Fenerbahçe ilk Young Boys maçına kadrosunda geçtiğimiz yıldan tek bir değişiklikle çıkmıştı; Stoch. Şampiyonlar Ligi’nden elendiği ikinci karşılaşmada kadroya Dia ve İlhan eklenmişti. İlk Avrupa Ligi eleme maçını da Caner-İlhan farkıyla oynadı ve kaybetti. O günlerde Fenerbahçe’nin zihnen ve madden yıpranmış, yorgunluk yaşadığının altını çizmiş ve kadronun işlevini tamamladığından söz etmiştik.
Fenerbahçe geçiş dönemine çok ciddi sıkıntılarla girdi. Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi derken Süper Lig’de de inişli çıkışlı bir grafik izledi. Bugün nasıl Rijkaard’ın yerine aday aranıyorsa Aykut Kocaman’a alternatif isimler ortaya atıldı.
Fakat Fenerbahçe’nin “kahreden” sıkıntıları zaten geçen seneden; hatta Zico döneminden bu yana aslında hep aynı istikrarda devam ediyordu. 2008’deki şampiyonluğun kaybedilmesine neden olan Galatasaray yenilgisi öncesinde Samandıra’dan Ali Sami Yen’e gitmek için otobüse binen futbolcuların yüzlerine ellerine yansıyan görüntü aşırı
Futbolumuzun büyükleri sanki sırayla sorunlu olma nöbeti tutuyorlar. Biri yükselişe geçerken diğeri mutlaka onun yerini alacak büyük bir başarısızlık yaşıyor. Bu zaman zaman 2’ye 1 ya da 1’e 2 olabiliyor. Bu hafta sonunda Fenerbahçe taraftarını sevindirirken, futbol kamuoyuna da “takım oturuyor” mesajı verdirdi. Beşiktaş tehlike sinyalleri çaldırdı. Galatasaray’ın “dağıldığını” düşünenlerse çoğunluktaydı. Öyle olmalıdır ki spor gazetelerinin büyük bölümünde manşetlere Galatasaray’ın Rijkaard sonrası dönemine kiminle devam edeceği yönünde isimler tartışılmaya başlandı.
Açıkçası Karabük önünde izlediğimiz Galatasaray’ın fazlasıyla dağılmış olduğunu söylemeliyiz ya da Karabük’ün Galatasaray’ı dağıtmaya yettiğini...
Bu dağınıklıkta Rijkaard’ın rolünün ne olduğunu kestirmek çok kolay değil. Galatasaray adına en doğrusunu bilen kişi konumunda olduğunu düşünen Hıncal Uluç zaten bir sene öncesinde Rijkaard’ın teknik
Hani belki yıllar vardır, Fenerbahçe tribünlerinin Şükrü Saraçoğlu’nda Niang’ın ikinci golü benzeri bir gol izlemeyeli… Alex’in orta sahadan önüne attığı topla sol kanattan ceza sahasına giren Niang güzel bir vücut çalımı ile önündeki adamı eksiltip ortaya yuvarladığı top rakibe çarpıp gol olduğunda Fenerbahçe tribünleri keyiften dört köşe olmuştu. Zaten o gol maç boyu coşku ile tezahürat yapmalarına yetti de arttı bile.
Fenerbahçe ve Aykut Kocaman kritik eşiği aşma çizgisine ulaşmışa benziyor.
Takımda taşların yerine oturmaya başladığını izliyoruz. Bir kere Brezilian ekolünden Senegalian’a doğru bir dönüşüm başladı ya da Amerikan kıtasının varlık sebebi olan Afro-Amerikan kültürü Fenerbahçe’nin çatısı altında yeniden şekillenmeye başlıyor diyelim. Bu kadronun içinde Alex’in yavaşlığı ya da mücadele etmeyen futbolu bile ortadan kalkmışa benziyor; Fenerbahçe takımı Alex’in varlığını yeniden ortaya çıkarmaya başladı.
Dia-Niang ikilisinin
Engin, Colman, Teofilo ve Burak’ın egoist, takım oyundan uzak futbol anlayışları Beşiktaş’ın bu karşılaşmada en büyük avantajı oldu. Ayrıca karşılaşmanın her iki takım adına bol gollü tamamlanmamış olması da çok ilginçti.
Ancak Beşiktaş bu karşılaşmayı yine de kaybetti!
Maç öncesinde İddaa kuponları için üst oynayanlar düşünceleri ve tahminlerinde aslında yanılmamışlardı. Çünkü hem Trabzonspor hem de Beşiktaş açık oyunu tercih ediyorlar. Özellikle Beşiktaş defansını ileride kurduğundan rakip takımlara çok geniş hareket alanı bırakıyor. Hafta arası bunun nasıl bir pamuk ipliği ile çizilmiş bir hat olduğunun altını çizmiştik. Trabzonsporlu oyuncular zaman zaman acemice bu ofsayt tuzağına düştüler. Beşiktaş’la oynayan takımların ofsayt istatistiklerinde çok önemli artış göze çarpıyor.
Yalnız bu karşılaşmanın henüz 12. dakikasında arkaya atılan topta Teofilo kaleci Hakan ile karşı karşıya kaldı. Teofilo kalesini boşaltan kalecinin, Yattara’nın Fenerbahçe maçında attığı gibi, üzerinden aşırarak
Cüneyt Çakır’ın Şampiyonlar Ligi’nde verdiği iki penaltı kararı herhalde çok etkilemiş olacak lig standardımızın çok altında bir kararla daha henüz birinci dakika bile tamamlanmadan beyaz noktayı gösteriverdi hakem Aytekin Durmaz.
Galatasaray aleyhine çok ağır bir düdüktü; böylesi standardı düşük kararların ligin seyrini etkileyeceği konusunda da çok ciddi kaygılar taşınmasına neden olmuştur. Aynı hakem maç boyunca benzer pozisyonları ceza sahasında dışında devam ettirmekten de geri durmadı.
Fakat “maça 1-0 yenilgi ile başlamış olmak Galatasaray gibi takımın futbolunu bu kadar derinden etkilemeli midir?” sorusunun cevabına anlayışla yaklaşmak çok da kolay değildir.
Rijkaard’ın başı sağ olsun maçtan önce haberimiz oldu, sanki sadece teknik adamın değil de bütün takımın bir yakınını kaybetmiş gibi oynadığı karşılaşma izledik dün akşam. Geçen haftaya damgasını vuran o kanat akınlarının zerresi yoktu ortada; ancak Büyükşehir Belediye maçından sonra yaptığımız yorumda altını çizmiştik, farklı olan
Maçın kırılma anı 54. dakikada Nuhiu’nun çektiği, üç dakika önce buldukları golün benzeri, şutu Hakan’ın çıkarmasıydı. Nuhiu o topa arkadaşı gibi daha iyi bir kavis verebilmiş olsa ya da Hakan zamanlama hatası yapmış olsa ve maç 2-0’a taşınsa elbette bütün taşların yerinden oynayacağı bir sonuç ortaya çıkmış olacaktı.
Ancak kötü senaryo oynanmadı!
Beşiktaş’ın defansında hala çok ciddi boşluklar var. Rakipler kaleci Hakan ile çok kolay baş başa kalabiliyorlar; işte bu savunmanın oturmadığının işaretidir. Örneğin kanatlardan gelen bir ortanın ceza sahasında markajdan kurtulmuş bir oyuncu tarafından kaleye gönderilmesini anlamak mümkündür; ancak hücum yapan takım oyuncusunun göbekten bir iki pastan ve hatta defans oyuncusunu bire birde veya bire ikide eksiltmesi sonucu kaleci ile karşı karşıya kalabiliyorsa burada ciddi bir kademe, diziliş ya da uyum sorunu vardır demektir.
Rapid’in kaçırdığı bu pozisyon döndü bu sefer de tek pasta savunma oyuncusunun büyük hatası sonucu kaleci ile baş başa bırakması
Geçen hafta Trabzonspor, Hikmet Karaman’ın görev aldığı Manisaspor’dan 3 gol yedi. Aynı Manisaspor, Sivasspor’u da bu hafta üçledi. Geçtiğimiz sezon Hikmet Karaman Ankaragücü’nde önemli işler yapmaya başlamıştı; ne olduysa yönetimle anlaşamadı ya da onların başka planları vardı, uymadı, görevini bıraktı.
Yılmaz Vural geçen sezon görev aldığı Kasımpaşa ile özellikle ligin ilk yarısında aralarında Fenerbahçe’nin de bulunduğu takımlar karşısında önemli galibiyetler alarak adını yeniden gündeme taşımış hatta bir süre boş kalan milli takımın başına geçmek için de polemik konusu olmuştu.
Rıza Çalımbay, Ersun Yanal, Erdoğan Arıca, Mesut Bakkal, Giray Bulak, Ümit Kayıhan, Güvenç Kurtar yine bir çırpıda sayacağımız, aklımıza gelen önemli Süper Lig teknik adamlarımız arasında yer alıyorlar. Bu isimlerin arasında son dönemde futbolu henüz bırakmış futbolcu arkadaşlarımız da var; onları burada es geçmeyi tercih ediyorum.
Bu isimlerin ortak özellikleri başına geçtikleri takımların ilk bir
Yılmaz Vural geçen sene gereksiz bir polemik başlatmış; kendisine büyük haksızlık yapıldığı, arasında milli takımında bulunduğu takımları çalıştıramadığı için açıklamalarda bulunmuştu. Buradan hiç kimsenin emeğini teraziye koyacak değiliz. Ancak o mesleğin içinde olan kişinin de yerli yabancı ayrımı yapmadan işini nasıl yapıyor olduğunun farkına varması gerekir. Bu detaylı bir yazı konusu olduğu için yarına erteleyerek burada özet geçiyorum. Şu bir gerçek ki Yılmaz Vural geçen seneki Yılmaz Vural değil. Kasımpaşa da geçen seneki takım olmadığı gibi…
Peki, bu Kasımpaşa Fenerbahçe’ye nasıl iki gol attı?
Açıkçası Fenerbahçe’nin son iki sezondur nasıl goller yiyor olduğunu hep beraber izliyoruz. Burada zaman zaman profesyonel futbol takım görüntüsünün çok uzağında hatalar izliyoruz. Ancak Kasımpaşa karşısında öyle anlaşılmaz hatalar oldu ki bu maçın rollerini değiştirin ve Fenerbahçe’nin şampiyonluk maçı olsun, rakip de böyle hatalar yaparak goller yesin, hatırlayalım geçen