Yeni İnönü için Beşiktaş'a yardımcı olunmalıdır.

29 Temmuz 2013

Aziz Yıldırım göreve gelirken yapacaklarının arasında ilk sıraya “stadyumu yenileme” işini yazmış, bunu da toplamda üç buçuk sezonda parça parça yerine getirmişti.

Zaman zaman burada futbolumuzun paradigmasını değiştirmesi bakımından Aziz Yıldırım’la ilgili cümleler kuruyorum; işte bu temel düşünme sistematiğinin değişmesinin ne anlama geldiğini son yıllarda Türkiye’nin her tarafında yapılan yeni ve modern stadyumlarla görüyoruz.

Galatasaray’ın Ocak 2011’den sonra tüm vizyonu TT Arena’da maç oynamaya başlamasıyla değişmiştir. Ali Sami Yen belki çok önemli bir kültürel değere karşılık geliyordu, keşke yeni stadyum da eskisinin yerinde olabilseydi ancak şartlar, yönetimsel tercihler veya yanlışlar başka noktalara götürdü.

Yeni Stadyumları sadece ekonomik değer olarak görmemek gerekiyor.

Burası Kulüplerin veya yeni ifadeyle Sportif Şirketlerin holding merkezi olarak da önemli bir üs haline alıyor.

Kulüp ve Şirket merkezinden, radyo-televizyona, forma, dergi, kombine gibi ürün satış noktalarına, transfer görüşmelerine, VIP locaların kiralayan işin ofis olarak hizmet vermesini sağlaması vb. çoklu işin bir arada yapıldığı yerleşke halini alıyor modern stadyumlar.

Aslında

Yazının Devamı

Aykut Kocaman'dan sonra Ersun Yanal...

26 Temmuz 2013

PSV’yi de izledikten sonra bazı önemli ayrıntıları konuşmakta yarar var.

2010-11 sezonu ile 2013 arası 3 yıl Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğünü Aykut Kocaman yaptı. Bu süreç içinde kendisine en fazla desteği veren kişilerden biriyim. Hatta “Aykut Kocaman Projesi” ismini de yakıştırmıştım.

Kuşkusuz bu Aykut Kocaman’ı idealize etmek, onu olduğundan farklı bir şekle sokmak amacı taşımıyordu. Hatta ilk sezon oynattığı futbol, tercihleri konusunda da zaman zaman ağır denecek şekilde eleştirmiştim.

Ancak burada farklı bir detay var.

Futbolumuz içinde süreklilik taşımıyan bir sisteme sahiptir. Oynadığımız futbolun ne olduğu konusunda onu oynatanlar dahil çok net fikirler üretemiyoruz. Hatta katıldığımız turnuvalarda karşılaştığımız takımların teknik direktörleri de bizim ne oynadığımızı anlamadıklarını, çözemediklerini ifade ediyorlardı.

Biz bunun bir fenomen olduğunu sanıyoruz sürekli; hatta 2008’deki Avrupa Şampiyonası başarısıyla çok övündük.

Nasıl bir yanılsama olduğunu sonraki turnuvalara katılamayınca anladık.

Çünkü futbol bilinmez değil, basit bir oyundur. Başarıdaki temel ayrıntı bu basit oyununu taktik ve oyuncu becerisini bir araya getiren takım oyunudur.

Yazının Devamı

Yenilenen Fenerbahçe'nin eski alışkanlıkları

25 Temmuz 2013

Fenerbahçe Avrupa’da yarı final oynamış bir takım olarak sezona başladığı için Ersun Yanal’ın en büyük sıkıntılarından olacaktır böylesi karşılaşmalar. İster istemez Aykut Kocaman dönemi ile karşılaştırmalar, kıyaslamalar olacaktır; bu da eşyanın doğasına uygun düşmekle birlikte hem bizler hem yeni teknik adam hem de futbolcular için zorluklar gösterecek, yaşatacaktır.

Geçmiş sezonlara yönelik en öne çıkan eleştiri takımın orta alanda yaptığı gereksiz paslarla izleyenlere baygınlık geçirmesiydi.

Kuşkusuz oyuna dışarıdan bakanların büyük bölümü daha hızlı bir oyun anlayışını gerekli görüyor, bunu da gerçekleştirebileceğini düşünüyordu.

Sanırım Ersun Yanal da bu anlamda Fenerbahçe’nin görüntüsünü değiştirmek bakımından ilk müdahaleyi bu yönde yapmayı tercih etmiş.

Topla kim buluşursa buluşsun ilk hamlesinin ileriye doğru gitmek olduğunu gördük.

Meireles geçen sezona göre çok daha ofansif bir alana kaymış. Onun bölgesini ilk yarı Emre kapatmayı denedi. Ama Emre bu bölgeyi tek başına kapatmaya yetmediği gibi kısa süre içinde sinirlendi ve kart gördü. Baroni’nin savunmayı hiç düşünmeyen hücum oyununu da eklediğimizde Fenerbahçe’nin top rakipteyken orta alanının görüntüsü

Yazının Devamı

Dayatmacı hukuka karşı direnen hukuk kazanacaktır!

19 Temmuz 2013

Salı günü yazdığım yazıda statik hukukun özet bir eleştirisini yapmış, buna uygun verilen kararların tarih önünde hiçbir anlam ifade etmediğini söylemiştim.

Tarihte böylesine kitlelerin inanmadığı davalarda verilen cezaların sonrasında sadece cezayı çekenleri mağdur ve haklı kıldığına yönelik sayısız örnek vardır; bunlardan da bir kaçının üzerinden geçtik.

Hukuk dediğimiz şey yargının yasa üzerinde yaptığı yorumdur. Yasanın değişmesiyle bu yorum bütün niteliğini yitirdiği gibi geçersizleşir.

3 Temmuz’dan bu zamana dek hukukun bütün temel kuralları Türkiye’de ve UEFA’da alt üst edilmiştir.

Bu durum karşısında yazar, çizer ve yorumcularımızın “hukuk bizim alanımız değil, bu nedenle hüküm gelene kadar yorum yapamayız” tarzında yaklaşımları, her karar sonrasında kendisini tekrar eden söylemleri, etliye, sütlüye karışmadan, ne akacak ne kokacak bir ifadede bulunmamaları kelimenin tam anlamıyla medyamızın gerçek niteliğini göstermiştir.

Hukukun gücü yasalardan gelir ve o yasalar senin oyunla seçilen meclisinin yasama gücüyle oluşturulur. Bu nedenle izlemek değil aktif katılımcı olmak eylemin içinde yer almak gerekir.

3 Temmuz’un aslında ne olduğunu şu bir kaç günde

Yazının Devamı

Tarihi yeniden yazmak ve temizlemek bizim işimiz olacaktır.

16 Temmuz 2013

Karar hakkında öncesinde zaten yeterince konuştuk sanırım. Beklenmeyen bir sürprizle karşılaşmadık, aksine hukukun bütün temel ayrıntılarına hakim olanların yarattığı sürecin doğal sonucuydu UEFA Takhim kurulunun verdiği onama kararı.

Hukuk...

Bu kelime olmadan insanın kendisini güvende hissederek yaşaması mümkün değildir.

Peki şu soruyu kendinize sordunuz mu? Ne kadar güvendeyim ya da güvende hissediyorum?

Yıllar önce Genco Erkal’ın oynadığı Sokrates isimli oyuna gitmiştim. Büyük bir ihtimalle liseye gidiyor olmalıyım. Sokrates, tarihin ilk demokrasi deneyimi olan Antik Yunan’da bir yargılama sonucu ölüme mahkum edildi. Aradan neredeyse 2500 yıl geçmesine karşın adını unutmuyoruz. Düşüncelerinden çok belki de fikir yürütme, sorularla düşünme yöntemini seviyoruz.

1307’de Fransa’da ortadan kaldırılan Tapınak Şövalyeleri’nin Büyük Üstadı Jacques de Molay sapkınlıkla suçlanmış ve Engizisyon tarafından yakılmıştır. Yıllarca süren yargılaması sırasında mahkeme suçlarını itiraf ederse kurtulacağını söylemesine karşın son ana kadar direnmiştir.

Benzer cadı avı 1826’da İstanbul’da yaşanmış, dönemin modern padişahı II. Mahmut Yeniçerileri yok etmiştir.

Galileo de dönemin hu

Yazının Devamı

3 Temmuz'un yarattığı kaos ve kaçan fırsatlar

11 Temmuz 2013

3 Temmuz süreci futbolumuzda bir temizlik yapmaktansa yepyeni kaosların oluşmasına neden olan bir ortamı beraberinde hazırlamıştır.

3 Temmuz doğru yürütülememiş, yönetilememiş; anlaşılamamıştır.

Kimlerdir veya hangi kurumlardır bu fırsatı değerlendiremeyenler?

-Öncelikle mahkeme kendi davasına gereken önemi vermemiştir.

Dünyanın bir çok yerinde bu türden operasyonu yürüten savcılar bütün ilişkilerin gözler önüne serilmesi adına çok uzun ve hassasiyetle gizlenmiş bir süreci izlerler. Futbolun temel aktörlerinin kendi aralarında kurmuş oldukları ilişki belirleyicidir. Bu anlaşılmadan operasyonun davaya dönüştürülmesi sonucu örneğinde gördüğümüz dava gibi olur. Güdük kalır.

Savcılık makamının yapamadığını mahkemenin kendisi gerçekleştirebilirdi. Ancak o da spor yargısıyla ceza yargısını birbirine karıştırıp, bir an önce sonuca gitme pahasına alt başlıkları, bütün detayları görmezden geldi.

Yangından mal kaçırma telaşına düşüldü. Neydi bu acele hiç anlaşılmadı.

-

Yazının Devamı

3 Temmuz süreci, adaletin tecellisi ve UEFA'nın duruşu

3 Temmuz 2013

Adaletin tecelli edişine bakar mısınız?

Milliyet’in haberini okuyalım.

“Şike ile ilgili kupalardan men edilme yaptırımını bir yılla sınırlandıran UEFA Disiplin Kurulu, Fenerbahçe Kulübü'nün Mayıs 2011'de Avrupa kupalarıyla ilgili doldurduğu katılım kriterleri formunda ortaya çıkan mahkeme ve TFF kararıyla yalan beyanda bulunduğu gerekçesiyle sarı-lacivertlilere bu yaptırımı uyguladığı öğrenildi.

Bu ne demektir?

Fenerbahçe, Mayıs 2011’de henüz şampiyonluğu kesinleşmeden önce UEFA’ya diyecek ki;

“Ey UEFA ben şampiyon oluyorum ama şike ve teşvik yardımı alıyorum. 3 Temmuz’da Özel Yetkilendirilmiş Mahkemeler bizim hakkımızda operasyon düzenleyecek, Başkan, iki yöneteci, bir profesyonel çalışanı tutuklayacaktır, haberiniz ve bilginiz olsun!”

Sonra, bitti mi?

Malum UEFA Ağustos 2011’de Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ne katılmaması yönünde TFF’ye baskı yapmıştı.

Yazının Devamı

Vikont Platini ve Türkiye'deki vassallarına hayırlı olsun.

26 Haziran 2013

UEFA’nın Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye vermiş olduğu kararların sadece bu iki takıma ait olduğunu düşünenler büyük yanılgı içinde olacaklardır. UEFA bütün Türkiye’ye, Avrupa ölçeğinde görülmemiş bir ceza uygulaması gerçekleştirmiştir.

Bu cezanın adresi Türkiye’dir.

Küçücük bir park için Türkiye’de ne kadar polis varsa hepsini İstanbul’a getirmekten çekinmeyen hükümetimiz bu süreci izlemekle yetinip, Olimpiyatlara adaylık anlamında güçlü bir destek vermiş olmasını büyük bir çelişki olarak görmek gerekir.

Çünkü bu ceza evrensel hukuk kurallarının hiçbirine uymamaktadır.

25 yaşında 2,5 sene mesleki tecrübeye sahip genç bir avukata teslim edilen binlerce sayfa içinden hazırlanmış disiplin soruşturmasının temel dayanağı Türkiye’deki yargı süreciyken bunun tamamlanmasının beklenmemiş olması skandal ötesi bir uygulamadır.

Öncelikle; bu dava 2,5 senelik bir avukatın çözemeyeceği kadar karmaşıktır. Bu olsa olsa bir talimatla yaptırılmış bir işlemdir. Müfettiş değişikliğinin temelinde ve özelinde olan sorun burada düğüm düğüm olmaktadır.

“Vikont” Platini Fenerbahçe’nin kellesini almaya zaten yeminliydi. Önceki müfettişin raporunda Platini’nin istek ve arzularını yerine getirmeye

Yazının Devamı