2000 derken, 2019 olacak

29 Aralık 2018

2000 yılını beklerken, 90’lı yıllardan itibaren yıl yıl, milenyuma biraz daha yaklaştık diye ne hayaller kurmuştuk.

1999’daki son yazımı hatırlıyorum.

Ne büyük beklentiler içerisindeydik.

Değişim olmadı mı?

Hem de çokkk!

Peki, daha mutlu muyuz?

Milenyum, beklentilerimizi karşıladı mı?..

Yeni bir yıla daha hazırlanıyoruz.

Yazının Devamı

Dijital Çağ’da dijitale sırt çevirme lüksümüz olamaz

28 Aralık 2018

AK Parti iktidarı döneminde eğitim adına yapılan en büyük reform, tüm okullarda bilişim sınıflarının açılması, bilişim öğretmenlerinin yetiştirilmesi, bilişim derslerinin konulması, okullara internet altyapısı sağlanmasıydı...

En büyük hataları ise yaptıkları bu en güzel projeyi çöpe atmaları oldu.

Çocuklarımızı bilişimle yoğurmadan Dijital Çağı yakalamamız mümkün değil.

Başkalarının yazdığı programları indiren, başkalarının ürettiği yazılımların esiri olan, başkalarının ürettiği oyunları oynayan nesiller değil, kendi algoritmalarını üreten nesiller yetiştirmeliyiz.

Bu o kadar zor olmamalı ama gelinen nokta maalesef aşağıdaki gibi!

Bu işe gönül verenler sadece mağdur edilmekle kalınmadı, hayata da küstürüldü:

‘MEB’in üvey evladıyız’

“Bilişim teknolojileri öğretmenleri olarak çok sıkıntılı zamanlar geçirmekteyiz. Doğrusu, biz hep sıkıntılı bir branş olduk. Bakanlığımızın üvey evlatlarıyız.

Yazının Devamı

Onların başarısı ülkemizin refahı olacak

26 Aralık 2018

YÖK’ü, yaptıkları ya da yapmadıkları nedeniyle ta kuruluş aşamasından bu yana en çok eleştirenlerden biriyim.

12 Eylül’ün hâlâ ayakta kalan ender kulelerinden biri. Son 35 yıldır, iktidara talip olan her partinin, kaldırma sözü verdiği ama göreve geldiklerinde arka bahçe olarak kullandıkları enteresan bir kurum. Kurucusu rahmetli Doğramacı’ya göre, dünyanın en özerk, en demokratik, en yararlı kurumu!

Üniversite, öğretim üyesi ve öğrenci sayısı, onunla üçe, beşe, ona katlandı, onunla ülke geneline yayıldı. Onca kazanımın yanında, özgürlük ve özerklik gibi ufak ayrıntılara takılıp kalmanın ne gereği var derdi, sonraki başkanlar da bu geleneği sürdürdü.

Yekta Hoca, önceki yönetimlerden biraz değil, çok farklı. YÖK’ü kurumsallaştırmaya ve yetkilerini paylaşmaya çalışıyor ama nafile. Çünkü yamalı bohça artık dikiş tutmuyor...

Fark yaratanlar

Bilim toplumu olmadan, refah toplumu olamayacağımızı nihayet hemen herkes artık kabul etmiş durumda.

İşte bu yüzden üniversitelerimizin misyon ve vizyon açısından yeniden konumlanmaları çok önemli.

10 araştırma, 10 da ihtisas üniversitesi açıklandı ve hemen hepsine de önemli görevler verildi.

Yazının Devamı

Avukatlar da ağlıyorsa bizi kim, nasıl savunacak?

25 Aralık 2018

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, İstanbul’da avukatlıktan elde edilen gelirin yüzde 92’sinin 40-50 büro tarafından, yüzde 8’inin diğer avukatlarca paylaşıldığını söylemiş.

İlahi Metin Hocam, diğer sektörler ya da ülke ve dünya genelinde, genel ekonomik durum farklı mı?

Tekelleşme neredeyse yüz yıldır tartışılıyor. Peki, bir sonuç elde edildi mi?

Edilseydi, sözünü ettiğiniz tablo ortaya çıkar mıydı?

Diyorsunuz ki “Son yıllarda gelmiş geçmiş en başarılı Adalet Bakanı olduğunu her yerde gururla söylediğim Sayın Abdulhamit Gül’le tam bir mutabakat içinde yürümeye başladık. Bu gururumun sebebi Sayın Bakan’ın avukatlıktan geliyor olması. Sayın Bakan eğer ‘Benim için önce gelen avukatlıktır’ diyorsa, ben, sadece kendisini, kim bozulursa bozulsun alkışlarım, ona teşekkür ederim. Doğru yapılana teşekkür etmeyi erdem bilirim.”

Sizin ağzınızdan bunları duymak çok enteresan!

Peki, o zaman avukatlığıyla gurur duyan bir bakan ve yine hocalığından çok avukatlığıyla gurur duyan bir Baro Başkanı döneminde, nasıl oluyor da bu alanda bir tekelleşme yaşanıyor ve nasıl oluyor da genç avukatlar üç kuruş paraya, günde 15 saat köle gibi çalıştırılıyor?

Sizler de tıpkı biz gazeteciler gibi hakkını

Yazının Devamı

UZUNGÖL, BETONKÖY!

23 Aralık 2018

Uzungöl, sadece Karadeniz’in ve ülkemizin değil, dünyanın en güzel cennet köşelerinden biriydi.

Biriydi diyorum, çünkü bu özelliğini, her geçen yıl daha da kaybediyor.

Daha da vahimi, bu gidişatı sadece seyrediyoruz.

Uzungöl’ün kırk yıl önceki halini de bilirim.

Yemek yiyecek, çay içecek, tuvalete gidecek, araba park edecek ve hatta yürüyecek yolu yoktu.

El değmesi kesinlikle gerekiyordu ama yağmalanmasının önüne geçilmeliydi.

Yapıların hiçbiri ruhsatlı değilmiş.

Peki nasıl yapılıyor?..

Yazının Devamı

Salep, boza ve kültürel yozlaşma

23 Aralık 2018

Salep deyip geçip demeyin, kış aylarının olmazsa olmazıdır.

Karda kışta, hazırı değil de gerçeği ne güzel olur.

Hele bir de bakır semaverde kaynıyor ve buram buram kokusu ta uzaklardan geliyorsa.

Üzerine biraz tarçın dökmeyi de sakın unutmayın...

Peki ya bozaya ne dersiniz?

Tarçını ve leblebisi de yanındaysa sizi bilmem ama ben hiç hayır demem...

Bölgeden bölgeye değişen daha onlarca geleneksel içeceğimiz var.

Salep ve boza bunlardan en bilineni ve en farklı, en lezzetli olanı…

Yazının Devamı

Sınav Cumhuriyeti

22 Aralık 2018

İşsizlik aldı başını gidiyor.

İşsiz sayısı 4 milyona dayanmış.

Gençlere bir meslek kazandıra- cağımıza, onları hâlâ “sınav manyağı” yapmanın peşindeyiz.

ÖSYM sınavlarına giren aday sayısı milyonları bulmuş.

Buna bir de MEB’in yaptığı sınavları ve ailelerini eklediğinizde, sınavlarla yatıp, kalkmayan yok gibi!

MEB ise sınav odaklı eğitimi kaldırıp, üretim odaklı bir eğitim getirmek yerine hâlâ kurs peşinde.

Bu arada, fen ve sosyal bilimler, liselerde zorunlu temel ders olmaktan çıkacak ve 4. sınıflarda sınavlara hazırlık yapılacakmış!..

Tersini yapıyorlar

Yazının Devamı

Milletvekilliğini tadında bırakanlar

21 Aralık 2018

CHP’li Rahmi Kumaş ve MHP’li Oktay Vural bir dönemin popüler milletvekilleriydi.

Her ikisinin ülke sevdası ve görev aşkı tartışılmaz.

Her iki de doğru bildiğini söyledi, doğru bildiklerini yaptı, kimseye eyvallahları olmadı.

Bir kez daha seçilmek için taviz üstüne taviz vermediler, liderlerin değil, partilerinin milletvekili oldular...

Kumaş’ın egosu ne kadar tavan yapmışsa, Vural o kadar mütevazı.

Kitaplarının her satırında bunu hissedebiliyorsunuz.

Kumaş, anılarını “Dik Yürüyen Adam”da, Vural da “Sözüm Meclisten Dışarı”da topladı.

Vural’

Yazının Devamı