Trabzonspor taktiksel bir tükeniş içinde

23 Nisan 2011

Futbolun bu kadar sert, futbolcularımızın kırılgan ve istikrarsız oynandığı ligimizde üst üste maç kazanma istatistiğinin ortalama 6 karşılaşmayı geçmediğini görüyoruz. Fenerbahçe bunu geçen sezon çok zorlamış; bu sene de bütün ortalamaların ve standartların üzerine çıktı ancak Bursaspor’a karşı puan vererek tamamlamıştı.

Geçen hafta (*) konuşmuştuk; Fenerbahçe’nin üzerinde durduğu fay iki hafta önce kırılmış, gerilim yaratan enerji boşalmıştı. Trabzonspor da hızla sona yaklaşırken üst üste kazanma stresine ister istemez girecekti. Belki de Eskişehirspor maçı bu anlamda Trabzonspor için en ideal haftaydı. Kendisi için son dört, Fenerbahçe için de 7 haftalık bir seri var önlerinde ve ortalama ile standartlar göz önünde bulundurulduğunda avantajını koruduğunu görüyoruz.

Ancak kuşkusuz Karadeniz ekibi için büyük bir fırsat kaçtı.

Trabzonspor özellikle Galatasaray maçından bu yana önemli bir ivme kaybıyla oynuyor. Mesele son dakika golleriyle kazanması

Yazının Devamı

Fenerbahçe-Galatasaray final serisine hazırlık

21 Nisan 2011

Fenerbahçe Ülker-Galatasaray CC karşılaşması sanki muhtemel final serisinin nasıl oynanacağının habercisi niteliğindeydi. Galatasaray uzun yıllar sonra Fenerbahçe ile denk oynayabilecek bir takım kurmuşa benziyor. Ancak kazanabilmek için çok daha ekstra şeyler yapması gerektiğini de yine bu maçla görmüş olduk.

Fenerbahçe Ülker, Euroleague’den elendikten sonra ivmesinde ve takım oyununda önemli aksamalar yaşamaya başladı. Aslında bu düşüşü normal karşılamak gerekiyor; yaklaşık beş aylık bir süre boyunca lig ve Avrupa maçları ile haftada iki maça çıktılar; özellikle Euroleague eşleşmelerinde mental bakımdan yıprandılar.

Zaten elenmelerindeki birinci neden hiç hesapta olmayan sakatlıklar, ikincisi de bu yorgunluktu.

Maçı kenardan izleyen Kinsey ve Mirsad Fenerbahçe’nin direnen gücünü oluşturuyorlar. Özellikle Kinsey ile takım savunması bir eksiğini kapatırken, Mirsad savunmadaki bütün topların toplandığı adam haline geliyordu.

Jesikevicius, Fenerbahçe Ülker’e Euroleague için gelmişe

Yazının Devamı

Burak'ın şansı, Tuncay ve Olcan'ın şanssızlıkları; ya Arda?

20 Nisan 2011

2004’de Aralık ayında Fenerbahçe, Kadıköy’de bir İngiliz devini ağırlamıştı. Manchester United’in tarihinde Fenerbahçe’nin özel yeri olduğu bir gerçektir. O gün Alex Ferguson gençlerden kurulu bir takım tertibiyle sahaya çıkmayı tercih etmişti. Şampiyonlar Ligi eleme grubunda bir üst tura çıkmayı çoktan garantilemişti ve hiç kuşku yok genç oyuncularının tecrübe kazanmasını amaçlıyordu.

Darren Fletcher o genç oyunculardan biriydi ve o tarihte 19 ya da 20 yaşındaydı.

Fenerbahçe Tuncay Şanlı’nın attığı üç golle maçı kazanmıştı.

Okumaya başladığınız yazının yazıldığı saatlerde İngiltere Premier Ligi’nde Newcastle United-Manchester United karşılaşması oynanıyordu. Yazının taslağı ise Pazar akşamı Trabzonspor-Bursaspor maçı oynanırken şekillenmişti.

Dünkü maçın kadrosunda Fletcher da bulunuyordu. Fletcher, Alex Ferguson’un güvendiği, zor zamanlarda görev verdiği futbolcularından biridir. Aynen Paul Scholes ve John O’Shea gibi… Bu adını andığımız futbolculardan herhangi

Yazının Devamı

Arda'nın formasının rengi sarı kırmızıdır.

19 Nisan 2011

Arda’nın Pazar akşamı servis edilen görüntüleri dünün en önemli konusuydu Galatasaray adına ve Manisaspor maçının önüne geçmişti. İşin ilginç tarafı son birkaç aydır gündemin neden ısrarla Arda Turan üzerine yoğunlaştırılıyor oluşudur.

Arda Turan ile ilgili haberlerin veya görüntülerin Galatasaray’ın içinden servis ediliyor olduğunun birçok kişi farkında olmalıdır. Son forma yorumlarının olduğu görüntüler çok net olarak görülüyor ki biz bize diyecekleri samimi bir ortamda çekilmiştir. Genç futbolcu duygu ve düşüncelerini böylesi rahat bir şekilde dile getirirken kuşkusuz zamanı geldiğinde bunların kendisi aleyhine servis edileceğini hiç bilmiyordu.

Haberin kamuoyuna sunum şeklinin de çok provokasyona çok açık olduğu da bir başka gerçekliktir.

Bütün bu olup bitenlerden çıkan birkaç sonuç vardır.

Galatasaray iyi yönetilmiyordur.

Galatasaray’ın içinde bir takım çıkar çatışmaları vardır ve bu uğurda Arda

Yazının Devamı

Kadıköy'de kapalı; Trabzon'da açık futbol

18 Nisan 2011

Maçın hemen başındaki görüntü Bursaspor’un iki hafta önce Fenerbahçe karşısında oynadığından farklı bir anlayışla açık futbol oynayacağının sinyalini vermişti. Dünkü yazımda da bunu tartışmaya çalıştım, eğer her iki takım da futbol oynamak için sahadaysa o zaman şanslar eşitleniyor, daha az hakem hatası oluyor. Seyir zevki de artıyor.

Bursaspor, Trabzonspor’a karşı futbol oynamak için gelmişti ve bu belki de Trabzonspor’un işini kolaylaştıran bir sonuca dönüştü. Çünkü Bursaspor’un hatları arasındaki mesafeler artmış, Trabzonsporlu oyunculara da çok rahat top dolaştırabileceği boşluklar kalmıştı.

Gol öncesindeki dizilişe bakılırsa bu boşluk net olarak görülür. Bu golün hemen öncesinde Ömer Erdoğan ve İbrahim’in zamanlama hatası yapmaları, Umut ve Burak’ın paslaşma trafiğine izin vermeleri, forvetlere müdahalede uzak durmaları, Burak’ı bir anda İvankov ile karşı karşıya bıraktı.

Burak Yılmaz konusunda birkaç şey söylememiz gerekiyor. Burak denilince aklıma gelen ilk şey

Yazının Devamı

Fenerbahçe az kalsın "Göçek" altında kalıyordu.

17 Nisan 2011

Tolunay Kafkas sanki Ertuğrul Sağlam’dan bir taktik ödünç alarak Gaziantepspor’un etkili atak geliştiren takım kurgusunu defansif bir anlayışla revize edince ortaya futbol yönü düşük, sertliği yüksek, hakemi ön plana çıkaran gerilim dolu bir karşılaşma çıktı.

Bu karşılaşma öncelikle Gaziantepspor takımı teknik direktörüne yakışmadı.

Açıkçası kupa maçında Beşiktaş’a ve geçen hafta da Ankaragücü’ne karşı oynayan takım bu Gaziantepspor muydu anlamak ve tanımakta çok zorlandık.

Futbolda en kolay şey defans yapmaktır.

Hele defansif anlamda güçlü futbolculara sahipseniz ve karşınızdaki rakibinizi tanıyorsanız bu biraz daha kolaylaşabilir. İki sene önce Beşiktaş’ın Şampiyonlar Liginde Manchester United’e karşı oynadığı maçı hatırlayalım.

Fenerbahçe’nin baskılı ancak çok da etkili olamayan ayakları karşısında Gaziantepspor’un direnç göstermesini, gol yememesini başarılı bulabilirsiniz. Ancak bu 3.lük mücadelesi veren bir takım için asla yeterli değildir.

Gaz

Yazının Devamı

Fenerbahçe ve Trabzonspor'un seri galibiyetlerinden El-Clasico'ya

16 Nisan 2011

Peş peşe gelen galibiyet serisi boyunca futbolu kamuoyu Fenerbahçe’nin hangi maçta takılacağını beklemeye başlamıştı. Beşiktaş ve Galatasaray karşısında geriden gelerek kazanması aksi bir yanılgıya neden oldu, sanki 17’de 17 yapacakmış ve başladığı gibi bitirecekmiş düşüncesini yarattı; özellikle Fenerbahçe camiası içinde.

Bursaspor beraberliğini hızla giden bir otomobilin girdiği yokuşta hızını ayarlayabilmesi için vites küçültmesine benzetebiliriz. Sürücü aynı vitesle gitmeye devam etseydi mutlaka aracın zorlanmasına neden olacaktı hatta yokuşun sonuna geldiğinde belki de hız çok düşecekti.

Zaten Eskişehirspor karşısında daha da hızlanmış, toparlanmış bir Fenerbahçe izledik.

Şenel Güneş de Fenerbahçe’nin Bursaspor’la tamamlanan üç maçlık serisinde puan kaybedeceği yönünde bir tahminde bulunmuştu.

Fenerbahçe seri galibiyetlerine son vererek bir anlamda üzerindeki o gerilimi atmış oldu. Ayrıca futbol kamuoyuna üst üste kaç maç kazanabileceğini de gösterdi.

Ancak gerilim

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de Kocaman bir projenin umudu

15 Nisan 2011

Önce sportif direktörlüğü tartışıldı, insanların karşısına geçerek bunun ne demek olduğunu anlatmaya çalışıldı. Sonra da yıllarca büyük emekler vererek başına geçtiği Fenerbahçe futbol takımının teknik direktörü olduğu için sorgulandı, tartışması sürüyor.

Hatta takımın bugün geldiği başarı çizgisinde ona neredeyse hiç pay verilmiyor. Varsa yoksa Aziz Yıldırım’ın etkisi konuşuluyor, vurgulanıyor.

2001’de Mustafa Denizli Fenerbahçe’yi şampiyonluğa taşıdığı senenin sonunda Aziz Yıldırım’ın bu başarıdaki etkisinin üzerinde çok durulmuştu.

Özellikle 2004’de bu sezona benzer bir şekilde lider Beşiktaş’ın açık puan farkı gerisinden gelerek şampiyonluğa ulaşmasının ardından da Aziz Yıldırım’ın takım üzerindeki ağırlığı Daum’un teknik adamlığıyla kıyaslandı. (Oysa o Daum’un Türkiye’ye hediye ettiği taktik son 7-8 senedir futbolumuzun gündemindedir.)

2007’de bu sefer Zico döneminde 'Azizciline' devreye girdi.

Yani neredeyse Fenerbahçe’nin bütün başarısı

Yazının Devamı