21.07.2017 - 11:41 | Son Güncellenme:
Genç Amerikalı bir maceraperest olan Richard'ın (Leonardo DiCaprio) seyahat için gittiği Tayland'ın başkenti Bangkok'da kaldığı otelde, yan odada kalan birisinden aldığı haritayı kullanarak; otelde tanıştığı Étienne (Guillaume Canet) ve Françoise (Virginie Ledoyen) adlı Fransız turistlerle gittiği bakir bir tropik adada yaşadıklarını konu alır.
Vaktiniz tükenmekte olduğunda kendinizi belkide bir yol hikayesi içinde bulurdunuz.Siz yenilikler ve güzellikler görmek istiyorken karşılaşacağınız manzaralar gerçeklerle yüzleşmenize neden olur bazende.Bir yolun yada yolcunun hikayesi.
Avustralya'nın ıssız çölllerinden birinde mahzur kalan genç bir kız ve onun küçük erkek kardeşinin hayatta kalma mücadeleleri sırasında karşılarına çıkan, gelenekleri gereği kabilesinden bir süreliğine uzaklaştırılarak tabiatın koynuna "yabana gönderilmiş" (walkabout) bir Aborjin gencinden yardım görmeleri anlatılmaktadır. Filmin özgün adı da bu Aborjin geleneğinden kaynaklanmaktadır. Bu geleneğe göre ergenlik dönemine ulaşan bir Aborjin, vahşi tabiatla bütünleşebilmesi ve gerekirse dostları olarak kabul ettikleri hayvanları bile öldürerek hayatta kalmayı öğrenebilmesi için ıssızlığın içine aylar sürecek bir yolculuğa gönderilir. Bu geleneksel ritüel'e "yabana gönderme" veya "walkabout" (gezinti,dolaşma) adı verilmektedir. "Sonsuz Çöl" Aborjin genci oynayan David Gulpilil'in ilk filmidir. Daha sonra profesyonel olan oyuncu Crocodile Dundee dahil olmak üzere birçok Avustralya filminin aranılan oyuncusu olmuştur.
Heinrich Harrer’in kendi yaşamını anlattığı kitaptan yola çıkılarak hazırlanmış “Tibet’te Yedi Yıl”, insan kişiliğinin geçirebileceği değişimin güzel bir örneğini sunuyor izleyiciye. 1939 sonbaharında, ünlü Avusturyalı dağcı Heinrich Harrer ve arkadaşı Peter Aufschnaiter, Himalayalar’ın en yüksek tepelerinden birisi olan Nanga Parbat’a tırmanmak üzere yola koyulurlar. Ancak, elverişsiz hava şartları ve çığ tehlikesi onları engeller. Dağcılar kamp yerlerine dönerken, İngiliz askerleri tarafından yakalanıp bir esir kampına götürülürler. Başarısızlıkla sonuçlanan birçok kaçma girişiminin ardından, Harrer ve Peter en sonunda Hindistan’ın dağlarından geçip Tibet’e kaçmayı başarır. Zorluklarla göğüs göğüse mücadele ettikten sonra bu iki adam kutsal şehir Lhasa’ya varır. Lhasa halkı ilk önce Harrer ve arkadaşını yabancı oldukları için yadırgasa da kısa sürede onları aralarına kabul eder. Bu arada, Harrer, 11 yaşındaki dini lider Dalai Lama’nın dikkatini çeker. Aralarında bir dostluk başlar ve Harrer, Dalai Lama’ya İngilizce ve coğrafya öğretip Batı’yı anlatır. Harrer, Tibet’te yedi yıl sürecek macerası sırasında büyük bir politik çalkalanmanın yanında genç Dalai Lama’nın arkadaşlığına ve ruhsal aydınlığına da şahit olur.
Cheryl Strayed çok sevdiği annesinin ölümüyle sarsılmış, uyuşturucu batağına saplanmış ve evliliğin sona ermesiyle kendini adeta kendi kendini yok etmeye adamış bir kadındır. Cheryl annesi Bobbi'nin hatıraları başta olmak üzere geçmişin kabuslarıyla boğuşurken bir anda radikal bir karar alır. Çantasını alıp yollara düşecek ve Amerika'nın en uzun, zorlu ve tehlikeli bölgelerinden biri olan Pasifik Crest Yolu'nda tek başına yürüyecektir. Bu tehlikeli ancak tazeleyici macera süresince yorgunluk, umutsuzluk ve karamsarlığın yanısıra ona yaşadığını hissettirecek güzel duygularla uzun bir aradan sonra tekrar karşılaşacaktır. Başrolde Reese Witherspoon'u izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğundaysa, geçtiğimiz yıl Dallas Buyers Club ile sinemaseverlerin radarına yakalanan Jean-Marc Vallee oturuyor.
20. yüzyılın başlarında, bir Rus askeri haritacı ekibi, Rus Uzak Doğu'sunda Mançurya ormanlarında araştırma yaparken, atalarının yaşamından pek farklı olmayan bir hayat süren yaşlı bir avcıyla tanışır. Dersu Uzala adındaki bu bilge adamdan çok şey öğrenir.
Chuck Noland, filmde hem kişisel hayatını hem de iş hayatını saatin tik-taklarına göre yaşayan bir FedEx sistem mühendisini canlandırıyor. Hırslı kişiliği yüzünden her şeyini kariyerine adamış olan Noland günlerini, maksimum kontrol sayesinde maksimum başarıyı getirecek şekilde önceden planlayarak yaşamaktadır.İşinde her şeyi halledebilen Chuck özel hayatında aynı derecede başarılı değildir çünkü işiyle ilgili sorumlulukları, uzun zamandır birlikte olduğu sevgilisi Kelly'ye çok az zaman ayırmasına neden olmaktadır. Filmde Kelly'yi yine bir Oskar sahibi aktrist Helen Hunt canlandırıyor.Fakat Chuck'ın bu manik varlığı, uzak bir adada yalnız kaldıktan - hayal edilebilecek en ıssız yere savrulduktan - sonra sona erecektir. Yaşam mücadelesi vermeye başladığı andan itibaren, günlük hayatın rahatlığından uzakta, ve hiç kimseyle konuşamayan Chuck hem fiziksel hem ruhsal açıdan bir değişime de başlamış olacaktır. Ve günlük hayatın boş işleri ve baskılarını çok uzaklarda bırakan Chuck'ın 'başarı' ya ve kendisine bakışı düşünebileceğinden çok daha fazla değişecektir.
Kanada'da yaşayan ve eski püskü bir uçakla mal taşımacılığı yapan birisinin yolu eskimo bölgesine düşer. Orada hasta bir kızı hastaneye götürmesi karşılığında yerlilerden bir şeyler alır. Ancak uçak yarı yolda düşer ve Eskimo kız bir yandan yaşamda kalma mücadelesi verirken bir yandan da doğayı da tanıdığı için her iksini de hayatta tutmaya çalışır
Sibirya, sonbaharın sonuna doğru. Tayga'nın ıssız köyünde yaşlı bir adam olan İvan ile onun 7 yaşındaki erkek torunu Leshia yaşamaktadır. Bir yabani köpek sürüsü civardaki herşeyi yiyip bitirmektedir. Bu köpeklerden biri Leshia'nın en iyi dostudur. Bazen onlara yiyecek getiren Yuri Amca köyün dönüş yolunda köpekler tarafından saldırıya uğrar ve can verir. Ivan ve Leshia erzaksız kalır. Birgün Leshia, Ivan'ın köpeğine ateş ettiğine şahit olur . Yaşlı adam onu kör bir kuyuda bulur ama onu çıkarmak için başarısız olur. Yaşlı adam amansızca yardım arar. Leshia beklediği ve birgün geleceğine inandığı babası gibi dedesininde geleceğine inanmaktadır.Yaşlı bir adam ve torunu, onlarla ilgilenen akrabası ve onu aldatan eşi, iki serseri haydut, iki asker ve hayat kadının birbirlerine değen dramatik yaşam hikayesi.
Choi, çalıştığı şirketin yeniden yapılanmaya gitmesi sonucu işten çıkartılmıştır. Kardeşinin fabrikasında çalışan işçilerden biri olan Dorgy ölünce ailesine ondan kalanları vermek üzere Nepal’in bir köyüne doğru yola çıkar. Fakat oraya vardığında Dorgy’nin ailesine onun öldüğünü söyleyemez. Misafir olduğu süre boyunca dağ köyünde sudan çıkmış balık gibidir. Amacı belli olan yolculuğu, bu huzur dolu köyde hissettikleriyle kendi iç yolculuğuna dönüşecektir.
Peter ve Annie dağcılık konusunda uzman iki kardeştir. Babalarını dağcılık yaparken kaybetmelerinden sonra Annie babasına daha yakın olacağını düşündüğü için dağcılığa devam ederken, Peter fotoğrafcılığa başlamıştır. Yıllar sonra iki kardeş K2 dağının ana kampında karşılaşırlar. Annie dağa tırmanmak isteyen ünlü zenginlerden John Vaughn'un ekibindedir. Ekip tırmanışa geçtikten kısa bir süre sonra hava bozmaya başlar. Fakat Vaugh geri dönme çağrılarına uymaz ve teklif ettiği para ile dağcıları ikna eder. Ancak beklenen olur ve dağcılar dağda mahsur kalır uzun süredir tırmanış yapmayan Peter ekibini toplar ve başta kardeşi olmak üzere herkesi kurtarmak zorunda kalır. Ama bu olay o kadar da kolay bir iş olmayacaktır.
1980'li yılların ortasında iki genç dağcı Simon ve Joe Peru'da çıkılması neredeyse imkansız gözüyle bakılan Siula Grande noktasına doğru tırmanışa geçerler. Günler süren macera sonrası zirveye ulaşmayı da başarırılar. Fakat Joe dönüşe geçtiklerinde düşerek bacağını kırar. Simon dostunu yarı yolda bırakmadan onu 300metrelik bir ipe bağlayarak dönüş yoluna beraber devam eder. Fakat Joe bir noktada öyle bir düşer ve takılır ki Simon'ın ipi kesmekten başka çaresi yoktur. Simon arkadaşının ölümünü kabullenerek dönüşe devam eder fakat Joe bir yarıya düşerek hayatta kalmayı başarır ve tek başına dağdan inmeyi başarır. Yönetmenliğini Kevin Macdonald'ın üstlendiği film Joe Simpson'ın kitabından ve gerçek yaşanmış bir öyküden uyarlanmış. Başrollerde ise Simon Yates ve Joe Simpson yer alıyor...
John Curran’ın yeni filmi Tracks, Avustralyalı yazar Robyn Davidson’ın kendi anılarını kaleme aldığı aynı adlı kitabından bir uyarlama. Mia Wasikowska’nın Davidson’ı canlandırdığı film, yazarın köpeği ve dört deveyle 1977 yılında Avustralya çöllerinde yaptığı yolculuğu konu alıyor. Adam Driver ise, Davidson’ın yolculuğunu kaydeden National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan rolünde. Film büyüleyici görüntüler eşliğinde nefes kesici bir yolculuğu anlatırken; genç bir kadının meydan okuyuşuyla feminizmden, hikâyenin geçtiği coğrafya nedeniyle sömürgeciliğe kadar pek çok temaya da değiniyor. Yönetmen John Curran, New York’tan Avustralya’ya yerleştiği dönemde, 80’li yıllarda keşfetmiş Robyn Davidson’ın kitabını. Genç kadının bir anlamda kendisini de keşfetmek için yaptığı bu yolculuğu, kendi yolculuğuna çok yakın bulan Curran, yıllar sonra bu uyarlamayı yapmaktan büyük heyecan duymuş
Into the Wild, bir metropolden vahşi hayata, kirlilikten saflığa ve temizliğe dönüş hikayesidir. Önemli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher aynı zaman başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç adam tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi evinde bırakarak bambaşka bir hayata doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu yolculuk esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek bazı kişilerle tanışarak, hayatın anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir. Ünlü oyuncu Sean Penn'in yönetmenliğini üstlendiği, iki dalda OScar'a aday gösterilen filmin başrollerinde Emile Hirsch ve Vince Vaughn bulunuyor.