarda kadroya giremeyen Doğuş’un rotasyona girmesi ön alandaki savunma zaafiyetini en aza indirgedi, Sinan ve Serhat’ın da ortak olduğu baskıya dayanamayan Belarus tam 20 top kaybetti. Keşke millilerimiz daha önce durumun farkına varsaydı da, bu iş çoktan bitseydi!
Zararın neresinden dönülürse kârdır, neyse ki daha iş işten geçmedi. İtalya ve Çekler ile oynayacağımız kader maçları öncesinde böyle bir galibiyet tabii ki moral verdi. Şimdi devamını da getirmeli. Mükemmel bir form yakalamış olan Semih’le, Kerem’le daha çok oynamalı, Belarus maçındaki hırsı her maç sahaya yansıtmalı.
Coachumun da ortası yok dedik ya, onu da biraz açmalı. Kaybettiğimiz maçların en kritik anlarında gençleri sahaya sürerek, onları ateşe atarak yenilgilerde sorumluluğu bulunan

Yazının Devamı