Makyavel olsa ne yapardı? (II)

16 Eylül 2006

Söylediklerinin tamamına katılmak mümkün değil ama Bing, bugünkü vahşi kapitalizm içinde yaşasaydı, Makyavel'in nasıl davranacağını oldukça iyi anlatıyor.Makyavel olsa, oyunu mutlak kazanmak için oynardı. Kendisi kazanırken kim ne kaybederse kaybetsin umursamazdı. Kendi kayıplarına bile katlanırdı. Olaylar karşısında nasıl davranacağı belli olmazdı. Kendisine âşık olurdu. Hiç kimseye güvenmez, her şeyden şüphelenirdi. Her an bir savaş içinde olduğunu bilirdi. Yandaşlarını belirler, yanında "kraldan ziyade kralcı" olan, güdülmeye müsait insanlar tutardı. Disipline ve raporlamaya çok önem verirdi. Düşmanlarını "para" noktasından, vururdu. Önceki yazımda, Stanley Bing'in "What would Machiavelli do? (Makyavel Olsa Ne Yapardı?)" isimli kitabında, iş hayatındaki birçok tabuyu sorguladığından bahsetmiş ve kazanmak için her şeyden vazgeçen, acımasız davranışlardan bahsetmiştim. Stalin, "Birkaç kişinin ölümü büyük bir trajedidir. Binlerce kişinin ölümü ise, sadece bir istatistikten ibarettir" demiş. Bugün dünyada olup biteni iyi değerlendirirsek, söylediklerinin doğruluğunu görürüz. Hatta, gelişmiş ülke kayıplarının birer büyük trajedi, az gelişmiş ülke kayıplarının ise, istatistik olarak

Yazının Devamı

Makyavel olsa ne yapardı?

11 Eylül 2006

Bing'in söylediklerinin tamamına katılmak mümkün değil ama etrafımızdaki bazı işadamları, bürokrat ve politikacıların aynen onun anlattığı biçimde acımasızca davrandığını görüyoruz.Makyavel olsa, oyunu mutlak kazanmak için oynardı. Kendisi kazanırken kim ne kaybederse kaybetsin, umursamazdı. Kapitalizmin aslı da bu değil mi? Liderlerin davranışları, bu görüşleri teyit etmiyor mu? Büyük devletlerin yaptıkları da bundan farklı mı?Bing, bugünkü vahşi kapitalizm içinde yaşasaydı, Makyavel'in nasıl davranacağını şöyle anlatıyor: Başkalarını sömüreceğinden çok daha az bile olsa, kendisini de sömürürdü. Örneğin, akşamları "sabah olsa da, bir an önce işe gitsem" diye düşünürdü. Olaylar karşısında nasıl davranacağı belli olmazdı. Böylece, düşmanları karşısında bir avantaj kazanmış olurdu. Düşmanları karşısında, seri cinayetler işleyen P.Smith'in "O denli iyi davranır, yumuşak konuşurdum ki, insanlar boğazlarını keseceğimi hiç tahmin etmezlerdi" dediği gibi davranırdı. Kendisine âşık olurdu. Tanrı'nın kendisini başarılı olmak için yarattığına, doğal lider olduğuna inanırdı. Stanley Bing "What would Machiavelli do? (Makyavel olsa ne yapardı?)" isimli kitabında, iş hayatındaki birçok

Yazının Devamı

Dünya ekonomisine bir bakış

9 Eylül 2006

Çin, 2003 yılında dünyada üretilen petrolün % 7'sini, alüminyum ve çeliğin % 25'ini, demir ve kömürün yaklaşık % 33'ünü, çimentonun % 40'ını satın aldı. Çin giderek daha fazla üretiyor ve dünya giderek daha fazla Çin malı kullanıyor. Örneğin, ABD'de satılan mobilyaların % 40'ı artık Çin malı. Bu değişim ve tüketim artışı dünyadaki hammadde talebini de kaçınılmaz olarak artırıyor. Ucuz işgücü ve hammadde gittikçe kıymetleniyor. Üretim yerleri, ucuz işgücü ve hammaddenin olduğu yerlere kayıyor. Bu nedenle, önümüzdeki yıllarda madenciler ve enerjiyle uğraşanlar iyi kârlar yapacaklar. Doğal olarak, bunlara sermaye sağlayan bankacılık sistemi de çok kârlı olacak. Bu nedenle, bankalar iyi para ediyor. 1982 - 2002 yılları arasında ABD ekonomisi yılda ortalama % 3.3 oranında büyürken, Çin ekonomisi % 9.5 oranında büyüdü. Çin'deki bu büyüme hızı, ABD'nin yaklaşık 3 katı bir büyüme hızını ifade ediyor. Dünyadaki petrol rezervinin % 21.6'sı Suudi Arabistan'da, % 14'ü Kanada'da, % 9'u Irak'ta, % 8.1'i Arap Emirlikleri'nde, % 8'i Kuveyt'te, % 7.4'ü İran'da, % 6.4'ü Venezuela'da, % 4.9'u Rusya'da, % 2.4'ü Libya'da, % 2'si Nijerya'da ve % 1.9'u ABD'de.ABD, dünyada en çok petrol kullanan ülke.

Yazının Devamı

Belediyeler malınıza el koyabilir

7 Eylül 2006

Yasa, tarihi ve kültürel taşınmaz varlıklar için çıkarılmış olsa da, bu yasaya göre, belediyeler istedikleri alana el koyup bu bölgedeki tapulu araziyi bile rahatça kamulaştırabiliyorlar. Böylece, örneğin arsanın iyice azaldığı İstanbul'da, bu sayede TOKİ'ye ve diğer müteahhitlere inşaat yapacak yer bulunuyor.Belediyelerin el koyduğu bu alanlara "yenilenme alanları" deniliyor. Bu bölgelerde olan bitenlerden kimsenin pek haberi yok. Hakları zayi olanlar şimdi, önce mahkeme ve Anayasa Mahkemesi'ne sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmaya hazırlanıyorlar. Geçen yıl 16.6.2005 tarihinde çıkarılan ve 5.7.2005 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 5366 sayılı "Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki Kanun"a göre, nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyeler istedikleri bölgeyi sit alanı olarak ilan edip o bölgedeki binaları yıkmak ve yeniden konut veya ticari donatı alanı olarak yapılandırmak hakkına sahipler. Durum böyle iken, bir de "İstanbul Kentsel Dönüşüm Kanunu" hazırlandı. Bu yasa, muhtemelen önümüzdeki yasama döneminde çıkacak. Bu yeni hazırlanan yasa, gecekondu yaşamını yok edecek gibi görünüyor. Bu

Yazının Devamı

İstanbul'a göç

4 Eylül 2006

İstanbul'a göç konusunda ilginç istatistikler var: - Her 4 dakikada bir kişi, İstanbul'a göç ediyor.- Paris ve Londra'ya 60 yılda olan göç, İstanbul'da 2 yılda gerçekleşiyor.- İstanbul'un nüfusu her gün 800 kişi artıyor.- Trafiğe her gün 600 yeni araç giriyor.Orhan Dikmen konuşmasında, güvenlik sorununa değindi. Önümüzdeki 15 yıl içinde 20 milyonu bulacak olan nüfusuyla İstanbul'un artık yönetilemez hale geleceğini söyledi. İstanbul'un özel bir statüye kavuşturulmasını, gerekirse, ilçe sayısının artırılmasını önerdi. Bedrettin Dalan'ın İstanbul'da alınacak tüm vergilerin yükseltilmesi gerektiğini söylediğini, bunun uygulamasının zor olacağını ama "oturma vergisi" alınması yoluna gidilmesinin uygun olacağını dile getirdi. İktisadi Araştırmalar Vakfı, uzun zamandır üzerinde çalıştığı "İstanbul'a Göçün Yönetimi" seminerini gerçekleştirdi. Seminerin açış konuşmaları, Vakıf Başkanı Prof.Dr.Orhan Dikmen, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş, İstanbul Valisi Muammer Güler ve Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı. Kadir Topbaş, İstanbul'a 50 yılda 12 milyon kişinin yerleştiğini, şehrin tarım alanlarının tamamının yok olduğunu, su havzalarının da tehdit altında

Yazının Devamı

Kamu Borç Yönetimi

2 Eylül 2006

a) Bütçe faiz dışı fazla vermeye devam ediyor. Faiz dışı fazla, programlanandan iyi gidiyor.b) Mayıs ve haziran aylarında net fazla veren bütçe, temmuzda yeniden açık vermeye başladı. 2 milyar YTL'ye yaklaşan açık, korkulacak oranda değil. c) Bu yıl için TMSF'nin programlanan anapara ödemesi 2.5 milyar YTL idi. Ancak, 100 milyon dolarlık bir ödeme yapabildi. TMSF'nin yaptığı faiz ödemeleri ise, "faiz dışı fazla"nın içinde gösteriliyor.d) Hazine iç borçlanma faizlerinin, Merkez Bankası faiz artırımı sonrası, % 6 civarında yükseldiği (% 16.72'den % 22.55'e), temmuzda bu yükselmenin % 4'lere gerilediği görülüyor. Merkez Bankası yeniden faiz yükseltmezse, ağustosta düşüş, eylülde de bu seviyenin korunması devam eder. Faizlerden en çok etkilenen kurumun Hazine olduğu bir kez daha açıkça görülüyor. Hazine, Kamu Borç Yönetimi raporunu açıkladı. Rapor, temmuz sonuna kadar olan verileri kapsıyor. Rapordaki bazı önemli sonuçlar şöyle: e) Piyasalardan yapılan iç borçlanmanın vadesi, ortalama 16.6 aya kadar düşmüş (ocakta 39.4 ay) vaziyette. Ancak, ağustosta toparlanma başladı.f) Hazine'nin eylül ayında yüksek anapara (14.4 milyar YTL) ve faiz (2.8 YTL) ödemesi var. Sırf bu nedenle bile,

Yazının Devamı

Amerikan Koç ailesi

31 Ağustos 2006

Amerika Birleşik Devletleri'nde de bir Koç ailesi (The Koch Family) ve Koç Şirketler Grubu (Koch Industries) var. Kansas eyaletinde, 1927'den beri faaliyet gösteren Amerikan Koç Şirketler Grubu, yıllık 40 milyar dolardan fazla cirosu ve 30.000'den fazla çalışanı olmasına rağmen, birçok Amerikalı tarafından bile bilinmiyor. Çünkü, grubun şirketlerinden hiçbiri borsaya açılmamış ve şirketlerin tüketiciye yönelik satışları çok sınırlı. Fred C. Koch tarafından kurulan Amerikan Koç Şirketler Grubu, ilk büyümesini 1940'lı yıllarda ve petrol rafinerileri sayesinde yapmış. Şimdi ayrıca, kaliteli plastik, polyester, madencilik, asfalt imalatı, yatırım, petrol ve doğalgaz boru hatları imalatı ve hayvancılıkla uğraşıyorlar. O denli etkin çalışıyorlar ki, ellerindeki 15.000 baş hayvanın beslenmesi sadece 25 kovboy tarafından yapılıyor. Amerikan Koç Şirketler Grubu, bu haliyle Amerika'nın en büyük aile işletmesi olma vasfını da taşıyor. 2005 yılında aldıkları ağaç ve kâğıt fabrikaları sayesinde, Cargill ailesini de geçerek birinciliğe yerleşmişler. Ailenin zenginliğinin temel sırrı, dört erkek kardeşin babalarının yolunda yürüyüp işbirliklerini bozmamaları, aralarındaki sürtüşmeleri tamamen

Yazının Devamı

Merkez Bankası'ndan ne istiyorlar?

28 Ağustos 2006

a) Merkez Bankası piyasa tahmincilerini çuvallatmasın.b) Böylece, piyasa tahminleri yönünde pozisyon tutanlar zarar etmesin. c) Faiz kararlarıyla ilgili süreci tüm şeffaflığıyla bilelim ki, her durumda Merkez Bankası'nı rahatça tenkit edebilelim.d) Böylece, gelecek seferki piyasa tahminleri daha gerçekçi yapılabilir ve bazı Para Piyasası Kurulu üyeleri üzerinde baskı kurulabilir.e) Merkez Bankası madem bağımsız, hükümetle arası açık olmalıdır.f) Çünkü, hükümetle kavga etmeyen Merkez Bankası, bize dedikodu malzemesi bırakmaz.g) Faizlerdeki yükselme eğilimi sürmezse, kurlarda yükselme yönünde baskı oluşabilir. Bu da, döviz borcu olduğu bilinen şirketlerin durumunu zorlaştırabilir. Merkez Bankası faizleri yükseltmedi. Bilinen köşe yazarları bu karara veryansın ettiler. Faizlerin yükseltilmesini isteyen köşe yazarlarının istekleri şöyle: h) Faiz yükseltme operasyonunun durdurulma eğiliminde olması, sıcak para girişini geciktirebilir. Bu da hiç iyi değildir.i) Çünkü, istenen, devletin tahvil borçlanması için sıcak para gelmesi, ama borsaya sıcak para biçiminde döviz gelmemesidir.j) Devlet, ne oranda yüksek faizle borçlanırsa borçlansın bizi ilgilendirmez. Bu borçlanma sayesinde, döviz

Yazının Devamı