Fatih Terim'in rakibi bozan, pres yapan Galatasaray'ı

15 Ağustos 2012

Futbolda en eski ve geçerliliğini hala koruyan taktik diziliş 4-4-2’dir. Fatih Terim geçen sezon Arena’da Fenerbahçe’yi 3-1 yendiği karşılaşmadan bu yana sahaya bu oyun anlayışıyla çıkıyor.

Pazar günü oynanan karşılaşmada şu dizilişleydi.

MUSLERA

EBOUE

SEMİH

DANY

H.BALTA

Yazının Devamı

Kuyt neyi değiştirdi?

14 Ağustos 2012

Karşılaşmanın hemen başlarında bir pozisyonda Volkan topu kendisine göre sağında köşe bayrağına yakın yerdeki Bekir’e attı. Bekir baskı altındaydı ve gelen pası gerisin geri arkadaşına iade ederken top kısa düştü ve Galatasaraylı oyuncunun önünde kaldı. Forvet oyuncu, çok uygun durumda topu dışarı atarken bu karşılaşmayla ilgili genel bir mesaj veriyordu.

Galatasaray’ın oyuna presle başlaması nedeniyle Bekir ile Egemen birbirlerinden 45 metre mesafede kale çizgisine yakın bir şekilde konum almışlardı. Bu önlerindeki Baroni ve Mehmet Topal arasındaki mesafeyi de arttırıyordu.

Takım oyunlarında oyuncular arasındaki mesafe bu kadar açılmamalıdır. Hatta Aykut Kocaman’ın kafasındaki şablona göre futbolcular birbirlerine yaklaşmalıdır.

Elmander ve Umut Fenerbahçe kalesine çok yakın bir bölgedeydi ve Fenerbahçeli oyuncuların top çıkarmasına izin vermiyordu.

Orta alanda bu iki oyuncuya Engin ve Selçuk da eklenince zaten yetenekleri sınırlı oyuncular karşısında çok önemli pozisyonlar üretecekleri hataların oluşmasını sağladılar.

Volkan’ın sakatlanması ve Mert’in de çok basit bir hatadan gol yemesiyle Fenerbahçeli futbolcular daha büyük bir strese girdiler. Bu da sporun

Yazının Devamı

Cüneyt Çakır adalet duygusunu kaybettirdi.

13 Ağustos 2012

İlk yarısına 8, ikinci yarısına 9 dakika eklenen 104 dakikalık bir Galatasaray-Fenerbahçe kaosu izledik. İki ekip arasında oynanması muhtemelen her türlü karşılaşmanın benzer sonuçları potansiyel olarak içinde barındırdığını söylemek gerekiyor.

Galatasaray kazandı, Fenerbahçe kaybetti.

103 yıllık rekabette bu iki takımdan birinin kazanması ve diğerinin kaybetmesi kadar doğal olan başka ne olabilir ki? Ne kaybedenin ne de kazananın bunu kendi içinde fazla abartmaması gerekiyor.

Bir kere iki takım da Türkiye’nin en iyi kadrosuna sahipler; geçen seneyi yarım puan farkla peş peşe bitirmeleri zaten bunun en önemli göstergesiydi ve kaldığı yerden de devam edecek gözüküyor.

Neden?

Çünkü her iki ekip de kadrolarını, teknik yönetimlerini, taktik yapılarını koruyarak, belli bir istikrar çizgisi üzerinde yürüyorlar.

İlginçtir her iki takımın da aksayan ve üstünlük taşıyan unsurları benzer özellikler taşıyor.

Galatasaray oyuna tam alanda baskı kurarak başladı. Bu Fatih Terim’in sezon boyunca uyguladığı tipik bir taktiksel kurguydu. 20 dakikalık ekstra baskı rakibi kendi sahasında hataya zorluyor ve bu arada bulunan gol de takımı rahatlatıyordu. Geçen sezon Galatasaray bu şekil

Yazının Devamı

Gamze'nin Aslı'nın peşinden haykırışının anlamı neydi?

11 Ağustos 2012

Geçen hafta Süreyya Ayhan’ın bir röportajını okudum. Yaşadıkları tam bir dram ve aynı zaman da ders niteliğindeydi. Süreyya Ayhan sanki Amazon ormanına girmiş ve arkasından geleceklere yol açmaya çalışan ilk insan gibiydi.

Onunla birlikte hepimiz bir şeyler öğrendik, gördük.

Ancak Aslı Çakır Alptekin’in öyküsünü okurken, Süreyya’nın yaşadıklarından da kesitler olduğunu şaşırarak gördüm.

O da yasak madde içeren bir ilaç almış ve iki yıl koşmaktan men edilmişti.

Yasak madde denilen şey de genellikle baş ağrısı veya soğuk algınlığı sırasında doktorların verdiği ve hepimizin ezbere bildiği ilaçlar.

Ama kullanılmaması gerekiyor.

Ne yazık ki çocuklarımız, gençlerimiz çok zor şartlarda sporcu olmak için mücadele ediyorlar. Son 6 yılda 11 ile 14 yaşları arasındaki çocukların başına bir SBS derdi musallat edildi. Birçok çocuk mesleki geleceklerini düşünerek spordan, müzikten uzaklaşmak zorunda kalıyor. Liseye girenler de üniversite hazırlığı için başka şeylerden vazgeçiyor.

Olimpik sporlara ilgi duyan gençlerin çalışacağı tesisler de içler acısıdır.

Yazının Devamı

Volkan ve Kuyt rakibe kiminle oynadığını hatırlattı!

9 Ağustos 2012

Vaslui’nin 14. dakikada attığı golle 54. dakikada Volkan’ın kurtardığı penaltıya kadar olan bölüm hemen herkesin “acaba” sorusunu akıllarından geçirdiği zaman dilimiydi.

Oyunun bu bölümünde Romanya temsilcisi Fenerbahçe’ye oranlar daha iyi göründü. Kadıköy’deki karşılaşmaya göre daha fazla rakip kaleye gitme arzusu vardı. Pas yüzdesinde önde olan taraftı.

Fenerbahçe bu arada iki pozisyona girebildi. İlk yarının son saniyesinde Vasliu kalesine doğru ortalanan topa Selçuk rakip defans oyuncusu gibi vurunca arkada boş durumda bekleyen Kuyt büyük bir hayal kırıklığıyla birlikte şaşkınlık yaşarken kuşkusuz televizyonları başındaki milyonlarca kişi de kendisini yerden yere atıyor olmalıydı.

Bekir’in neredeyse altı pasa yakın bir yerde buluştuğu topa vole vurup kalenin üzerinden gönderdiği pozisyon da daha az etki yaratmamıştır.

Aykut Kocaman, Kadıköy’de karşılaşmanın ikinci yarısındaki dizilişle sahaya çıktı; Mehmet Topal’ı yerine Selçuk Şahin’i oynatarak.

Kuyt ileride tek başına oynarken son yıllarda Fenerbahçe’ye gelmiş en hareketli oyuncu olduğunu sahanın her bölgesine yaptığı koşularla gösterdi. Kuyt bu performansını eğer sezon içinde ortalamaya yayabilirse orta alanda

Yazının Devamı

Futbolumuzun üstyapı sorunu; Ahmet Çakar, Erman Toroğlu...

7 Ağustos 2012

Yayın ihalesinin hemen sonrasında Lig TV’de Maraton programı kaldırılmış; dolayısıyla Erman Toroğlu’nun da görevi son bulmuştu. O tarihlerde bununla ilgili çok yoğun tartışmalar yaşandı; Erman Toroğlucular ve karşıtları iki farklı söylem geliştirdi.

Bir mağduriyet olgusu çıkartıldı ortaya.

Erman Toroğlu 3 Temmuz’dan kısa bir süre sonra koşa koşa Aziz Yıldırım’dan şikâyetçi olduğuna yönelik savcılığa dilekçe verdi.

Yorumcular, köşe yazarları sporun, futbolun düşünen, fikir üreten, geliştiren, değiştiren bir çeşit üstyapı kurumlarıdır.

Aslında üstyapının durumu bir anlamda sporun, futbolun da vizyonudur, göstergesidir.

Hıncal Uluç, 1984 ile 2000 yılları arasında Galatasaray’ın üstyapı temsilcisi olarak çalıştı. Önemli işler yaptı. Aynı zamanda spor yorumculuğunun, gazeteciliğinin, haberciliğinin bugünkü şeklinin de mimarlarından olmuştur.

Örneğin Erman Toroğlu’nu da yaratan, bugünlere getiren adamdır.

Hıncal Uluç’u yaratan ortam ise bugünden çok farklıydı. Kendisi dahi o günleri özlemle hatırlıyor. Ancak sürekli başka şeyler yapma uğraşı veriyor.

Yazının Devamı

Aykut Kocaman Projesi, Vaslui’ler, MTK’larla kıyaslanamaz.

3 Ağustos 2012

Rıdvan Dilmen futbolu zorunlu olarak bıraktığı yıl 1995, Fenerbahçe taraftarının tribünleri doldurmadığı jübilesi ise 1996 senesiydi. Rıdvan Fenerbahçe’nin 103 gollü unutulmaz 1988-89 sezonunun en önemli futbolcusuydu. Aynen Oğuz Çetin ve Aykut Kocaman gibi…

Fenerbahçe tarihinin en gösterişli futbolunu oynayan bir kadroydu. Kuşkusuz o yıl bu üç futbolcu taraftarın gönlüne taht kurdu. Ancak üçünün de Fenerbahçe’den kopuşu fazlasıyla dramatikti.

Kader bu üç futbolcuyu bir başka şekilde Fenerbahçe’nin teknik adamlığı görevinde tekrardan birleştirdi.

Rıdvan 1999 yılında görevi devraldığında henüz 37 yaşında futbolu yeni bırakmış bir sene öncesinde Vanspor’u çalıştırıp, bir alt ligden Süper Lige çıkarmış bir teknik adamdı. O günün Fenerbahçe ve spor kamuoyu bu efsane futbolcu üzerinde öylesine yıldırıcı bir baskı kurmuştu ki kısa süre içinde pes etmişti. Rıdvan, Rüştü’nün çok hatalı goller yediği bir Avrupa Kupası (MTK) maçı sonrasında istifasını vermişti. Takım ligde henüz yenilmemişti ve sadece 5 maç oynamıştı.

Bir sene sonra Oğuz Çetin Mustafa Denizli’nin yardımcısı olarak Fenerbahçe’ye geri döndüğünde birçok kişi kısa bir süre sonra takımın başına geçeceği ve uzun yıllar

Yazının Devamı

Fenerbahçe'ye ikinci oyun planı şart...

2 Ağustos 2012

Vaslui teknik direktörünün işi biraz daha kolaydı.

Muhtemelen ilk olarak 12 Mayıs’ta Şükrü Saraçoğlu’nda oynanan Süper Final karşılaşmasının görüntülerini izlemiş olmalıdır. Hatırlanacaktır o maçın sonucunun beraberlik olması Galatasaray’a yettiği için sezon başından bu yana ilk defa savunma ağırlıklı ve oyunu kendi alanında kabul eden kaplı bir oyun oynatmıştı Fatih Terim.

Başarılı da olmuştu.

Hücum oynamaya çalışan takımlar tempo ile oynamayı severler. Tempo baskı motivasyonunu arttırdığı gibi savunmadaki tarafa hata yaptırır.

Vaslui, oyunun her bölümünde bu anlayışı sahaya yansıttı. Özellikle kaleci Coman’ın hakem toleransı içinde kullandığı kale vuruşlarındaki ağır hareketler Fenerbahçe’yi de uyuttu.

Fenerbahçe’nin uzun yıllardır oyun anlayışı topa sahip olup, çok paslı bir kurguya dayanıyor. Bu nedenle de hızlı hücum yapamıyor. Çoğu zaman rakibi 3’e 1 bile yakalasalar o tek savunma oyuncusu Fenerbahçe’yi durdurabiliyor.

Aykut Kocaman topu hızlı çevirip rakibin alan boşaltmasını istiyor ama o top bir türlü rakibi eksiltecek şekilde dolaşamıyor.

Hızlı oyuncuları yok mu?

Yazının Devamı