Beşiktaş Milangaz, Türkiye Kupası’nı kazandı, tarih yazdı... Gitti, Eurochallenge Cup’ı aldı, yine tarih yazdı. Şimdi play-off’ta Efes karşısında... Sinan Erdem’deki iki maçı da kazandı çok büyük avantaj elde etti. Normal şartlar altında bir kez daha tarih yazılmasına ramak kaldı. Çeyrek finalde son şampiyon Fenerbahçe, yarı finalde geçen senenin finalisti Galatasaray’ı saf dışı bırakan Beşiktaş Milangaz, bu seriyi de başladığı gibi bitirirse, gerçekten nesilden nesile anlatıcak bir tarih daha yazacak.
Öyle büyük bir hikaye yazıyor ki Kara Kartal... Yıllardır savunmanın ‘s’sini yapmayan Ersin, bu takımda adeta müdafayı öğrendi, zaten dün de eski takımı Efes’i yerle bir eden isimdi. Gencecik Kartal’ı kazandı Beşiktaş. Ergin Ataman dün de, en kritik anlarda onu ahaya attı, yine verim aldı. Hawkins yine yüreğini koydu, yine 6 kişilik bir rotasyon vardı sahada ama onların yorulmasını bekleyenler yanıldı, maçın sonunda Efes daha yorgundu!
Efes cephesinde ise Savanovic maça damgasını vurdu. Aslında kahraman olabilirdi Sırp oyuncu dün akşam. Maça 12 sayıyla girdi. Ersin’e karşı çabukluğunu kullanıyor, rakibini çaresiz bırakıyordu. Hem içeriden hem dışarıdan atıyordu ki;
Efes, rakibin saha içindeki yöneticileri Arroyo-Hawkins ikilisine Doğuş ve Kinsey ile istediği baskıyı yapıyordu. Özellikle Doğuş’un Arroyo üzerindeki müthiş presi, Porto Rikolu’yu oyundan düşürüyor, ilk yarıyı 5’te 0 ile bitirmesini sağlıyordu. Hücumda da çözümü bulmuş gibiydi Efes, kısalarla çembere koşular yapıyor, rakibin savunmasını dağıtıyordu. Tek eksikleri boyalı alandı. Bir türlü devreye giremedi lacivert-beyazlı uzunlar. Zouros ilk yarıda farklı farklı ikililer denedi ama özellikle Barac ile Batista çok kötü bir gün geçirince bir türlü verim elde edemedi.
Beşiktaş Milangaz’ın skoru önde götürmesindeki etken ise yine inatçılıkları ve hücum ribauntlarıydı. Ersin-Bonsu ikilisiyle etkili olan siyah-beyazlılar, Erceg ile de istediği şutları bulunca tempoyu ele aldı. Sadece bir dönem boyalı alanı devreye sokabilmişti Efes, Bonsu kenardaydı; Ergin Ataman hemen olaya el attı, devre sonundaki art arda blokların kahramanıydı.
İlk yarıda hücum etmekte zorlanan Efes’te Zouros, Doğuş’u kenara alarak, daha çok sayı atmayı denedi. Ama bu hamlesi Arroyo’yu oyuna sokan etkendi. İlk yarıda 0 çeken Arroyo, 3. çeyrekte 11 sayı, 3 asist ile devleşti.
Maçın sonunda bir kez daha maça
Banvit-Efes serisinde durum 2-2’ye gelince ve özellikle son maçta ortam iyice gerilince Efes Pilsen çok net şekilde favori haline gelmişti. Çünkü yıllardır bu seviyeleri oynamaya çok alışkın bir Efes var. Banvit’in, böylesine tecrübeli bir takıma karşı bile yarı final serisini 5. maça taşıması, asla pes etmemesi ve dün de son dakikaya kadar mücadeleden vazgeçmemesi bile başlı başına büyük bir başarıydı. Serinin ilk maçında yazmıştım, ‘sonuç ne olursa olsun Banvit, ayakta alkışlanmalı’ diye, ben dün onu yaptım.
Kader maçına gelince, beklenen bir şeydi, oyunun teknikten taktikten çıkacağı ve daha çok bireysel yeteneklerle kazanılacağı. Efes’in iki Kerem’i işte burada ağır bastı. Kerem Tunçeri, en kritik anlarda yine takımını çok iyi yönetirken, Kerem Gönlüm de, boyalı alanda hem savunma, hem de hücumda ön plana çıktı.
Efes savunmasının temel amacı rakibi boyalı alandan uzak tutmaktı, müthiş baskısıyla oyunun genelinde de bunu başardı. Davis-Williams ikilisi 7’si serbest atıştan sadece 9 sayıda kaldı. Efes’in tek sıkıntısı boyalı alanı devreye sokamamaktı, Ekrem Memnun da Barac’ı en kritik anda sahaya alarak, bunu başardı. Böyle bir günde Bandırma ekibini ayakta tutabilecek
Anadolu Efes ile Banvit arasındaki serinin dün akşam bitmesini bekleyenler için ilk 3 çeyrek hiç sürpriz değildi. Efes, yine öldürücü baskısıyla Bandırma ekibinin hücum etmesini engelliyor ve farkı sürekli çift hanelerde tutuyordu. Doğuş, Cenk ve iki Kerem yine günlerindeydi, her şey ev sahibinin istediği gibiydi. Bu düzen son çeyreğin başında farkı 16 sayıya kadar yükseltti. Ancak ‘her şey nasıl tersine döner’ dersi Sinan Erdem’de sergilendi.
Bir maç önce teslim bayrağını çok kolay çeken Banvit, bu kez final umudunu Bandırma’ya taşımaya kararlıydı ve inanılmaz bir dönüş yaptı. Tribünden maçı izleyen Efes Teknik Koordinatörü Çetin Yılmaz’ı sık sık havaya fırlatan ve ‘Savanovic-Savanovic’ diye bağırtan Zouros’un hamlesizliği de farkın hızla kapanmasını sağladı. Efes, kendilerine çok fazla faul çalındığı gerekçesiyle zaten iyice gerilmişti, Banvit’in geri dönüşünde serbest atışların da etkisi, sinirleri tamamen kopardı.
Maç sonunda yaşananlar gerçekten çok çirkindi, hiç yakışmadı.
Efesli oyuncular, teknik ekip, sırasıyla basın tribünün önüne geldi, hakemlerin yaptıklarını yazmamızı istedi. Söylediklerinde haklıydılar aslında, 27’ye 11’lik faul farklılığı, gerçekten
Galatasaray M. Park, bir türlü çözüm bulamadığı Beşiktaş savunmasına bu kez önlem almıştı. Hücumda hiç perde yapmadı ve sayıya gitmek için sürekli birebirleri kullandı. Bu kez Beşiktaş’ın kafası karıştı. Çünkü ‘screen’ sonlarında adam değiştiren savunma yapılamıyor, birebirlerde de özellikle Beşiktaş’ın iki kısası Mehmet ile Arroyo üzerinden oynanan oyun sonuç veriyordu. Çünkü bu iki isim de fizik olarak kendilerinden uzun oyuncuları tutmak zorundaydı ve boyalı alanda bu büyük bir dezavantajdı.
Göksenin ve Dedovic ile hücumda aradığı elleri de bulan Galatasaray, psikolojik baskıyı dakikalar geçtikçe üzerinden atıp, rakibinin eline bırakıyordu. Ancak o kadar önemli iki isme sahip ki Beşiktaş, fark 10 sayıya çıktığında Arroyo, 9 sayıya çıktığında Hawkins sorumluluk aldı, takımları maçtan kopmadı. İlk yarı oyun olarak felaket, skor olaraksa idare eder şekildeydi Beşiktaş Milangaz için.
İkinci yarının ortalarına kadar da bu düzen devam etti. Dar rotasyonlu Beşiktaş, rakibin içeriye koşularına bir türlü önlem alamıyordu, Erceg ile Ersin, birebirlerde yeniliyordu. O anda Ergin Ataman’ın müdehalesi geldi oyuna uzunları değişti, boyalı alanı Barış ile Bonsu’ya emanet etti. İki
Bir gün önceki derbide şahit olduğumuz muhteşem atmosferden sonra, inanın dün Sinan Erdem’de play-off yarı finali oynandığına inanmak çok zordu, tribünler o kadar boştu.
Sahadaki basketbol da özellikle Banvit kanadında atmosfere uymuştu. Efes, kolay basket bulmayı kafasına koymuş şekilde çıktı maça. İki takım da yine çift guardla sahada olsa da, hücumdaki düşük yüzdeler sonuca gitmelerini engelliyordu. Özellikle Banvit ilk çeyrekte 15’te 3 isabetle oynayarak, sezonun en kötü performanslarından birisini sergilerken, bundan daha kötüsü, oyuncuların sanki yarı final maçı değil de, ligde her şey bitmiş de prestij mücadelesi verir gibi bir yüz ifadesiyle mücadele etmeleriydi. Efes ise rakibin alan savunmasına karşı zorlansa da, oyunun farklı dakikalarında farklı isimlerle çözüm bulmayı başardı. İlk yarının yıldızı kuşkusuz Cenk Akyol’du. 10 dakika sahada kaldı, 16 sayı attı, üç sayılık şutlarıyla alan savunmasını çözerken, boyalı alana yaptığı koşularda da hep sonuç aldı, fauller yaptırdı. Cenk’in performansıyla zaten kısır geçen maçta oyunu bitirecek avantajı yakalamıştı Efes ve maç sonuna kadar da bunu kullandı. Kerem ile Doğuş’un baskısı Banvit’e açtırmazken, Orhun Ene
Çok kritik bir galibiyet daha aldı Beşiktaş Milangaz. Çünkü deplasmanda alınan galibiyet ile yakalanan avantajı korumak, psikolojik açıdan da çok önemliydi. Maçın başındaki gerginlik de bunun eseriydi.
İki takım da maça çift guardla başlamış, en iyi savunmacılarını da rakip oyun kurucuyu durdurmakla görevlendirmişti. Bu düzen ve gerginlik içinde sahneye sahadaki tecrübeli ellerden birisinin çıkması gerekliydi. Beşiktaş’ta bütün sezon olduğu gibi yine sorumluluğu Hawkins aldı, takımını rahatlattı. Savunmadaki stratejisi de aynıydı Beşiktaş’ın. Dış şutu riske etmek pahasına, hem topun içeriye geçmesini, hem de istikrarlı şutu olmayan ancak etkili penetre yapan Galatasaray forvetlerinin potaya gidişini engellemekti. 15 bin kişinin önünde şut performansı yine felaketti Galatasaray’ın, boş şutlar bile girmedi. Sarı-kırmızılı ekip de bir hamle yaptı, alan savunmasına döndü ama umduğunu bulamadı. Çünkü sabırla top çeviren, boyalı alandan Ersin, dışarıdan da Hawkins ile etkili olan Beşiktaş, skor bulmakta hiç zorlanmadı. Hatta işine yaradı bu savunma Kartal’ın, dışarıdan da art arda şutlar gelmeye başladı.
Her geçen dakika stresi daha fazla hisseden Galatasaray, 4. çeyreğin
Bandırma’da heyecan yine üst düzeydeydi de, maçın galibinin yapılan doğrularla değil de, yanlışlarla belirlenmesi bu seviye için ilginçti.
Banvit ilk maçta sakatlanan Barış Ermiş’i kenarda tutarak başladı maça ama bu şekilde fazla oynayamayacağını hemen anladı. Yıldız guard yokken, hücum tıkandı, Efes’in baskısı sonuç verdi, lacivert-beyazlılar maça fırtına gibi girdi. İlk çeyrekteki 6 top kayıpları da zaten bu dönemin eseriydi. Barış girdi, hemen toparlandı Banvit, çünkü Efes’in baskısı da etkisini yitirdi, ikinci çeyrek atan kazanır şeklinde geçti. Takımına fiziksel yetenekleriyle dün yine çok şey katan ancak bir türlü şut sorununu çözemeyen Doğuş da rakibin ekmeğine yağ sürdü. Banvit sürekli onu riske etti.
Bu düzen ya da düzensizlikte, maçı kazandıracak sıcak bir el, ekstra bir skorer gerekliydi. Banvit onu 3. çeyrekte buldu. Serkan tam 11 sayı attı 10 dakikada, zaten takımı da öne fırladı. Efes için de öyle bir el gerekliydi maça tutunmaları için, o el de Cenk Akyol oldu. Zouros geldiğinden bu yana formaya hasret kalmıştı Cenk ama dün takımını kurtardı. Efes’in geri döndüğü 5 dakikadaki 8 sayı, 3 top çalmalık performansı gerçekten müthişti.
İlk çeyrekte 6 top kaybı