Bütün tapular iptal edilebilir

14 Aralık 2006

Oysa, bu alanlarda konut sahibi olanlara tapuları verilmiş. Muhtemelen, birçoğu da bankaların konut kredilerinden yararlanmış. Türkiye, tapu mevzuatı bakımından diğer ülkelerden biraz farklı. Bizde tapular devlet garantisinde. Yani, tapu kayıtlarına güvenerek gayrimenkul satın alanın, tapu kayıtlarında görünen hakkı devlet tarafından güvenceye alınıyor. Diğer bir deyişle, "Tapunuz varsa mal sizindir, bu konuda devlete güvenebilirsiniz" deniliyor. Bankalar da bu tapuları esas alarak, gayrimenkul kredileri için değer belirliyor ve krediyi veriyorlar. Acarkent ve Beykoz Konakları ile ilgili tartışma büyüdü. Bu arsa veya arazilerin orman arazisi olduğu ve sınırlı ölçüde inşaat yapılması gerekirken, orman arazisinin yok edilerek yasalara aykırı yapılaşmaya gidildiği iddia ediliyor. Ancak, tapuyu verdikten sonra, eğer dava kabul edilirse, devlet "tapu iptal davası" açıp tapuyu geri alabiliyor. Bu uygulama, devlet arazisine ev yapanlar için, orman arazisine verilen izinden fazla gayrimenkul inşa edenler için, belediyelerden inşaatlarına ruhsat ve iskân alamayanlar için, davaların kabul edilmesi halinde devreye sokulabilir. Esasında, "tapu iptal davası", çeşitli nedenlerle özel kişiler

Yazının Devamı

Dövizle borçlananlar aptal mı?

11 Aralık 2006

Ancak, Merkez Bankası, uzun süredir süren ve Yılmaz'dan önceki Başkanlar döneminde başlayan para politikalarıyla, özel sektörün dövizle borçlanmasını istedi ve özendirdi.Bir ülkede faizler, uzun yıllar boyunca, beklenen ve gerçekleşen enflasyon oranlarının iki katı mertebesinde olursa, olacağı budur. Gayet basit bir hesapla, Türk firmaları yüzde 25 faizle borçlanacağına, yüzde 7 faizle borçlanmayı seçti. Üstelik, adını dalgalı kur koyar ve kurun ekonomiyle dalga geçmesine, ekonominin tümüyle dış hareketliliğe bağlı olmasına izin verir ve dışarıdan bol sıcak para ithal ederseniz, kurların çok uzun süre artmayacağını görenler, dövizle borçlanmayı seçerler. Merkez Bankası Guvernörü Yılmaz, Türk firmalarının dövizle borçlanmalarındaki riske değindi. Haklı. Ben de bu konuya önceki hafta değinmiştim. Gerçekten de, özel sektörün döviz borçları, cari açıkla birlikte, ekonomideki en büyük riski oluşturuyor. Gelişmiş ülkeler, para politikası uygularken, ekonomiyi soğutmak, yatırımları ve üretimi düşürmek için faizleri yükseltirler. Üstelik, bizimki gibi anormal faiz oranları uygulamazlar. Yükseltmeleri çeyrek çeyrek yaparlar. Faiz oranlarının ve paralarının değerlerinin sürekli yurtdışı

Yazının Devamı

Kapalı kapılar ardında

9 Aralık 2006

Kimseye söylemeden Başbakan'ın danışmanlarıyla Türkiye hakkında karar alması üzerine, Avrupa Birliği de bu görüşe itibar etmedi ve Türkiye'den yazılı görüş istedi. Başbakan ve Dışişleri Bakanı, diğer bakanların, Cumhurbaşkanı'nın, KKTC'nin ve Silahlı Kuvvetler'in haberi bile olmadan, Kıbrıs konusunda bir karar aldı. Bu karar, Kıbrıs politikasını tamamen değiştiriyor. Türkiye, kesin çözüm ve Birleşmiş Milletler aracılığı temel politikasını değiştirerek, al-ver esasında çözüm arama sürecine giriyor. Türkiye, bu iktidar döneminde, cumhuriyet devleti olmaktan süratle uzaklaşıyor. Padişah yönetim biçimi ülkeye zorla yerleştirilmeye çalışılıyor. Silahlı Kuvvetler'le alay ediliyor. Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanlığı ve diğer karar katılımcıları yok ediliyor. İktidar, Meclis çoğunluğunun her şey olduğunu zannetmek gibi bir gaflete düşüyor. Üstelik, o çoğunluğu sağlayan milletvekilleri bile, "tasdik makamı" haline dönüştürülmüş durumda.Türkiye, dört danışman ve altı tarikat tarafından idare edilir oldu. Başbakan'ın doğrudan etkilendiği kişi ve kurumların, devletin dışında belirlenmesi, kabul edilir gibi değil. Bu açıdan değerlendirilirse, alınan kararın iyi veya kötü olması bile önemini

Yazının Devamı

Mortgage yasası

7 Aralık 2006

Bu arada, gelişmiş ülkeler 2006 yılının en iyi mortgage kredisi sağlayan bankasını ve mortgage kurumlarını seçtiler. Seçim sırasında, şu özelliklere baktılar: Piyasayla rekabet edip en iyi faiz oranlarını verebilme, Müşterilere en iyi servisi sağlayabilme, En geniş kredi çeşidi sunabilme, Krediyi ilk kez kullanacak olanlara en iyi yol gösterici tedbirleri alabilme, Bir defada en büyük krediyi sağlayabilme, İnternet üzerinden en kolay krediyi verebilme, Kiraya vermek üzere konut edinenlere verilen kredilerde, en büyük kolaylığı sağlayabilme, Mortgage kredileri için, bankalarla ve diğer kredi sağlayıcılarla, müşteriler arasında en iyi aracılığı yapabilme, Mevcut bir krediyi en iyi şartlarla, yeni ve daha ucuz kredi vererek yenileyebilme, En iyi şartlarla, taşınmazın değerinin % 100'üne varan tutarda mortgage kredisi sağlayabilme, Başkasının yanında çalışmak yerine, kendi işini kurmuş olanlara en iyi şartlarla mortgage kredisi sağlayabilme, Standart dışı mortgage kredilerinde en büyük başarıyı elde edebilme, Kredi notları düşük kişileri yeniden değerlendirerek en kolay biçimde mortgage kredisi sağlayabilme, Mortgage kredisini erken ödemek isteyenlere en kolay şartları sunabilme,

Yazının Devamı

Kadrolaşma nereye kadar?

4 Aralık 2006

Ekonomi bürokrasisini ele geçirmek adına neler yapılmadı ki? Önce, bürokratlar birbirlerine düşürüldü. İMKB Başkanı Osman Birsen ile SPK Başkanı Doğan Cansızlar örneğinde olduğu gibi. Sonra, her iki kurumun da ödenekleri budandı. Yönetimlerin çalışanlarıyla arası açılmaya çalışıldı. Başarıldı da. Bu da yetmedi. Sudan bahanelerle, başkanlar hakkında soruşturmalar açıldı; suç duyurularında bulunuldu. Ekonomi bürokrasisini ele geçirmek zor oldu. Bürokrasi hâlâ direniyor ama yakında onu da tam olarak kontrolleri içine alacaklar, gibi. Ekonomi yönetimindeki bürokratlar, belli sürelerle atandıkları ve süreleri dolmadan görevlerinden alınamadıkları için operasyon zor oldu ve bu yıllara kaldı. Ama, beklediklerine değecek. Atanan yeni bürokratlar da sürelerini bitirinceye kadar görevlerinde kalacakları için, iktidarı kaybetseler bile, uzunca bir süre daha ekonomi birimlerini kontrolleri ve veri akımı sürecek. SPK Başkanı yurtdışı seyahatinde çift ödenek almakla, sekreterini İstanbul'da görevlendirmekle suçlandı. Altın Borsası başkanları da maaş yükselttiği için güme gitti. Oysa, bütün bunlar suç değil. İç denetim bunun için yapılır. Yapılan iç denetimler sonucunda, kayda değer bir şey

Yazının Devamı

Yıl sonu yaklaşıyor

2 Aralık 2006

Gayri safi yurt içi hasılayla ifade edilen büyümenin yıl sonunda yüzde 6 civarında gerçekleşebileceği hesapları var. İngiliz Economist, bu rakamın yıl sonunda ancak yüzde 5.2 olabileceğini hesaplıyor. Geçen yılki büyüme yüzde 7.4 idi. Gelecek yıl büyümenin biraz daha azalacağını varsayabiliriz. Büyüme, gelecek yıl yüzde 3-5 arasında olacak. Büyüme böyle sürdükçe, bir ekonomik dalgalanma olmazsa, işsizliğin azalıyor olması lazım.Maliye, "faiz ışı fazla"da bir başarı hikâyesi yazıyor. 32 milyar YTL olarak öngörülen bu fazlanın, yıl sonunda 43 milyar YTL civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu yüksek tutar, vergi gelirlerindeki artıştan ve özelleştirme girdilerinden kaynaklanıyor. Yüzde 5 civarında olması hedeflenen enflasyon (TÜFE) yüzde 10 civarında olacak. Bu artışın, mayıs ayında karşılaştığımız mini döviz hareketlenmesinden kaynaklandığı ifade ediliyor. İyi "faiz dışı fazla"ya rağmen, kamunun iç ve dış borç stokları azaltılamıyor. Yıl sonu itibariyle, geçen yıla göre, iç borç stokunun yüzde 3 civarında artacağını, dış borç stokunun aynı kalacağını hesaplıyorum. Bu yüzdeler, önceki yıllara göre kötü sayılmaz.Özel sektörün dış borç stokunda ise, aşırı ve takibi gerektiren bir artış

Yazının Devamı

Hangi İsa?

30 Kasım 2006

Aytunç Altındal, bu sorgulamalar konusunda, dünyada şimdiye kadar ileri sürülen en çarpıcı iddiaları taşıyan ve cesaretle tüm tabuların üzerine giden bir kitap yayımladı. Altındal'ın kitabının adı, "Hangi İsa?". Altındal'ın diğer kitaplarında olduğu gibi, kitabın kısa süre içinde diğer ülkelerde de yayımlanması bekleniyor.Aytunç Altındal'ın açıklamaları şu önemli savları kapsıyor: İsa'nın yaşadığı yıllarda Filistin'de birçok Mesih vardı. Kimi büyücü, kimi, şifacı, kimi mucize yaratıcısı, kimi de Tanrı olduğu iddiasında idi.İsa'nın, sinagoglarda yapılan tefeciliğe, buralara neredeyse zorla, "bağış" adı altında para toplanmasına ve bu paraların din liderleriyle aileleri arasında paylaşılmasına karşı çıkması onu diğerleri arasında sıradışı bir konuma yerleştirdi. Papa'nın ülkemizi ziyareti, Katolik ve Ortodoks Hıristiyanların işbirliği yapmaları temel amacını taşıyor. Bu ziyaret, Hıristiyanlığın ve onların peygamberi Hazreti İsa'nın konumunun yeniden sorgulanmaya başlandığı bir döneme rastlıyor. İsa'nın yaşadığı dönemde, hiç kimse İncil=Bible diye bir sözcük duymamıştı. Bu sözcük, İsa'dan yaklaşık 325 yıl sonra bir İstanbul kilisesinin patriği olan John Chrysostom tarafından icat

Yazının Devamı

Bu paralarla ne yapalım?

27 Kasım 2006

Bu nedenle, Avrupa Birliği'nin bizi eninde sonunda üye olarak alması ve bundan daha önemlisi, uluslararası ekonomik ve sosyal kuralların ülkemizde de aynen uygulanmaya başlaması kaçınılmaz.Yabancı sermaye gelmeden gelişmemizi tamamlayamayacağımızdan; yabancı sermayenin de bütün engellemelere rağmen mutlaka geleceğinden bahsetmiştim. Vergi politikası, enerji fiyatları, kur politikası, arazi tahsisi gibi konuların mutlaka masaya yatırılarak ulusal şirketlerimizin rekabet gücünü artırmak için her şeyin yapılması gerektiğinden söz ettim. Son olarak, uluslararası arenada iş yapan şirketlere, ticaret ataşeliklerimiz tarafından her türlü bilginin sağlanmasının ve yardımın yapılmasının önemi üzerinde durmuş, bu görevin DPT'ye verilmesinin önemini vurgulamıştım. Önceki yazımda, küreselleşme konusunda kendimize bazı sorular sormamız gerektiğinden bahsetmiştim. Küreselleşme oluşumunun dışında kalamayacağımızı, hatta dışında bırakılamayacağımızı, bu konuda Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) araştırma ve bilgilendirmeler yapması gerektiğini anlatmıştım. Küreselleşmeye başlayan ekonomik düzende, büyük şirketler küçükleri satın alıyor veya kontrol ediyor. Bu oluşum, ülkemizde de geniş ölçüde

Yazının Devamı