29.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
1970’li yılların ünlü film serisi "Fatih’in Fedaisi"nde "Kara Murat Cüneyt Arkın" kara yürekli Bizans askerlerini kılıçtan geçirirken, fonda yüksek duvarları, geçitleri, karanlık odalarıyla "tarihi" bir yapı görünürdü. Ayvansaray’da, Mimar Sinan’ın ünlü İvaz Efendi Camii’ne çıkan yokuştaki bu yapı, bin yılı devirmiş bir Bizans zindanıydı ve ufak tefek değişikliklerle bazen bir dövüş alanına, bazen bir saray salonuna, bazen de Kara Murat’ın Bizanslı dilberlerle uyuyakaldığı bir yatak odasına dönüşürdu.
Anemas Zindanı’nın tarihi fonu "Kara Murat"ın yanı sıra Ertem Eğilmez’in "Senede Bir Gün", Zülfü Livaneli’nin "Şahmaran" ve Gani Müjde’nin "Kahpe Bizans" filmlerinde de kullanıldı. Şu sıralar da "Üvey Baba" dizisine ev sahipliği yapıyor.
Zindanın sinemamızdaki önemi bu ama, hikaye "ne yazık ki" bu değil: Çünkü tarihi ve mimari özellikleriyle dünyada başka bir benzeri bulunmayan önemli bir Bizans yapısı olan zindan, son günlerde akıl almaz bir yıkıma da sahne oluyor.
Resmi kurumların ilgisizliği sonucu sürekli kırılan kapılarından, uyuşturucu müptelalarından hayat kadınlarına birçok kişinin sızdığı; alkol, tiner şişeleri, insan dışkılarıyla korkunç bir çöplüğü andıran zindanın şu sıralar en iştahlı grubu da fazla film seyredip etkisinde kalan define avcıları.
Birkaç yıl önce dönemin Fatih Belediye Başkanı Saadettin Tantan tarafından temizlenip kapıları demir parmaklıklarla kontrol altına alınan zindan son birkaç aydır kapı komşusu Anemas Cafe’yi işleten İsmail Konuk ve arkadaşları tarafından korunmaya çalışıyor ama Konuk’un sözlerinden anlaşılabileceği gibi bu çaba da boş görünüyor: "Zindana her gün 100-200 turist geldiği için burayı kendi olanaklarımızla temizledik. Kaynaklardan tarihçesini öğrendik ve elektrik kabloları döşeyerek aydınlattık. Belediyenin yaptırdığı demir parmaklıklar sökülüp atıldığı için yenilerini yaptık ama sonuç hüsran oldu. Çünkü birkaç gün sonra kapı parmaklıkları yeniden söküldü, elektrik kabloları koparıldı ve define aramak isteyen bir grup ellerinde kazmalarla duvarları parçaladı. Zindan, kafenin yanında olduğu için bu durum bizim işlerimizi de etkiliyor. İçeri sürekli tinerciler, uyuşturucu müptelaları, fahişeler, defineciler girip çıkıyor. Dünyada başka bir Anemas Zindanı yok ama kıymetini kimse bilmiyor."
Şu günlerde yıkılmış duvarları, çökmüş kubbeleri ve sahipsizlikten türemiş yeni sahipleriyle İstanbul’un orta yerinde teşhire açık bir utanç abidesi olarak duran zindanın sorumlusu kim derseniz, o da tam bir bilinmezlik abidesi. Çünkü Fatih Belediyesi’ne göre Kültür Bakanlığı’na, Vakıflar’a göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün bu konudaki bilgisi ise sadece "kendilerine bağlı olmadığı". Aslında bu da yadırganacak bir şey değil, çünkü zaten bu kurumların hiçbiri zindanın nerede olduğunu bile bilmiyor. Ama eğer ellerinde bir bekçi, birkaç koçan da bilet varsa, zindanın bulunduğu alanın pafta numarası 518, ada numarası 2867, parsel numarası 50. Hani bilet kesip para kazanırken yerini de öğrenirler belki.
Anemas Zindanı, adını Arap asıllı bir Bizans askeri olan "Mihael Anemasötan alıyor. 1107 yılında İmparator Aleksios’a karşı suikast girişimi tasarlarken yakalanan Anemas, suçunun cezasını zindandaki bir kuleye hapsedilerek ödemiş, gözlerinin mil çekilerek kör edilmesinden de imparatorun
kızı Anna’nın yardımıyla kurtulmuştu. Anemas’ın ardından İmparator I. Kommenos, İmparator İsaakios ve oğlu Aleksios, veliaht Andronikos Palaiologos ile Sultan I. Murad’ın oğlu Savcı Bey gibi birçok ünlü kişinin de tutuklu kaldığı zindanın fetihten sonra ne amaçla kullanıldığı bilinmiyor.