Yaşam dijitalleşiyor. Peki, buna sevinelim mi yoksa üzülelim mi?

28 Ekim 2012

Eğitimden sosyal yaşama, alışverişten haberleşmeye kadar her şey sanallaşıyor. Bir an için bilgisayarın, internetin hayatımızdan çıktığını düşünün! Düşünmesi bile abes diyenler çok olacaktır. Özellikle de gençler...
Yaşını başını almışlar için belki bir süre daha internetsiz yaşam düşünebilir ama yirmili yaşlar ve altındakiler için siz siz olun böyle bir öneride bulunmayın çünkü kafayı yemiş muamelesi görebilirsiniz...

Önce internet!
Intel’in “Genç Türkiye Araştırması”, dijital cihazlar, internet ve sosyal ağların, pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini ortaya koyuyor.
Görünen o ki FATİH Projesi’nden sonra gençlerimizin yaşamı daha da sanallaşacak.
Peki, bu iyi mi, yoksa kötü mü?

Yazının Devamı

Bilim toplumu olur muyuz?

28 Ekim 2012

Dünya birinci liginde oynamanın birinci koşulu bilim toplumu olmaktır.
Bilim toplumu olmanın birinci koşulu da bilimi, önce çocuklara sevdirmektir.
Biz bu konuda hangi noktadayız?
Her şeyden önce, bilim toplumu olmak için gerekli altyapıya sahip miyiz?
Bu konuda ciddi girişimler söz konusu mu?
Örneğin bilim toplumu olmak için neler yapmak gerekir?
Bu konuda onlarca kriter var.

Yazının Devamı

2050’de nasıl bir Türkiye ve nasıl bir dünya olacak?

27 Ekim 2012

100 milyonluk Türkiye’ye, 100 yıllık bir yaşama ve 50 yıllık bir çalışma hayatına ne kadar hazırsınız?
Gelin bugün hep birlikte geleceğe yönelik beyin jimnastiği yapalım, tahminler yürütelim.
80’li yılların sonunda, 2000’li Yılların Komutanları diye bir yazı dizisi, 2000’li Yıllar diye de bir kitap derlemiştim. 25 yıl önce, bugünün Türkiye’si, dünyası, bilim ve teknolojisi, yaşamı ve siyaseti üzerine kafa yormak, öngörüler almak oldukça heyecanlı olmuştu.
Bunu, fütürizm adına meslek edinenler var. Bizimki de, sizinki de elbette o değil. Bizler gazeteci olarak, sizler de vatandaş ya da kendi meslekleriniz adına gelecekle ilgili tahminlerde bulunabilirsiniz. Ya da gelin hiç sınır koymayın, uçun uçabildiğinizce...
Evet, siyasette, bilimde, tıpta, sanayide, enerjide, bilişimde, sıcak ve soğuk savaşlarda, tarımda, sağlıkta, eğitimde, yaşam süresinde, çalışma hayatında, sanatta, kültürel yozlaşmada, yaşam tarzımızda neler değişecek, neler olduğu gibi kalacak ya da hangi konularda bugünleri de arayacağız?
Örneğin hâlâ bayramları tartışıyor olacak mıyız? Ya da siyaset hâlâ bugünkü kadar etkin olacak mı?
Nasıl bir dünya ve nasıl bir Türkiye olacak? Komşularımız hâlâ aynı

Yazının Devamı

100 milyonluk Türkiye hayali!

26 Ekim 2012

Başbakan Erdoğan, meğerse boşuna üç çocuk demiyormuş. Önüne konulan verilere bakılırsa, önümüzdeki kırk yıllık süreçte, doğum oranımız giderek azalacak, genç nüfusun yerini de yaşlı nüfus alacakmış.
Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in öngörülerine göre, nüfusumuz, 2050’de 94,6 milyon olacak, nüfus artış hızı düşmeye devam edecek, yaş ortalaması 40 olacak, ortalama yaşam süresi ise 79’a çıkacakmış.
Peki, bu süreçte dünyanın en kalabalık ülkeleri hangisi olacak?
Şu anda 7 milyar olan dünya nüfusu 2050’de 9 milyarı aşacak ve Hindistan, Çin’i geride bırakıp dünyanın en kalabalık ülkesi olacakmış. Onu Çin ve ABD izlerken, bizim nüfusumuz 94 milyon olarak tahmin ediliyor ve 187 ülke arasında 19. sırada yer alması bekleniyormuş...
Hiç fena sayılmaz diyenler çıkabilir. Ama görünen o ki siyasiler gibi planlamacılar da bu durumdan memnun değiller. Çünkü, çocuk sayımız azalıyor, nüfus yaşlanıyormuş!.

Çocuk sayımız azalıyor

Yazının Devamı

Bugünün çocukları hediye alınca neden artık çok sevinmiyor?

25 Ekim 2012

Dünden bugüne değişen, elbette sadece bayramlar değil.
Hediyeler de çok değişti, çocuklar da!
Fazla değil, 15, 20 yıl öncesine kadar, bir çift spor pabuç, yeni bir elbise, sıradan bir bisiklet ve hele hele elektronik bir hediye onları uçurmaya yeterdi de artardı.
Biraz daha gerilere gittiğinizde, hediyenin boyutu küçüldükçe, sevinci artardı. Şimdi ise tam tersi.
Bugünün çocuklarına ne alırsanız alın, ne yaparsanız yapın dudak büküyorlar.
Teşekkürleri bile kerhen.
Çünkü artık her şeyi çok kolay elde edebiliyorlar ve hemen her çocuk, kendi ölçülerinde sahip olmak istediği her şeye sahip.

Yazının Devamı

Bayramları niçin seviyoruz? Tatil olduğu için mi, yoksa?..

24 Ekim 2012

Önce Kurban, hemen ardından da Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayacağız.
Her iki bayramınızı da şimdiden canı gönülden kutlarız.
Huzurlu ve bir o kadar da keyifli geçsin...
Peki, bayram deyince kim ne anlıyor?
Milli ya da dini bayramlar, çocuklar, gençler, yetişkinler ve yaşlılar tarafından nasıl algılanıyor?
Daha da önemlisi, bayramı bayram olarak mı algılıyoruz yoksa tatil mi?
Bu konuda dünden bugüne neler değişti?

Yazının Devamı

Dershaneler niye kapanamaz! Çünkü...

23 Ekim 2012

Eğitim sistemimizin en önemli sorunu, sınavlar ve onun bir sonucu olar dershanelerdir. Sınav ve dershaneleri yok etmeden eğitime çekidüzen vermek mümkün değil. Hem de Başbakan Erdoğan’ın talimatına rağmen!..
Ve gelin, bugün, dershanelerin niye kapanamayacağını, “Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” diye, kendilerine hiç soru yöneltilmeyen öğretmenlerimizden dinleyelim. Ama önce en alttaki Temel fıkrasını okuyun, sonra başa dönün...

Acınacak haldeyiz
“Dershanelerin kapatılmasıyla ilgili olarak her yerde bir şeyler yazılıp çiziliyor. Son açıklamalara göre dershanelerin kapanma süreci kendiliğinden gelişecek. Farklı yöntemler ortaya konulacak, liselerdeki eğitim standart olacak, lise sonunda olgunlaşma sınavı yapılacak, üniversiteler A-B-C kategorilerine ayrılacak.
Bir öğretmen ve bir veli olarak gelişmeleri şaşkınlıkla izliyor ve acınacak halimize gülüyorum.
Nedeni mi;

Yazının Devamı

Ödev mi, proje mi yoksa oyun mu?

21 Ekim 2012

Ödev, klasik eğitimin olmazsa olmazlarının başında geliyor.
Yani ödev yoksa ya da yapılmamışsa, eğitim eksik kalmış ve öğrenci iyi yetişmemiştir.
Bu anlayışa göre, azı, çoğu, evde ya da okulda yapılanı tartışılır. Ama mutlaka ödev olmalıdır.
Yoksa, öğrencinin öğrendiklerini pekiştirmesi ve kalıcı hale gelmesi mümkün değildir...
Bıktırıcı noktaya gelen ve angaryanın ötesine geçmeyen ödevlerin, öğrenciyi eğitimden soğuttuğunu savunanlar ise ödev yerine proje öneriyorlar.
Böylece öğrenci, sadece öğrendiklerini pekiştirmekle kalmaz, onu uygulanabilir hale getirir diyorlar.
Peki proje de bir ödev değil mi? Hayır değil diyorlar. Çünkü ödev tekrardan ibaret, proje ise yeni açılımlar getirir görüşündeler.

Yazının Devamı