Zeynep İşman

Zeynep İşman

zeynepisman@gmail.com

Tüm Yazıları

Alerjik çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Basit bir hapşırık ya da kaşıntıdan ibaret sanılsa da kimileri için hayati risk taşıyan alerji, çağımızın en yaygın çocukluk hastalıkları arasında.

İlkbaharın gelmesiyle neredeyse iki çocuktan birinde burun akıntısı, hapşırık, öksürük, kaşıntı görülmeye başladı. Mevsimsel alerjilerin yanı sıra besin alerjilerinde de ciddi bir artış gözleniyor. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Besin Çalışma Grubu Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk İmmunoloji-Alerji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ayşen Bingöl önderliğinde Türkiye genelinde bin 248 çocuğun dâhil edildiği bir çalışmada, çocuklardaki besin alerjisi haritası çıkarıldı. İki yıl süren araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde en çok inek sütü alerjisi görülüyor. Bunu sırasıyla yumurta, kabuklu kuruyemişler, buğday ve deniz ürünleri takip ediyor.

Haberin Devamı

İnek sütü alerjisi yaygın

Prof. Dr. Bingöl, özellikle 0-2 yaş grubunda inek sütü alerjisinin yaygın görüldüğünü, ancak çocuk büyüdükçe bu alerjilerin iyileşme gösterdiğini söylüyor. Ancak ailelerin temkinli davranarak, çocukları iyileşme göstermesine rağmen, bu gıdaları yedirmediklerine işaret eden Bingöl, “Bu çok büyük haksızlık, çünkü bu gıdalar günlük öğünlerimizde temel besin ögelerini oluşturuyor” diyor. Prof. Dr. Ayşen Bingöl ülkemizde çocukluk çağı besin alerjilerinin özelliklerine dikkat çekiyor:“Deri, mide-bağırsak, solunum, büyüme geriliği bulgularının yanı sıra alerjik şoka neden olabiliyor. Araştırmamızın sonuçlarına göre; besin alerjilerinin yüzde 17.6’sı alerjik şok (anaflaksi) ile sonuçlanıyor. Çocuklarda en sık görülen besin alerjisi tipi inek sütü alerjisi olmakta; bunu sırasıyla yumurta, kabuklu kuruyemişler, buğday ve deniz ürünleri alerjileri takip ediyor.”

“Tanı doğru konulmalı”

“Alerjik hastalıkların yaşam sürecinde bir yürüyüşü” bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Ayşen Bingöl, bunu şöyle açıklıyor: “Önce bebek ve küçük çocuklarda besin alerjileri ve egzama, sonra çocuk büyüdükçe astım ve alerjik rinit gelişir. Besin alerjileri açısından bakıldığında, yaşamın erken dönemlerinde süt, yumurta ve buğday alerjileri ön planda iken erişkin yaşta kuruyemiş, balık ve deniz ürünleri alerjileri görülür. Ancak besin alerjisi tanısı doğru konulmalı. Uzman olmayan kişiler tarafından fazla tanı konulup gereksiz diyetler yapılıyor veya tanı atlanıp komplikasyonlar ortaya çıkabiliyor.”

Haberin Devamı

Alerjik hastalıkların gün geçtikçe arttığını ve yaşam kalitesini bozduğunu kaydeden Bingöl, “Bu nedenle Türkiye’de ilk defa Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmunoloji Derneği olarak 15 Mayıs’ta online olarak Halk için Besin Alerjisi Kongresi düzenliyoruz. Halkımızın da besin alerjisi konusunda bilgilenmesi ve sorularının cevaplanması için elimizden geleni yapmaya hazırız” diyor.

Çocuklarda besin alerjisinde ilk üç

Neden artış gösteriyor?

 

Prof. Dr. Bingöl, son yıllarda alerjik hastalıkların ve besin alerjilerinin artış göstermesinin nedenlerini; mikrobiyota dengesizliği, D vitamini eksikliği, antibiyotikler, metabolizma için yanlış alarm oluşturan yaşam ve beslenme tarzı, sezaryen yöntemiyle doğum, anne babada alerjik hastalıkların varlığı olarak sıralıyor.

Haberin Devamı

“Bazı okullar alerjik çocukları kabul etmiyor”

Özlem Ceylan, alerjik bir çocuk ebeveyni olmanın zorluklarını topluma anlatmak için yıllar önce 16 gönüllü aile ile Alerji ile Yaşam Derneği’ni kurdu. Alerjinin giderek daha zorlayıcı bir hastalık haline geldiğine dikkat çeken Ceylan, Kovid-19 salgınının da bunu tetiklediğini belirtiyor: “İki yıldır kapalı mekânlarda kalmak, uzun süreli maske kullanımı alerjik hastalıkları artırdı. Bunun etkilerini önümüzdeki yıllarda daha çok göreceğiz.”

Alerjinin Avrupa’da en yaygın kronik hastalıklar arasında bulunduğuna işaret eden Ceylan, “Artışta insanın doğadan uzaklaşarak daha hijyenik hayat koşullarını benimsemesi, hızlı sanayileşme, hava ve çevre kirliliği, iklim değişikliği gibi pek çok etkenin rol oynadığı düşünülüyor. Bitkilerin de bir hafızası var. İklim değişikliği nedeniyle hayatta kalmak için daha çok polen üretiyorlar ve bu da mevsimsel alerjilerin artmasına yol açıyor.”

Özlem Ceylan,  Özellikle besin alerjisinde toplumun da baskısı yüzünden çocuğun diyetinde kaçaklar meydana gelebiliyor. Maalesef çocuk büyüdükçe alerji, ailelerin daha büyük sıkıntılarla karşılaşmasına da neden olabilir. Örneğin okul hayatı süresince alerjiyi kontrol altında tutmak sadece ailenin değil, aynı zamanda eğitimcilerin de sorumluluğudur. Oysa bazı anaokullarının ve özel ilköğretim okullarının alerjik çocukları kabul dahi etmediğine üzülerek şahit olmaktayız. Astım nedeniyle sık sık medikal cihaz ve ilaç kullanmak zorunda olan, besin alerjisi nedeniyle de medikal diyet uygulamak durumunda kalan çocuklarımızın dilediği okulda eğitim görme haklarının ellerinden alınmaması gerekiyor. 2018 yılında Kartal Belediyesi ile bu konuya dikkat çekmek için Türkiye’nin ilk ve tek alerjik çocuklar için özel olarak inşa edilen kreşi Mevhibe İnönü Çocuk Gelişim Merkezi’ni hayata geçirdik. Havalandırmanın filtrelerinden sınıfların iç döşemesine, mutfakta pişirilen özel diyet yemeklerden bahçeye ekilen en az polen salan bitkilere kadar her şeyin alerjik çocukların sağlığına uygun şekilde seçildiği bu kreş, çocuklarımızın eğitim kurumlarında sağlıklarının güvence altına alınabilmesi için çok büyük bütçelere gerek olmadığını kanıtlayan örnek bir proje teşkil ediyor.”