YÖK bu faciaya ne zaman dur diyecek?

23 Ocak 2015

Hemen her konuyu sadece şekil olarak tartışıyoruz. İçeriğine hiç girmiyoruz.
Siyasetten ekonomiye, sağlıktan eğitime değişen hiçbir şey yok!..
Örneğin eğitimi ele alalım, hep sınavlardan bahsediyoruz ama içeriğini hiç konuşmuyoruz. Oysa asıl tartışılması gereken o.
Tavşanla kaplumbağanın yarıştırılması ne kadar adilse, giriş sınavları da o kadar adil! Ama bu kimin umurunda!..
Bugün, sınavları değil, üniversitelerdeki eğitim kalitesini tartışmaya devam edeceğiz.
Biz, iletişim fakülteleri dibe vurdu diyorduk ama diğerleri de sanki onlardan hiç farklı değil.
İşte size çok çarpıcı iki örnek:

Yazının Devamı

Başarı sadece Matematik mi?

21 Ocak 2015

Bizde üniversiteye girişte çok katı kurallar var.
YGS, LYS benzeri sınavlarda başarılı olmadan üniversiteli olmak mümkün değil.
Lise ve dengi okullarda yüzlerce ders okutuluyor ama sadece 10 dersten soru soruluyor.
Daha da önemlisi insanların sahip oldukları binlerce farklı yetenekleri var ama bu sınavlarda, bunların hiçbiri dikkate alınmıyor.
Diğer ülkelerde durum daha farklı ama bizde Matematik, Fizik, Kimya bilmiyorsanız, bir hiçsiniz.
Liseye girişte de bu böyle, üniversiteye girişte de...
Oysa, hemen her fakülte kendi ilgi alanına giren alanlarda daha esnek öğrenci alım politikası izlemeli.

Yazının Devamı

Karnelere TEOG denetimi!

21 Ocak 2015

Eğitimde dünün en önemli haberi 5 bine yakın TEOG şampiyonuydu. Öğretmenlerden öğrencilere, velilerden gazetecilere, gün boyunca, bu haber doğru mu, bu kadar çok şampiyon olur mu, kesinlikle altında bir bit yeniği vardır değerlendirmesi yapıldı.
Evet haber doğru. Çünkü MEB de resmen açıkladı. Ama çok daha önemli bir haber var:
Şampiyonlar da dahil tüm 8’inci sınıf öğrencilerinin karne notları ile TEOG puanları karşılaştırılacak. Ortaya anormal sonuçlar çıkarsa soruşturma açılacak!
Milli Eğitim Bakanlığı Ölçme Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürü Bayram Çetin, bakın bu konuda ne diyor:
“Okul notlarıyla korelasyon için e-okulda karnelerin doldurulmasını bekliyoruz. e-okulda karneler tamamlandıktan sonra verileri alıp korelasyonu hesaplayacağız ve hesapladıktan sonra sizinle de paylaşırız...”
Bu konuda minareyi çalan kılıfını hazırlar diyenler var. Eğer bir okulda öğrenciye kopya verildiyse, karne notları da düşünülmüştür yorumu yapılıyor ama hiç belli olmaz. Bir de meraklı müfettişler devreye girip, sınav kâğıtlarına bakarsa ne olacak?..
Peki, şampiyonların dağılımı nasıl? Belli kentlerde mi, devlet okullarında mı yoksa özellerde mi?

Yazının Devamı

Türkiye eğitimde çağ atladı! TEOG’da 4 bin 742 şampiyon

20 Ocak 2015

Liselere giriş sınavı TEOG’da bu yıl bir rekor yaşandı. 6 ayrı testte sorulan soruların tümünü yapan 4 bin 742 şampiyon çıktı.
Sorular mı çok kolaydı, kopya mı çekildi yoksa her öğrencinin kendi okulunda sınava girmesi mi böylesi bir sonucu doğurdu?
Ya da öğrencilerimiz o kadar başarılı ki, böylesi bir sonuç hiç şaşırtıcı değil.
Bu arada Avrupa genelinde yapılan PISA değerlendirmelerinde en son sırada yer aldığımızı da sakın göz ardı etmeyelim...
Eskiden yapılan sınavlarda en fazla üç beş şampiyon çıkardı. TEOG’a geçilmeden önce yapılan SBS’lerde bile bu kadar şampiyon çıkmadı. SBS’lerde üç yıl boyunca soruların tümünü doğru yapan öğrenci sayısı sadece 21’di. 2012 SBS’sinde sadece 8’inci sınıf öğrencileri baz alındığında bile bütün soruları yanıtlayan öğrenci sayısı 677’diydi. Yani bu yılki şampiyon sayısının ancak yedide biri kadardı...
Peki, şampiyonun bu kadar bol olduğu bir sınavda, fen ve Anadolu liseleri ile kolejlere giriş nasıl gerçekleşecek? Eğer ikinci yarıyılda yapılacak TEOG sınavlarında da öğrenciler aynı performansı gösterirse Robert, Galatasaray, İstanbul Erkek, Ankara Fen gibi gözde liselere doğum tarihine göre öğrenci alınması kaçınılmaz olacak. Yani

Yazının Devamı

Osmanlıcadan TEOG’a kafalar niye karmakarışık?

18 Ocak 2015

Sokağa çıkın ve gördüğünüz hemen herkese bir soru sorun, kolay ya da zor olması hiç önemli değil. Hatta dünyada var olmayan birini ya da bir şeyi sorabilirsiniz.
Bilmiyorum diyene zor rastlarsınız.
Ya da önyargılarından arınıp, objektif bir cevap bulana.
En temel tartışmalarda bile oy verdiğimiz partiye göre tavır geliştiriyoruz.
İşte bu yüzden, bir türlü kendimiz olamıyoruz...
Osmanlıca tartışmaları
Türkiye günlerdir Osmanlıca dersini tartışıyor. İktidar, isteseniz de istemeseniz de bu dersi koyacağız diyor; muhalefet de karşı çıkıyor. Ama hiç kimse işin özünü, öğrenmiyor, araştırmıyor, kendi doğrularıyla örtüşmese bile, oy verdiği partiye, siz ne demek istiyorsunuz diye tavır almıyor.

Yazının Devamı

Dünyadan bihaber iletişim öğrencileri

17 Ocak 2015

Geçen hafta 4 üniversite öğrencisi geldi. Benimle röportaj yapacaklardı.
İstanbul’daki vakıf üniversite- lerinden birinde, iletişim fakültesinde okuyorlar.
Hem de yüzde 75 burslu.
Kimi gazeteci kimi de televizyoncu olmak istiyordu.
Yani çok yakında kendileriyle meslektaş olacağız!..
Aman ne güzel deyip akıllı telefonun kayıt tuşuna bastılar...
Böylesi durumlarda, gelenlerin donanımını görmek için ilk birkaç soruyu genelde ben sorarım.

Yazının Devamı

Osmanlıca diye bir dil zaten yokmuş!

16 Ocak 2015

Gelin de çıkın işin içinden! Türkiye aylardır Osmanlıcayı tartışıyor ama zaten öyle bir dil yokmuş.
Genç Bakış’ta, önceki akşam bu konuyu ele aldık.
Konuğumuz ise ünlü tarih profesörü Erhan Afyoncu’ydu.
Osmanlı padişahları kardeşlerini niye öldürdü, neden yabancı kadınlarla evlendi, niye hacca gitmedi, niye harem kuruldu, niye emperyalist olamadı, matbaa niye yüzyıllarca gecikti, rasathane neden yakıldı ve en önemlisi de Osmanlı’dan dünyaya ne kaldı?..
Bu önemli ayrıntılar, sadece Osmanlı dönemine değil, yakın tarihimize de ışık tutacak...
Osmanlıca diye bir dil yok
- Osmanlıca denilen bir şey yoktur. Eskiden eski Türkçe denirdi. Sadece farklı alfabeyle yazılıyor. 1876 Anayasası’ndan itibaren devletin resmi dili Türkçedir. Ondan önce de öyledir. Osmanlılar ilk defa devletin resmi dilini Türkçe yapan devlettir. Bu Arap harfleriyle yazılmış bir alfabe. Bizim kadar alfabe kullanan bir millet yok.

Yazının Devamı

Bugünlerde niye herkes öğretmen olmak istiyor!

14 Ocak 2015

Kar, kış, yılbaşı, bayram arası, sınavlar derken okullar artık neredeyse iki tatil arası eğitim yapmaya başladı.
Zaten dünyanın en kısa eğitim süresi bizdeydi, ekstra tatillerle bu süre daha da kısalıyor.
Ondan sonra da eğitim niye yerlerde sürünüyor diye dert yanıp duruyoruz...
Madalyonun görünen yüzünde lime lime dökülen eğitim var ama öte yanında da öğrencisinden öğretmenine herkesin hoşuna giden bol keseden tatiller söz konusu.
İşte bu da diğer çalışanların, “Keşke biz de öğretmen olsaydık” diye iç geçirmelerine yetiyor da artıyor.
Öğretmenlerimizin bir kısmı, haklı olarak buna itiraz edecek ama bazılarının konuşmaya hiç hakları yok.
Özellikle de derslerini birkaç güne sıkıştırıp, hiç ek ders almayan, haftanın üç dört günü işe giden öğretmenlerin!..

Yazının Devamı