Hiddink ve yeni milli takım oluşumu

29 Mart 2011

2008 Avrupa Şampiyonası’ndaki Türkiye belki de son elli yılın en iyi kadrosuydu. Zaten bunu turnuvada bütün Avrupa’ya da gösterdi. Peşinden düzenlenecek olan Dünya Şampiyonası grup elemeleri için de kadromuz bana göre gruptan çıkmaya yetecek seviyedeydi. En azından play-off oynamalıydı. Ancak Bosna’nın ardından elendi.

2010 grup elemeleri milli takımımız için bir travma etkisi yarattı.

Futbolcu kadromuz ve özellikle teknik ekibimiz Fatih Terim merkezinde çok sorgulandı. Fatih Terim’in neden kadroyu yenileyemediği tartışıldı. Bunun bir nedeni de Terim’in güvendiği, yola çıktığı ve ısrarla direndiği bu kadronun elemelerde beklentinin çok altında kalmasıydı.

Açıkçası bunun birçok özel nedeni vardı. Hafızamızı biraz zorlamamız gerekirse Fatih Terim’in yola çıktığı kadronun özel futbolcularının o süreç içinde de büyük düşüşler yaşadığıdır. Kimi oynadığı ve başarılı olduğu takımdan ayrılarak başka maceralara yönelirken bu süreç içinde özellikle kendi

Yazının Devamı

Adnan Polat'ın başarısızlığı ibra edildi.

28 Mart 2011

Üç ay içinde Galatasaray Kulübü Başkanı Sn. Adnan Polat’ın ekranlara yansıyan iki yıkılmış görüntüsü oldu. İlki Arena’nın açılışı sırasında başbakanın stadyumdan ayrılması sırasındaydı. Sonuncusu da sanırım kendisi için Galatasaray sayfasının kapanmasına neden olacak mali genel kurulda idari bakımdan yönetimin ibra edilmemesi sonrasında dün akşamdı.

Üç büyük kulübün başkanlarından birinin bu kadar zor duruma düştüğü bir görüntü arşivlerde olmasa gerekir, ben hatırlayamadım.

Galatasaray yönetimi ve başkan bugüne kadar kendisini başarılı buluyorduysa da dünkü genel kuruldaki ortamı hazırladığı ve tarafını zor duruma düşürmüş olduğu için bundan sonra başarısız addedilmelidir.

Bu büyük bir hayal kırıklığı aynı zamanda da yenilgidir.

Bütün olup bitenin televizyon ekranlarından canlı yayınlanması başkan Adnan Polat’ın bu yenilgisinin herkes tarafından izlenmesini sağladı. Başkanın kendisine muhalif olan kitle ve divan önündeki güçsüzlüğü

Yazının Devamı

Fenerbahçe Ülker'in savunma direnci sorunu

26 Mart 2011

Fenerbahçe Ülker’in özellikle Beşiktaş CT ile oynadığı Türkiye Kupası finalinden sonra Mirsad’ın sakatlanmasıyla birlikte başlayan ve onun Euroleague’de peş peşe galibiyetler almasını sağlayan savunma direncinin düşmesi önce Euroleague’den elenmesine neden oldu sonra da Beko Ligi’ne yansıdı.

Dün Antalya BŞB karşısında da benzer bir durum vardı ve Fenerbahçe Ülker’in savunmasını bir türlü oturtamaması ya da konsantrasyonunu sağlayamaması yüzünden son birkaç dakikaya kadar diken üstünde bir oyun sergiledi.

Fenerbahçe Ülker’de dün geceye damgasını vuran oyuncu Preldzic oldu.Antalya BŞB’nin yüksek üç sayılık yüzde ile oynayan ve maç boyunca sadece bir serbest atış ve iki sayalık atış kaçıran ve 28 sayı ile yıldızlaşan Henderson’ın oyununu 28 sayı atarak dengelemiş oldu.

Kuşkusuz Antalya BŞB çok sınırlı bir kadro ile mücadele ediyor ve dün Henderson 39.53, Muratcan Güler ve Polat Kocaoğlu tam 40.00 dakika oyunda kaldı. Buna karşın Fenerbahçe Ülker’de en uzun

Yazının Devamı

Galatasaray'da istikrar ve kaos dönemleri

24 Mart 2011

1973 yılında Brain Birch Galatasaray’a peş peşe üçüncü şampiyonluğunu kazandırmasından sonra kulüp İngiliz modelini kendisine referans alır. Fakat tercih edilen teknik adamların hiçbiri Galatasaray’a 1971-73 arasında yaşadığı zaferleri tekrarlatamaz.

Bu aynı zamanda Galatasaray’ın 14 yıl sürecek şampiyonsuzluk nadas sürecinin de başladığı dönmedir.

İkinci Brain Birch dönemi 1982 yılında İnönü Stadyumu’nda taraftarın “istifa” sesleri arasında son bulur.

Fenerbahçe’ye 5 kupalı şampiyonluk yaşatan Stankoviç’in etkisiyle Tomislav İviç ile bir Yugoslav ekolü denenir. Ancak başarı o sene de gelmez.

1984’de göreve gelen Derwall’e kadar Galatasaray her sene bir teknik adamla çalışır. İstikrarsızlığın, devamsızlığın ve başarısızlığın yıllarıdır.

Galatasaray 1984 yılında Fransa’nın şampiyonluğu ile sonuçlanan Avrupa Şampiyonası’nın başarılı olamamış teknik adamı Derwall ve Yugoslav milli takımının kalecisi Simoviç’i transfer ederek başlattığı, içinden Mustafa Denizli’yi de

Yazının Devamı

Galatasaray'da Ünal Aysan modeli

24 Mart 2011

Galatasaray’da dün yıllardır adı kurtarıcı başkan olarak geçen Sn. Ünal Aysal yönetime talip olduğunu açıkladı.

Ünal Aysal’ın adı ilk olarak Galatasaray’ın kurtuluşu için ortaklık yapılan ancak mevcut kaynakları da emen bir yapıya dönüşen AIG hisselerinin tekrardan devralınması için kaynak yaratılması sırasında geçmiş; hisse devri için kendisinden para alınmış, özellikle Özhan Canaydın’ın nakit sıkıntısı yaşarken neredeyse nefessiz kaldığı günlerde kapısını çaldığı kişi olmuştu.

Sn. Ünal Aysal “geç Galatasaraylı” olmuş bir isimdir. Kuşkusuz kendisi çocukluğundan bu yana takıma gönül vermiş olabilir ancak kulüple ilişkisi, üye oluşu milenyumla birliktedir. Bu nedenle de eğer hafızam yanıltmıyorsa tüzük gereği, o yıllarda adı başkanlıkla anılmasına karşın aday olamamıştı.

Şimdi aradan geçen 10 yıl sonunda görev alabilecek konuma geldi.

Sn Ünal Aysal çok önemli bir kaynakla geliyor. Galatasaray’a nefes aldıracağına kuşku duymamak gerekiyor.

Ancak Pazartesi günü gazetemizden Sn. Murat Sabuncu’nun “Sarı Kırmızı Türkler yönetimi ibra etmeyecek” başlıklı yazısını okuyanlar durumun ne kadar vahim bir tablo sergilediğini öğrenmişlerdir.

“Galatasaray’ın bütçesinin detayına baktığınızda verilen

Yazının Devamı

Kritik seçim; yerli mi yabancı mı olsun?

23 Mart 2011

Bu yazının yazıldığı zaman dilimi içinde Hagi resmen Galatasaray’ın teknik direktörüydü; ancak dün bütün gün kendisinin takımın başından alınacağı ile ilgili haberler vardı. Yazının yayına alındığı saatlerdeyse tamamen ülkesinin yolunu da tutmuş olabilir.

Büyük bir olasılıkla Galatasaray yönetimi son moda başarının anahtarı olan yerli teknik adam tercihlerinden birini kullanmak için arayışlarını sürdürüyordur.

Zaten son birkaç haftadır futbol kamuoyumuz başarının yerli teknik adam ve futbolcu ile gelebileceği yönünde bir kanaat sahibi oldu. Geçmişe dönük milli takım ve Galatasaray deneyimleri sıklıkla tekrar ediliyor.

Açıkçası bu şekilde bir düşünme alışkanlığı veya kalıbı geliştirmenin hem tehlikeli olduğuna hem de doğru olmadığına inanıyorum.

Başarı ölçüsü eğer Süper Ligdeki sıralamaysa şu 18 takımı futbolla içli dışlı olan herhangi kişilerin yönetimine bırakırsanız üç aşağı beş yukarı benzer bir tablo yaratabilirsiniz.

Ne yazık ki kendi efsanelerimizi yaratıyoruz sonra da bütün

Yazının Devamı

Aykut Kocaman'ın ustalık sınavı

22 Mart 2011

Cuma akşamı Kazım golü attıktan sonra kendisini kaybedip soluğu Fenerbahçe yedek kulübesinin önünde aldı. Hedefindeki kişi Aykut Kocaman’dı ve golüyle kendisini vurduğunu işaret ediyordu.

Bu hareketin tercümesi veya anlamı ne olabilir?

“Ben iyi futbolcuydum ve sen benim değerimi bilemedin, şimdi senin takıma golümü atıyorum. Anladın mı benim farkımı?”

Oysa Ocak ayında gazetelere verdiği söyleşilerde Fenerbahçe formasını ve armasını hiç öpmediğini, hiçbir zaman tam Fenerbahçeli olamadığını, Galatasaray’a gelmekle en doğru işi yaptığını; hatta Fenerbahçe tercihinin yanlış olduğunu söylemişti.

Aykut Kocaman’a hareket çeken Kazım mı gerçekti yoksa o açıklamaları yapan kişi mi? Mademki Fenerbahçe yanlış bir tercihti o zaman neden Aykut Kocaman’a hareket çekiyordu?

Kazımla giriş yaptım; ancak konunun merkezinde Aykut Kocaman var.

Aykut Hoca, Kazım’ın hareketleri karşısında hiç tepki vermedi. O an kafasında muhtemelen golü Kazım’ın atmış olmasından başka şeyler vardı.

Spor böyle bir şeydir. Bir bü

Yazının Devamı

Trabzonspor "su balesinden" tam puan aldı.

21 Mart 2011

Gençlerbirliği-Trabzonspor maçının ilk yarısını izlerken ister istemez Cuma gecesi oynanan derbiyi hatırladım. Ankara ekibi maçın hemen başında şok bir gol bulmuş, saha şartları göz önünde bulundurulduğunda iyi futbol oynuyor, Trabzonspor da dengelemeye çalışıyordu.

Devre tamamlandığında twitter’a “bu maç Cuma günü oynanan derbi gibi sonuçlanırsa hiç şaşırmam” diye not düştüm.

Her iki takım da beni gerçekten şaşırtmadı ve haksız da çıkarmadı. Gençlerbirliği skoru koruma kaygısıyla tamamen geri yaslanınca, topu dikine ileri taşıyan ve çok kritik anlarda çıkarak takımına üç puan getiren goller atan Alanzinho’nun da ikinci yarı oyuna girmesiyle Trabzonspor maçı kendi lehine çevirecek pozisyonlar üretmeye başladı.

Gol de çok erken bir zamanda gelince zaten maçın kaderi şekillenmiş oldu.

Trabzonspor’da Burak ve Serkan çok etkili bir oyun ortaya koydular, Selçuk duran toplarda etkili ortalar yaptı, takımın galibiyetine direkt etkide bulundu.

Burak sahanın her bölgesinde topun

Yazının Devamı