Dostlar bari alışverişte görsün.

6 Mayıs 2013

Top Fenerbahçe defansının arkasına atıldığında iki stoperin arasından fırlayan Ömer takip edip gol vuruşunu yaptı. İki stoperden biri pozisyonu sonuna kadar takip ederken ikincisi aksiyon başladığı an koşusunu ve mücadelesini bırakıp Ömer’i kaleci Mert ve Egemen ile baş başa bırakacaktır.

Burada Fenerbahçe’nin iki tip futbolcu modeli çıkıyor ortaya; biri her ne olursa olsun sonuna kadar giderken diğeri ilk darbeyle oyundan düşüyor.

Fenerbahçe savunması genel anlamda sezon boyunca farklı futbolcularla hep benzer görüntüleri verdi.

Mücadeleni sonuna kadar yap, gerekirse topu kendi kalene gönder ama en azından dostlar seni alış verişte görsün!

Yıllar önce, yanılmıyorsam İnönü’de oynanıyordu, bir Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşması; maçın ikinci yarısının hemen başlarında hakem Müjdat’ı oyundan atmıştı. Pozisyonu hatırlamam mümkün değil, ancak Fenerbahçeli futbolcular karara uzun süre itiraz etmişlerdi. Malum, itiraz hiçbir şekilde hakemin kararını değiştirmiyor, on kişi kaldıktan sonra öyle bir mücadele başlatmışlardı ki, kısa süre içinde golü de bulup maçı kazanmışlardı.

Benfica-Fenerbahçe karşılamasının kırılma anı Gökhan Gönül’ün aldığı darbe sonrasında oyundan çıkmak

Yazının Devamı

Emniyet şeridine girmeyen Aykut Kocaman

4 Mayıs 2013

Benfica ile oynanan yarı final karşılaşması sonrasında Aykut Kocaman’ı eleştiren malumumuz bir takım zihniyetler çıktı ortaya.

Evet, finale gidilemediği için herkes çok üzgün. Benfica elenemeyecek bir takım değildi, bunu ilk maçta da gördük, ancak ısrarla görmek istemediğimiz şeyler var ve kuru gürültü yaparak kafa bulandıran bu kişiler nedeniyle gerçekleri ayırt edip bunların üzerine yoğunlaşacak fırsatları ısrarla kaçırıyoruz.

Gündemimizi kaybediyoruz, oysa sorun başka yerlerde.

Fenerbahçe, Benfica’yı eledi, Chelsea’yi de geçti ve kupayı aldı. Sorunlarımız çözülecek mi? Sorunlarımızın acaba farkında mıyız? Yoksa oturduğumuz yerden genel anlamda hiçbir şeye dokunmadan eleştirmenin hafifliği ile sarhoş olmayı, kafa yapmayı mı tercih ediyoruz?

Hoşlanıyoruz?

Doğru yolu mu yoksa emniyet şeridinde hareket etmeyi mi gösteriyoruz?

Aykut Kocaman, geçen hafta Hürriyet'in özel sayısında çıkan röportajında her zamanki bilgeliğiyle aslında bize eksik taraflarımızı gösteriyor.

Yazının Devamı

Fenerbahçe final oynamayı da öğrenecek!

3 Mayıs 2013

Bu seviyelerde oynamayı, mücadele etmeyi öğrenmek gerekiyor, bunun için de bir şekilde son maça kadar kovalamayı başarmak.

Finalin bir golle kıyısından dönmenin en önemli sebebi tecrübesizliktir.

Benfica 3-1'i yakaladıktan sonra futbol adına ne yaptı?

Kaleci Artur ne hokkabazlıklara soyundu?

Bunu ayırt edebilmek gerekiyor. Futbolun çirkin ve karanlık tarafıydı Benfica'nın 3-1 öne geçtikten sonraki futbolu; Fenerbahçe 2-1'i tutmayı bu şekilde başarabilir miydi? Zamanı çalabilir miydi?

Evet, hırsızlık geninde olsa bunu da yapardı ancak bilmiyor, istese bile beceremiyor, oynamaya gayret ediyor.

Bu nedenle Gökhan Gönül büyük bir özveriyle kafasını rakibin ayağına uzatıyor ve belki de oyunun en önemli dakikasında sahayı terk ediyor.

Sanılması ki karanlık, kirli futbolu savunuyorum. Ama bu tarafı aşamıyor Fenerbahçe, yıllardır hep finallerini aynı taktik karşısında kaybetti.

Yazının Devamı

Yeni Kitap: 3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi

2 Mayıs 2013

Aykut Kocaman Kayserispor maçı sonrasında “toplumun hafızası sizlersiniz” demişti. Bu aslında futbol dünyamız için fazlasıyla bilge bir yorumdur.

Tarih ders alınması için yazılmış hafıza notudur. Kuşkusuz bir çok tarih yazımı var; sonraki kuşaklar bunlar arasında kendisine en uygun bilgiyi bulup çıkaracaktır. Mesele kaynağı zamanında üretmektir.

3 Temmuz her yönüyle incelenmesi gereken bir tarihtir. Bunun basit bir operasyon ve mahkeme süreci olduğunu düşünmek olan biteni fazlasıyla hafife almak demektir. 3 Temmuz doğru anlaşılmaz, tartışılmaz, bilinmez ya da gösterildiği şekliyle kalırsa tekrarlanır.

“3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi” toplumun hafızası olma amacıyla kaleme alındı.

Kitabı hazırlayan düşünce sürecinin temelinde “Fenerbahçe’nin bir ideolojisi olmasaydı, 3 Temmuz Fenerbahçe’nin üzerinden silindir gibi geçer ve darmadağın ederdi” vardır.

Oysa Fenerbahçe’nin sahip olduğu ideoloji sürece anında tepki göstermiş, 3 Temmuz’u çok yönlü olarak kuşatmış, etkisini azaltmış, Kulübünü korumuştur.

Yaşarken içinde bulunduğumuz olayların farkına varamayabiliyoruz ya da adını koyamıyoruz. Ancak gerçekleşen, realiteye dönüşen olguları isimlendirmek gerekiyor.

Yazının Devamı

Asli unsurlar oyuna girince...

28 Nisan 2013

89. dakikada Kuddusi Müftüoğlu'nun maç içindeki en zor kararlarından biriydi penaltı düdüğünü çalmak; ancak onunkinden çok daha zoru vardı.

Penaltı atışını kim kullanacak?

Hafta içinde Benfica karşısında kazanılan penaltıyı atmak üzere topun başına geçmiş, kaçırmış ve büyük bir üzüntü yaşamıştı. Aradan üç gün geçtikten sonra ona böylesine zor bir görev vermek cesaret işiydi.

Ya da başka bir şey?

Üç senedir, Aykut Kocaman futbolumuzda bir çok şeyi değiştirmeye çalışıyor. Yaptığı her hamlede tepki alıyor, eleştiriliyor, teknik adamlığı sorgulanıyor. Zaman zaman tavizler vermek durumunda kalıyor, geri adım atıyor, ancak bildiği yoldan asla geri dönmüyor.

Onun bu Kocaman duruşu Fenerbahçe'yi Avrupa'da finalin kapısına kadar getirdi.

Üstelik o çok bilir, çok konuşan ve yaptıkları yorumların hep tersi çıkan kişilerin her türlü inançsızlığına, eleştirilerine, taş koymasına rağmen.

Onlardan bir tanesi geçen hafta maçlar bittikten sonra ağzını yaya yaya ama belli ki keyiften yapıyordu yorumunu, Fenerbahçe'ye dört gömlek küçükmüş ya da Fenerbahçe ona büyük geliyormuş.

Yazının Devamı

Her yenilmez bir gün Fenerbahçe'yi tadacaktır.

26 Nisan 2013

Benfica teknik direktörü karşılaşma öncesinde mutlak favori olduklarını ve bu turu öyle ya da böyle geçeceklerini ifade etmesi karşılaşmanın hemen başında futbolcularının üzerinde hissedilir bir rahatlık vermiş görünüyordu.

Sahada bunun en net örneği Aimar'dı. Her haliyle Fenerbahçe'yi küçümsediğini gösteriyordu. Aldığı sarı karta bile inanamadı; sanki "böyle bir takım karşısında benim sarı kartlık bir hareket yapmama ne gerek var ki?" der gibiydi.

Ancak on dakika içinde Benfica gerçeklerle yüzleşmeye başladı.

Sow'un direkten dönen kafa vuruşu Portekiz takımını iliklerine kadar titretti.

Açıkçası bu direkte patlayan top Fenerbahçelilerin de içini sızlattı.

Hani kiminin orasına burasına çarpıp üç kale direğini rahatça geçen topun Fenerbahçelilere gelince neden ısrarla içeri girmediği tam bir metafizik bir durumdu.

Fenerbahçeliler bu direklerde patlayan topları maç boyunca neredeyse her on beş dakikada bir tekrar tekrar izleyecekler, Tanrı'ya da bu talihsizliğin nedenini soracaklardı.

Benfica maç boyunca sadece Fenerbahçeli oyuncuların geriye doğru yanlış verdikleri paslar sonucu pozisyon bulabildiler. Organize tek bir atak gerçekleştiremezken fazlasıyla küçümsedikle

Yazının Devamı

Hıncal Uluç, Aykut Kocaman'ı neden hedef aldı?

23 Nisan 2013

Hıncal Uluç turnusol kağıdı gibidir. Gündeminde ne varsa o önemlidir. Malum her şeyi eleştirir, beğendiği bir şey yok gibidir; ancak temelde manyel kullanır.

Örneğin eğer eleştirdiği şey, konu, kişi Galatasaray'la ilgiliyse aslında onu yüceltmeye, savunmaya çalışıyordur. Yok Fenerbahçe'yse, konuşmasında övgü bile varsa aslında büyük bir ihtimalle ağır bir eleştiri söz konusudur.

1996 ile 2000 yılları arasında gazetede çarşaf çarşaf Fatih Terim'i eleştiren yazılarını okuduk. "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" sözünün karşılığıdır burada yapılan; diyalektik çelişkilerin önemini ortaya koyar.

Çelişkiler derinleştikçe güçlenir.

Marks yaşasaydı, Hıncal Uluç'a diyalektik felsefenin iyi bir "pratik uzmanı" payesi verirdi.

Bu anlamda hakkını biz de teslim edelim.

Nasıl olduysa yerden yere vurduğu kişi bir süre sonra Avrupa Fatihi oldu. Fatih Terim o mertebeye ulaştıktan sonra Hıncal Uluç'tan eleştirel anlamda tek bir yazı okumadık. Hep savunan, arka çıkan bir taraftaydı, bugün olduğu gibi.

Hıncal Uluç'un hayatını adadığı en önemli diyalektik başarısı

Yazının Devamı

Fenerbahçe kaybettiği zaman ne oluyor?

21 Nisan 2013

Sezonun başından beri konuşuyoruz, özellikle ikinci Lazio maçından sonra da altını kalın çizgilerle çizmiştik, Fenerbahçe'nin takım savunmasında adam karşılamada büyük sorun yaşıyor.

Gençlerbirliği'nin attığı ikinci golün, Lazio'nun attığından bir farkı var mı?

Sol kanattan rakip oyuncu çok rahat bir şekilde orta yapıyor, top ceza alanında kafa ile gol vuruşu yapacak bom boş durumdaki adamla buluşuyor ve beklenen sonuç ortaya çıkıyor.

İki maç üst üste aynı golü yememek gerekiyor.

Yediğin gibi gol atabiliyorsan bir yere kadar sorun yok; ancak atmak için bütün organizmanla mücadele etmen gerekiyorsa o zaman savunmada çok daha gayretli ve mücadeleci olman gerekiyor.

Ziegler bu anlamda Fenerbahçe'nin yumuşak karnı oldu.

Kuşkusuz hesap sadece tek oyuncunun üzerinde kalamaz; Fenerbahçe'nin stoperleri de beklendiği kadar sert olamıyorlar. Gençlerbirliği'nin ilk golünde Yobo golü atan Aykut'un altında eziliyor. Bekir ya da Serdar olsa da değişmiyor zaten. Bu bölgede önemli sorunlar var.

Kale sahasının içinde rakibe hamle şansı verirseniz inisiyatifi de kaybedersiniz.

Yazının Devamı