Galatasaray'dan müthiş alan savunması

25 Mayıs 2011

Önceki gün oynanan yarı final mücadelesi için konuştuğumuz şey; 10 günlük aranın özellikle Fenerbahçe Ülker’in üzerine statik bir etki yaratmış olduğuydu. Oysa dün Bandırma’da oynanan diğer mücadelenin taraflarından Galatasaray CC de aynı süre beklemiş olmasına karşın oldukça diri, arzulu ve baskılı bir oyunla geri döndü. Üstelik rakibi Banvit oynayarak gelmişti; fazlasıyla yorgun görünüyordu.

Takım oyunlarının önceden kestirilmesi zor olan detaylarından bir tanesi de bu oluyor işte; tam bir şablon oluşturamıyorsunuz, karşılaşma oynanmadan yorum yapmak da mümkün olmuyor.

Galatasaray CC maç boyunca mükemmel bir alan savunması yaparak rakibini sürekli dış şutlara zorladı. Maça her ne kadar 3 sayılık bir basketle başlamış olsa da bunun arkası gelmedi. Özellikle ikinci yarı Banvit sürekli dış şutlar denedi bu topları pota altında toplayan Galatasaray CC da gidip rakibinin potasına eliyle basketleri bıraktı.

Banvit maç boyunca 8/27 üç sayılık isabetle oynarken çoğu pota altı basketi olmak

Yazının Devamı

Fenerbahçe Ülker'de senkronizasyon sorunu vardı.

25 Mayıs 2011

Son yıllarda sadece finallerde birbirlerine rakip olmuş iki ekibin yarı final ilk eşleşmesinde basketbol adına çok güzel ve olumlu şeyler yoktu. Zaten Efes’in bu sene gösterdiği performans fazlasıyla inişli çıkışlıydı. Ligi tamamladığı yer itibarıyla da kendi standartlarının çok altındaydı.

Dün öncelikle Fenerbahçe Ülker’in nasıl oynadığı ya da ne yaptığından çok Efes’in durumu fazlasıyla belirleyici oldu.

Fenerbahçe Ülker’in ortaya koyduğu bu basketbol ile rakibi Banvit ya da Olin’den biri olmuş olsaydı muhtemelen 1-0 başladığı seride durum eşitlenirdi. Ancak Fenerbahçe Ülker uzun zamandır bu çizgide basketbol oynuyor ve kendi Euroleague standartlarının neredeyse dörtte bir seviyelerinde kalıyor.

Serinin ilk maçının Banvit-Olin eşleşmesinin uzaması nedeniyle oldukça ertelenmiş olması basketbolcuların oyun ritimleri üzerinde negatif etki yaratmışa benziyordu. Fenerbahçe Ülker maç boyunca sahada bir senkronizasyon sorunu yaşadı.

Oyun kurucuları istediği gibi yönlendiremediler. İlk periyotta Ukiç olmadı, zaten

Yazının Devamı

Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşıyan 3 A formülü

23 Mayıs 2011

Fenerbahçeli olmak gerçekten çok zor bir iş!

Dünkü yazının başlığını Fenerbahçe için bu işin tamamlandığına yönelik bir göndermeyle atmıştım. Bunun çok net sebepleri vardı. Neyse bunları geçelim. Ancak dün Sivasspor karşısında Fenerbahçe taraftarına (film olsa ödül alacak) gerilim dolu dakikalar geçirdi. Golün erken gelmesiyle bir anda şampiyonluk kutlamalarına başlayan taraftar kısa bir süre sonra Sivasspor golüyle bir anda karşılaşmanın gidişatıyla ilgili olarak kaygılanmaya başladı.

Bir tarafta 17 maçlık müthiş bir çıkış diğer tarafta son beş senede final maçlarında kaybedilmiş iki şampiyonluk arasında hem sahadaki futbolcu hem de taraftar üst düzeyde bir gitti geldiler yaşıyordu.

Sivasspor oyunun bu bölümünde topa daha fazla sahip olurken, Fenerbahçe için çok zor dakikalar geçmek bilmiyordu.

Diğer taraftan Karabük’ten yağmur gibi gol haberleri geliyordu.

Bir de bütün bunlar yetmiyormuş gibi Gökhan Gönül gibi Fenerbahçe’nin cesur yüreği

Yazının Devamı

Fenerbahçe buradan sonra bırakmaz.

22 Mayıs 2011

Sezonun ilk yarısının 16. hafta karşılaşmasında Fenerbahçe Ankara’da kar yağışı altında oynanan maçta kelimenin tam anlamıyla donmuş ve sahadan 2-1 yenik ayrılmıştı. Bu yenilgiyle lider Trabzonspor ile arasındaki puan farkı 9 olmuş, Avrupa macerasından sonra ligin de kaybedilmiş olduğu yönünde genel bir kanaat ile birlikte bu işin Aykut Kocaman ile devam edemeyeceği sesli bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştı.

Bir sonraki hafta lider Trabzonspor haftanın açılış karşılaşmasında Karabükspor’u yenince 12 puanlık bir farkla Sivasspor maçına çıktı. O gün Fenerbahçe’nin üzerindeki gerilimi tribünlerden hissetmek mümkündü. Atak üstünlüğü bakımından iyi bir performans sergilemesine karşın bir türlü gole dönüşecek pozisyonu üretemiyordu. Ta ki Alex’in 77. Dakikadaki mükemmel serbest vuruştan attığı gole kadar.

Sanırım bu gol Fenerbahçe’nin lig yarışı içinde kalması adına önemli bir moral kaynağı ve kader anıydı.

Beşiktaş ve Galatasaray’ın büyük puan farkıyla koptuğu yarışın ilk

Yazının Devamı

Süper Ligin namusunu kim kurtaracak?

19 Mayıs 2011

Eurovision şarkı yarışmasının yarı finalinden elenmemize karşın Azerbaycan’ın birinci olması ve Nigar’ın elinde Türkiye bayrağı ile kürsüye çıkmasıyla biraz olsun incinen gururumuzu tamir ettik. Azerbaycan son yıllarda özellikle bu yarışma için hazırladığı şarkılarla herkesin dikkatini çekiyor.

Kişisel tercihim bu tür müziğe uzak olmasına karşın, müzik değerlendirme ölçülerim içinde Azerbaycanlı müzikçileri çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. Kuşkusuz bu yarışmanın takipçileri de gereken değeri veriyorlar; Azerbaycan yıllardır sürekli ilk beşin içinde kalma başarısı gösterebiliyor.

İki gün önce Kral TV’nin geleneksel müzik ödülleri dağıtıldı. Bir taraftan Azerbaycan’ın müziklerini düşünürken diğer taraftan Kral TV’nin ödül verdiği kişilerin yaptıkları ya da temsilcisi oldukları müzikleri bir süre kafamın içinde karşılaştırmaya çalıştım.

Şu net bir gerçek ki; bizim ülkemizde müzik falan yapılmıyor. Ödül töreninin bir

Yazının Devamı

Tayfur Havutçu başarılı olur mu, diye sormayın!

17 Mayıs 2011

Sezon başında Beşiktaş öylesine ses getiren transferler yapmıştı ki o heyecan dalgasının içinde hiç kimsenin aklına muhtemeldir ki Tayfur Havutçu’nun ismi gelmiyordu. Ancak kader ilginç bir senaryo yazmıştı; lig tamamlanmadan genç teknik adam kendisini bir anda Beşiktaş’ın kenardaki bir numaralı kişisi olarak buldu.

Sporda genç olan, çıkış yapan isimler hep ilgimizi çekiyor. Sanırım bu gençlik merakının Beşiktaş’taki en etkili taraftar tezahüratlarından biri “Ahmet Dursun, Seba gitsin” olmuştur.

Altyapının ne kadar önemli olduğu gerçeğini bize Beşiktaş kadar hiçbir model inandırıcı bir şekilde anlatamaz. 15 yıllık şampiyon olmadan geçirilen süre boyunca Beşiktaş toprak zeminin üzerine ektiği gencecik futbolcu tohumlarının hasadını yaptı. O ürünlerle efsane kadrolar yarattı ve unutulmaz başarılara imza attı. Ne kadar bereketli ürünlermiş ki o kişiler bu sefer teknik adam olarak futbolumuza hizmet etmeyi sürdürmektedirler.

Kuşkusuz ülkemizde altyapının durumu ortadadır. Altyapıdan futbolcu çıkmadığını

Yazının Devamı

III. Fatih Terim dönemi

17 Mayıs 2011

Yaşanan büyük yıkım dönemlerinden sonra ortaya kurtarıcı olarak çıkanların büyük oy oranları ile iktidara gelmesi tarihte sıklıkla görülmüştür. Sn. Ünal Aysal Galatasaray başkanlığına böylesi bir ortamda geldi. Bu bana biraz da Türkiye’nin son koalisyon hükümetinin yaşadığı krizlerin sonunda iktidara gelen AKP gerçeğini hatırlattı.

Galatasaray’da iki tür yorum var.

Bir tanesi kulübün mali yapısının çok kötü olduğundan söz ediyor, eski yönetimi suçluyor. Kuşkusuz bunun peşinden gelen sportif başarısızlıklar da eski yönetimin uzaklaştırılması için yeterli olabiliyor.

İkinci yorum ise daha çok eski yönetime yakın olan kişilerden yükseliyor; "Galatasaray’ın mali ve idari yapısı o kadar güçlenmiştir ki artık kulübü yönetmek cazip hale gelmiştir."

Bu iki yorumun hangisinin gerçek olduğunu ilerleyen zaman dilimi içinde takip edebileceğiz.

Ancak tek bir gerçek var ki o da Galatasaray futbol takımının yaşadığı büyük katastroftur. Galatasaray’ın

Yazının Devamı

Alex de Souza Akademisi'nden futbol dersi

16 Mayıs 2011

Alex’in beş kişilik ailesinin maç sonunda televizyonlara yansıyan görüntüsü bir sporcunun sportif başarısının hangi unsurlara bağlı olduğunun tipik göstergelerinden bir tanesiydi.

Kuşkusuz bir futbolcunun oynadığı takımla profesyonellik dışında bir bağla bütünleşiyor olmasının yarattığı sinerjinin ne büyük bir güç olduğunu görmemiz bakımından da önemliydi.

Alex’in resmi olarak Türk olup olmamasını konuşmaya gerek yok; O, Fenerbahçe’nin geldiği pozisyon itibarıyla yaptığı katkı bakımından çoktan Fenerbahçe’nin efsanevi kişileri arasına girmiş, Türkleşmiş, bizden biri olmuştur.

Şu çok net bir doğrudur ve gerçektir ki Can, Lefter Fenerbahçe için neyi simgeliyorsa Alex de artık onlardan biri olmuştur. Hatta bu topraklarda doğmamış, büyümemiş ve Fenerbahçe’yi çok sonradan tanımış bir futbolcu olarak Fenerbahçelilik olgusunu bu kadar içinde hisseden bir futbolcu ölçeğinde belki de geldiği pozisyon çok daha dikkat çekicidir.

Alex tarzındaki futbolcuların başarılı

Yazının Devamı