UEFA neyin peşine düştü veya düşürüldü?

18 Haziran 2013

Geçen hafta tam da Türkiye’de gündem Gezi Parkı Direnişi ile dolmuşken UEFA’nın bomba açıklamasıyla sarsıldı. Buna göre Fenerbahçe ve Beşiktaş 3 Temmuz sürecinden dolayı UEFA disiplin Komitesi’ne ceza almak kaydıyla sevk edilmişti.

3 Temmuz süreci ile ilgili detayların hemen hepsini biliyoruz. Hem Türkiye ayağını hem de UEFA yaklaşımlarını.

UEFA en başından beri anlaşılması çok kolay olmayan bir yol haritası çizdi kendisine; açıkçası burada temel sorumlunun UEFA mı yoksa “lobi faaliyetinde” bulunanlar mı olduğunu anlamak, çizgiyi belirgin hale getirmek kolay değildir.

UEFA’nın sürece nasıl dahil olduğunu hatırlamak gerekirse, hani tabir doğru olacaktır; herşey bir sabah ansızın UEFA müfettişi Cornu’nun Türkiye’ye gelmesiyle başlamıştı. Şampiyonlar Ligi gruplarının kuralarının çekilmesinin hemen arifesindeki günlerdi.

Bu süreçte kendisine eşlik eden iki TFF yetkilisi vardı; Sn. Arıboğan ve Helvacı. Biri TFF Başkan vekiliydi diğeri Baş Hukuk Müşaviriydi.

Fenerbahçe’nin CAS’a açtığı dava sırasında Cornu’nun verdiği ifadeleri okuduğumuzda TFF yetkilisi bu iki kişinin müfettişe Fenerbahçe’nin %1 bile şike yapmadığına dair delili olmadığı %100 şike yaptığını söylediklerini

Yazının Devamı

UEFA mı yoksa Platini'nin mi derdi var?

13 Haziran 2013

3 Temmuz sürecinin en başında UEFA’nın verdiği mesaj masumiyet karinesi üzerineydi. Kimse yargılanmadan suçlu ilan edilemezdi. UEFA özellikle Cornu’nun Türkiye’gelmesi Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesi ve kulübün buna net olarak tepki göstermesi sürecinde tam bir taraf haline geldi ve neredeyse 16. Ağır Ceza’ya müdahil olacak pozisyondaydı.

Platini ve İnfantino her fırsatta yaptıkları açıklamalarda Fenerbahçe’nin suçlu olduğuna inandıklarını hissettiren duruş gösterdiler.

Dava veya dosya ile ilgili soru sorulduğunda Platini’nin yüzünün nasıl buruştuğunu biliyoruz. Fenerbahçe’nin CAS’a açtığı dava Platini gibi bir Fransız için tahammül edilmesi zor bir cüretti.

Açıkçası Platini’nin Fenerbahçe’nin suçlu olduğu ve ceza alması gerektiğine inandığını her fırsatta çok net olarak götermiştir.

UEFA’nın disiplin komitesine sevkini sağlayan dosyanın da bu kanaat ile Platini ve İnfantino tarafından özellikle hazırlattırıldığı konusunda endişeye kapılmamak mümkün değil.

Bugünkü Milliyet’in özel haberinin verdiği bilgiler doğrultusunda hareket edersek; UEFA Etik Kurulu’nun hazırladığı ikinci raporu görmezden geliyor ve tamamen subjektif yargının devreye girdiği

Yazının Devamı

Beşiktaş'ın teknik direktör seçimi

10 Haziran 2013

Altyapıya, kurumsallığa, devamlılığa ve belirli bir anlayışa sahip iki Alman takımının başarı çizgisi göstermiştir ki futbolda istikrara dayalı bir model çok önemlidir.

Porto, Ajax, Manchester United, Barcelona’dan sonra Bayern Munchen ve Dortmund da bize artık bir istisnadan konuşmuyor olduğumuzun uygulamasını yaptılar.

Kuşkusuz bu takımlar da astronomik ücretlere oyuncu transfer ediyor; ancak eğer ihtiyaç duyulan pozisyon varsa ve bunun kendileri için en uygun oyuncu olduğunu düşünüyorlarsa paranın kesesini hiç çekinmeden açıyorlar ve transfer piyasasını yükseltiyorlar.

Genel anlamda ülkemizde bu yapıya en uygun kulüp Beşiktaş’tı.

Süleyman Seba döneminde Beşiktaş kelimenin tam anlamıyla bir model, ekol yaratmıştı. 1985 ile 1995 arasındaki dönemin Beşiktaş’ın altın on yılı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu dönemde hangi teknik adam gelirse gelsin Beşiktaş bir şekilde ligin zirvesinde kalabilmeyi başarmıştı.

Örneğin aynı dönemde Fenerbahçe’nin çok fazla iniş çıkış sergilediğini, belli bir istikrara sahip olamadığını gördük.

Beşiktaş’ta Süleyman Seba’dan sonra bu anlayış terk edildi. Bir anlamda Fenerbahçelileşildi. Fenerbahçe’nin sadece sansasyonel transfer a

Yazının Devamı

Taraftar grupları Gezi'de nasıl ön saflara geçti?

7 Haziran 2013

Çok uzun yıllardır görmediğimiz bir siyasallaşma, politikleşme yaşıyor insanlarımız. Son on güne damgasını vuran Gezi Parkı Direnişi’nin özeti budur.

İşin tuhaf tarafı bütün bu olan bitenin merkezinde veya ön saflarında takım taraftarının olduğunu görüyoruz.

Çarşı süreçte ismi en üste çıkan taraftar grubu olması bakımında ilgi çekiyor.

Peki buralara nasıl geldik?

İnsanlar nasıl oldu da sokaklara başbakanın karikatürleştirdiği şekliyle söyleyelim bir kaç ağaç için bu kadar rahat ve gerisini düşünmeden dökülüverdi?

Kulüp taraftarları siyasallaşabildi?

Bunun nedenleri operasyonel süreçlerdir.

3 Temmuz Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştüğünde kimse bu sürecin bir sene sürecek bir taraftar hareketine dönüşeceğini tahmin etmiyordu. Savcı Mehmet Berk’in ifadesiyle bir kaç ay içinde unutulup gideceği hesap edilmişti.

Yazının Devamı

Yabancı oyuncuyu sınırlandırmak değil standarda bağlamak gerekir.

6 Haziran 2013

Diyelim ki AB 1 Eylül 2013 tarihinden itibaren Türkiye’nin üyelik statüsünü onayladı ve 1856 yılında Kırım Savaşı’ndan sonra toplanan Paris Antlaşması’nda yazan Osmanlı Avrupa Devletler Topluluğu üyesi olacak tarihsel süreci her anlamda sonuçlanmış oldu.

Ne olacak?

AB üyesi olduğumuz andan itibaren sınırlar kalkacak, hepimiz istediğimiz yerde çalışabilme, dolaşabilme özgürlüğüne kavuşacağız. Kuşkusuz Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan insanlar için de bu tersi geçerli olacak.

Konu futbola gediğinde de yabancı sınırlaması ancak üyelik dışında kalan ülke vatandaşlarına uygulanacak.

Yıllardır futbol kamuoyumuzu işgal eden, bir türlü standarda bağlayamadığımız yabancı sınırlamasını ne yapalım sorusu bir anlamda kendiliğinden çözülmüş olacak.

Futbolumuzdaki temel sorun yabancı sınırlaması mıdır?

Yoksa bir türlü oturtamadığımız futbol karakteri, standardı, seviyesi mi?

Hayatın içinde neye sınır koyuyorsanız onu bağlayan unsurları çözememişsiniz demektir.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin teknik direktör seçimi

5 Haziran 2013

Futbolda teknik adam seçimi, tercihi takımın genel karakterini belirleyen temel unsurlardan biridir.

Kuşkusuz bir kulüp teknik direktöründen oluşturacağı kadroya kadar bir bütün halinde genel tarzını da yansıtmaktadır.

Fenerbahçe ve Beşiktaş sezona teknik direktör arayışı ile giriyorlar.

Fenerbahçe, Daum ile 2003 yılında başlayan bir istikrar ortamına girmişti. Bunu 2006’daki Denizli’deki final kesintiye uğratmış ancak yine de Zico ile standartlar korunmuştu.

Denizli finali Fenerbahçe’den kaynaklı olmaktan çok dışsal olayların belirlediği bir durumdu ve kuşkusuz buradan çıkabilmek için teknik adam değişimi zorunlu görüldü. Son maçta şampiyonluğun Galatasaray’a kaybedilmiş olması camiada ve taraftarlar arasında travmatik bir durum yarattı. Bu travmadan hala çıkamayanlar var.

Oysa istikrar adına yönetimsel ve teknik yönetimsel istikrar korunabilmeliydi.

Zico ile başlayan ve ikinci sezon Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final gören süreç yine bir Galatasaray finali ile son buldu.

Zico bu dönemde Fenerbahçe’nin ikinci önemli şansıydı. Oturmuş takım ve oyun kurgusu önemli bir fark yaratıyordu. Ancak Brezilian tarzı takımın zaman zaman maç seçmesine neden oluyordu.

Yazının Devamı

Aykut Kocaman başarmış mı, fark mı yaratmıştır?

29 Mayıs 2013

Herkesin her şeyi çok iyi bildiğini düşündüğü, sandığı yerde kimse diğerinin ne dediğini dinlemez, ilgilenmez, orada planlı, programlı iş de yapılmaz.

Gerçi amaç iş yapmak da değildir. Çünkü bir eser yaratabilmek için hayalinizin olması gerekir. Eğer fark yaratacak bir hayaliniz, idealiniz yoksa geriye tek bir şey kalır; ahkam kesmek.

Ülkemiz böyle bir yerdir. Ahkam keseni bol, hayal edeni az iş yapanı çok daha az bir coğrafya...

Bu nedenle dünyanın en güzel şehrinin ortasındaki iki köprü birbirinin aynısıdır. Temeli atılan üçüncüsünün herhangi bir kentin içindeki yaya geçidinden hiçbir farkı olmaz.

Çirkin ve gösterişsiz bir hayatın içinde basit ve birbirini tekrar eden zihin egzersizleriyle insanlar her geçen gün hiçbir farkın olmadığı, sıradanlaştığı yaşamın tek güzellik olduğu yanılsamasına kapılırlar.

Sıradanlaşan ve birbirini tekrar eden fikirleriyle farklı olanın yapmaya çalıştığı şeyi ölçmeye, değerlendirmeye, yorumlamaya çalışırlar.

Elbette ne doğru bir anlama süreci yaşanır ne de yeniden üretme...

Dün futbol dünyamızın belki de en farklı aktörlerinden biri olan Aykut Kocaman artık devam edemeyeceğini belirten bir açıklamayla Fenerbahçe'ye veda etti.

Yazının Devamı

Ünal Aysal neyin cevabını arıyor?

27 Mayıs 2013

Geçtiğimiz sezonun orta noktasında hazır da zaman varken Ünal Aysal'la ilgili bazı detaylar vermiş, süreci tarif etmeye çalışmıştım.

Galatasaray'ın şampiyonluğu ile biten ligin hemen sonrasında yönetimin geçtiğimiz hafta sonunda genel kurul kararı alması, Ünal Aysal'ın sembolik de olsa istifa etmesi gündemin birinci sırasına yerleşen bir durum oldu.

Fatih Altaylı'nın deyimiyle "rahat mı batmıştı?"

Liderler en güçlü oldukları pozisyon ve zamanda bitirici hamleyi yapmayı severler. Mevcut konjonktür de zaten bunun için ortam hazırlar.

Liderlik hiçbir zaman terk edilen bir kurum olmamıştır. Çok az örnek vardır, zirvedeyken bırakıp giden yönetici adına.

Ünal Aysal bırakıp gider mi?

İçinden bırakıp gitme isteği arzusu olsa bile süreç buna asla izin vermez. Çünkü ortada her neye bağlı olursa olsun büyük bir başarı vardır ve bu Galatasaray'ın dibe vurduğu dönemin hemen sonrasında yaşanmıştır, tekrar da etmiştir.

Galatasaray, 18. ve 19. şampiyonluklarına Ünal Aysal başkanlığında ulaşmakla kalmamış; ekonomik olarak da rahatlamıştır. Öyle olunca da gösterişli transferler yapılabilmiştir.

Yazının Devamı