Geçenlerde Ankara Fen Lisesi’nin üniversiteye girişteki başarı tablosunu yayımlamıştım. Mezunların tamamı çok iyi üniversitelere girmişti. Ve benzeri mailler peş peşe gelmeye başladı. Hemen hepsi de bizim başarımız da alkışlanmaya değer diyordu. Çok haklılar. Onların bu başarılarını zam zaman sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Çünkü alkışlanmayı herkesten çok onlar hak ediyor.
Bugünkü başarılı okulumuz, İçel Anadolu lisesi. İşte mezunların kazandığı okullar:
Bravo onlara...
* PELİN GÜLOĞLU TRAKYA Beslenme ve Diyetetik
* ANIL TEKLİ BAHÇEŞEHİR Bilgisayar Müh.
* DENİZ DOĞA TURNA ÇUKUROVA Bilgisayar Müh.
* GİZEM KISA IŞIK Bilgisayar Müh.(Burslu)
Türkiye’de yıllardır, ara insan gücünün öneminden bahsedilir ama nedense bu konuda hiçbir olumlu adım atılmaz. Meslek lisesi memleket meselesi denir, üniversite-sanayi işbirliğinden kırk yıldır bahsedilir, genel eğitim-mesleki eğitim oranlarının tam tersine döndürülmesi gerektiği her vesile ile vurgulanır ama hiç arkası gelmez...
Neredeyse hemen her ilçeye bir meslek yüksek okulu açıktık. Çoğu da siyasi. Bir bölümü tuttu, önemli bir bölümü ise tabela okul olmanın ötesine geçmedi.
Eskiden çoğu meslek liselerinden bile donanımsız haldeydi. Şimdi meslek liseleri de dibe vurduğu için kaliteleri artık sorgulanmamaya başladı... Oysa Türkiye’nin geleceği bir anlamda mesleki eğitime endeksli. Elinde mesleği olan, iş gücü yaratan, ürettikleriyle de yaşam kalitemizi yükselten teknik elemanlar yetiştirmediğimiz sürece ülkemizin kalkınması mümkün değil.
İşte meslek liseleri ve meslek yüksek okulları bu amaçla kuruldu. Ama maalesef bugüne kadar kendilerine sahip çıkan olmadı. Olmadığı için de onlar da ülke de üretkenlik ve istihdam konusunda patinaj yapıp duruyor.
Nasıl kurtulurlar?
İşsiz bir mühendis olmaktansa iyi bir işi ve iyi bir maaşı olan tekniker olmak bugün için kabul
Kolejlerin taban puanlarından sonra, sınavla öğrenci alan liseleri kazananlar da açıklandı.
Tıpkı üniversitelerde olduğu gibi, kapıda bekleyen yüz binlerce öğrenci olmasına rağmen, liselerde de on binlerce kontenjan boş kaldı.
Açık kontenjan sayısının, kayıtlardan sonra daha da artması bekleniyor.
Bu arada şampiyonların tercihi de belli oldu. 16’sı birinci olmak üzere ilk 10’a giren 25 öğrenciden 12’si Galatasaray Lisesi’ni tercih etti...
Fen ve Sosyal Bilimler Liseleri ile öğretmen liseleri, yine kontenjanlarının tamamını doldururken anadolu liseleri, imam hatip liseleri ve anadolu meslek liselerinde önemli kontenjan açıkları kaldı...
Şampiyonların tercihi GS
Liselere giriş sınavı SBS’ye bir milyonu aşkın öğrenci girmiş ve 16 birinci çıkmıştı. Merakla beklenen ayrıntı ise bu şampiyonların hangi okulları tercih edeceğiydi ve belli oldu.
Özel Türk ve yabancı okullara kayıt maratonu için start verildi. Başta yabancı okullar olmak üzere iddialı kolejler, dün taban puanlarını açıkladılar. Kayıtlar ise bayramdan sonra başlayacak...
Puanları gören veliler, ne hemen sevinsinler ne de paniğe kapılsınlar. Çünkü bu taban puanlar çok değişecek. Kimi yükselecek, çoğu da düşecek.
Örneğin Robert ve Koç 683 puan açıkladı. Muhtemelen Robert’in puanı yükselecek Koç’unki de düşecek. Fransız okullarında ise Saint Joseph dışında, ciddi düşüşler yaşanacağı kesin. Alman ve Avusturya liselerinin de açıkladıkları 680 puanın üzerine çıkmaları zor gözüküyor. İtalyanlar’da da ciddi düşüşler yaşanacaktır.
Falcı mıyız? Elbette değiliz ama önceki yılın verilerine baktığımızda bu kaçınılmaz gibi görünüyor.
Ve bunun tek nedeni var, o da sınav sistemi.
İlk kayıt dönemlerinde, özellikle iddialı öğrenciler, hem anadolu liselerine hem de özel okullara kayıt yaptıracak. Taşların yerli yerine oturması ise eylül ayını bulur. Yani o zamana kadar, puanlarda artı-eksi çok oynamalar olacaktır...
Üniversite sınav sonuçları açıklandı. Parası ve fiyakası yerinde olan liselere gazetelere çarşaf çarşaf ilan veriyor. Ama bazıları var ki, en iyilerden birisi olmalarına rağmen hep sessiz kalmayı tercih ediyor.
Mütevazı olmak, elbet erdemli bir davranış. Ancak birileri çıkıp caka satarken, siz de sessiz kalırsanız, dışarıya yansıması farklı oluyor.
Türkiye’nin en iyi liselerinin çok önemli bir bölümü, kim ne derse desin, hala devlet okulları. Bu ilk ve orta dereceli öğrenim kurumlarında da böyle, üniversitelerde de. Ama bununla ne YÖK ve MEB ne de devlet gurur duyuyor!
Eleştirmeye geldi mi, mangalda kül bırakmayanlar gibi, o makamlarda oturanlar da, bunu ya görmüyor ya da görmemezlikten geliyorlar.
Ankara Fen Lisesi
İşte size bir gurur tablosu. Ankara Fen Lisesi öğrencilerinin hemen hepsi, bu yıl, en iddialı üniversitelere girdi. Ankara’da oldukları için ağırlıklı tercih İhsan Doğramacı (İD) Bilkent Üniversitesi. Ama hepsi de yüzde 100 burslu ve o puanlarla isteseler ODTÜ ve Boğaziçi’ne de rahatlıkla girebilirlerdi, girmemişler. Acaba bu iki üniversitemiz, niye diye bunu araştırdı mı?
Bir kurum düşünün ki, Türkiye’nin geleceğine yön veriyor.
Yaptığı her sınav, hayati derecede önem taşıyor.
Gençlerin geleceği onların elinde...
Çok da gaddarlar, adaylar en ufak bir hata yaptıklarında canlarına okuyorlar.
Olağanüstü yetkilerle donatıldılar. Astıkları astık, kestikleri kestik.
Gönül ister ki, böylesi bir kurum, her açıdan örnek alınacak davranışlar içerisinde olmalı.
Hazırladığı her soruyu, en az on defa gözden geçirmeli, en ufak bir tartışmaya ortam hazırlamamalı.
KPSS sonuçları açıklandı. Adayların tümü üniversite mezunu ve çoğunluğu da öğretmendi.
476 bin aday katıldı ve sınav 28 farklı alanda gerçekleşti.
Eğitim Bilimleri’nde 80, Genel Yetenek ve Genel Kültür’de 60’ar, Hukuk, İktisat, İşletme, Maliye, Muhasebe, ÇEVKO, Ekonometri, İstatistik, Kamu Yönetimi ve Uluslararası İlişkilerde 40’ar, diğer testlerde de 50’şer soru soruldu.
Bu sayıları, Türkiye ortalamalarını sizinle paylaştığımda, ne anlama geldiğini çok daha iyi anlamak için veriyorum. Çünkü sınav sonuçları tam bir felaket! Eğer bu bir sıralama sınavı değil de, 100 üzerinden 50, 60 alanın barajı geçtiği bir başarı sınavı olsaydı, adayların yüzde 80’i başarısız olacaktı!
Peki kabahat kimde?
Kim ne kadar başarılı?
Son yıllarda yüksek lisans ve doktora yapan öğrenci sayımızda patlama oldu.
Dışarıdan bakıldığında, Türkiye bilimde müthiş ivme kazanıyor, bilim insanı sayısı hızla artıyor.
Peki, bu gerçekten de öyle mi?
Giderek bilim toplumu haline mi geliyoruz? Yoksa, şişirilmiş bir tabloyla mı karşı karşıyayız?
İlime, bilime bir ilgi olduğu kesin ama master ve doktora yapanların sayısına bakarak, hayaller kurmak yanlış.
Çünkü, master ve doktoraya yönelenlerin çoğu, iş bulamadıkları için bu yola başvuruyor.
Master ve doktoramız olursa belki iş bulabiliriz beklentisi içerisindeler.