Önceki gün spordaki son Galatasaray-Fenerbahçe derbisi basketbolda oynandı. Çok kalabalık, coşkulu bir taraftar topluluğu altında oynanan karşılaşmayı Galatasaray haklı bir galibiyetle tamamladı.
Galatasaray taraftarını ancak bir iki derbi maçında görebiliyor. Ligin geri kalanında çok sınırlı bir topluluk karşısında oynuyor. Bazı taraftarlar sadece futbola ilgi duyuyor; onun dışındaki başarılarla ilgilenmiyor bile. Futbolun da başarısıyla ilgileniyor, başarısızlıklarda ya tribünleri yıkıyor, yakıyor, ya futbolcusunu ıslıklıyor ya da teknik direktörünü istifaya davet ediyor.
Şiddet de bu sürecin bir sonucu olarak tatsız bir acı meyve olarak ortaya çıkıyor.
Ortada tek taraflı ve tamamen bencil bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak hayat bir mücadele ise bunun içinde başarılar olduğu gibi, yenilgiler, yeniden başlamalar da var. Şiddeti yaratanlar ilginçtir hayatın içindeki mücadeleden en fazla yenilgiye uğramış, kaybedenler kulübüne üye olanlardan çıkıyor.
Eğitim ve öğretim hayatlarının büyük bölümü zorluklar içinde
Galatasaray, taraftarı, basketbolcularının ekstra motivasyon ve mücadele gücüyle Euroleague’in ilk beş takımı arasında bulunan Fenerbahçe Ülker’i son periyottaki etkili oyunu ile 11 sayılık bir farkla yendi.
İki takım arasında denk güçler şeklinde geçen mücadelesinde farkı yaratan neydi peki?
Galatasaray’ın Tutku’su!
Tutku Açık özellikle maçın ikinci yarısıyla birlikte devreye girdi; üçüncü periyodun son saniyesinde attığı üç sayılık basketiyle hem Galatasaray’ın maçta kalmasını sağladı hem de bu maçı kazanacaklarının mesajını Fenerbahçeli oyunculara vermiş oldu.
Bu maçla ilgili birkaç kırılma anı sayabiliriz.
İlk periyodun tamamlanmasına 1.48 dakika kala Ömer Onan’ın basketiyle Fenerbahçe skoru tam da 15-5’e getirmişken, Spahija Ukiç’i çıkarıp yerine Greer’i aldı. Maç boyu toplam 6 dakika sahada kalan ve çok etkisiz kalan Amerikalı oyuncu son bir buçuk dakika içinde o kadar kötü toplar kullandı ki 10. dakikanın sonunda tabela
Sporu herkes yapabilir; ancak profesyonel anlamda, popülaritesi olan, kitlelerin takip ettiği spor etkinliklerini, yetenekli, izleyene keyif veren sporcular yapar, diye düşünüyorum. Kuşkusuz takım oyunlarında bu yeteneklerin bir arada oynatılabilme derdi vardır.
Beşiktaş yıllardır girişte yazdığımız anlayışın çok uzağında takımlar kuran; hatta birkaç sene öncesine kadar Fenerbahçe ve Galatasaray’ın gönderdiklerini toplayan bir vizyona sahipti. Ancak bu sezon, büyük bir ihtimalle geçen sezon yaşadığı travmanın da etkisiyle Sn. Demirören öyle transferler yaptı ki dışarıdan izleyen, takip eden kişiler için yorum yapması zor bir durum aldı.
Bu transferlerin ekonomik boyutu Beşiktaş’ı bağladığı için bunun muhasebesine burada hiç girmiyoruz; belki sonra…
Simao, Almeida, Fernandes transferlerinin bu bakımdan yılın çok dikkat çekici birer finali olduğu bir gerçektir.
Beşiktaş ses getiren transferlerine rağmen aslında çok da yetenekli ayaklara sahip bir takım değildi. Quaresma ve Guti mevcut halleriyle bir takıma %100 katkı yapmaktan uzak
Dün oynanmaya çalışılan 16-17 yaşındaki çocuk yaştaki gençlerin mücadele ettiği U-17 Akademi Ligi Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşmasının ikinci yarısının hemen başında gelişen olaylar nedeniyle tatil edildi.
Olayların merkezinde 17 yaşındaki çocukların mücadelesini bile kendi tatmin edilmesi imkansız, her türlü tahrike açık egolarına alet eden kazık kadar adamlar vardı. Bu adamların orada ne işleri olduğu olayın başka bakış açısında değerlendirilmesi gereken tarafıdır.
Hepimiz anne babayız. Birçoğumuzun çocuğu çeşitli yaş gruplarında farklı spor branşlarında mücadele ediyorlar. Onlar sahada, salonlarda, havuzlarda, atletizm pistlerinde mücadele ederken bizlerde tribünlerde onların heyecanına ortak oluyor, hatta daha fazlasıyla doluyoruz. Birkaç senedir böylesi spor aktivitelerinin içinde yer alıyorum, takip ediyorum. Hiçbir velinin, rakip takımdan ötürü diğer veliye karşı sözlü, hareketli, şiddet dolu eylemini görmedim.
Çünkü bütün velilerin amacı ortak ve ezici çoğunluk bunun farkında; &
Galatasaray sezonun ikinci yarısında yeni stadyumuna kavuşuyor. Bu yaklaşık 15-16 yıllık bir projenin, hayalin capcanlı bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Ülkemiz de önemli bir futbol mabedi kazanmış oluyor. Bunun ne kadar etkili ve önemli olduğunu ancak birkaç sene sonra anlayabileceğiz.
Stadyumlar futbolun taraftar önünde oynandığı büyük toplanma yerleridir, sahnedir. Böylesine gösterişli, görkemli ve büyük yapıların yapılmasının nedeni taraftar, izleyicidir. Nasıl bir tiyatro oyunu izleyen bir tek seyircisi yoksa anlamsızlaşırsa, futbol, basketbol, voleybol ve kuşkusuz diğer spor dalları görkemini yitirir. Bireysel sporlarda birçok dünya rekorunun daha kalabalık izleyici kitlesi önünde kırıldığı bir gerçektir. Sporcu taraftarı ile bütünleştiğinde bambaşka bir havaya girer, ekstra motivasyonla yüklenir.
Bu sene Galatasaray içinde bulunduğu başarısız sezon nedeniyle yeni stadyumuna biraz tedirgin ve ne olacağı belirsiz bir beklenti içinde gidiyor. Bu nedenle Galatasaray yönetimi taraftarını yeni yerine çekebilmek için sezon
Geçen hafta bu sezon oynadığı basketbola yakışmayacak bir sonuçla Siena’ya açık ve ezici bir farkla yenilen Fenerbahçe Ülker, Erman Kunter'in Cholet'si karşısında maça 9-0 geride başlayınca akıllara hemen sporumuzun müzmin hastalığının devreye girip girmediği geldi.
Yaptığı transferlerle güçlü ve iddialı bir takım kurmuş olan Fenerbahçe Ülker, Euroleague’de fırtına gibi eserken peş peşe aldığı yenilgilerle zihinlerde bir acaba sorusunun ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Ancak, Türk gibi başladığı turnuvaya bir Avrupalı disiplini, kararlılığıyla devam ettiğini Fransız şampiyonu karşısında gösterdi ve basketbolda Avrupa’nın en üst düzey liginde ilk on altıya kalmayı başardı.
Çarşamba/Perşembe-Cumartesi/Pazar periyodu Fenerbahçeli oyuncuların istikrar çizgisini son haftalarda bozmuştu; ayrıca bu tempo sakatlanmaları da beraberinde getirmişti. Geçen hafta İtalya’ya götürülmeyen Ukiç’in ne kadar önemli bir oyuncu olduğu bir kere daha görüldü.
Birkaç hafta önce burada
UEFA ve FIFA futbolda (ve elbette sporda) ırk ayrımcılığını en büyük suç olarak görüyor. Bu nedenle futbol oynanan stadyumlardaki reklam tabelalarına ırkçılığa geçit verilmeyeceği yönünde sloganlar yazıyor.
Peki, buna neden ihtiyaç duyuyor?
Dünyanın birçok ülkesinde ırk ayrımcılığı şiddeti, göstergesi ve etkisi azalmış olsa da halen en önemli sorunlardan bir tanesi olarak gündemde yerini koruyor. Avrupa’nın en medeni ülkelerinin bazı şehirlerinin futbol takımlarında siyahî oyuncu oynayamıyor. Konuk takımın kadrosundakiler de sahaya muz atılarak veya maymun sesi çıkarılarak taciz ediliyor.
İngiltere bile bu sorunu 1980’lerin sonuna doğru çözebildi; çok önemli bir takım şehirlerinde hala ırkçılık var.
Spor da ırk ayrımcılığını ortadan kaldıran, bunu anlamsızlaştıran faaliyetlerin başında geliyor.
Bunun en anlamlı örneğini Hitler faşizmi yıllarında 1936’da Almanya’da düzenlenen olimpiyatlarda aşağı olarak görülen siyahi ırka ait Amerikalı atlet Jesse Owens aynı gün içinde yarıştığı branşların
Fenerbahçe Acıbadem’in dünya şampiyonluğu spor dünyamızın en önemli olaylarından bir tanesidir. Hangi spor branşında mücadele ediliyorsa orada zirveye çıkmış olmanın anlamı çok büyüktür. Bu müthiş başarı öyküsünün genellikle günün çalışma saatlerine yansımış olması belki beklenen etkinin yakalanmasında zorluk ve gecikme yaratmış olsa da özellikle yarı final karşılaşmasından sonra finale çıkan bayanlarımızın kupayı ülkemize getireceğine hemen herkes inanmaya başlamıştı. Fenerbahçe Acıbadem’in turnuva boyunca hiç set kaybetmemesi gücünün, inanmışlığının ve başarısının derecesini bize göstermiştir.
Sarı melekler dünyanın en büyüğü olmanın yanında en güzeli olma unvanı ile de çoktan yüreklerimizde yerleştiler.
Aykut Kocaman menajerlik oyunu oynamak isterse…
Fenerbahçe camiası Katar’dan gelen bu sevindirici haberler havaya girmişken futbol takımı dün yeni meşe palamudu yeşili ile taraftarının önüne Aykut Kocaman’ın uzun yıllardır hiç denememiş