Fenerbahçe saymaya devam ediyor; 18'de17, 19'da 18, 20'de 19...

17 Eylül 2011

Ziegler soldan bizim ezberimize göre üç orta yaptı ve karşılaşmanın kaderi bir anda değişiverdi. Aslında onlar orta değil birer gol pasıydı. Zaten karşılaşma boyunca Caner ve oyunda kaldığı sürece Uğur Boral’ın yapamadığı şeydi Ziegler’in bize gösterdiği.

Geçen hafta izlediğimiz Ziegler önü kapalıyken ileriye doğru hareketi zorlamayan bir futbolcu karakterinde olduğunu göstermişti. Öyle olunca da Gökhan Gönül’ün yokluğunda Fenerbahçe’nin bir kanat sorunu yaşayacağı gibi bir durum ortaya çıkmıştı.

Ancak, Ziegler iki yarım bir tam asist yaptı ve etkili top kullanma tekniğini uygulamalı gösterdi.

Orduspor maçı sonrasında Fenerbahçe’nin diğerlerine göre daha hazır olduğunun altını çizmiştim. Bu Fenerbahçeli futbolcuların formda olmalarından kaynaklanmıyordu. Aykut Kocaman’ın özellikle geçen sezon ligin ikinci yarısından itibaren oturtmaya çalıştığı takım kurgusunun yarattığı bir gerçeklikti.

Kurgudaki önemli futbolcular gitmiş olmasına karşın sistem çalışmasını sürdürüyor.

Alex’in bu sistemde yerini tartışmaya gerek bile yok. Tartışmasını hafta içine bırakıyorum, çünkü bu bahiste konuşulacak çok şey birikti.

Fenerbahçe maça tek paslı hücum anlayışıyla başladı. Semih ve

Yazının Devamı

Neden Fenerbahçe, cevabı hâlâ merakla beklenen bir sorudur?

14 Eylül 2011

Haftalardır hep şu soru soruldu.

“Hırsızın hiç mi suçu yoktur?”

Bu sorunun kendi içinde öylesine anlamları vardır ki aslında ne cevap vereceğiniz içinde bulunduğunuz durumu da anlatır. Ortada bir hırsızlık suçu var, hırsız yakalanmışsa (yakalanmamışsa da) evet oturalım bunu derinlemesine konuşalım.

Bir de hırsızlığın normalleştiği ya da genelleşmiş olduğu bir sistem düşünelim, bu durumda hırsızlıktan söz etmek bile kolay değildir.

Erman Toroğlu, Aziz Yıldırım’dan şikâyetçi olduğunda hangi soru aklımıza gelmişti; ilk taşı atmak ona mı kalmıştır?

Erman Toroğlu’nun futbol dünyamızda bu kadar yer etmesine neden olan şeylerden bir tanesi dobra konuşmasıdır. Dokunduruverir. Ne demek istediği anlaşılır. Kiminin hoşuna gider, kimi çok kızar.

“Ben adamın içini bilirim.” diye çok meşhur bir söylemi vardır. Meali; ben ortada ne olup bitiyor, çok iyi bilirim, demektir.

Bu kadar şey biliyorsan, adama başka soru da sorarlar. Biz sormayalım, Erman Toroğlu gibi imada bulunalım, yeter.

Yazının Devamı

Fenerbahçe daha hazır bir takım.

13 Eylül 2011

Gökhan Gönül ve Emre Belözoğlu’nun Fenerbahçe için ne ifade ettiğine ilişkin bu maçtan daha güzel bir örnek olamazdı herhalde. Yokluklarında takımı ileriye taşıyacak oyuncu bulmada çok zorlandılar. Olsalardı büyük bir olasılıkla sağ kanat ve orta alandaki sönüklük şekil değiştirirdi.

Sol kanadın yeni oyuncusu Ziegler’in ilk maçında bir Gökhan Gönül olmadığını izledik. Sorumluluk almaktan kaçındı, belki ilk karşılaşmasında riske girmek istemedi. Ancak defansif anlamda tam bir görev adamı diyebileceğimiz müdahalelerde bulundu.

Fenerbahçe daha hazır bir takım.

En azından Aykut Kocaman elindeki taşları nereye koyacağını biliyor; taşlar da nerede nasıl oynamaları gerektiğinin bilincinde.

Bu çok önemli bir detaydır.

Zaten maç öncesinde genel yorumlar Fenerbahçe’nin bu karşılaşmanın favorisi olduğu yönündeydi.

Belki dünkü oyunu hayal kırıklığı şeklinde değerlendirilebilir; hatta Fatih Tekke’nin altı pas içinde kaçırdığı gol pozisyonunu sayarsak bu maçı kazanmayı hak

Yazının Devamı

Galatasaray müzikteki la sesini ararken, Arapça'daki lâ oldu.

12 Eylül 2011

Galatasaray son birkaç senedir orta sahasını nasıl şekillendirmesi gerektiği yönünde çok kafa yoruyor. Başarısızlıklar deneme yanılma sürecini de uzatıyor.

Geçen sene mücadele gücü yüksek ancak yaratıcılıktan uzak bir orta saha vardı; Barış, Ayhan Akman, Mustafa Sarp, Cana… Fatih Terim sorunun o bölgede düğümlendiğini düşünmüş olacak oraya çok transfer yaptı ve eskiden kalan ne varsa hepsini ya yolladı ya tribüne gönderdi.

Eboue, Melo ve Selçuk İnan, Riera yaratıcılık özellikleri yüksek oyuncular olarak transfer edildi. Teker teker izlediğimizde de bu oyuncuların hücumda zenginlik yarattığını söyleyebiliriz.

Ancak ortada bir Süper Lig, İBB ve Abdullah Avcı gerçeği var.

Ligimiz teknik özelliği yüksek ancak savunma yönü zayıf takımlar için mücadele edilmesi oldukça zor bir niteliğe sahiptir.

Galatasaray’ın orta sahası belki hücumda etkiliydi ancak savunmada hiç yoktu.

Melo seri çalımlarla rakip ceza sahasının önüne ne kadar kolay geliyorsa kendi görev

Yazının Devamı

Fenerbahçe'ye karşı, medya, TFF, UEFA; hukuk nerede?

8 Eylül 2011

UEFA ve TFF’nun ortak organizasyonu sonucu Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nden men edilmesiyle 3 Temmuz’da başlayan süreç farklı bir boyut kazanmıştır.

Fenerbahçe Kulübü Federasyonun 5 Ağustos ve 15 Ağustos öncesindeki açıklamaları ve aldığı kararlar doğrultusunda kendisine bir yol haritası çizmiş, sezonu normal seyrinde geçireceğini planlamıştı.

TFF’nun eline bu zaman boyunca iki defa fırsat geçmişti.

İlki 3 Temmuz’dan hemen sonra oluşan filli durum, ikincisi de savcılığın paylaştığı bilgilere Etik Kurulun verdiği rapor sonrasında Fenerbahçe önceliğinde tedbiren bir karar alabilirdi.

Ancak almadı.

Her iki durumda da savcılığın hazırlayacağı iddianameye vurgu yapıldı.

Yazılarımı yakından takip edenler sürecin hukuksal boyutu hakkında da burada detaylı tartışmış olduğumuzu hemen hatırlayacaklardır. TFF Fenerbahçe’ye UEFA’nın yapmış olduğu tavsiyedeki gibi men ve küme düşme cezaları verebilirdi. Hukuk ve ceza davaları birbirlerinin kararlarını beklemek zorunda olmadığı gibi birinin verdiği karar diğerini de bağlamıyor.

TFF, elindeki bel

Yazının Devamı

Milli Takımda yaratıcı futbol ve futbolcu eksikliği var

7 Eylül 2011

Milli Takımımızın Avusturya karşısındaki futbolu takım olamama sorunu ile direkt olarak bağlantılıdır. Baştan bir takım yaratmak kolay değildir.

Yeni bir jenerasyon bulacaksanız, onu doğru modelin içinde harmanlayacaksanız, bunlar zaten herkesin arzusudur.

Türkiye’nin aşamadığı şey altyapıdır. 70 milyon 24 kişilik bir milli takım kadrosu çıkaramıyor, görüyoruz.

Bu basketbolda farklı bir seyirde mi?

Hayır, orada da devşirmelerimiz olmasa işimiz gerçekten çok zordur.

Her futbolcu penaltı kaçırır. Dünyanın en ünlü futbolcularının atamadığı penaltılar yüzünden Dünya ve Avrupa Şampiyonlukları el değiştiriyor; ancak Burak ve Arda’nın vuruşlarını izlersek orada da yine bir altyapı sorunu ile karşı karşıya kalıyoruz.

Burak gereksiz yere topa sert ve kontrolsüz vururken, Arda kalecinin sağa veya sola yatacağını hesap ederek topu tam da kalecinin atış öncesinde durduğu yere nişanlıyor. Teoride doğru ancak teknik olarak yanlış bir vuruş gerçekleştiriyor. Yerden vuruyor. Oysa biraz daha yukarıdan gitmesini sağlamalıydı.

Dün yaratıcı futbolcu eksiğimiz üst düzeydeydi. Arda dışınd

Yazının Devamı

12 Dev Adam İspanyol Meyhanesi'nde kendisiyle yüzleşti

6 Eylül 2011

Polonya’ya 83, Portekiz’e 87, Litvanya’ya 91 sayı atmış İspanya’yı 57 sayıda tutmayı başarınca elbette gözlerimizi büyüleyen bir galibiyetle tanıştık.

Bu galibiyetin gerçek mi yoksa İspanyol Meyhanesi’nde kafayı bulduğumuzdan keyifli bir yanılsama içinde mi olduğumuzu henüz bilmiyoruz.

İspanya gibi önceki Avrupa Şampiyonu’nun bir periyotta sadece 2 sayı atmasının normal olup olmadığı konusunda da çekincelere sahibiz.

Ancak neresinden bakmaya çalışırsak çalışalım ortada bir sonuç var; Türkiye, İspanya’yı 65-57 yenmiştir. İspanya bir kere daha Millilerimize boyun eğmiştir.

Bu maçın kader adamı oyunda kaldığı 18 dakika içinde attığı 3/5 üç sayılık, 4/6 iki sayılık ve 1/1 serbest atış oranı ile 18 sayı üreten ve 5 asist yapan Emir Preldzic oldu. Preldzic 4 adet top kaybı ile oynamasına karşın oyunda kaldığı süre boyunca serseri mayın gibi dağınık, oradan oraya girip çıkıp İspanya savunma dizilişini alt üst etti.

Kuşkusuz oyuna çok iyi başlamasına karşın 31 dakika sahada kalıp çok kötü tamamlayan

Yazının Devamı

Fenerbahçe ilk yarısını 3-0 yenik tamamladığı maçın devre arasındadır

26 Ağustos 2011

Fenerbahçe kurulduğu ilk günden beri bir var oluş mücadelesi veriyor.

Abdülhamit, kulübün resmi kuruluşunu nereden bakarsanız 10 yıl geciktirmiştir. İttihat ve Terakki, çeşitli kademelerde müdahil olmuş, futbol takımından futbolcu transfer etmiştir.İşgal Orduları, Kurtuluş Savaşı’na destek oluyor diye kapatmaya çalışmıştır. 27 Mayısçılar, DP’li Başkanına aynen bugün olduğu gibi sahip çıkıyor, 12 Martçılar, 12 Eylülcüler, sözlerini dinlemiyor diye Fenerbahçe’yi kapatmakla tehdit etmiştir. 28 Şubat süreci için söylenecek çok şey var ancak zamanı değil.

Ve bugün…

Yaşadığımız sürecin öncekilerden çok daha ağır olduğu bir gerçektir. Ancak Fenerbahçe hiçbir zaman ve tarihte varoluş mücadelesini yarı yolda bırakmamıştır.

Fenerbahçe, Cumhuriyetin kuruluşunda ve bütün süreçlerinin içinde vardır. Her zaman devletle birlikte hareket etmiş, ancak ne hikmetse her dönem bir şekilde ona muhalif durmak zorunda da kalmıştır.

Çünkü

Yazının Devamı