Spor yarışmalarında, genetik yapısıyla oynanmış atletler birinci olmaya başlayacak. Belki de, geliştirilerek klonlanmış steroidler spor yarışmalarına girecekler. Motor gücüyle çalışan ilk uçağın servise girmesinden 66 yıl sonra aya gidebilen insanoğlu, 30 yıla çok şey sığdırabilir.Halen 5 Amerikan şirketi, insanlara monte edilebilecek hafıza kartı üretmeye çalışıyorlar. Önümüzdeki 5 yıl içinde, bu mümkün olabilecek. Bu kart dışarıdan hafıza transfer etmekle kalmayacak, vücuttaki anlık sağlık verilerini de sürekli olarak kaydedecek. "Gelecek otuz yılda neler olacak?" sorusu, The Wilson Quarterly'nin son sayısında, önde gelen gelecek bilimcilerine (fütüristlere) sorulmuş. İşte alınan cevaplardan bazıları: Globalizasyon, terörü de artıracak. Şimdiden, biyolojik silahların reçeteleri internette dolaşıyor. Bu süre içinde, kendi kendilerini yenileyen biyolojik silahlar da üretilebilir.Önümüzdeki yıllarda, aşk, seks ve romantizmin hayatımızdaki rolü giderek azalacak. Psikolojik ilaçlar sayesinde, bu güdülerimiz azaltılacak veya yok edilecek ya da istendiği anda devreye sokulabilecek.Dinin insanlar üzerindeki etkisi giderek artacak. Hıristiyanlığın sadık bir takipçisi olarak bilinen
Gelecekte neler olabileceğini , bugüne bakarak tahmin eden kişilere "fütürist" deniliyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra "fütürizm" büyük önem kazandı. Bu konuda birçok kitap yazıldı, film çevrildi. Bazı meşhur "fütürist"ler büyük paralar kazandılar. Ancak, bugün "fütürizm" büyük bir darboğaza girmiş vaziyette. Çünkü, bugünün dünyasında, özellikle sosyal konularda, hiçbir şey beklendiği gibi gelişmiyor. Öngörülerin gerçekleşmemesi, sadece "fütürist"leri değil, birçok yabancı devleti de kaygıya ve şaşkınlığa düşürmüş vaziyette. Son olaylar, Batı ile Doğu arasında, Müslümanlıkla Hıristiyanlık arasında bir güç gösterisine dönüştü. Müslümanların kutsal değerleriyle oynanmasını, basın özgürlüğü saymaya kalktılar. Yalnız yabancı basın değil, yabancı hükümetlerin bazıları da sorumsuz davranışlarına ve küstahlıklarına devam ediyorlar. Bunlar, az gelişmiş ülke halklarının kendilerini desteklemeyen bölümünü "düşman" saymaktalar. "Demokrasi getiriyoruz" diye yola çıkılan yerlerde, anarşi ve ölüm kol geziyor. Geleceği tahmin edenler ve yönetmeye çalışanlar, her şeyin gelişeceğini, düzeleceğini ve büyüyeceğini öngörüyorlardı. Ama, beklenilen olmadı. Kendi doğrularının bir bölümünün evrensel
Ekonomide IMF'nin dediklerini yaptılar. IMF, "Dalgalı kur" dedi. Dalgalı kur uyguladılar. IMF, "Faizleri yüksek tutun" dedi. Faizleri yüksek tuttular. Dünyadaki en yüksek reel faizi bize reva gördüler. Bunun adını da başarı koydular.IMF, "TL'yi değerli tutun" dedi. Değerli tuttular. Cari açığı, önemsemediler. Üstelik, "Cari açık sorun olsa idi, kur artardı" diyerek milletle alay ettiler.IMF, "İşsizliği sorun etmeyin" dedi. İşsizleri yok saydılar. En son, işsizliğin bir yıl sonra azalacağını söyleyip, boş umutlarla bizi kandırma yolunu seçtiler. IMF, "İhracatla ilgilenmeyin" dedi. İhracatçının sorunlarını, yapısal nedenlerle açıklamaya çalıştılar. İhracatçıyı öldürmenin, ülke ekonomisini yok etmekle eşdeğer olduğunu umursamadılar. Bu hükümetin siyaset adamları da, bürokratları da sadece denileni yapıyor, istenileni veriyor. Bu yöntem, şimdiye kadar başarı da kazandı. Ama, bundan sonra ne olur? Bilinmez. IMF, "Yeni vergiler koyun" dedi. Yeni vergiler koydular. Taşıt vergisini arttırdılar. Borsayı, tahvili vergilendirdiler.IMF, "Zenginlerin vergilerini indirin" dedi. Kurumlar vergisini indirdiler. Herkesin zannettiğinin aksine, "Kaldıracağız" dedikleri, yatırım indirimini
İlaç tescilinin nasıl yapılacağı konusundaki düzenlemeleri AB yapıyor ama AB'nin üye ülkeler için bir fiyat düzenlemesi yok. Yani, AB, bir ortak devlet gibi davranmıyor ama ortak düzenlemeleri gündeme getiriyor. Her üye ülkenin siyasi öncelikleri farklı olduğu için, ilaç harcamalarının geri ödenme sistemi ve dolayısıyla da ilaç fiyatları farklı. Ülkeler arasındaki zenginlik de gelir seviyesi de sağlık konusundaki öncelikler de, hastane maliyetleri de farklı. Bu nedenle, her ülkede ilaç fiyatları özgür olarak belirleniyor. AB'de ilaçlar tescil edilmekle birlikte, tıbbi araç ve gereçler tescil edilmiyor. 1995 yılında oluşturulan EMEA (European Agency for the Evaluation of Medicinal Products), sadece ilaç tescilini sağlıyor. Amerika'da ise, FDA'ın (Food and Drug Administration) ek sorumlulukları da var. Güzellik ürünleri ve bazı yiyecek ürünlerinin tescili de FDA'ın sorumluluğunda. Tescil, AB'de, ABD'den çabuk ama piyasaya ilacın çıkışı, AB'de ABD'ye göre oldukça gecikiyor. İlaç firmaları, bürokratik uygulamalardan çok şikâyetçi.Biyotek ve kanla ilişkili ürünler, AB üyesi ülkeler için sadece AB'de tescil edilebiliyor. Ancak, diğer ürünlerin tescilini her ülke isterse kendisi
Bir yabancı şirketin de mütekabiliyet esasları dahilinde, özel güvenlik hizmeti vermesi ve yabancı uyruklu kişi istihdam etmesi mümkün. Bu durumda, güvenlik hizmeti veren yabancı şirketin kurucuları ve yöneticilerinin de "dört yıllık yüksekokul mezunu" olmaları gerekiyor.Alarm ve izleme merkezi kuracakların da, bu merkezde yönetici olarak çalışacakların da "dört yıllık yüksekokul mezunu" olmaları lazım.Özel güvenlik temel eğitim ve yenileme eğitimi verecek kurumların, kurucu ve yöneticilerinin de "dört yıllık yüksekokul mezunu" olmaları şart. Ama, bu kurumların şirket olmaları şart değil.Bir özel güvenlik şirketinde, özel güvenlik görevlisi olarak çalışmak isterseniz, "en az lise ve dengi okul mezunu" olmanız gerekiyor.Yukarıdaki yasaya göre çıkarılmış, 7 Ekim 2004 tarih ve 25606 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulamasına İlişkin Yönetmelik ise Kanun iyice okunmadan yazılmış. Terör ve kapkaç olaylarının arttığı bu günlerde, birçok kişi özel güvenlik şirketi kurmak veya bunlardan yardım almak peşinde. 10 Haziran 2004 tarih ve 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun'a göre, özel güvenlik şirketlerinin kurucu ve yöneticileri "dört yıllık yüksekokul
Sağlık Bakanlığı da uygulamaya seyirci kalıyor. Alınan ilaçlar bitmeden yenisinin reçetesinin yazılamaması uygulamasından sonra, şimdi de ilaçların sadece o hastalığın uzmanı tarafından yazılabilmesi uygulaması başlatıldı. Bu garip karardan milyonlarca kişi etkileniyor. Türkiye'nin bir çok hastane veya sağlık ocağında uzman hekim bulunmaması ve pratisyen hekimlere de sadece belli ilaçları yazabilme yetkisi verilmesi nedeniyle, halk en hayati ilaçlarını temin için bile il hastanelerine seyahat etmek zorunda bırakılıyor.IMF'nin sosyal güvenlik kurumlarının harcamalarının kısılmasını istediği malum. Ama, bunu sağlamanın yolu, halkın ilacını kesmek değil. Bu uygulama, çok daha büyük bir sosyal maliyete yol açabilir. Örneğin, kırsal kesimin büyük bölümünde, yakını ölen bir kişiye anti depresan ilaç yazacak uzman hekim bulunması zor. Maliye Bakanlığı, sosyal güvenlik kurumlarınca karşılığı ödenmesi gereken ilaçların ödenmemesi, ödenmesinin gecikmesi veya hiç olmazsa bir bölümünün ödenmesi için akla gelmedik uygulamalara başladı. Yine, pratisyen hekimlerin astım ilacı yazma yetkileri kaldırıldığı için, bir astım ilacı yazdırmak için halkın karda kışta, şehir merkezlerine gitme
Artık, orijinal ilaçlar için bütün ülkeler aynı patent prensiplerini kabul etmiş bulunuyor. Patent, ilk başvurudan itibaren 20 yıl. Patent koruması olmayan, jenerik ilaçların fiyatları ise, orijinal ilacın % 40-60 daha altında gerçekleşiyor.Orijinal ilaçlarda 10-15 yılı bulan ve ortalama ilaç başına 100 milyon dolara ulaşan araştırma ve geliştirme maliyeti nasıl karşılanıyor? Fiyatı nasıl belirleniyor? Öncelikle, insan sağlığı söz konusu olduğu için, ilaç fiyatları rahatça belirlenemiyor. Araştırma maliyetinin, bazıları tarafından geçmiş bir maliyet olarak düşünülmesi de büyük sorun yaratıyor. Ayrıca, bir ilaç üreticisinin başarılı ürünleri, başarısız ürünlerinin maliyetini de karşılamak durumunda. Orijinal ilaç bir sanayi ürünü ama bu ürünün gerçek değeri, onun arkasındaki bilim, bilgi ve haklardan kaynaklanıyor. Hakların varlığı sayesinde, yeni ilaçlar icat edilip, pazarlanabiliyor. Jenerik ilaç ürünlerinde ise, sadece maddi maliyet önemli. Bir de, teknolojik süreç nedeniyle taklidi olanaksız olan, canlı bir organizmadan ihtiyaca göre üretilen biyotek ürünler var. Fiyatlandırma, ilacın cinsine göre farklılaşıyor. İlacın yararlılığı, fiyatın oluşumunda önemli bir konu. Ancak,
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), ilaç araştırma ve geliştirme harcamalarına toplam 27 milyar euro harcıyor. İsviçre dahil, euro bölgesinin bu konudaki toplam harcaması ise 2004 sonu itibariyle 21.5 euro. Euro bölgesinde ilaçların piyasaya ABD'ye nispetle daha geç çıkıyor olması ve jenerik ilaçların ABD'de çok daha ucuza satılıyor olması da bu konuda ABD'nin oldukça önde olduğunu gösteriyor. Euro bölgesi, yeni ilaçlar için 21.5 milyar euro harcayıp, 588.000 yeni iş sahası yaratıp, bu sanayiden 38.5 milyar euro net gelir elde ediyor. Diğer bir bakış açısıyla, Avrupa Birliği (AB) yılda yaklaşık 152 milyar euroluk ilaç ihraç ederken, yaklaşık 113 milyar euroluk ilaç ithal ediyor ve bu konudaki ticaret fazlası 38.5 milyar euro. Bu tutar, AB'nin ileri teknoloji ürünlerinden elde ettiği en büyük dış ticaret fazlası. 100 yıl öncesine göre, 30 yıl daha fazla yaşıyoruz. AIDS'ten, kalpten ve bazı kanser türlerinden ölüm oranları ciddi biçimde azaltıldı. Yeni ilaçlar sayesinde, astım ve diyabet gibi hastalıklara karşı geliştirilen tedavi metotlarıyla, yaşam kalitemiz ciddi biçimde iyileştirildi. Ama, hâlâ Alzheimer, multiple sclerosis gibi hastalıklar iyileştirilemiyor. Öte yandan, yeni