20.02.2021 - 06:30 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr AA
ABD Başkanı Joe Biden'ın Rusya ve Çin ile ilgili çok sert ve kesin mesajlar gönderileceği öğrenildi. Son dönemde özellikle Çin ile burun buruna gelen ABD'nin Trump'ın Çin politikasından vazgeçmeyeceği anlaşılıyor.
ABD Başkanı Joe Biden, Cuma günü dünya sahnesine çıkışını, 'Önce Amerika' döneminin bittiğini duyurduğu, Rusya'nın demokrasiye yönelik saldırıları konusunda uyarılarda bulunduğu ve Çin ile ilgili bir dizi endişeye değineceği bir konuşma ile gerçekleştirdi.
Biden, sanal bir G7 zirvesinde dünyanın en zengin ülkelerinin liderlerine hitap etti ve ardından yıllık Münih Güvenlik Konferansı'nda açıklamalar yaptı. Her iki etkinlik de koronavirüs salgını nedeniyle sanal ortamda gerçekleştirildi.
Başkan Biden ikili konuşmasında, Donald Trump'ın dört yıllık içe kapanmaya yönelik "Önce Amerika" stratejisinin ardından Amerika Birleşik Devletleri'nin dünya sahnesine yeniden gireceğini açıklayarak "Amerika geri döndü, transatlantik ittifakı geri döndü. Artık geriye değil, birlikte önümüze bakacağız" dedi.
NATO Anlaşması'nın 5. maddesine atıf yapan Biden, ittifak üyesi bir ülkeye yapılan saldırının tüm ittifaka yapılmış sayılacağını ve bu tür bir duruma karşı hep birlikte harekete edeceklerini söyledi.
Biden, Moskova'nın transatlantik ittifakına Çin'den daha yakın bir "tehdit" oluşturduğu mesajını verdi. ABD Başkanı, "Putin Avrupa'yı, Avrupa projesini ve NATO ittifakını zayıflatmak istiyor. Transatlantik birliğine ve kararlılığımıza zarar vermek istiyor çünkü Kremlin için tek tek ülkeleri sindirmek daha kolay." şeklinde konuştu.
Rusya'nın Amerikan seçimlerine siber saldırılar yoluyla müdahale etmeye çalıştığını ve dünyaya "bakın ABD'nin sistemi yozlaşmış" mesajı vermeye çalıştığını savunan Biden, buna izin vermeyeceklerini ve esas "Rusya'nın demokratik kurumları tehdit ettiği" görüşünü ortaya koydu.
Bu arada, Biden'ın sürdürdüğü bir Trump politikası da var: Çin'e olan güvensizlik. ABD Başkanı Biden, Çin'le uzun soluklu bir mücadele içinde olduklarına işaret etti ve gelecek dönemde özellikle ekonomi ve güvenlik alanlarında Çin'e karşı ABD-AB ittifakının önemine dikkati çekti.
"Çin'le uzun vadeli stratejik bir rekabete beraber hazırlanmalıyız. ABD, Avrupa ve Asya'nın, Pasifik'teki ortak çıkar ve değerlerimizi güvence altına alma noktasındaki çabası, en önemli işlerimizden biri olacaktır. Çin'le rekabet çetin geçecek." diye konuşan Biden, ABD'nin bu rekabete hazır olduğunu dile getirdi.
Biden, Pekin'in insan hakları ve demokrasi alanındaki ihlalleri ile uluslararası ekonomide "haksız rekabet" yaratan adımlarını yakından takip ettiklerini ve bu konuları gündeme getirmeye devam edeceklerini vurguladı.
NATO ve Avrupa Birliği (AB), ABD'nin yeni yönetimiyle özellikle Rusya ve Çin'in yükselişi gibi uluslararası konularda transatlantik ilişkilerini kuvvetlendirme ve son birkaç yılda zayıflayan Avrupa-Kuzey Amerika bağını yeniden daha güçlü şekilde tesis etme çağrısında bulundu.
Stoltenberg, Avrupa ile Kuzey Amerika'nın önünde büyük sınamalar bulunduğunu belirterek, bunları Çin'in yükselişi, gelişmiş siber saldırılar, yıkıcı teknolojiler, iklim değişikliği, Rusya'nın istikrarsızlaştırıcı davranışları ve terör tehdidi olarak sıraladı.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel ise son 75 yıldır ABD ile Avrupa arasındaki ilişkinin kural temelli uluslararası düzenin omurgasını oluşturduğunu belirterek şunları söyledi: “Aynı fikirde olduğumuzda demokrasiyi savunmak için daha fazla etkimiz olacaktır. Rusya, Çin veya İran gibi otokratik rejimlerin saldırılarına karşı kural temelli uluslararası düzeni birlikte daha güçlü savunabiliriz. Tekrar hoş geldin Amerika."
AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, ABD’yi AB ile birlikte dijital ekonomi konusunda kurallar kitabı hazırlamaya çağırdı. Çin’in salgına rağmen 2020 yılında ciddi oranda büyüdüğünü, Rusya’nın ülke içinde ve dışında kuralları ihlal etmeyi sürdürdüğünü anımsatan Von der Leyen, AB ve ABD’nin müttefik ve güvenilir ortaklar olarak iş birliğini güçlendirmesi gerektiğini vurguladı.
İngiliz medyası, Çin ve ABD arasında her zamankinden daha çok bir savaşın patlak verebileceğini yazdı. Devlerin kapışma alanı ise, Pekin yönetiminin bağımsızlığını tanımadığı Tayvan.
Daha önce Tayvan'ı işgal edebileceğini Devlet Başkanı Şi Jinping'den ordudaki generallere kadar birçok farklı isimle ilan eden Çin, ABD'deki başkan değişikliğinin ardından baskısını daha da artırdı.
Çin birçok savaş uçağını Tayvan hava sahasına gönderdi, bu sırada USS Theodore Roosevelt uçak gemisi tartışmalı Güney Çin Denizi sularına girmişti. Taipei yönetimi en az 15 uçağın hava sahasını ihlal ettiğini açıkladı. Çin jetlerine karşı Tayvan savaş uçakları da havalandı.
20 Ocak'ta Beyaz Saray'a yerleşen Joe Biden yönetimi ise Pekin yönetiminin havadaki gövde gösterisine bugüne kadar görülmemiş bir yanıt verdi, ABD'nin en büyük nükleer denizaltısı USS Ohio'yu Pasifik'te devriyeye çıkardı.
Bunun üzerine Çin'den bir karşı hamle daha geldi, silahlı iki sahil güvenlik aracı Japon kara sularına giriş yaptı. Çin devriyeleri Tayvan'a hayli yakın konumda bulunan ve Japonya kontrolündeki Senkaku Adaları'na kadar yaklaştı.
Tüm yaşananları değerlendiren ABD'nin en etkili dış politika uzmanları, bölgede bir çatışma ihtimalinin son 13 yılda ilk kez en üst düzeye çıktığı uyarısını yaptı. ABD Dış İlişkiler Konseyi-Council on Foreign Relations (CFR) düşünce kuruluşunun uzmanlarına göre, Tayvan halihazırda yeryüzünde bir savaş çıkma ihtimali bulunan en tehlikeli bölge.
ABD dış politika çevrelerinin en etkili düşünce kuruluşu olarak bilinen CFR uzmanları ayrıca muhtemel bir savaşa ABD ve Çin'in yanı sıra bölgedeke diğer büyük güçlerin de karışabileceği tahminini yaptı.
CFR'nin yayınladığı rapora göre, nükleer süpergüçler arasındaki en ufak bir çarpışma her iki ülke ve diğer yerleri yok edebilir. Donald Trump iktidarının son günlerinde ortaya çıkan bir belge, ABD'nin Tayvan'a yönelik herhangi bir saldırıda doğrudan Çin'le boy ölçüşeceğini ortaya koymuştu.
Dünyanın en büyük deniz kuvvetlerine sahip Çin ile ABD arasındaki donanma karşılaştırması ise şöyle: Savaş gemileri ve fırkateynlerde Çin'in açık ara üstünlüğüne rağmen, ABD 20 uçak gemisiyle bu alanda dünyada rakipsiz. Denizaltılarda ise iki ülke yakın rakamlara sahip: Çin ordusunun 77 denizaltısı var, bu sayı ABD'de 66.