Üstelik, fakir halkın verdiği vergi de olduğu gibi faize, yani zengine gidiyor. Borçlar katlanıyor. İyi faiz artıyor. Yabancılar ve Türk zenginler, hiç iş veya yatırım yapmadan daha da zenginleştiriliyor. Türk lirası değerli tutulduğu için, fakir halkım kâğıt üzerinde zenginleşmiş gibi gösteriliyor. Sırtı sıvazlanıp elindeki alınıyor. Türk milleti ve milli ekonomisi fakirleşmeye ve giderek yok olmaya mahkûm ediliyor.Siz de paranıza vergisiz, algısız, net en az % 21 ve üstü faiz kazanabilirsiniz. Üstelik, en saygıdeğer, vatansever ve bilgili işadamları arasındaki yerinizi de alacak veya sağlamlaştıracaksınız. Lütfen, şu yolu takip edin: Bu olanak, hükümetçe sadece asgari 1-2 milyon YTL'si olan mevcut zenginlere sunulmaktadır.Getirileriniz için vergi vermeyeceğiniz gibi, dünyanın hiçbir yerinde takip de edilmeyeceksiniz.İşiniz sadece, bir yabancı banka temsilcisine başvurmaktır. O sizi yönlendirecektir. Yalnız, seçeceğiniz yabancı banka, dünyanın en bilinen bankalarından biri olsun.Yabancı bankanın, çok iyi bilinen Türk bankalarından hangisiyle çalıştığını, aldığı menkul kıymetleri nerede tuttuğunu, hesabınızı internetten nasıl takip edebileceğinizi, kredi kartı alıp
Çokuluslu şirketler, küçükleri ve birbirlerini satın ala ala, o denli büyüyecekler ve kendilerini koruyan kurallar oluşturacaklar ki, onlarla rekabet edebilecek yeni şirketlerin oluşması, gittikçe güçleşecek. Bu olgunun uygulamaları başladı bile. Çokuluslu şirketler gelişmiş veya azgelişmiş sayılan tüm ekonomilerin ciddi biçimde hâkimi olacak. Giderek, ülke ve dünya siyaseti de, çokuluslu şirketlerden etkilenecek. Rekabeti gittikçe azaltacak olan bu gelişme, artık tek ekonomik rejim olarak görünen kapitalizmin antitezi olarak ortaya çıkacak. Çünkü, rekabetin azaldığı yerde, katıksız bir kapitalizmden bahsedilmesi güç olacak.Benim için, globalizmin günlük hayattaki en sıkıcı yanı, mal çeşidinin azalacak olması olarak düşünülebilir. Üretim büyük çapta, çokuluslu dev şirketlerin eline geçtiği ve üretim maliyetlerinin çok düşeceği ve bu şirketleri koruyan sistemler kurulacağı düşünülürse, bu şirketler dışında mal üretilmesinin ve piyasada kalabilmesinin güçlüğü anlaşılır. Dolayısıyla, benim çocuklarım, sadece kontrollü sayıda mal çeşidi görebilecekler.Beni sıkacak diğer bir konu, kültür çeşitliliğinin gittikçe azalacak olması. Artacak olan ulaşım olanakları ve sınırların ortadan
Anketlere göre, Irak vatandaşlarının sadece % 2'si Amerikalıların kendilerini daha özgürleştireceğini düşünüyor (Harpers, Ekim 2006).Şu anda, Amerika Irak'ta kalmak için günde 246 milyon dolar harcıyor.Congressional Research Service'e (Kongre Araştırma Servisi) göre, bu yıl Amerika'nın Irak'taki harcaması, 100.4 milyar dolara ulaşacak. Bu rakam geçen yıl, 87.3 milyar ve önceki yıl, 77.3 milyar dolar olmuştu.2007 yılında Amerika, Irak ve Afganistan'dan çekilme kararı alsa bile, bu nedenle yapacağı harcama, 371 milyar doları bulacak.Amerika'nın Irak'ta 4 yıl daha kalması, asgari 1 trilyon dolara mal olacak (Stiglitz, Bilmes survey).Irak savaşında en az 62.000 sivilin ve 2400'e yakın Amerikan ve İngiliz askerinin öldürüldüğü resmen açıklandı. Gayri resmi kaynaklara göre ölü sayısı 100.000'i aşıyor. Bu rakamlar, Amerika'nın Irak'tan çıkması gerektiğini söylüyor. Ancak, bu savaşı bitirmek de kolay değil. Neden mi? 15.000 kişilik Uluslararası Barış Gücü için, Amerika 2 yıl içinde asgari 5.5 milyar dolar harcama yapmalı (Harpers).Irak hükümetine asgari gücünü oluşturması için 1 milyar dolar yardım yapılacak.Irak'taki 100 civarındaki Amerikan üssünden, yarısından fazlası Irak hükümetine
Gerçi, Avrupa Parlamentosu'nun nihai kararına, tüm müzakereler tamamlandıktan sonra başvurulacak ama Parlamento'nun hazırladığı ilerleme raporları, AB'nin gerçekten istediklerini su üzerine çıkarıyor.Avrupa Parlamentosu'nun internet sayfasında yer alan ilerleme raporu, ekonomi konusunda sadece 49 bölgede yatırımların teşvik edilmesini, büyümedeki ve yabancı yatırımlardaki artışı olumlu karşıladığını belirtmekle yetiniyor.Bakın, İlerleme Raporu'nda , bir bölümü konuşmacıların fikirleri olmakla birlikte, ne garip istekler var: Müzakerelerin ilk safhasında siyasi kriterlerin uygulanmasına öncelik verilecektir. Siyasi kriterler teorik olarak değil, uygulamada da yerine getirilmelidir. İfade, kadın hakları, dini haklar, azınlık hakları, sendika hakları üzerinde yeterince çaba gösterilmemiş; işkence ve kötü muameleye devam edilmiştir. Ermenilere karşı gerçekleştirilen soykırım kabul edilmelidir. Ermenistan'a karşı mazur gösterilemez bir ambargo uygulanmaya devam edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önemli kararları hâlâ uygulanmamıştır. Türkiye'de de yargı kararlarının uygulanmadığı ve yargının yeterince tecelli edemediği durumlar vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti gemi ve
Temsilciler Meclisi ve Senato'nun ikisine birden "Kongre" deniliyor. Halen, Bush'un partisi Cumhuriyetçiler, hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Senato'da az farkla da olsa çoğunluğu ellerinde tutuyor. Kongre, yasa yapma erki ve bütçenin harcanması konularında karar verici konumda olduğundan, Amerikan iç ve dış siyaseti yeni Kongre yapısından ciddi biçimde etkilenecek.Yapılan anket ve araştırmalar, Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçilerin, yani Bush'un partisinin çoğunluğu kaybedeceğini gösteriyor. Demokratlar, Senato'da da çoğunluğu alacaklarını söylüyorlar.Hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Senato'da çoğunluğu kaybetmek, Bush'un politikalarını ve özellikle ABD'nin Irak, İran ve diğer ülkelere yönelik planlarını etkileyecek.ABD'de Bush'un Irak politikası çok ağır biçimde eleştiriliyor. Irak'tan ne zaman ve nasıl çıkılabileceği tartışılıyor. Geçen salı günü, Irak'ta aynı gün 11 Amerikan askerinin öldürülmesi, eleştirileri doruk noktasına taşıdı. Bob Woodward'ın State of Denial (İnkâr) adlı kitabı çıkar çıkmaz "best seller (en çok satan)" oldu. Woodward kitabında, Bush ve ekibinin Irak savaşına karar verirken nasıl aceleci davrandığını, danışmaları gereken devlet birimlerine
Yapılması gerekenler şunlar:a) Merkez Bankası'nda vatandaş hesap açamamalı. Dünyada, vatandaşların hesap açılabildikleri tek merkez bankası bizimki. Üstelik, merkez bankaları kendi çıkardıkları parayı korumakla mükellefken, bizimki yıllardır yabancı para peşinde. Merkez Bankası'nda hesap açılmakla, banka ticari bankalarla da rekabet yapmış oluyor. Öte yandan, bu uygulamayla ülkedeki kredi piyasası da daraltılıyor. Çünkü, ticari bankaların kredi verecek kaynakları azalıyor. Ayrıca, kaçınılmaz olarak, döviz mevduatı faiz oranlarının alt sınırları da belirlenmiş oluyor. Kredi mektuplu hesaplar ve süper hesaplar derhal tasfiye edilmeli. Bunlar, bir an önce ihaleyle veya anlaşarak ticari bankalara devredilmeli. Bu devir sırasında döviz devri de yapılarak Merkez Bankası döviz yükümlülükleri azaltılır. Pazartesi günkü yazımda, bu konudaki ipuçlarını vermiştim. Şimdi, konuyu daha detaylı anlatacağım. b) Artık, Türkiye kirli banknotlardan kurtarılmalı. Merkez Bankası şubeleri banknot sayma ve sağlama merkezi halinde çalışmalı. İstanbul Anadolu yakasına da bir banknot işleme merkezi kurulmalı. Banknotlar elden geçirilerek yeni baştan basılmalı. Güvenlik unsurları artırılmalı. Bir lira
Ancak, bankacılık sisteminde anlaşılması zor gelişmeler de yaşandı. Bunlardan biri, neredeyse 20 bankanın batmasına izin verilirken, yeni 20 banka oluşmasına göz yumulmasıydı. Yani, bir biçimde sermaye el değiştirdi. Bu arada, bazı bankalara haksız yere el konuldu. Belki, bazı kişi ve sermaye gruplarının yok edilmesi amaçlanmıştı. Batan bankaların tasfiyesinden sorumlu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu iyi yönetilemedi. Son beş yılda, bankacılık sektörümüz ve sistemimiz büyük atılımlar yaptı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) kurulması ciddi bir reformdu. Bankacılık sistemimiz, hemen hemen Avrupa Birliği standartlarını yakaladı. Bu arada, Bankalar Yasası'nda birçok değişiklik yapıldı. İslami bankacılık yapan özel finans kurumlarının, banka statüsüne kavuşmaları, tek standart sağlanması açısından düşünülürse, olumlu bir adım sayılabilir. Eksikleri olsa da bankacılık sistemimiz eskisinden iyi. Bankalar, yeni kredi ve mevduat enstrümanları geliştirdiler. Milli bankaların bilgisayar sistemleri, uluslararası uygulamaları aratmıyor. BDDK da yeniliklere gecikmeden uyum sağlayabiliyor. BDDK Başkanı'nın görev süresinin uzatılması da sistemdeki istikrarın devamında rol
Koalisyon partilerinin başındaki Ecevit, Meclis'te yeterli adam yokmuş gibi ekonomiyi yönetmek üzere ABD'den Kemal Derviş'i ithal etti. Öyle ki, zamanın Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, "Ecevit, Derviş'e karar vermemişti, gelse bile Merkez Bankası'na gelecekti. O sırada dışarıdan Ecevit'i aradılar. Görüştü ve Derviş işi bitti" diyor. Derviş'in gelmesi bir rastlantıydı.Derviş, IMF ile sıkı işbirliği yaptı. Bankalara el konuldu. Ekonomi bürokrasisindeki tayinler bile IMF'ye soruldu. IMF, BDDK'nın direnmeye çalışmasına rağmen, bazı bankalara el konulmasını yazılı isim vererek istedi. Derviş, her şey tam düzelecekken, koalisyonu bozup ülkeyi erken seçime götürdü. AKP'nin seçimi kazanmasını sağladı. Seçimden sonra ABD'de layık olduğu iyi bir göreve atandı. Bütün bunlar birer rastlantıydı. Beş yıl önce, görülmemiş bir ekonomik kriz yaşandı. Kriz sırasında iktidardaki koalisyon partilerinin ikisi yok oldu. Biri barajı aşamadı. Seçimden kısa süre önce kurulmuş ve temelinde en fazla % 15-17 oy potansiyeli olan AKP, büyük çoğunlukla tek başına iktidara geldi. AKP'nin Genel Başkanı, şimdiki Başbakanımız daha seçileceği belli bile olmadan ABD ve İsrail'le çok iyi ilişkiler kurdu. Bu bir