4+4+4’te zararın neresinden dönülse kârdır!

21 Ekim 2012

Milli Eğitim Bakanlığı her ne kadar aksini iddia etse de, 4+4+4’te ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Yaşanmaya da devam edecek...
Sistemin oturması mümkün değil, çünkü mantığını anlayan yok.
Oysa, lafı ve inadı hiç uzatmadan, eski sistemdeki ilk, orta ve liseyi zorunlu hale getirip, önüne de bir yıllık bir okul öncesi eğitim koyarsak, bu iş kendiliğinden oturur.
Öğretmen ve veliler gibi öğrencilerin de kafası karmakarışık.
İlkokula mı, ortaokula mı, yoksa liseye mi gidiyorlar, belli değil.
Bir türlü tarif edemiyorlar.
Birinci 4, ikinci dört ya da direk sınıf söylediklerinde, yetişkinlerin anlaması mümkün değil.

Yazının Devamı

On binlerce kontenjan boş! MEB ve YÖK suskun

20 Ekim 2012

Üniversite sınavına iki milyon, fen ve anadolu liselerine de bir milyon aday girdi. Yani okumak için can atan milyonlarca öğrenci var. Ama kayıt sisteminin yanlışlığı yüzünden, anadolu liselerinden 10 binin, üniversitelerde de 100 binin üzerinde kontenjan boş kaldı.
MEB ve YÖK, sistemdeki tıkanma noktalarını tespit edip düzeltme yerine, üç maymunu oynayarak, yaşanan bu skandala seyirci kaldılar...
Velilerin bu konudaki çığlıkları ise, bir ara Çankaya tarafından ciddiye alınır gibi olsa da arkası gelmedi...

Fen ve Anadolu liseleri
Fen ve anadolu liselerinde 10 bini aşkın kontenjan göz göre göre boş kaldı. Hem de, herkesin girmek için can attığı en iyi okullarda. Galatasaray’da, İstanbul Erkek’te, Kadıköy Anadolu’da, Kabataş’ta, Sabancı’da ve fen liselerinde.
Kontenjan açığı kiminde azdı, kiminde çoktu. Ama hepsinde vardı. Boş kalmasının en önemli nedeni ise sınav sisteminin yanlışlığı. Yani MEB’in iş bilmezliği, duyarsızlığı ve çözüm üretememesi...

Yazının Devamı

AB macerası bitti mi, biter mi?

19 Ekim 2012

50 yıllık AB macerasında sona gelindi mi? Evet demek çok zor. Çünkü, AB’nin Türkiye’ye, Türkiye’nin de AB’ye her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var. Yani yola devam... Fatih Üniversitesi’nde, önceki gece gerçekleşen Genç Bakış’ta konuşmacıların da, öğrencilerin de geldiği son nokta bu oldu.
İç siyasete dayalı dalgalanmaların ise dün ve bugün olduğu gibi yarın da devam edeceği ısrarla vurgulandı. AB’yi, AB için değil kendimiz için istememiz gerektiği üzerinde duruldu.
İşte programdan satır başları:

Neden ille de AB?
Prof. Dr. Mehmet Altan - Akademisyen/Yazar

Yazının Devamı

Uzaktan eğitim sınır tanımıyor!

18 Ekim 2012

Açık öğretim ilk başladığında, dalga geçen çok olmuştu.
Gerçi hâlâ geçenler de var. Ama bugün geldiği nokta, göz kamaştırıcı.
İki milyona yakın öğrenci, çok daha fazla mezun ve 30 ülkeye yayılan bir eğitim ağı...
Uzaktan eğitim modeli sadece bizde değil tüm dünyada yaygınlaşıyor.
Çünkü yeni trend, ömür boyu öğretim...
Gelişmiş ülkelerin pek çoğunda, okul çağındaki çocuklara yapılan masrafın çok daha fazlası yetişkinler için de yapılıyor.
Bilgiler öylesine hızlı eskiyor ki yenilenmesi gerekiyor.

Yazının Devamı

Başın sağ olsun, Fatih hocam!

17 Ekim 2012

Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın. Bunu bilen bilir. Eminim ki Fatih Hoca’nın acısı, dün, tüm Türkiye’de derin izler bıraktı, acılı anıları tazeledi, bu kadar da olmaz dedirtti...
Fatih Hilmioğlu’nu Malatya İnönü Üniversitesi rektörüyken tanıdım. Müthiş heyecanlıydı. Üniversitesini her gezdirişinde çıtayı daha yukarılara tırmandırmanın telaşı içerisindeydi. Bu kadarı yetmez, daha fazlasını yapmalıyız derdi. Öğrencileri, mesai arkadaşları ve özellikle de canlarına can kattığı hastaları kendini çok seviyordu.
Karaciğer ameliyatı gibi en zor organ nakline soyunmuşlar ve dünyanın en önemli merkezlerinden birisi haline gelmişlerdi.
Ülkesini de, üniversitesini de çok seviyordu ve başına ne geldiyse de zaten bu yüzden geldi.
Sözleri sivriydi. Kemal Gürüz gibi o da lafın nereye gideceğini hiç hesap etmeden içinden geldiğince konuşurdu.
Her ikisinin hakkında açılan davaların içeriğini bilmiyorum, detayına da girmek istemiyorum. Çünkü ben onları gece gündüz demeden, dur durak bilmeden çalışan hocalar olarak tanıdım.
Varsa suçları, elbette cezalarını sonuna kadar çeksinler. Ama ya beraat ederlerse?..

Yazının Devamı

AB hayalimiz sona mı erdi?

16 Ekim 2012

Gazete ve televizyonlarda, Avrupa hayalimizin sona erdiğine ilişkin haberlerden geçilmiyor.
Son açıklanan ilerleme raporuyla, Ankara- Brüksel hattındaki gerginlik iyice arttı.
Peki AB macerası bitti mi?
Avrupa kapıları, bir daha açılmamak üzere kapandı mı?
Kim kime muhtaç?
AB mi Türkiye’ye, Türkiye mi AB’ye?
Türkiye yüzünü Avrupa’ya değilse, nereye dönmeli?

Yazının Devamı

Dil özürlü müyüz?

14 Ekim 2012

Türk eğitim sisteminin en büyük zaaflarından biri de yabancı dil. Bu konuda hangi yolu ve yönetimi denediyse bir türlü başarı olamadı.
Sorun bizlerde mi? Yoksa eğitim sisteminde mi?
Bu yıllardır tartışılır ama hâlâ doğru sistem bulunabilmiş değil.
Yakın bir gelecekte de bulunacak gibi gözükmüyor.
Keşke sadece bu konunun ele alındığı bir Milli Eğitim Şûrası toplansa da, ciddi bir değişim söz konusu olsa. Ama çok zor.
Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı, yabancı dil konusunda hâlâ kendini çok başarılı sanıyor.
Oysa bugüne kadar ne yaptıysa her şey baştan sona yanlış.

Yazının Devamı

Trabzon’un en çok neyi meşhur?

14 Ekim 2012

Trabzonspor’u, hamsisi, ekmeği, tereyağı, fındığı, hurması, kara lahanası, telkarisi diye başlayan uzunca bir sıralama yapabiliriz.
Eğitimi, bilimi, sanayisi diye başka bir liste de yapmak isterdik ama bu konuda maalesef hala dişe dokunur bir noktaya gelebilmiş değiller.
Ama bugün çok farklı bir yönlerini, doğasını ve yemeklerini ele almak istiyorum. Çünkü dün gün boyu Trabzon’un yaylalarını gezip, yemeklerini tattım...
Doğa harikası yaylaları var. Yükseklere çıktıkça daha bir güzel oluyor. İnsana huzur veriyor. Kare kare fotoğraflayıp, İsviçre diye sunsanız, hiç kimse hayır demez.
Peki ne kadar korunuyor, ne kadar değerlendiriliyor ve en önemlisi de ne kadarımız bu güzelliklerin farkında?
Trabzon’a daha önce onlarca defa geldim. Ama her seferinde iş koşuşturması yüzünden bırakın yaylalarını, kent içini bile doğru düzgün gezemedim. Bu kez, biraz zaman ayırıp Trabzon’u Trabzon yapan öteki yüzünü tanımaya çalıştım...

Yazının Devamı