Öte yandan, yaşanan bilgisayar probleminin personel tarafından bilerek gerçekleştirildiği yönünde, olasılık dışı dedikodular vardı.Başkan Osman Birsen, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ile daha önceki çekişmelerinde kullandığı üslup ve temayı tekrarladı. Özetle şunlar söylendi: Hiçbir konuda, İMKB yönetiminin kusuru yoktur. Stopaj olmasaydı, swap yapılmaz ve endeks bu denli düşmezdi. İMKB'de sorunlar varsa, bunların sorumlusu İMKB olamaz. Biz, sorunlar için bir şey yapamayız. SPK, bizim sorunlarımızı gidersin. Bizim kurtarıcımız, SPK'dır. SPK ile ilişkimiz evlilik gibidir. Koca karısını sever de, döver de. Eskiden seviyordu; şimdi dövüyor. SPK Başkanı'nın dizüstü bilgisayarı bile, İMKB'nin malıdır. Sorunların çözümü özelleştirmede yatmaktadır. Biz yalnızız. SPK bizim yanımızda yer almıyor. Neredeyse bütün personelimizle davalık olduk. Neden böyle oldu, bilmiyorum. Burada, uyamadığımız bir durum var. Bu söylemlerden şu sonuçlar çıkıyor: İMKB'de sorun var.Ya, İMKB yönetimi veya başkanı sorunların nedenini daha kavrayamamış. Sorunun gerçek nedenini kavrayamadığı için de soruna çözüm getiremiyor.Ya da, sorunun gerçek nedenini kavramış ama kavramış olmak işine gelmiyor. Görev süresi
Hatta, IMF'den yeni borçlanmalar da yapılıyor. Aslında, IMF'ye karşı çıkılmasının hiçbir anlamı yok. Hangi hükümet olursa olsun, bir süre daha IMF ile ilişkileri sürdürmek gerekiyor. Başbakan'ın, IMF'yi gündeme taşımasının ve kendisini savunmasının nedenini bir erken seçim sinyali olarak değerlendiriyorum. Yine, bugünlerde dikkat ediniz, Başbakan, sürekli neler yaptıklarını, neleri nerelerden alıp nerelere getirdiklerini anlatıp duruyor. Meclis'in erken tatil edilerek yaz ortasında yeniden toplantıya çağrılıp erken seçim kararı alınması bizi şaşırtmayacak. Başbakan sık sık, erken seçim olmayacağını bastıra bastıra söylese de, yaptıkları ve söylemleri erken seçim havası veriyor. Son olarak, "Biz IMF'nin sadece doğru söylediği şeyleri aldık. Bizim ekonomik programımızı, kasten IMF programı olarak takdim ediyorlar" anlamında şeyler söyledi. Oysa, ekonomi yönetiminin IMF'nin söylediklerinin tümünü yapmadığı, IMF'yi ikna ederek geri adım attırdığı bir uygulaması yok. İyi ki de öyle oldu. Yoksa, tamiri güç çok hata yapılırdı. IMF'ye olan borçların azaldığı doğru ama bu borçlar vadesi geldiği için ödeniyor. Geçen hafta, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun döviz olarak eline geçen
Petrol, LPG ve bunların yan ürünlerinin fiyatlarının yüksek olması, ülkemizde enflasyonun da yüksek çıkmasına neden oluyor. Ayrıca, petrol fiyatlarındaki artış da, hem bu ürünlerin fiyatlarını daha da pahalılaştırıyor hem de cari açığın yükselmesinde pay alıyor. Ama, uygulanan ekonomi politikası nedeniyle, bu aşamada kimse bir vergi indirimi yapılmasını gündeme getirmiyor; getiremiyor.ÖTV, rafinerilerce veya bu ürünleri ithal edip, depolayıp, satan kuruluşlar tarafından toplanıp belli süreler içinde devlete intikal ettiriliyor. Doğal olarak, vergi toplama zamanı ile devlete intikal arasında bir zaman dilimi varsa, bu süre zarfında ÖTV'yi toplayan kuruluşlar vergi olarak toplanan paranın nemasından faydalanıyor. Bu nedenle de, bu kuruluşlar, devlet tarafından en sıkı biçimde denetleniyorlar.Otomobillerde kullanılan LPG gazı ile evlerde ve sanayide kullanılan LPG üzerinde farklı ÖTV oranları var. Sanayide ve evlerde kullanılan gaz daha pahalı. Alınan vergiler arasında fark olması da normal sayılabilir. Ama, anlaşılan o ki, bu fark olması gerekenden yüksek. Sanayi ve ev tüpleri ile otogaz üzerinden alınan ÖTV farkının yüksekliği nedeniyle, yeni bir sektör doğdu. Kaçak gaz doldurma
a) Banka birleşmeleri bütün dünyada artıyor. b) Gelişmekte olan ülkelerin bankaları çokuluslu diyebileceğimiz büyük bankaların eline geçiyor. c) Bankalar dev adımlarla büyüyor.d) Bankaların piyasa değerleri artıyor.Rusya'da bankacılık sektörü her yıl % 30-40 arasında büyümeye başladı. Japonya'da 3 banka, eski 11 bankayı yuttu. Doğu Avrupa'daki bankaların % 80'i yabancıların eline geçti. Amerika'da 3 büyük banka toplam banka varlıklarının % 49'unu kontrol etmeye başladı. 10 yıl önce bu oran % 29 idi. Daha 2000 yılında, Chase Manhattan Bank, JP Morgan'ı 29.5 milyar dolara, Sumitomo Bank da Sakura Bank'ı 25.8 milyar dolara almıştı. Bu yıl, örneğin Akbank'ın değeri 18 milyar dolara yaklaştı. Varlıklar esas alınırsa, dünyanın en büyük bankası 1.533 milyar dolar varlığıyla UBS. Onu, 1.484 milyar dolar varlıkla Citigroup ve 1.296 milyar dolar varlıkla Miziho Financial Group izliyor. 10 yıl önce, dünyanın en büyük bankası sayılan Deutsche Bank'ın 503 milyar dolar varlığı vardı. 20 yıl önce ise, en büyük banka Citicorp idi ve varlıkları sadece 167 milyar dolardı. Öte yandan, Çin'in önümüzdeki 5 yıl içinde dünya finans hizmetleri toplamının % 25'ini kullanacağı yolunda tahminler
Bu arada, yabancı fonlar ve özellikle gayrimenkul fonları Türkiye'ye yatırım yapmak için sırada bekliyorlar. Gayrimenkul fonlarının ülkemize ilk aşamada yapacakları yatırım 2-3 milyar doları bulacak. Yapılacak yatırımın yaklaşık % 70'i İstanbul'a olacak. Sonra sırada, İzmir, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerle, Ege ve Akdeniz'e kıyısı bulunan sahil şehirleri var.Bu nedenle, bu bölgelerde yapılacak gayrimenkul yatırımları büyük prim yapacak. İstanbul'da özellikle, alışveriş merkezleri ve yüksek katlı binalar fonların ilk gözdeleri. Nispeten küçük çaplı satın almalar ise sahil şeritlerinde görülecek.2000 yıl sonu itibariyle, Türkiye'deki 13.6 milyon konutun % 38'i inşaat ruhsatı olmadan inşa edilmiş vaziyette. İstanbul'da bu oran % 52'ye çıkıyor. Dolayısıyla, ülkemizde ruhsatlı ve standartlara uyumlu konut açığı çok büyük seviyede. İstanbul'daki deprem riski de göz önünde tutulursa, burada üretilen konutların yarısına yakınının deprem riskiyle karşı karşıya olduğu kolaylıkla anlaşılır.2005 yılında uluslararası gelişen gayrimenkul piyasaları konusunda yapılan resmi araştırmalarda, İstanbul, 27 metropol arasında gelişme olasılığı en yüksek şehir olarak gösterilmektedir. Yabancıların
a) Geri ödeme sistemi çökerse, biz de çökeriz. Bu nedenle, israfı önleme konusunda bakanlığa yardımcı olmayı görev biliyoruz.b) Yaygın olarak kullanılan 1000 ilaca getirilen, pratisyen hekimlerce reçete yazılamaması uygulaması, hastaların ilaca ve tedaviye ulaşmasını zorlaştırıyordu. Bu nedenle, bu uygulamaya karşı çıktık.c) Etkinliği klinik olarak kanıtlanmamış bitkisel ürünlerin geri ödemesinin kaldırılmasını ise destekliyoruz. Bakanlığın aldığı bu karar, yıllık 50 milyon dolarlık tasarruf anlamına geliyor.d) Reçetesiz olarak satılan ilaçların geri ödemesinin kaldırılmasını da destekliyoruz. Bu tedbir, yıllık 600 milyon dolarlık bir tasarruf sağlayacak.e) Ülkemizde yanlış ve gereğinden fazla antibiyotik kullanılıyor. Bu konuda alınacak tedbir de 1 milyon dolar tasarruf sağlar.f) İlaç kullanımındaki israfı azaltmak için bir bilimsel çalışma yapılmasını öneriyoruz.g) Öte yandan, Türkiye'de pek çok hasta yeterince tedavi edilemiyor. Birçok hasta da hastalığının veya yetersiz tedavinin farkında değil veya doktora ve ilaca erişemiyor. h) Sağlık ve ilaç harcamaları rakamı, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında fazla değil. Bizde kişi başına ilaç harcaması 112 dolar iken OECD ortalaması
Demokrasiye karşılar. Sonunda, kendilerinden olmayanı sindirme düşünceleri var mı?Anayasa'ya karşılar. Devleti ele geçirmek için Anayasa'yı değiştirmek isterler mi?Laikliğe karşılar. Laikliği, din ve devlet işlerini ayırmak değil de, sadece başka dinlere müsamaha göstermek olarak mı anlamak istiyorlar? Cumhuriyet'e karşılar. Din devleti kurma düşünceleri var mı? Atatürk'e karşılar. Atatürkçü düşünce sistemini kendileri için en büyük engel olarak mı görüyorlar?Atatürk devrimlerine karşılar. Atatürk tekkeleri kapattığı, halifeliğe son verdiği, fesi kaldırdığı, Latin alfabesini kullanmaya başladığı, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiği için mi ona karşılar? Tekkeleri kapattığı için İnsan haklarına karşılar. Namaz kılmayanlara, oruç tutmayanlara nefretle mi bakıyorlar? Allah adına, onun verdiği canı aldıklarında hiç vicdan azabı çekmezler mi?Avrupa Birliği'ne karşılar. Taraftar gibi görünüp görüşmeleri tıkayan bunlar değil mi?Yargı kararlarına karşılar. Yargı kendi görüşleri aleyhinde karar verdiğinde, buna saygı duymayıp yargıçları öldüren bunlar mı? Uluslararası yargı kararlarına karşılar. Kendileri aleyhinde karar verilince, uluslararası yargının yaptırımı olmadığını öne
İhracatçı için de biraz nefes alma olasılığı doğdu. Görüldü ki, ülkeye güven yerinde ve döviz girişi yoğun. Anlaşılan o ki, kurlar yoğun döviz girişi nedeniyle düşük kalıyor. Dövizdeki sınırlı hareketlenme, hükümet ve Merkez Bankası için bir sınav oldu ve her iki kurum da sınavı geçti. Hükümet, başta Başbakan olmak üzere kafasını kuma gömmedi. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Maliye Bakanı sorunun üzerine gitti. Dikkat edin, bundan öncekiler, çoğu kez sorunun üzerine gitmek yerine, sorundan kaçmıştı. Dövizde görülen küçük hareketlenme, bitti sayılır. Yabancılar yeniden borsaya dönmeye başladılar. Bundan sonra, eski dengeler devam edecek gibi görünüyor. Bu hareketlenme, sistemin denge bulması için olumlu oldu. Merkez Bankası, gelişmeler karşısında sorumluluk içinde davrandı. Soğukkanlılığını muhafaza etti. Kura dokunmadı. Sadece, döviz ihaleleri iptal edildi. Belirsizlik durumunda yapılacak buydu. Merkez Bankası'nın telefonları açıktı. İsteyen istediği gibi bankaya anında ulaşabildi. Bankanın telefonları ilk çalışta açılmaya devam ediyordu.Önümüz yaz. Yaz ayları döviz girişinin yoğun, çıkışının düşük olduğu aylardır. Enerji harcamaları düşerken, turizm girişleri artar. Tarım