The OthersBatı sol'a, Türkiye sağ'a

Batı sol'a, Türkiye sağ'a

20.04.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Batı sol'a, Türkiye sağ'a

Batı sola, Türkiye sağa


Seçmenlerin kitle halinde tercih değiştirdiği "tarihi" bir seçim yaşadık

Şahin ALPAY


Tarihi bir seçim yaşadık. Şu anlamda: Demokrasi tarihimizde büyük çapta oy kaymalarının yaşandığı, siyasi yelpazede yeni bir şekillenmenin meydana geldiği seçimlerden biri bu. Kaymanın yönü, sağ'a. Merkez sağ partilerin 1990'larda başlayan çöküşü sürüyor. DYP + ANAP'ın toplam oy oranı geçen seçimde yüzde 39'dan 26'ya indi.
1995 seçimlerinde Refah Partisi'nin temsil ettiği İslamcı sağ'ın yükselişine tanık olmuştuk. Bu defa yükselen, MHP'nin temsil ettiği milliyetçi sağ. Yükselen öteki partinin "milliyetçi sol" DSP olduğu hesaba katılırsa, 1999 seçimlerinin açık galibi Türk milliyetçiliği.
DSP ve CHP'nin toplam oylarında yaklaşık yüzde 5 artış olduğuna bakarak, CHP'nin barajın altında kalmasına rağmen merkez sol'da yükseliş olduğundan söz etmek, yanıltıcı. DSP artık merkez sağ'da değil ise merkez'de duran bir parti.
18 Nisan seçimlerinin yalnızca iki galibi var: Büyük galip, oy oranını geçen seçimde yüzde 8'den yüzde 19 dolayına, yani iki kattan fazla arttıran MHP. Bu, MHP yöneticilerinin kendilerinin de beklemediği, seçimin kuşkusuz büyük sürprizi. MHP'nin "patlaması" esas olarak iki etkenle açıklanabilir: 1) Kendine alternatif bir "ılımlı, merkez sağ parti" imajı verme çabası. 2) Azgınlaşan Kürt milliyetçiliğine tepki olarak yükselen Türk milliyetçiliği. İkinci etkenin daha büyük bir rol oynadığını söylemek mümkün.
MHP'nin DYP, ANAP ve FP'den oy aldığı görülüyor. Hangi oranda ve hangi gerekçelerle? Bütün partiler açısından sorulması gerekli bu sorular, hemen seçim sonrasında yapılacak araştırmalarla aydınlatılabilir.
Seçimlerin ikinci galibi, oy oranını geçen seçimde yüzde 15 dolayından bu seçimde yüzde 22 dolayına çıkaran DSP. Bu başarıyı açıklayan ilk etken, DSP lideri Bülent Ecevit'in, Türkiye'nin son yıllardaki sağ'a kayışını "iyi okuduğu" olmalı. İkinci etken ise "dürüstlük" faktörü: yolsuzluk iddialarına bulaşmış, siyasi kirlenmenin göbeğindeki ANAP ve DYP'den yaka silken merkez sağ seçmenin kısmen DSP'ye yönelmesi.
18 Nisan seçimlerinin mağluplar listesi uzun. Kendini belki en çok "avutma" imkanına sahip olan mağlup, Fazilet Partisi. Bu yenilgide 28 Şubat süreciyle kapatılan Refah Partisi'nin Milli Görüş Hareketi'ne indirdiği darbenin payı büyük olmalı. "Devletin tasvip etmediği parti" mirasının Fazilet Partisi'ne yaramadığı ortada. Bu bakımdan RP'ye göre yüzde 5 oy kaybeden FP, en çok İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarını korumakla teselli bulabilir.
FP'nin gerilemesi, bu partinin oylarının en az yarısının merkez sağ partilerin izlediği sosyal ve ekonomik politikaları tasvip etmeyen seçmenlerin tepkisinden kaynaklandığını; "protesto" oyunun bu kez DSP ve MHP'yi tercih etmiş olabileceğini düşündürüyor.
18 Nisan'ın ağır mağlupları, DYP ile ANAP. DYP'nin, Süleyman Demirel başkanlığında 1991'de yüzde 27'ye çıkan oyu, Tansu Çiller başkanlığında 1995'te yüzde 19'a, 1999'da yüzde 12'ye indi. Çiller, seçim öncesinde ANAP'ın gerisinde kalırsa istifa edeceğini söylemişti. Bu sözünü şimdi yerine getirmezse, ne zaman getirecek?
Aynı şey ANAP lideri Mesut Yılmaz için de geçerli. Yılmaz, Türkiye'nin güçlü merkez partisi ANAP'ı 1991'de yüzde 24, 1995'te yüzde 19, bu seçimde yüzde 13'e düşürdü. Şimdi istifa etmeyecek de ne zaman edecek?
CHP'nin bu defa, 1995'te adeta kıl payıyla aştığı barajın altında kalmasını da "Baykal faktörü" ile açıklamak mümkün görünüyor. Bu faktörün somut bir ölçüsü de var: CHP'nin kesinleşmeyen sonuçlara göre yerel seçimlerde ülke genelinde aldığı yüzde 15 dolayında oy ile genel seçimlerdeki yüzde 9 dolayındaki oyu arasındaki fark.
CHP'yi barajın altında bırakan oyların, Baykal ve çevresine duyduğu öfkeden DSP'ye oy veren ya da sandığa gitmeyenlere ait olduğu söylenebilir. Bu Baykal'ın kaçıncı seçim yenilgisi? Artık istifa etmeli. Türkiye'nin kurucu partisi CHP, yeni bir lider ve kadroyla toparlanabilir, gelecek seçimde pekala "dönüş" yapabilir. MHP örneği bile, bunun mümkün olduğunu gösteriyor.
Yargıtay başsavcısının "seçimlere sokulmaması" yönündeki başvurusu Anayasa Mahkemesi tarafından iki defa reddedilen HADEP'in, bütün baskı ve güçlüklere rağmen, oy oranını genelde muhafaza etmesi ve Güneydoğu'da başta Diyarbakır birçok belediye başkanlığını kazanması, dikkate değer. Ancak Türkiye'nin Kürt kökenli yurttaşlarını temsilden uzak olduğu bir kez daha görülüyor.
Seçimlerin "MHP patlaması"ndan sonraki en büyük sürprizi, Mehmet Ağar'ın Elazığ'da (yeterli oyun üç katını alarak), Ahmet Özal'ın da Malatya'da seçilmeyi başarması. Bildiğim kadarıyla Ağar ve Özal, demokrasi tarihimizde aşiret ya da cemaat oylarına dayanmadan parlamentoya girmeyi başaran ilk bağımsız adaylar. İlkinin bir "Susurluk kahramanı", ikincisinin ise "babasının oğlu" olarak bu başarıyı sağladıklarını söylemek herhalde yanlış olmaz.
Seçim sonuçlarının özlenen siyasi istikrar bakımından anlamı nedir? Eğer istikrarsızlık, hükümete giren parti sayısı ile orantılı ise, o takdirde 18 Nisan seçimlerinin istikrar getirdiği söylenemez. Hükümet mutlaka üç partili bir koalisyon olmak zorunda. En çok sayıda milletvekili çıkaracağı anlaşılan DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in elinde iki alternatif olduğu açıkça görülüyor. Birinci alternatif, DSP - ANAP blokuna MHP'yi katmak; "derin devlet" ile uyumlu, dolayısıyla istikrarlı bir koalisyon kurmak. İkinci alternatif DSP - ANAP blokuna DYP'yi katmak. Bu, herhalde Tansu Çiller'in (mümkün görünmeyen) istifasıyla kolaylaşabilecek bir seçenek.
Seçim sonrası ortaya çıkan genel siyasi manzara, yeni dönemde Türkiye'nin iç politikada demokratikleşmeyi rafa kaldıracağını, bunun sonucunda dış politikada Batı ile sorunlarının artacağını düşündürüyor. Gerek ABD'de gerekse Avrupa'da merkez sol dalga yayılırken, Türkiye'de tam tersine milliyetçi dalganın yükselmesi, Türkiye ile Batı ilişkileri büsbütün güçleştirebilir.
Koalisyona, DSP - ANAP bloku yanında DYP'nin mi yoksa MHP'nin mi gireceği sorusu, iç ve dış politikalar bakımından fark getireceği düşünülebilir; MHP'li bir koalisyonun, DYP'li bir koalisyona göre daha da tutucu bir çizgi izlemesi beklenebilir.
Tutucu hükümetlerin bazen reform yapmada daha büyük imkana sahip oldukları, muhafazakar seçmenleri reformlara ikna etmelerinin daha kolay olacağı söylenir. Reform yanlıları açısından bakılırsa, Türkiye koşullarında bu argüman aşırı iyimserlik olur. Daha gerçekçi görünen, demokratikleşme reformlarının bir "başka bahara" kaldığı.
18 Nisan seçimlerinin herkesi memnun eden tarafı herhalde, seçimlerin genelde sakin bir ortamda, beklenilenden çok daha az güçlükle ve en önemlisi yüzde 85 dolayındaki yüksek bir katılımla gerçekleşmiş olması.

Özbudun: MHP kapalı kutu

Bilkent Üniversitesi Siyaset Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ergun Özbudun, 18 Nisan seçim sonuçlarını yorumluyor.
Naki Özkan

* MHP'nin oy patlamasını nasıl yorumluyorsunuz?

PKK terörünün yarattığı milliyetçi tepki, en fazla MHP'ye yaramış görünüyor. Yeni bir parti değil ama seçmenin gözünde denenmemiş bir parti. Türk seçmeninde denenmemiş olanı denemek eğilimi var. Bu eğilim 1995 seçimlerinde RP lehine işlemişti. MHP genel başkanı dürüst bir imaj vermeye özen gösterdi.
Diğer bir faktör de, MHP'nin özellikle 1990'larda eski radikal kimliğinden uzaklaşarak merkeze yaklaşması. Genel Başkan Devlet Bahçeli, MHP'nin merkez partisi olduğunun defalarca yineledi. Merkez sağ seçmenin oyunun ANAP ve DYP'den MHP'ye doğru yöneldiği görülüyor.
Bu seçimlerin bir dersi varsa, o da seçmenin yolsuzluklardan bıkıp usandığı. Yolsuzluklara karıştığına inanılan iki parti DYP ve ANAP'ın düşük oy almasında bu imajın büyük rolü oldu.

* "Merkez" çöktü mü?

Merkezin çöktüğünü kabul etmiyorum. DSP de bir merkez partisi. Solda ama merkeze daha yakın. Çöken, DYP ve ANAP.

* DSP'yi merkez sola yerleştirmekte zorlanmıyor muyuz?
Ben de aynı gözlemi yapıyorum. DSP'yi daha çok bir merkez partisi olarak görüyorum. Ancak, merkezin biraz solunda.

* Peki MHP'yi merkezde görülebilir mi?
Bir partinin gerçek kimlyiği iktidarda sınanır. MHP'nin kimliği de iktidarında anlaşılacak. Bahçeli'nin demeçlerinden MHP'nin bir merkez sağ kimlik kazanma isteğinde olduğu izlenimi ediniliyor. Bunun doğrulanması lazım.

* FP'nin aldığı sonucu nasıl değerlendiriyonsunuz?

Bir önceki seçimlerde, ideolojik olmayan nedenlerle bir kısım seçmen, denenmemiş ve dürüst imajlı bir parti olduğu için RP'ye oy vermişti. FP, RP'nin 1995'de topladığı, isterseniz adına protesto oyu deyin, ister bir deneme arzusundan kaynaklanan oy deyin, bu oyu MHP lehine kaybetmiş görünüyor.

* CHP'nin başarısızlığı için ne diyorsunuz?

CHP, hırçın ve kavgacı bir imaj çizdi.

* "28 Şubat" süreci RP - FP çizgisinin küçülmesini hedefledi. "28 Şubat" mı kazandı?

En azından şu söylenebilir: Seçimler "28 Şubat" sürecinin tersine bir sonuç vermedi. Belki "28 Şubat" sürecinin ideali ANAP - DSP koalisyonuydu. Bunun gerçekleşmesi zor. Şimdi kapalı bir kutu olan MHP faktörü var.



KEŞFETYENİ
İki ünlü sevgiliden aşk dolu poz! Yeni saçları olay oldu
İki ünlü sevgiliden aşk dolu poz! Yeni saçları olay oldu

Cadde | 07.06.2025 - 08:44

Son dönemin en popüler oyuncularından Kubilay Aka, imaj değişikliğine gitti. Saçlarını pembeye boyayan Aka, sevgilisi Hafsanur Sancaktutan ile dudak dudağa bir fotoğrafını da sosyal medyada paylaştı.

Yazarlar