Hayal etmek, büyük düşünmek, vizyoner olmak nedir?
Yarını göremeyenler, on yıl, yüz yıl, bin yıl sonrasını görebilirler mi?
Eğer hayatınızda büyük düşünmeye, hayal etmeye değer bir şeyler yoksa, siz ne kadar varsınız?
Büyük düşünmek, geleceğe yönelik büyük hayaller kurmak, sadece birilerinin ya da devletlerin imtiyazında mı?
Büyük düşünemeyen, büyük hayaller kuramayan mutlu olamaz mı?
Büyük düşünenler mutlu, küçük düşünenler mutsuz mu olacak?
Sizin için önemli olan düşünceler, büyük hayaller başkaları için de aynı anlama geliyor mu?
Başarılı olmak hele hele zirveye oturmak kadar güzel bir şey yok.
Şampiyonluğun reklamı yapılmaz mı, elbette yapılır.
Ama dozu bazen öylesine kaçırılıyor ve yalan yanlış bilgiler veriliyor ki işte o zaman, bu kadarına da pes diyorsunuz.
Haksız rekabet, kandırma, abartı ve yanlış yönlendirmenin faturası diğer sektörlerde de elbette hiç hoş değil. Ama faturası o kadar ağır olmaz. Aynı ürünü bir daha almaz ya da selamı sabahı kesersiniz, olur biter. Ancak eğitim için durum çok farklı.
Çocuğunuzu, bu yalan, yanlış ya da abartılı reklamların etkisi altında kalarak bir okula kaydettirdiğinizde, geri dönüşü çok zor olur. Heba olan bir ürün değil, bir hayat olur...
İşte bu yüzden olsa gerek, MEB nihayet devreye girdi ve okulları uyardı. Yani bir anlam da aba altından sopa gösterdi. Haksız da değil. Umarız kurunun yanında yaş da yanmaz!..
Hemen hepimiz için zor bir öğretim yılı oldu. Ama en zoru öğrenciler içindi.
Hele hele TEOG, YGS ve LYS’ye girenler için çok daha zordu. Her şey gibi bu öğretim yılının da sonuna gelindi.
Karne için gün sayılıyor. Pek çok okulda notlar çoktan verildiği için vur patlasın, çal oynasın günleri yaşanıyor.
Öğrencilerin en çok hoşuna giden de işte bu günler. Ne devam zorunluluğu var ne not kaygısı ne de kılık kıyafet dayatması. Böylesi öğrenciliği kim istemez ki.
Keşke hep böyle olsun diyenler bile bir süre sonra, bu durumdan sıkılıyor...
Asıl önemli olan tatilin gelmiş olması değil, nasıl değerlendirileceği.
Gelmesi zor ama bitmesi çok çabuk oluyor. Hele bir de plan programınız yoksa, üç ayınıza yazık olabiliyor.
En olmadık zamanda, en olmadık yerde telefonunuz zır diye çalıyor, heyecanla açıyorsunuz, ya dijital bir ses ya da artık konuşmaktan baygınlık geçirmiş bir genç, papağan gibi önündeki metni size okumaya başlıyor. Bilmem neyin reklamı ya da tanıtımı için. İçlerinde öyle yüzsüz kurumlar var ki artık aramayın diye bir defa ricada bulunmanıza rağmen, sizi çileden çıkartmaya devam ediyorlar...
Daha da vahimi, bunu kendilerine hak olarak görmeleri. En sinir bozucu olanı ise telefonunuzu nereden aldıkları...
Özgürlük mü, dayatma mı?
Mail adreslerimiz çöplüğe döndü. Günde binlerce abuk sabuk mail geliyor. Çoğu da tanıtım amaçlı. Hiç kimse böyle mailler istiyor musunuz diye sormadan gönderip duruyor.
Tek tek bakmak zorundasınız çünkü, o maillerden hangisinin ne amaçla gönderildiğini anlamanız için çoğu zaman açmanız gerekiyor. Bu yüzden sadece boşa zaman kaybetmekle kalmıyor, sinirleriniz de altüst oluyor. Ayrıca, çok önemli maillerden bazıları da güme gidebiliyor...
Gerekçesi ne olursa olsun bu eziyet kimin hakkı olabilir ki?..
Askerlikte terhis ne ise, okullarda mezuniyet odur.
İlk kayıtlarda çok sevinirsiniz ama mezuniyette sevincin yanında bir de burukluk vardır.
Kimi arkadaşlarından, öğretmenlerinden koptuğu için üzülür kimi de iyi bir liseye, üniversiteye giremeyeceğim diye ya da iş bulamayacağım diye karalar bağlar. Ama kim ne derse desin, mezuniyet coşkusu gibisi yok.
Her mezuniyet, özgürlüğe yelken açmaktır...
Görkemli törenler
MEB, ilk ve orta dereceli okullarda pahalı törenleri yasakladı. Ama üniversiteler için böyle bir kural yok. Onlar yine en lüks ortamlarda, görkemli törenler yapmaya devam ediyorlar...
Şu günlerde siyasetin önemli tartışma konularından birisi de “Çocuğunu yurtdışında okutanlar”. Hemen herkes birbirini, sanki yanlış bir iş yapılıyormuş gibi, bu konuda itham ediyor.
Oysa, yurtdışına giden her çocuk, bizim geleceğimiz. Keşke çok daha fazlasını gönderebilsek...
Halen yurtdışında yaşayan ve başarılarıyla bizi gururlandıran isimlere yenilerinin eklenmesi fena mı olur?
Bilim, teknoloji, sanat, edebiyat başta olmak üzere artık her şey evrensel. Biz şu anda nasıl ki başkalarının ürettiği teknolojiyi kullanıyorsak, gelecekte de başkaları bizim ürettiklerimizi kullanacaktır.
Bunu bir hayal olarak görmeyelim. Zehir gibi gençlerimiz var. Sadece Robert’ten mezun olan öğrencilerimizin aldıkları kabuller, bunun en önemli göstergesi. Sadece onlar mı?
Daha pek çok liseden, binlerce gencimiz, dünyanın en iyisi olarak kabul edilen üniversitelerden sadece kabul almakla yetinmiyor, yüksek oranda burs da kazanıyorlar. Başka ülkelerde böylesi pırıltılı öğrencilere madalya takılır ama bizde yüzlerine bile bakılmıyor.
Oysa dünyanın geleceğine yön verecek olan bu süper gençlerin, aidiyet duygularını pekiştirerek, ülkemizden kopmamaları için her türlü ayrıntıyı düşünmemiz
Kadın cinayetleri aldı başını gidiyor. Şiddet mağdurlarının sayısı da giderek artıyor...
Dayak cennetten çıkmadır, öğretmenin vurduğu yerde gül biter, eti senin kemiği benim gibi onlarca atasözümüz var ve sanki hemen hepsi de şiddeti haklı görüyor. Oysa, şiddet, en büyük insanlık suçlarının başında geliyor...
Şiddete karşı mıyız, değil miyiz, önce ona karar vermeliyiz.
Evde dayak, okulda dayak, askerde dayak, sokakta dayak, konuştun dayak, konuşmadın dayak.
Sakın hiç kimse, artık eskisi kadar değil, azaldı demesin. Çevresine baksın yeter...
Medya, özellikle de televizyonlar, maalesef bu konuda yangına körükle gidiyorlar. Hiçbir dizi yok ki içinde şiddet olmasın. Hele hele bazıları var ki artık işin dozunu iyice kaçırdı. Çünkü bir dizide ya da programda ne kadar şiddet ve saldırganlık varsa o kadar çok reyting yapıyor. Yani bu noktaya gelmemizin sorumlusu sadece o dizi ya da programları hazırlayıp yayınlayanlar değil, onları izleyenler de o derecede hatta daha fazla sorumlular...
Özel okulların gelecek öğretim yılı ücretleri açıklandı. Dudak uçuklatıyor desek, abartı olmaz.
Bu ücretleri belirleyenler, Türkiye’yi, kişi başına 50-60 bin doların düştüğü zengin ülkeler mi sanıyorlar?
Peki, onlar, biz istediğimiz fiyatı belirleriz dayatması içerisine giriyorlarsa, onlara dur diyecek yok mu?
Daha da önemlisi, ücret çıtasını bu kadar yükseğe çıkaranlar, eğitim kalitesini de aynı şekilde yükseltiyorlar mı?
Daha da en önemlisi, en pahalı okul, en iyi okul mu?
Zam üstüne zam