Merkez Bankamız ne kadar bağımsız?

23 Ocak 2006

Neden mi? 1) Banka, Başbakanlığın izni olmadan yurt dışında temsilcilik açamaz.(TCMB Yasası Madde 2)2) Banka, uluslar arası kurumlardan Hükümet'in izni olmadan hisse alamaz.(TCMB Yasası madde 3)3) Banka, ancak Hükümet'le birlikte Türk Lirası'nın iç ve dış değerini koruma tedbirlerini alır.(TCMB Yasası Madde 4)4) Banka, ancak Hükümet'le birlikte kur rejimini belirler.(TCMB Yasası Madde 4)5) Banka, ancak Hükümet'le birlikte enflasyon hedefini tespit eder.(TCMB Yasası Madde 4)6) Banka, TMSF'deki fonun ihtiyacı karşılamaması halinde, TMSF'ye borç verebilir. Böyle denilse de, bu madde "vermek zorunda" anlamındadır.(TCMB Yasası Madde 4)7) Banka sermayesi, ancak Hükümet'in tasvibi ile arttırılabilir.(TCMB Yasası Madde 5)8) Banka'nın A sınıfı (yönetim hisseleri) münhasıran Hazine'ye ait olup, sermayenin % 51'inden aşağıya düşemez.(TCMB Yasası Madde 8)9) Banka Genel Kurulu'nda Hazine istediğini yapar. Banka ibra edilmezse Başkan istifa eder veya Başkan mahkemeye verilebilir. Bunlar mümkündür ve yaşanmıştır.(TCMB Yasası Madde 15)10) Denetim Kurulu ve Banka Meclisi Üyeleri de Hazine tarafından ibra edilir.(TCMB Yasası Madde 15)11) Banka Esas Mukavelesi Hükümet'in tasvibi ve Bakanlar Kurulu

Yazının Devamı

Siyaset ısınıyor

21 Ocak 2006

CHP'nin oy kaybedeceği anlaşılınca, kaçınılmaz olarak, solda da yeni oluşumlar gündeme geldi. Kemal Derviş tekrar sahnede. Ecevit'in Derviş'i bir gazeteci aracılığıyla izlettirip, kimlerle irtibat kurduğunu araştırmaya başladığı anlaşılıyor. Derviş'in son kitabı bir çeşit savunma ve kendisini hatırlatma anlamında. Derviş'in Türkiye'ye nasıl geldiğini yaşayan 4 kişiden birisiyle görüştüm. Kaynağım, Amerika'dan bu konuda Ecevit'e, kendileri bu konuyu tartışırlarken telefon geldiğini, Ecevit'in Kıbrıs harekâtı sonrasında yaşadığı Amerikan ambargosunu hatırladığı için Amerika'yı kıramadığını söyledi. Orta sağda yeni oluşumlar bekleniyor. Eski siyasetçiler, bir türlü siyasetten kopamıyorlar. Demirel sayesinde siyaseti sürdürebileceğine inananlar, onu siyasete girmeye zorluyorlar. AKP'ye kızgınlık, Ağar'ın eski siyasilerle yollarını ayırmış olması ile birleşince, eski ağır toplara ve tüfeklere Demirel'in etrafında toplanma seçeneği kaldı. Demirel de yazdırdığı kitaplar ve yaptığı söyleşilerle gündemi tutmaya çalışıyor. Bazı eski politikacılar, Çiller'e de asıldı ama Çiller, kendisine ihtiyacın henüz açık seçik ortaya çıkmadığını görüyor. Orta sağda yer alan partiler üzerinde, birleşme

Yazının Devamı

Kuş gribi ve siyaset

19 Ocak 2006

Hastalıklı olup olmadığına bakılmaksızın, bir ihtimal hastalık bulaşmıştır denilerek yüz binlerce hayvan itlaf ediliyor. Oysa, zaten iyice fakirleşmiş olan köylünün milli gelir hesaplarına yansımayan tek zenginliği tavuk ve yumurta. Köylü bunun için hayvanını itlaf ekiplerine teslim etmek istemiyor. Tedbirler bu biçimde sürdürülürse, AKP'nin çiftçiden oy alabilmesi iyice güçleşecek. Muhalefet, bu yüzden hükümete yüklendikçe yükleniyor.Kuş gribi konusunda bilinmesi gereken yedi önemli bilgi var:a) Kuş gribi normal şartlarda hasta insandan sağlam insana geçmiyor. Bu nedenle, fazla tedirgin olmamak ve başka ülkelerin art niyetli olarak yapabilecekleri sınırlamaları engellemek lazım. b) Erken teşhis ve tedavi halinde, bu grip de iyileşebiliyor. Yeterli ilaç stokumuz var.c) Ölü veya hasta hayvan yenilmemesi konusunda halk bilinçlendirilebilirse, hastalıkların ve ölümlerin hepsi veya büyük çoğunluğu engellenebilir. Entegre tesislerden alınmış tavuk ve yumurtaların tüketilmesi teşvik edilmeli.d) Muhtemelen, ülkemizde daha önce de bu hastalık vardı ama adı bilinmiyordu. Çünkü, sari tavuk ölümleri hep görülürdü. e) Muhtemelen, göç yollarında olan diğer ülkelerde de kuş gribi hastalığı var

Yazının Devamı

İstanbul'un trafik sorunu

16 Ocak 2006

Bunlar: Yol olmayışı ve mevcut yolların bozukluğu, yol çizgisi olmayışı, planlı kazı yapılmayışı, yeterli trafik işareti bulunmayışı, adres bulmanın zorluğu, trafiği düzenleyenlerin bu konuda yeterli bilgileri olmayışı ve yolların pisliği başlıkları altında toplanan sorunlardı. Geçen haftaki, "İstanbul Belediyesi'nin Acıklı Hali" başlıklı yazıma çok sayıda ileti aldım. Gelen iletiler, trafik konusunda öne çıkardığım sorunların, yapılması gerekenin tamamını kapsamadığı noktasında birleşiyor. İstanbul'un trafik sorunlarını 7 ana başlıkta toplamıştım. Okuyucularım haklı olarak aşağıdaki sorunları da gündeme getirmiş:a) İstanbul'da büyük bir otopark sorunu var. Yeterli kapalı otopark yok. Olanlar da bakımsız. Araçların nerelere park edeceği belirsiz. Park edilmesi yasak olan yerlere park eden otolar cezalandırılamıyor. Çünkü, otolar için park yeri gösterilememiş. Otopark mafyası kol geziyor. Park ücretleri denetlenemiyor. Binaların genelinde yeterli otopark yeri mevcut değil. Otoparkı olmayan binalara iskân ve ruhsat verilmiş. İnşaatlar yapılırken otoparkların yapılmaması ve yapılanların da sonradan dükkâna çevrilmesi denetlenmemiş. Binaların kapalı otoparkları olması mecburiyeti

Yazının Devamı

Zenginler kulübü

14 Ocak 2006

Avrupa'nın gerçek zenginliği, kolonilerinden sağladığı hammadde, işgücü ve vergilere dayanıyordu. Rönesans da bu zenginlik sayesinde başladı. Zaten, fakir insanın sanatı ve sanatkârı destekleyecek bütçesi olamaz. Fakirliğe rağmen yetişen sanatkârlar az sayıda yetişmiş gerçek dâhilerdir. Koloniler ve sömürgeler zamanla özgürlüklerine kavuştular. Bu ülkelerde yaşayan veya sömüren ülkelerde çalıştırılan insanlar da zaman içinde kölelikten kurtuldular ama bir türlü zenginleşemediler. Çünkü, sömürmeden zenginleşme mümkün değildi. Bu gerçeği bilen zengin devletler, yeni sömürü biçimleri geliştirdiler. Önce "emperyalist" politikalar uyguladılar; sonra da kapitalist sistemi kendi zenginliklerini besleyecek biçimde yapılandırdılar. Yeni yapılandırma, önceleri Dünya Bankası, IMF, altın standardı, özel çekme hakları vs. ile başladı; sonrasında ekonomik ve siyasi birlikler, para hâkimiyet bölgeleri, güçlü paralar ve konvertibilite oyunuyla devam etti.Bu yeni yapılandırma sonucu, oyunun kurallarını bilen ve uygulayabilenler zenginleştiler. Oyunun kurallarını bilen ve uygulayabilenler zenginlerin kendileriydi ama sistem içinde zenginler ailesine katılabilme olanağı da her zaman açıktı. Ancak,

Yazının Devamı

Reklam ve siyasetçi

12 Ocak 2006

Oysa, kapitalist üretim biçiminin benimsendiği bir ülkede birisinin yanında çalışmaktansa, bir iş kurmak ve başkalarıyla rekabet edebilmek özgürlüğü var. Hele, bizimki gibi kapitalistleşme sürecini tam olarak bitirememiş ülkelerde, iş kurmak ve bunu başarıya ulaştırmak daha da kolay. Ama, olmuyor ve çoğu insan hâlâ başkalarının yanında çalışıyor. Yani, çoğu insan iş kurma riskini almak istemiyor; oldukları yerde kalmayı tercih ediyorlar. Reklamlarda her şey o denli iyi, kaliteli, güzel, uzun tecrübelerle üretilmiş gösteriliyor ki, insan ne kadar çalışıp çabalarsa çabalasın reklamlardaki ürünlerle rekabet edebilecek bir ürün üretme işine girmeye cesaret edemiyor. Bu nedenle, çoğu kişi kendi işini kurmaktansa, kendi işini kuranların yanında çalışmayı yeğliyor. Başkalarının yanında çalışmaktansa, kendi işini kurmak isteyenlere "müteşebbis" deniliyor. Bunlar, kendilerine güvenen, cesaretli ve yaratıcı insanlar. Parti liderlerini de "müteşebbis" sayabiliriz. Hikâyesi yazılanlar hep bunlar arasından çıkıyor. Medyada örnek gösterilenler de hep bunlar arasından seçiliyor. Doğal olarak, müteşebbisler arasında başkalarının yanında çalışır gözüküp aslında üretim sürecinde yer alan kişiler de

Yazının Devamı

İstanbul Belediyesi'nin acıklı hali

9 Ocak 2006

Ama, bütün bunlara rağmen, İstanbul'da belediye istenilen hizmeti veremiyor. Olayların her zaman gerisinde kalıyor. Çağdaş olmayan çözüm önerileri getiriliyor. Hizmetlerde bilgisizlik ve plansızlık had safhada. Bu kafayla AKP, önümüzdeki seçimlerde beklediği oyu alamayacak. Çünkü, artık belediye hizmetlerindeki aksamalar ve çağdışılık, sinir bozucu boyutlara ulaşmış durumda.En büyük başıboşluk trafikte. İstanbul trafiğinde bir yerden bir yere gidebilmek tam bir çile. Trafik çözümlerine karar verenler bilgisiz ve görgüsüz. Çoğu trafik tedbiri trafiği eskisinden daha kötü yapıyor. Yollar kaza dolu. Reklam çok, iş yok.1. sorun: İstanbul'da yeterli yol yok. Açılan yeni yollar çok az. Yol inşaatları çok uzun sürüyor. Yapıldıktan sonra, birçok yolun yanlış projelendirildiği anlaşılıyor. Yolların eğimleri yanlış. Açıldıkları gün koruma duvarları, su biriktirme sistemleri çöktüğü veya çatladığı için yeniden kapanıyor. 2. sorun: İstanbul'da yol çizgisi diye bir şey yok. Trafikte kimin hakkının ne kadar olduğu belli değil. Olan yol çizgilerinin de hemen hepsi hatalı. Açılışı yapılan az sayıdaki yol veya kavşak bile trafik çizgisi konulmaya gerek duyulmadan açılıyor.3. sorun: İstanbul'da

Yazının Devamı

Kişisel haklar bildirgesi

7 Ocak 2006

- Kızmaya hakkımız vardır.- Düşüncelerimizi söyleme hakkına sahibiz.- Bizden yapmamız istenileni, uygun görmezsek kabul etmeme hakkımız vardır.- Suçluluk duymadan "hayır" diyebilme hakkına sahibiz.- Hata yapma hakkımız vardır.- Kendi duygu, düşünce ve yargılarımızın bulunması hakkımız vardır.- Bizden istenilen bir uygulamayı kabul veya reddetme hakkımız vardır.- Zaman içinde düşüncemizi ve uygulamalarımızı değiştirme hakkımız vardır.- Düşüncelerimizi veya yaşam biçimimizi değiştirmek üzere başkalarıyla görüş alışverişinde bulunma hakkımız vardır.- Beden ve ruh sağlığımızı koruma hakkımız vardır.- Başkalarından duygusal destek isteme hakkımız vardır.- İşimizi daha iyi yapabilmemiz için, gereğinde yardım isteme hakkımız vardır.- Bize karşı yapılan haklı olmayan davranışa veya eleştiriye karşı çıkma hakkımız vardır.Mack R. Douglas, "How to win with high self-esteem" adlı, bir milyondan fazla satan kitabında, kişisel haklarımızı böyle sıralıyor. Douglas'a göre başarılı bir kişinin şu özellikleri var:- Mesleğinde başarılı olduğu kanıtlanmış,- Ailesi ve çocukları başarılı olmuş,- Evinde onu rahat ettiren bir düzeni olan,- Verdiği sözleri tutabilme olanağına ve iradesine sahip,- Geniş

Yazının Devamı