Fenerbahçe kupasına sonunda kavuştu.

23 Mayıs 2013

Sezonu Süper Kupa finali ile açan Fenerbahçe toplamda oynayabileceği 65 maçın 64’üne çıkarak ulaşılması zor bir başarıyla Kupa’yı kazanarak yılı tamamlamış oldu.

Oynayamadığı tek maç Amsterdam’daki Avrupa Ligi Kupa finaliydi ve onu da nasıl kaçırdığını çok iyi biliyoruz.

Fenerbahçe’nin Aykut Kocaman ile başlayan üç yılı istikrar, devamlılık, süreklilik sağlama adına geçmiştir.

3 Temmuz gibi çok da zor bir süreci içeren bu dönemin kolay olduğunu kimse iddia edemez.

2012-13 yeniden yapılanma adına önemli bir sezondu. İnişleri ve çıkışlarıyla... Bununla ilgili detaylara önümüzdeki günlerde girmeye çalışacağım.

Kupa finali Fenerbahçe’nin bütün final maçları gibi gergin bir atmosfer altında oynandı.

Zokora’nın Emre ile kapatılmamış bir hesap içinde olduğunu görmek son iki haftadır yaptığımız bütün tartışmaları, polemikleri anlamsızlaştıran bir sonuçtu. Geçen sezon Trabzon’daki maçta rakibi sakatlamaya yönelik bir hamle yapmıştı; dün de bütün mevcudiyetiyle ile Emre’nin beden sağlığına tehdit oluşturacak şekilde fiili eylemde bulundu. Sonrasında ortalık bir anda karıştı.

Kuşkusuz bu psikoloji ile oynayama çalışan bir futbolcunun sahada işini yapması mümkün değildi. Tolun

Yazının Devamı

Fenerbahçe kupasına kavuştu.

23 Mayıs 2013

Sezonu Süper Kupa finali ile açan Fenerbahçe toplamda oynayabileceği 65 maçın 64’üne çıkarak ulaşılması zor bir başarıyla Kupa’yı kazanarak yılı tamamlamış oldu.

Oynayamadığı tek maç Amsterdam’daki Avrupa Ligi Kupa finaliydi ve onu da nasıl kaçırdığını çok iyi biliyoruz.

Fenernahçe’nin Aykut Kocaman ile başlayan üç yılı istikrar, devamlılık, süreklilik sağlama adına geçmiştir.

3 Temmuz gibi çok da zor bir süreci içeren bu dönemin kolay olduğunu kimse iddia edemez.

2012-13 yeniden yapılanma adına önemli bir sezondu. İnişleri ve çıkışlarıyla... Bununla ilgili detaylara önümüzdeki günlerde girmeye çalışacağım.

Kupa finali Fenerbahçe’nin bütün final maçları gibi gergin bir atmosfer altında oynandı.

Zokora’nın Emre ile kapatılmamış bir hesap içinde olduğunu görmek son iki haftadır yaptığımız bütün tartışmaları, polemikleri anlamsızlaştıran bir sonuştu. Geçen seozn Trabzon’daki maçta rakibi sakatlamaya yönelik bir hamle yapmıştı; dün de bütün mevcudiyetiyle ile Emre’nin beden sağlığına tehdit oluşturacak şekilde fiili eylemde bulundu. Sonrasında ortalık bir anda karıştı.

Kuşkusuz bu psikloloji ile oynayama çalışan bir futbolcunun sahada işini yapması mümkün değildi. Tolu

Yazının Devamı

Aynı şeyi Fenerbahçe yapmış olsa?

21 Mayıs 2013

Derbi öncesinde gündemde bir alkışlama polemiği vardı. Türkiye’deki Fenerbahçe-Galatasaray rekabetini yıllarca en derinden ve yakınından şahit olanların sanki ne olup bittiğini bilmiyormuş gibi ihaleyi Fenerbahçe’ye bağlamaları, “ne olacak canım, bitiversin bu tartışma” şeklinde yaklaşım göstermeleri fazlasıyla ilgi çekiciydi.

Derbi böylesi bir atmosferde oynandı. Öncesinde, sırasında ve sonrasında bir sürü olay yaşandı.

İki üç tane nereden geldiği belli olmayan muz üzerinden Fenerbahçe’ye ve taraftarına ırkçılık etiketi yakıştırıldı.

Geçen sene de benzer şeyler Emre ile Zokora arasında yaşanmış, saha içinde tatlıya bağlanan anlık refleks, Trabzonspor yönetiminin soyunma odasındaki çabalarıyla bir anda ülke gündemine yerleştirilivermişti. Öyle ki belki de Zokora bile daha önce aklına gelmeyen bir karşı duyguyla doldu.

Bu işler böyle gelişir, başlar.

Trabzonspor’un niyetinin ne olduğunu Başkan Sadri Şener’in yaptığı son açıklamalarından anlayabiliyoruz.

Başkan diyor ki, “Fenerbahçe ile düşmanlığımız inşallah ilelebet sürecektir. Öyle umuyorum.”

Ortada her ne olursa olsun birileri tarafından ısrarla gündeme taşınıyor, olduğundan farklı gösterilmeye çalışıyor.

Yazının Devamı

Irkçılık tartışması sömürülmüş düşünce yapısının uzantısıdır.

17 Mayıs 2013

Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıl hükmettiği topraklardan 36-40 ülke çıkması, bu ülkelerde yaşayan insanların 600 yıl önceki dillerini konuşuyor olması, gelenek ve göreneklerini, dini inançlarını korumaları dünya tarihinin bugün ısrarla görmezden geldiği bir gerçektir.

Oysa özellikle sömürgecilik süreci boyunca sömürgeci devletler, milletler gittikleri yerlerin bütün yapısını kökünden değiştirmiştir, kendisine benzetmiştir.

Drogba, Sow, Webo hangi dili konuşuyor?

Neye inanıyorlar?

Afrika’nın balta girmemiş coğrafyalarında kiliseler, papazlar ne iş yapıyordu?

1980’lerin en ilgi çekici dizilerinden biriydi Kökler; Kunta Kinte’nin yaşadığı insanlık dışı öyküyü hatırlamayanımız var mı? Kunta Kinte, Amerika’ya getirildikten sonra sahibi önce ismini değiştirdi, sonra yaşam şeklini, inançlarını...

Bu durum Hindistan, Avustralya, Güney Afrika, Yeni Zellanda için farklı mı?

Irkçılığın dünya tarihindeki yerini bilmeden, öğrenmeden, hangi sosyal olaya karşılık geldiğini bilmeden karşılaşılan her olaya “bu ırkçılıktır” demek sömürgeci kafasıdır, “sömürülmüş düşünce zihniyetinin” uzantısıdır.

Yazının Devamı

Endüstriyel futbol ülkesiyiz!

14 Mayıs 2013

Geçtiğimiz günlerde Milliyet’te bir haber yayınlandı; içeriğe göre Galatasaray amatör şubelerle ilgili olarak küçülme kararı alıyordu.

Haberden küçük bir bölüm okuyalım.

“Sarı kırmızılı kulüp, bu sezon futbol gelirlerinde kulüp tarihinin en yüksek rakamlarına rağmen borcun artması yüzünden birçok branşta küçülmeye gidecek. Yönetimin bu kararında amatör şubelerin bu yıl 56 milyon lira zarar etmesi yatıyor. Basketbol, voleybol, yüzme, sutopu ve kürek şubelerinin toplamda 56 milyon gider fazlası oluşturması Ünal Aysal yönetimini zorlamaya başladı..”

Beşiktaş geçen sene bu kararı aldı ve uygulamaya koydu; bu sezon Sportif anlamda Beşiktaş ismini bir çok branşta başarı ile yan yana görmede çok zorlandık.

Büyük bir ihtimalle önümüzdeki sezon da benzer şeyler yaşanacaktır.

UEFA kriterlerinin devreye girmesiyle birlikte artık profesyonel şirket halini almış futbol şubelerinden diğer branşlara kaynak aktarımı mümkün olmuyor.

Bu da amatör şubelerin yaşaması için sponser desteği ve altyapı yatırımlarını ön plana çıkarıyor.

Yazının Devamı

Bu maça Cüneyt Çakır verilir mi?

13 Mayıs 2013

Her geçen gün niteliği değişen derbi öncesinde her kim ne şekilde alkış tartışması açıyorsa ya kasıtlı yapıyor ya da sanki Türkiye'nin gerçeklerinden haberi yokmuşçasına etrafa şirin gözükmeye çalışıyor.

Türkiye'de akil adam olmanın yolu ortaya laf konuşmak oldu. Realite ile hiçbir ilgisi ve bağlantısı olmayan ütopyalarla aslında ayağa kalkamayacak hastaya yatıştırıcı verilmeye çalışılıyor, oysa bilinmiyor ki ortam daha çok geriliyor.

Dün de gerilim unsuru arttırılmış bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı izledik. Olaylar hem sahadakileri hem de dışındakileri etkiledi. Bundan sonra daha da artacaktır.

Bu maça Cüneyt Çakır verilir mi?

Bu atamayı yapanlar neyi ispat etmeye ya da kabul ettirmeye çalışıyorlar?

Bundan tam bir sene önce oynanan final maçında verdiği ya da veremediği, çaldığı ya da çalamadığı düdükleriyle Fenerbahçelilerin tepkisini çeken ve bir sene arkasında konuşulan hakem değil miydi Cüneyt Çakır?

Bu atama neyin dayatmasıdır?

MHK aslında bu maçla birlikte kale arkalarındaki çizgi hakem uygulaması yapıp, bir kaleye Fırat Aydınus'u, diğerine Halis Özkahya'yı koyabilirdi. Bu şekilde çok daha anlamlı bir tablo ortaya çıkardı.

Yazının Devamı

12 Mayıs 2012 günü kaçan fırsat

11 Mayıs 2013

Günlerden yine bir 12 Mayıs ve nasıl bir tesadüftür ki bir sene sonra aynı yerde Fenerbahçe-Galatasaray derbisi...

Geçen sene Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda yaşananlar az şeyler değildi.

Olaylara şahit olmuş biri olarak aradan geçen bir senenin genel anlamda bir çok kurum ve kişiye hiçbir şey öğretemediğini görerek şaşırıyorum.

Aslında belki de şaşırmamak gerekiyor.

Tarihte bir çok yaşanmış olay üzerinden onlarca, yüzlerce ve hatta binlerce yıl geçmesine rağmen ısrarla anılıyor, yaşatılıyor, tekrar hissettiriliyor.

Neden?

Çünkü tarih sadece birilerinin tuttuğu not defteri değildir. Yaşananlar tarih kitaplarında kaldığı sürece anlamlarını yitirirler.

İnsani duyguya dönüştükleri andan itibaren güçlenirler.

Yazının Devamı

Fenerbahçe bir final hakkı daha kazandı.

9 Mayıs 2013

Mehmet Topal, Caner ve Emre'den oluşan üçlü orta saha kurgusu Fenerbahçe'nin atak organizasyonunu yönetmede başarılı olmadı. Ne zaman Emre ve Ziegler çıkıp yerlerine Salih ve Baroni girdi takım biraz daha ceza sahasının içine doğru hareket etme becerisi kazandı.

Baroni girdiği iki net pozisyonu değerlendirememiş olsa da kaçırmış olması bile başlı başına bir şey gösterdi; orta sahada şu an alternatifsizliğini koruyor.

Topal rakip atakları etkin bölgede durdurma konusunda gerçekten çok iyi oynuyor; ancak ne zaman topla ileri çıkıyor bir anda bütün melekeleri sıradanlaşıyor. Dün kaptırdığı topların gol olmamış olması biraz da Eskişehirsporlu oyuncuların son top seçimlerindeki başarısızlıklarındandı.

Caner hala üç boyutlu düşünemiyor. Futbolun derinlik unsurunu bir türlü ortaya çıkaramıyor.

İleride oynayan diğer üçlü; Kuyt, Webo ve Sow maç boyunca ceza sahasının çevresinde rakip savunmayı delmeye, boşluk bulmaya çalıştı. Becerebildi mi? Akılda kalan net bir pozisyon olmadığına göre 120 dakikalık bir kısır futbol olduğunu söylemek mümkündür.

Fenerbahçe'nin en iyi oyuncusunun Gökhan Gönül olması çok da normal değil; ancak ilginçtir belki de sahanın en iyi futbolcusuydu.

Es

Yazının Devamı