13.01.2020 - 11:18 | Son Güncellenme:
İran'ın başkenti Tahran yakınlarında bir yolcu uçağının füzeyle vurulması ve saldırının günlerce dünyadan gizlenmesi, ülkeyi karıştırdı. Başkentte bir kez daha sokağa çıkan göstericiler, polisin kurşunlarına hedef oldu.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümetinin sözcüsü ise, Devrim Muhafızları'nın kendilerinden saldırıyı gizlediğini açıkladı.
Hükümet sözcüsü Ali Rebii, bilginin Cumhurbaşkanı Ruhani ve kabineden saklandığını belirterek, "Biz, yalancılık ve olayı gizlemekle suçlandık. Gerçekte durum böyle değildi. Biz yalan söylemedik, konuyla ilgili bize bilgi verilmedi" dedi ve ekledi:
"Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı Emir Ali Hacızade, konudan çarşamba günü haberdar olduğunu ve üstleriyle paylaştığını söyledi. Üstler de konunun incelenmesi gerektiğini düşünmüşler.
Konunun iki gün kabineye bildirilmesinde bir kasıt yok. Geç bildirilmesinden biz de rahatsızız. Problem, kurumlar arasındaki yapısal iletişim sorunundan kaynaklanıyor."
Konunun iki gün kabineye bildirilmesinde bir kasıt yok. Geç bildirilmesinden biz de rahatsızız. Problem, kurumlar arasındaki yapısal iletişim sorunundan kaynaklanıyor."
İran'da tüm askeri operasyonların yanı sıra dış ve iç politikanın bir numaralı belirleyicisi, dini lider Ayetullah Hamaney. Devrim Muhafızları ise, doğrudan Hamaney'e bağlı ve ülkenin gerçek iktidarı.
İran Adli Tıp Kurumu ise, uçaktaki 176 yolcu ve mürettebattan 50'sinin kimliğini tespit etti. Adli Tıp Kurumu Başkanı Abbas Mescidi, "Cesetlerden alınan 800 numune incelendi, 50 kişinin kimliği tespit edildi" diye konuştu.
Sosyal medyada yayınlanan video görüntülerinde, Tahran polisinin uçağın vurulmasını protesto edenlere Pazar gecesi ateş açtığı yer alıyor.
Yere yığılan göstericilerin yanı sıra kan izlerinin de bulunduğu kayıdın yanı sıra, bir başka görüntüde ise polisin protestocuları copla dövdüğü görülüyor.
Görüntülerin dünya medyasında haber olmasının ardından bir açıklama yapan Tahran Emniyet Müdürlüğü, polisin kimseye ateş açmadığını belirtti: "Polisn kesinlikle kimseyi vurmadı."
Tahran'da üniversite öğrencilerinin önderlik ettiği gözlenen gösterilerin bazılarına, düşürülen uçakta yakınlarını kaybedenler katılıyor.
Uçağın vurulmasının günlerce saklanmasına öfkeli olan protestocular, görevlilerin istifa etmesini istiyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Twitter mesajında İran'ın liderlerine hitaben büyük harflerle "PROTESTOCULARINIZI ÖLDÜRMEYİN" yazdı: "Şu ana kadar binlerce kişi sizler tarafından öldürüldü ya da hapse atıldı. Dünya, gelişmeleri izliyor.
Daha da önemlisi ABD de gelişmeleri izliyor. İnterneti yeniden açın ve gazetecilerin ülkenizden özgürce bildirmesine izin verin! İran'ın harika insanlarını öldürmeyi durdurun!"
İran ise bugün Trump'a yanıt verdi. Resmi medyaya konuşan hükümet sözcüsüne göre, İranlılar en önemli komutanını kimin öldürdüğünü ve hangi nedenlerle ekonomik yaptırımlarla yüz yüze geldiğini hatırlıyor.
Uçakta 63 vatandaşını yitiren Kanada ise, kayıplarına ağlıyor. Toronto kentinde organize edilen anma etkinliğinde, gözyaşları sel oldu.
Tören başlamadan kurbanların fotoğraflarının bulunduğu sahnede bir protestocu çığlıklar attı.
Dünyanın en eski bağımsız düşünce kuruluşlarından biri olan Royal United Services Institute'de araştırmacı olarak görev yapan Dr. Aniseh Bassiri Tabrizi'nin BBC için kaleme aldığı analiz, "Uçak kazası İran için neden önemli bir eşik olabilir?" başlığını taşıyor:
"İran, günlerce inkar ettikten sonra, geçen hafta içerisinde Tahran'da düşen Ukrayna Hava Yolları'na ait yolcu uçağının yanlışlıkla vurarak düşürdüğünü kabul etti.
İran'ın Orta Doğu politikalarının arkasındaki isim olarak gösterilen General Kasım Süleymani'nin öldürülmesine misilleme olarak Irak'taki ABD üslerine füze saldırısı düzenlemesinden birkaç saat sonra Ukrayna Hava Yolları'nın PS752 sefer sayılı Tahran-Kiev uçuşunu gerçekleştiren Boeing 737-800 tipi yolcu uçağı kalkışın hemen ardından düşmüştü. Uçaktaki 176 kişiden kurtulan olmadı.
İran, hava savunma sisteminden sorumlu bir askerin, uçağı füze zannettiğini ve vurarak düşürdüğünü açıkladı.
Her ne kadar İran ilk etapta sorumluluğu kabul etmemiş olsa da, ABD ve Kanada istihbaratı uçağın bir karadan havaya füzeyle düşürüldüğünü gösteren kanıtlara ulaştı. Bu durum, İran üzerinde soruşturma açması için ciddi bir uluslararası baskının oluşmasına neden oldu.
Tahran hükümetinin olayla ilgili ilk açıklamalarını değiştirmesi ve uçağın düşürülmesinin sorumluluğunu üstlenmesi, kazada hayatını kaybedenler arasında vatandaşları bulunan Kanada, İngiltere, Almanya ve İsveç gibi ülkeler tarafından memnuniyetle karşılandı.
Bu açıklama, uluslararası kamuoyu tarafından ilk aşamada olumlu bir adım olarak nitelendirildi. Bununla birlikte İran'a yapıcı davranmaya devam etmesi çağrıları yapıldı.
Bu çağrılar, şeffaf bir soruşturulma yürütülmesi, hayatını kaybedenlerin naaşlarının ülkelerine gönderilmesi, tazminat ödenmesi ve ileride benzer trajedilerin yaşanmasının önüne geçilmesi için gerekli adımların atılmasının talep edildiği anlamına geliyordu.
Uluslararası alanda, bu olayın tansiyonu daha da artırması beklenmediği gibi, aksine son dönemde iyice yükselen tansiyonun düşürülmesi için bir fırsat sunması bekleniyor.
Ancak, İran'ın kendi içinde bu trajik kaza çok ama çok farklı şekilde yankı buluyor. Kazadan yalnızca birkaç gün önce, ülkenin dört bir yanında milyonlarca kişi Süleymani için düzenlenen törenlere katılarak, ülkede eşi benzeri pek görülmemiş bir birlik ve destek mesajı vermişti.
Bu, dışarıdan bir askeri tehdit geldiği zaman İranlıların siyasi görüşleri ya da ekonomik durumlarından bağımsız olarak tüm farklılıkları bir kenara koyup birlikte hareket edebileceğini ortaya koymuştu.
Ancak PS752 sefer sayılı yolcu uçağının füzeyle vurularak düşürülmesi ve hemen ardından yapılan ilk açıklamalarda bunun İranlı yetkililer tarafından inkar edilmesi, ülkedeki görüş ayrılıkları ve kutuplaşmanın daha da derinleşerek gün yüzüne çıkmasına neden olabilir.
İran'ın suçunu kabul etmesi, kendisine yöneltilebilecek eleştirilerin bazılarını giderebilecek olsa da, bugün ülkede uluslararası baskı artmamış olsaydı kanıtların saklanmaya devam edeceği ve sorumluluğun da üstlenilmeyeceğini düşünen çok sayıda kişi var.
Bu durum, İran hükümetinin yakıt fiyatlarında büyük bir artışa gitmesinin ardından Kasım ayında patlak veren protestolar nedeniyle ortaya çıkan kargaşa ve kutuplaşmanın daha da derinleşmesine yol açabilir.
Kasım ayında ülkenin birçok noktasında kalabalık protesto eylemleri düzenlenmişti. Hükümetin bastırmak için çok sert şekilde müdahale ettiği bu eylemlerde en az 300 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Her ne kadar sorumluluğu üstlenmek doğru yönde atılmış bir adım olsa da, İran halkı sorumluların hesap vermesini ve böyle bir trajedinin tekrar yaşanmasının önüne geçecek önlemlerin alınmasını talep ediyor.
İran halkının yakından takip ettiği bir diğer önemli gelişme de kazada hayatını kaybedenlerle ilgili ülkenin yöneticilerinin takınacağı tavır. Burada, Süleymani'nin ölümünde olduğu gibi cenazeler için yas ilan edilip edilmeyeceği büyük önem taşıyor.
İran'da halihazırda ekonomik sıkıntılar ve özgürlükler üzerinde giderek artan kısıtlamalar nedeniyle duyulan rahatsızlıklar mevcut.
Önümüzdeki ay içerisinde genel seçimler yapılacak ve bu dönemde protestolar daha da yoğunlaşabilir. Dahası, Batı ile ilişkilerde yükselen tansiyon hafif gerilemiş olsa da durum tamamen sakinleşmiş değil.
Hükümetin ve yönetim kadrolarının uçak kazasıyla ilgili bundan sonra takınacağı tavır İran için önemli bir eşik olabilir. Bu konuyla ilgili alınacak kararların İran siyaseti ve toplumu üzerindeki etkileri aylar, hatta yıllar boyunca hissedilebilir."
Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesiyle Irak'taki Amerikan üslerine misilleme yapan İran, aynı gecenin sabahında PS752 sefer sayılı Ukrayna Havayolları uçağını vurmuştu. Uçaktaki 176 yolcu ve mürettebattan kurtulan olmamıştı.
Uçaktaki yolculardan 82'si İran, 63'ü Kanada, 11'i Ukrayna, 10'u İsveç, dördü Afganistan, üçü İngiltere, üçü de Almanya vatandaşıydı.