19.08.2015 - 11:31 | Son Güncellenme:
Farah Zeynep AbdullahGenç oyuncu Farah Zeynap Abdullah, Ebru Çapa’ya verdiği röportajda aşkın ailesinde nasıl dolu dizgin yaşandığından neden yalan söyleyemediğine birçok ilginç açıklama yaptı.
Farah Zeynep Abdullah’ın ailesi, dillere destan aşklarıyla ünlü... Rahmetli dedesiyle anneannesinin büyük aşkı, aynı dispanserde çalışıp uzaktan uzağa bakışırken, bir tatil günü dedesinin denizde boğulma tehlikesi atlatan anneannesini kurtarmasıyla başlamış.Annesiyle babasının 30 yılı devirmiş evliliklerinin başlama hikayesi daha da ilginç. Annesi Gülay Hanım, 17 yaşındayken bir gün babasının arabasını çalmış gezerken trafik kazası yapmış. Çarptığı otomobilin sahibi, şirketlerinde çalışıp borcunu ödemesini teklif etmiş.
Dünyaya gözünü Erbil’de açmış, çocukken savaştan kaçıp Türkiye’ye gelmiş, Arapça’yı unutmuş olduğundan askerlik için kısa süreliğine dönmek durumunda kaldığı memleketinde “dilsiz asker” olarak nam salmış babası Osman Abdullah da o şirkette çalışıyormuş.Bu tesadüfler zincirinin ürünü: 1989 doğumlu Farah Zeynep Abdullah. Ünlü oyuncu, bugün Gayrettepe’de, anneannesiyle yaşıyor. Ailesi ise babasının işi nedeniyle Londra’da. Abdullah, anne ve babasının aşkını anlatmakla bitiremiyor: “Gerçekten çok aşıklar. Babam annemi hâlâ doğal avokadoyla masaj yaparak uyandırıyor mesela. 30 sene olacak bu yıl, çok acayip bir şey.”Facebook’ta keşfedildi University of Kent’e başlarken de çift anadal seçiyor Farah Zeynep Abdullah: Fransız Edebiyatı ve Tiyatro... İkinci senesinde, Paskalya tatili için geldiği Türkiye’de, Kanal D Dramalar Koordinatörü Lale Eren’le tanışmasıyla hayatının akışı değişiyor.
Lale Eren ve yönetmen Zeynep Günay Tan, “Öyle Bir Geçer Zaman ki”deki Aylin karakteri için hem masum hem de seksi görünen bir oyuncu ararken, hayat yollarını kesiştiriyor: “Facebook’tan fotoğrafımı görür görmez ‘budur’ demiş Zeynep abla. Ertesi gün bir kamera çekimi aldılar.Aynı hafta içinde de ‘gelebilir misin’ diye sordular. Dondurdum okulu. Setteki ilk günüm çok zordu ama. Eve gidip ağlıyordum; ne yaptım, bu nasıl geçecek diye. Çok zor bir dönemdi. Dil zorluğu vardı, aksanım çok kayıktı.” İki senelik yoğun dizi temposunun ve “Kelebeğin Rüyası”nın çekimlerinin ardından bir süre İngiltere’ye giderek ara veriyor Farah Zeynep Abdullah...
HANDE YENERHande Yener, hayali olan şarkıcılığı gerçekleştiremeyince bir mağazada tezgahtarlığa başladı.
Yener'in hayatı, çalıştığı mağazaya Hülya Avşar'ın gelmesiyle değişti. Avşar onu keşfettikten sonra Sezen Aksu'yla çalışmaya başladı.
SİBEL KEKİLLİFatih Akın'ın yönettiği Duvara Karşı Berlin'de büyük ödül Altın Ayı'yı kazanınca Sibel Kekilli adını da bütün dünya duydu.
Geçmişte porno sektöründe çalıştığı da filmin ödül almasından sonra ortaya çıkan Kekilli'yi Fatih Akın ilk olarak sokakta yürürken fark etti. Onun ısrarıyla Kekilli seçmelere katıldı. Yüzlerce oyuncu adayı arasından seçildi ve kaderi değişti.
Hazar Ergüçlü“Medcezir”de ve “Benim Dünyam” filminde rol alan Hazar Ergüçlü bu serüvene atılmaya karar vermesinde tiyatronun büyük payı olduğunu söylüyor. “Benim kariyer planlarımda oyunculuk hiç hesapta yoktu, bir tavsiye üzerine tiyatroya gittim,
‘Tamam burada olmalıyım’ dedim. Hukuk okuyacaktım, tiyatrodan sonra kararımı değiştirip Haliç Üniversitesi’nde oyunculuk eğitimi almaya başladım. Hayatım boyunca maddi kazanç sağladığım yer bu alan olacak ama çok daha önemlisi şu ki kendimi bulduğum iş bu.”
Bu yılın iddialı yapımlarından biri olan “Medcezir” dizisinde Hazar Ergüçlü, Serenay Sarıkaya’nın canlandırdığı Mira karakterinin en yakın arkadaşı Eylül’ü oynuyor.Dizideki rolünü, “Çok severek çalıştığım bir iş “Medcezir”, her şeyden önce Eylül karakterini çok seviyorum: Bıcır bıcır, sevgi arsızı, acılarını büyük hareketlerle bastıran bir kız. İleride Mert karakteriyle bir aşk olacak aralarında ve onunla beraber büyüyecekler” sözleriyle anlatıyor.
HÜLYA KOÇYİĞİTKoçyiğit aslında annesinin desteği sayesinde küçük yaşta bale eğitimi almaya başlamıştı. İlkokul eğitimini İstanbul ve daha sonra taşındıkları Ankara'da tamamlayan Koçyiğit, Muhsin Ertuğrul'un tavsiyesi üzerine Ankara Devlet Konservatuarı'nda tiyatro eğitimi almaya başladı.
İki kızkardeşi de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda oyuncu olan Koçyiğit, ablası Nilüfer'in rol aldığı Bir Yetim'in Hasreti filminin setinde Muhterem Nur'un da aralarında olduğu dönemin ünlü oyuncularıyla tanışma fırsatı buldu.
Daha sonra Metin Erksan'ın Çocuk Hırsızları filminde oynaması için ablasını seçmesi sayesinde ünlü yönetmenle tanışma fırsatı bulan Koçyiğit için bu tanışıklık hayatının dönüm noktası olacaktı. Koçyiğit, Metin Erksan'ın yönetmenliğini yaptığı 1963 tarihli Susuz Yaz filmiyle ilk kez izleyici karşısına çıktı. Film; Berlin'de büyük ödül Altın Ayı'yı kazandı. Böylece Koçyiğit mesleğin daha ilk basamağında çok iyi bir çıkış yapmış oldu.
Ahmet Dursun (Boom'cu Onur)İşler Güçler dizisi ekranda üç tane yeni star yarattı Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Sadi Celil Cengiz... Dizinin ana karakterlerini canlandıran bu üçlünün böylesine büyük ilgi görmesi normal. Ama dizi bir de 'beklenmedik bir kahraman' yarattı: Boom'cu Onur!...
Seyirci söylediklerinin tek kelimesi anlaşılmayan... Bu yüzden de sahnelerinde alt yazı kullanılan bu karakteri öyle sevdi ki Boom'cu Onur kelimenin tam anlamıyla bir ekran fenomeni oldu. Peki kim bu Boom'cu Onur biliyor musunuz...Dizideki ismiyle Boom'cu Onur, gerçek ismiyle Ahmet Dursun. 1993 doğumlu olan Dursun, ortaokuldan sonra öğrenimine devam etmemiş. Suskunlar, Geniş Aile gibi dizilerde küçük roller üstlendikten sonra karşısına İşler Güçler dizisindeki Boom'cu Onur karakteri çıkmış...
Ama Dursun'un ya da herkesin tanıdığı adıyla Boom'cu Onur'un kamera karşısınaki öyküsü daha eskilere dayanıyor. Dursun annesiyle birlikte kadın programlarına seyirci olarak katılmaya başlamış... Kendi deyimiyle 'şakşakçılık' yapıyormuş Dursun annesiyle birlikte. O sırada stüdyoda birinin dikkatini çekmiş...
Kendisine yapılan "Tipin müsait git bir ajansa" tavsiyesine uymuş Dursun. Yine kendi deyimiyle ajans "yanlışlıkla fotoğrafını" İşler Güçler'in yapımcı firmasına gönderince de ekran yolu açılmış... Boom'cu Onur ekranda olduğu kadar sosyal medyada da çok ünlü.Kimi onu 'dizinin en bomba karakteri' olarak tanımlıyor. Kimi rolünün daha da artırılmasını istiyor. Bazıları onun tam bir 'halk adamı' olduğu görüşünde.
HANDE SORALHande Soral, Komedi Dükkanı dizisini izlemeye gitti, hayatı değişti. Soral, Tolga Çevik ile konuk oyuncu olarak sahneye çıktı.
Sahnede 5 dakika kalması gerekirken tam 45 dakika kaldı. Çıkarken de Komedi Dükkanı'nın yapımcısı Fırat Bey; Soral'ı yanına çağırıp oyunculuk yapmak isteyip istemediğini sordu.
Böylece Soral'ın ekran serüveni de başlamış oldu.
TÜRKAN ŞORAYTürk sinemasının Sultan'ının babası devlet demir yollarında memur olan Halit Şoray annesi de ev hanımı Meliha Şoray'dı. Ekonomik açıdan sıkıntılı bir ailede büyüyen Şoray'ın babası bir süreliğine işini bırakıp polis memuru oldu. Annesi de bir lastik fabrikasında çalışmaya başladı.
Kız kardeşi Nazan Şoray dünyaya geldikten sonra ünlü yıldızın annesi ve babası arasındaki geçimsizlik de iyice arttı. Sonunda çift boşanma kararı aldı. Boşanmanın ardından Şoray, annesi ve kız kardeşiyle birlikte Karagümrük'e taşındı. Şoray'ın kaderini değiştiren olay ise yeni taşındıkları bu semtte ev sahiplerinin kızı Emel Yıldız'la tanışması olur.
Yıldız sayesinde Yeşilçam'a adım atan Şoray yapımcı TÜrker İnanoğlu'nun dikkatini çekince şöhret basamaklarını da hızla tırmanmaya başlar. Annesi başlarda kızının oyuncu olmasını istemese de sonunda maddi zorluklar nedeniyle kabul etti. Şoray; Köyde Bir Kız Sevdim filmi ile sinemaya başladı. O gün bugündür de sinemadan hiç kopmadı.
Arzum OnanModellikten oyunculuğa geçen Arzum Onan keşfedilme hikayesini anlattı. Ünlü oyuncu gazeteci Bilal Özcan'ın sunduğu "Laf Aramızda" programında; şöhrete giden yoldaki ilginç bir anısını anlattı.
Onan, şunları söyledi: "Semt pazarında alışveriş yaparken beni Sait Sökmen görüp beğeniyor. Ondan sonra, defileye çıktım. 5 ay sonra katıldığım güzellik yarışmasında da Türkiye Güzeli seçildim."
Şoray Uzun"Adana'dan çıkmak zinhar benim fikrim değildi. Babam tır şöförüydü. İstanbul'daydı garaj. Sonra bir gün Annem mahalledekilerin gazıyla babamı basmaya gelmiş..."Allahtan babam o sırada şanzımanın altında uğraşıyormuş. Çıkmış yağ, kir, pas içinde. İstanbul'dan geldi annem, çok mutlu. Ardından biz buraya geldik, ben pilot olacaktım. Çünkü 74 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'nda İncirlik Üssü'ne 18 km mesafedeydik. Çocukluğum benim jetleri seyretmekle geçti" Ben üniversite tercih sıralamasını öylesine yaptım, nasılsa Harp Okulu'na gireceğim diye.
"İletişim Fakültesi'ne girdim, bir sene takılırım kendi yolumu çizerim dedim. Kader beni gazeteci yaptı. Babam madem gazetesi olacaksın, iyisini oldu dedi, bende Uğur Mumcu'ya öykündüm. Hiçbir panelini kaçırmadım, araştırmacı- gazeteci olacağım diye.." "Olamadım, çünkü gazetecilik şefe çay götürmekle başlar. Fakat Adanalı bir üniversite öğrencisiyseniz şefe çay götürmezsiniz, bu sizi bozar. Ondan daha iyi olduğunuzdan değil bir şekilde kendinizi bir şekilde bir şey zannedersiniz.""Sonra Argos Kültür Sanat Dergisi'nde editör yardımcısı oldum. Editörümüz Selim İleri. Bana Bülent Oran Beyle röportaj yap dedi. Oran, binin üzerinde sinema senaryosu yazmıştır, dünya rekorudur bu.Röportajı yaptım, deşifre ettim, yazdım. Sonra Bülent beye de gösterdim. Aldı hemen yırttı, yıkıldım" "Bana "Yarın gel al çocuğum röportajı" dedi. Gittim kendi kendine röportaj yapmış, satırı bana ait değil"
Selim bey bu hayatımda gördüğüm en güzel en akıcı röportaj dedi. Dönemin önemlli bir birimi beni 'Gelecek vaad eden en önemli gazetecisi' yazdı. Cumhuriyet Gazetesi'de bunu haber yaptı. Zaten o röportaj görevi bana da verilmemişti bir bayan arkadaşımıza verilmişti. Ben orada da bir işler çevirdim."Sonra Bilge Olgaç'la tanıştım. Bilge abla bana 'Sen oyunculuk yapmalısın. Başka hiç bir işte mutlu olamazsın" dediğini hatırlıyorum. O zaman İncirli'de inmem gerekiyordu, Sefaköy'e kadar gittim onunla. Çok etkilenmiştim sohbetinden"