Fenerbahçe-Trabzonspor çekişmesine hakem etkisi

3 Mayıs 2011

Pazar gecesi maçlar tamamlandığında istisnasız bütün spor programlarında Cüneyt Çakır’ın Trabzonspor’a verdiği penaltı kararı, Dany’e çıkardığı kırmızı kart ile Olcan’ın karbon kopya pozisyonunda Glowacki’ye gösterdiği sarı kart tartışılıyordu.

Hakem yorumcusu eski hakemlerin pozisyonlar karşısında yine nasıl farklı yorumlar yaptığını izledik. Kimi orta hakeme, kimi yardımcıya yüklendi ya da sorumlu tuttu.

Takım oyunlarının doğasında tartışmak var. Kimi bunu anlamsız, boş bir çaba olarak görüyor ancak daha önce verdiğim bir örneği burada yinelemekte fayda görüyorum.

Spor her yaş grubunda rekabeti içinde taşıyor. Küçük yaş grubundaki gençlerin taraftarları genellikle velileri oluyor. Anneler ve babalar çocuklarının peşi sıra salonları dolduruyorlar, onlarla birlikte atağa kalkıp savunma yapıyorlar. Maçlar tamamlandığında o velileri görmenizi isterim. Özellikle futbola ve onun yarattığı tartışma kültürüne yabancı olan annelerin maç sonlarında çocukların pozisyonlarını, hakemlerin verdiği

Yazının Devamı

Alex de Souza ışıkları da kapatıp gidiyor.

2 Mayıs 2011

Karşılaşmanın 71. dakikası... Semih ve Stoch çıkıyor yerlerine Güiza ve Caner giriyor. Her iki oyuncu da Aykut Kocaman’dan izin alıp soyunma odasının yolunu tutuyor. Daha oynanacak 20 dakikalık bir süre ve oyunda olmadıkları için gerisiyle ilgilenmiyorlar.

80. dakika... Bu sefer Fenerbahçe’nin pahalı kombine sahiplerinin bulunduğu koltuklar boşalmaya başlıyor.

Dakika 87... Ve Alex alkışlarla oyun alanını terk ediyor, gidiyor kulübeye oturuyor; maçı son anına kadar izlemeyi tercih ediyor. Sahadan da en son o çıkıyor. Neredeyse her maç bu görüntüyü izliyoruz.

Sahayı en son Alex terk ediyor, hatta Cem Yılmaz’ın uyarısını dinlercesine neredeyse ışıkları bile o söndürüyor.

Fenerbahçe’nin başlama düdüğü ile başlayan baskısı Kadıköy için klasikleşmiş bir oyun tarzıydı. Özellikle Bucaspor maçıyla kıyaslandığında oldukça nitelik farkı vardı. İBB’nin aklının kupada olduğunu teknik direktör Abdullah Avcı’nın ağzından dinledik. Ayrıca televizyon kameralarına yorum yapan futbolcular da bu gerçeğin altını

Yazının Devamı

Jose Mourinho'nun tek adamlık gösterisi ve...

30 Nisan 2011

Son on yılda Avrupa futboluna damgasını vurmuş, adı başarı ve şampiyonluk ile anılan Jose Mourinho’nun Real Madrid’i ile Guardiola’nın Barcelona’sı La Liga, Kral Kupası ve Şampiyonlar Ligi nedeniyle üst üste maçlar oynayınca yeni bir tartışmanın da ortaya çıkmasına neden oldu.

Barcelona’nın sezonun ilk yarısında Real Madrid’i 5-0 gibi çok açık farkla geçmesi, son üç maçta da rakibine karşı gözle görülür bir üstünlük sağlaması Real Madrid’in futbol takımı ve kuşkusuz teknik patronu Mourinho’nun sorgulanmasına neden oldu.

Buradaki kritik soru şu; Barcelona’nın geldiği bu boyutta Guardiola’nın etkisi nedir, bu üstünlüğü yaratan şey teknik adamların becerisi mi yoksa Barcelona takımını oluşturan futbolcuların olağan üstü yetenekleri midir?

Özellikle Real Madrid’in son Şampiyonlar Ligi karşılaşmasında ortaya koyduğu mahkûm ve rakibini sahasında kabullenen oyun tarzı sanırım en çok o tribünlerde oturan Real Madrid’li taraftarların moralini bozmuş olmalıdır.

Yazının Devamı

Nihat Kahveci gerçeği

28 Nisan 2011

Nihat Kahveci’nin Beşiktaş’taki ikinci dönemine ait maçlarda yapmış olduğum gözlemlerim, takımdan ayrı başka bir frekansta futbol oynadığına ilişkindi. Bunu da sürekli paylaştım. Geçen sene kendini ispatlayarak Avrupa’dan gelmiş ve Beşiktaş’ın bir şeyler beklediği futbolcusuydu. Vizyonu ister istemez onun misyonunu farklılaştırıyordu.

Fakat tecrübeli futbolcu bu beklentilerin altını dolduramadı.

Bu sene Beşiktaş’ın yaptığı transferlerle bir anda ismi geri plana itildi. Hatta adı anılmaz oldu. Kuşkusuz bu sert düşüş Nihat Kahveci’nin iç dünyasında şiddetli bir şekilde sorgulanmıştır.

İki hafta önce burada Arda’nın Avrupa’ya transferini tartışırken futbolcularımızın mental olarak ne kadar hazırlıksız ve donanımsız olduğundan söz etmiştik. Hatta bir başka yazıda Arda Turan’ın marka değerinin önemini vurgulamıştık.

Bizim futbolcularımız maalesef Avrupa’daki eşdeğerleriyle aynı teknik beceriye sahip olsalar da profesyonel anlamda çok önemli eksiklikler barındırıyorlar. Örneğin Türkiye’nin bir numaralı oyuncusu medyanın kendisi ile

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin kapattıran, Trabzonspor'un açtıran oyun tercihleri

27 Nisan 2011

Ligin zirvesinde şampiyonluk mücadelesi içinde olan iki takım fikstür gereği birkaç hafta arayla aynı takımlarla karşılaşınca ister istemez bu maçların tarafları arasında nasıl oynanıyor olduğu tartışma konusu olur.

Maç yazılarında bunu sürekli tartışmaya çalışıyorum ancak farklı tepkiler geliyor. Oysa maçları izlerken ve bunlarla ilgili düşünüp bir yorum geliştirirken farklı bir gözle izleyip, anlamaya gayret gösteriyorum, bunu da sizlerle paylaşıyorum.

Fenerbahçe ligin ikinci yarısına bambaşka bir takım kimliğiyle girdi. Açıkçası hiç kimse onlardan böylesi bir performans beklemiyordu. Kim bilir belki kendileri de sürecin bu şekilde gelişeceğini tahmin etmemişti. Sanırım Fenerbahçe adına bu serinin en zor karşılaşması Antalyaspor ile olandı. Teknik yönetim ve futbolcular için aşılması gereken bir maç olarak görülüyordu. Bu bir anlamda ilk yarısında çok fazla gol yenilen bir maçın ikinci yarının hemen başında bir gol bularak maçı çevirme taktiğinin benzeriydi. Üstelik ikinci maç da

Yazının Devamı

Galatasaray ile Beşiktaş'ın yarı final provası

25 Nisan 2011

Pazar günü son yıllarda basketbolumuzda rekabet denilince akla gelen iki takımın Fenerbahçe Ülker ile Efes’in maçı vardı. Dün de Galatasaray CC ile Beşiktaş CT karşı karşıya geldi. Görünen o dur ki bu eşleşmeler play off serisinin yarı final ayaklarında da tekrar edecek ve finale çıkacak olan takımlar bu mücadelenin sonrasında belirlenecektir.

Açıkçası basketbolumuzun sıradanlaşan final geleneğinin bu şekilde kırılmasının özellikle bir Fenerbahçe Ülker-Galatasaray CC eşleşmesinin yaz başında heyecanı üst düzeye çıkacak bir spor atmosferi yaratacağını düşünüyorum. Bu Galatasaray’ın içinde bulunduğu başarısızlık aurasına belki de bir pencere açacak final de olabilir.

Olası final serisinin ilk provası geçen hafta Çarşamba günü oynanmıştı, bu maçın yorumunu detaylı olarak konuşmuştuk. Pazar günü ve dün oynanan maçlar bu takımların basketbol seviyelerinin ölçülmesi bakımından fikir verdi.

Fenerbahçe ve Efes yıllardır Euroleague’de mücadele etmenin farkını ve

Yazının Devamı

Fenerbahçe'den Trabzonspor'a psikolojik yıpratma

25 Nisan 2011

Bir maçın içinde bütün sezonu nasıl anlatırsın diye sorsalar herhalde Bucaspor-Fenerbahçe maçından daha güzel bir örnek olamazdı. Fenerbahçe sezona başladığı gibi başladı, devreyi tamamladı, sonra da ikinci yarı çıkıp geri dönüşünü gösterdi.

Bu maçta her şey vardı.

Hani lafın gereği “gözyaşı” diye bir benzetme de yapılır ya işte onun da artık arabesk bir kimlik olduğuna inandığım Güiza’nın kişiliğinde ekranlara yansıdığını izledik. Üstelik hem golünü attı, hem taraftarına gitti orada ağladı, sonra yetmedi röportajı sırasında kendi görüntülerini izlerken bu sefer hüngür hüngür ağladı.

Maç sırasında twitter mesajımda da yazdım, Güiza büyük bir duygusal çöküntü yaşıyor, kesinlikle desteğe ve yardıma ihtiyacı var. Bu şekilde inişli çıkışlı bir ruh haliyle yaşayan kişilerin yaptıkları işlere konsantre olabilmesi ve istikrarlı bir çizgi üzerinde yaşaması mümkün değildir. Fenerbahçe’nin son üç sezonuna damgasını vurmuş

Yazının Devamı

Galatasaray başladığı gibi bitiremiyor.

24 Nisan 2011

Karşılaşmanın hemen başındaki baskılı oyunu, erken golü sanki Galatasaray’ın maçı çok farklı kazanacağı yönünde bir illüzyon yaratmıştı ki Kayserispor’un eşitlik sayısı geldi.

Bundan sonrası Galatasaray taraftarı için eziyetten ibaretti.

Bir pozisyonda Arda’nın Baros’un önüne yuvarladığı bir top vardı. Çek oyuncunun topun peşinden koşmak yerine, yetişemeyeceği düşüncesiyle mücadeleyi bıraktığı an Arda’nın ekranlara yansıyan görüntüsü çok şey anlatıyordu. Oysa aynı Arda maçın sonlarına doğru kendi kalesine doğru atılacak taç atışına savunma yapmak üzere koşarak görev bölgesine geliyordu.

Galatasaray’ın başladığı gibi bitiremiyor oluşu incelenmesi gereken bir durumdur. Geçen hafta Manisaspor karşısında izlediğimiz Galatasaray da maçı az kalsın elindeki maçı kaybedecekti.

İkinci yarının hemen başında Servet, Mustafa Sarp ve golün sahibi Gökhan Zan rakip ceza sahanın içinde gol ararken o gol paslarının büyük bölümü henüz maçın 60’lı dakikaları

Yazının Devamı