KPSS sonuçları açıklandı. Ama nedense YÖK hâlâ üç maymunu oynuyor. Sanki tüm bu skandallardan kendisi hiç sorumlu değilmiş gibi.
YÖK Başkanı Özcan’ın “Kopyacılar bulunamıyor” yönündeki açıklamalarının timsahın gözyaşlarından hiçbir farkı yok.
Tüm veriler, YÖK’ün elinin altında. Eğer isteseydi bugüne kadar kopyacıları rahatlıkla bulabilirdi. Ama nedense kopyacıları araştırıp bulma yerine olayı örtbas etmeyi yeğliyor.
Zaten çok önceden belli olan sonuçları, uzun bayram tatiline denk getirmesi de bu yüzden.
Bayram tatilinde her şey unutulacak, sonrasında da tayin telaşı ile kopyacılar unutulup gidecek. Dışarıya verilen görüntü aynen böyle. Elbette bu iddiayı destekleyen başka etkenler de yok değil. Örneğin neden sınav sonuçlarını öğrenmek için şifre uygulaması getirildi. Daha önce TC kimlik numarası ile sisteme girip diğer adayların puanlarını öğrenmek mümkün oluyordu. Zaten kopyacılar da böyle tespit edildi. Ama şimdi bu uygulamaya neden son verildi?
Örneğin bir önceki sınavda 120’de 120 yapanların şimdi aldıkları puanları tespit etmek, neden olanaksız hale getirildi?
YÖK bu konuda neden böyle bir uygulamaya yöneldiğini açıklamak durumundadır.
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, önceki gece, Genç Bakış’ta konuğumuz oldu ve görevden ayrılmasına yol açan gelişmelerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Hiç kimseye kırgın olmadığını söyledi.
Ekşi, Işık Üniversitesi’nde gerçekleşen programda öğrencilerden hem çok iyi bir karne hem de bol bol alkış aldı. Öğrenciler, Basın Konseyi Başkanlığı’ndan istifa etmeli mi yönündeki bir soruya ise yüzde 100’e varan oranda “hayır” cevabı verdiler.
Ekşi, Başbakan Erdoğan’ın enerjisi ve çalışkanlığının takdire şayan olduğunu ancak buna karşın üslubu ve özgürlükler konusundaki davranışlarının kabul edilir olmadığını söyledi. İşte programdan bazı satır başları:
Ağır ifadeler kullanıldı
- Sayın Başbakan’ın “Böyle bir Basın Konseyi Başkanı olması bu ülke için bir yüz karasıdır” ifadesine karşılık şunu söyleyebilirim ki; bu dönem geçer bizden sonraki kuşaklar taraf olmadan herkesi tarihin adil terazisinde tartar. O zaman Türkiye için kim yüz karasıdır, kim değildir ortaya çıkar.
YÖK, daha önce yaptığı duyuruda, sonuçların açıklanması için bir haftalık bir süre yeter diyordu. Ama 10 gün oldu ve sonuçlar hâlâ açıklanmadı. Çünkü şok edici veriler var
Soruları çalındığı gerekçesiyle ertelenen ve önceki hafta yeniden yapılan KPSS’de, sonuçların bu hafta içerisinde açıklanması bekleniyordu. Ama ertelendi. Çünkü ortaya şok edici veriler çıktı.
YÖK, daha önce yaptığı duyurularda, sonuçların açıklanması için bir haftalık bir süre yeter diyordu. Ama 10 gün oldu ve sonuçlar hâlâ açıklanmadı.
Son yapılan açıklamalar ise sonuçların hafta sonu ilan edileceği yönünde. Yani Türkiye uzunca bir bayram tatiline girdiğinde sonuçlar açıklanacakmış.
İşte bu noktada, değerlendirme işlemleri tamamlanan KPSS sonuçlarının, neden ertelendiği çok önemli!
Sonuçlar açıklanmıyor
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan yeni fikirleri seviyor. Devamı gelmese de en azından aklından geçenleri kamuoyu ile paylaşıyor. Her ne kadar yaptığı açıklamalar, beklenti ve üzüntü yaratsa da bu onun umurunda değil.
Şimdi de üniversiteye girişte, sadece Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin yaptığı sınavlarla değil, dünyada geçerli olan IB ve SAT, Abitur gibi sınav sonuçlarına göre de öğrenci almak istediklerini söylüyor...
Özcan’ın bu konudaki görüşü özetle şöyle:
‘’Türkiye’de de bazı liselerde IB dedikleri bir program var. Türkiye’de yıllar önce uygulanan olgunluk sınavı gibi. Ayrıca, SAT sınavı da dünyadaki pek çok üniversitenin öğrenci kabul ettiği bir sınav. Bu sınavlar çok ciddi, dünyanın önem verdiği, kabul ettiği sınavlar. Biz de bunları baz almak istiyoruz. Bunlarda başarılı olan çocukları üniversiteye almak ve böylece üniversiteye girişi çoklu hale getirmek amacımız. Çünkü bu çocukları kabul etmediğimiz takdirde bu çocuklar dışarda okumak zorunda kalıyorlar. IB programına göre okuyan öğrencilerin hepsi yurtdışına gidiyor.
Bu sistem, hemen gelecek yıl olmaz, çünkü çalışmamız lazım. Örneğin IB programında puanı 24’ün üzerinde olan çocuklar yurtdışındaki hangi
Cumhurbaşkanı’na atfen yazılanlar çok ilginç. Gül, İngiltere’ye giderken uçakta gazetecilere, insanı hayrete düşüren çok çarpıcı açıklamalarda bulunmuş!
İlki türbanla ilgili, özel televizyon kanalları gibi fiili durum yaratıldı, kendiliğinden çözüldü demiş.
Bir hukuk devletinde bir cumhurbaşkanı nasıl böyle konuşabilir? O zaman, YÖK Başkanı Özcan, yargı kararlarını arkadan dolanırız, görmezden geliriz dediği için neden zehir zemberek eleştirildi?..
Garip bir dönemden geçiyoruz. Sorunları yasal çerçevede çözmek yerine akışına bırakıyoruz ki, bunu yapacak en önemli kurum Cumhurbaşkanlığı makamı olmalıydı.
Gül, aynı sohbette CHP’li rektör de atadım, Alevi rektör de demiş... Görünen o ki Çankaya’da rektörlerin siyasi görüşü ve bağlı bulundukları mezhebe göre de bir çetele tutuluyor! Hayret ki hayret!
Sayın Cumhurbaşkanı, aynı süreçte biraz da demokratik teamüllere, adli sicil kayıtlarına, en önemlisi de akademik birikimlere baksa çok daha iyi olmaz mı? Örneğin, şu an önüne gelen rektör adaylarından kaçının uluslararası refere edilmiş bilimsel yayını var, kaçının hakkında savcılıklarda soruşturma yürütülüyor ve daha önemlisi ne kadarı gücünü sadece ve sadece sandıktan alıyor?..
S
Hangi kriteri uygularsanız uygulayın, Gaziantep her koşulda, hiç tartışmasız ilk 10’a girer. Hele hele mutfak, girişimcilik, adam gibi adamlık ve misafirperverlik gibi insani değerler ele alındığında, ilk 3’ün, ilk 5’in tartışmasız adaylarından birisi de o olur. Ama elimizde öylesine bir tablo var ki bunu Gaziantep’e hiç ama hiç yakıştıramadık...
Ben çok şaşırdım. Eminim ki siz de çok şaşıracak ve bu kadarı da olmaz diyeceksiniz!
Bu tablonun ne olduğunu söylemeden önce isterseniz önce şu soruyu size sorayım, bakalım aklınızın ucundan bile geçecek mi?
81 il içerisinde Gaziantep’in 80’inci sırada yer aldığı tablo ne olabilir?
Gaziantep’i ve Gazianteplileri biraz olsun tanıyanların, onları hiç ama hiç bir tabloda sondan ikinci sırada düşünmeleri mümkün değil. Hele hele eğitimde.
Birisi devlet üniversiteleri, milletvekilleri, bakanları, profesörleri, aydınları, çok sayıda markaları ve zenginleri var.
Ama onlar SBS’de yani fen ve anadolu liselerine giriş sınavında 81 il içerisinde 80’inci sıradalar. Geçebildikleri tek kent, kişi başına geliri ve kalkınmışlığı onların onda biri kadar olmayan Şırnak.
18. Milli Eğitim Şûrası dün sona erdi. 220 karar alındı. Ama içlerinde en önemli olanı temel eğitimin 13 yıla çıkartılması.
Bu konuda aslında geç bile kalındı. Çünkü AB’de kişi başına düşen eğitim ortalaması da zorunlu eğitim süresi de bunun çok üzerinde.
Peki Türkiye bu zoru başabilir mi?
Canı gönülden evet demeyi çok isteriz ama sanki çok zor!
Bırakın 13 yılı hâlâ 8 yıllık temel eğitimi bile doğru düzgün veremiyoruz. Daha da vahimi 6.5 milyon vatandaşımız okuma-yazma dahi bilmiyor. Yani bu konuda sicilimiz bozuk. Ama hedef olarak belirlenmesi bile önemli bir adım.
Cevabı en çok merak edilen soru ise 1+4+4+4 formülünün ne anlama geldiği ve alınan kararın pedagojik mi yoksa politik mi olduğu?..
MEB’in bu konuda kafasının karışık olduğu kesin. Bırakın kararın politik mi, pedagojik mi olduğunu, uygulamaya geçildiğinde hangi fiziki ortamda ve hangi öğretmenlerle gerçekleştirilecek önce bunu belirlemesi gerekirdi.
Genç Bakış’ın bu haftaki konuğu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ti. Kamu borçlarına gelen aflardan işsizliğe birçok güncel konunun tartışıldığı programda rakamlar konuştu. Türkiye’nin kanayan yarası işsizlik ve öğretmen atamaları programda en çok öne çıkan gündem maddeleriydi. Gaziantep Gazikent Üniversitesi’nde gerçekleşen Genç Bakış, sabahın ilk ışıklarına dek sürdü. İşte programdan satır başları:
760 bin dolardan vazgeçtim
- Çifte vatandaşlık Anayasal bir haktır. Ben İngiltere’deyken işimi yapabilmem adına çifte vatandaşlık gerekli bir şeydi. Yılda 60-70 ülkeye gitmem gerekiyordu. Türk pasaportuyla bu mümkün değildi.
- Çifte vatandaşlık için herkes atıp tutuyor. Ama bu tür tartışmalar çok sığ. İngiltere Kraliçesi’nin önünde yemin filan etmedim. Bunların hepsi hikâye. Ben İngiliz vatandaşı olduğum zaman yemin müessesesi yoktu.
- İngiltere’den geldiğim sene yılda 760 bin dolar maaş alıyordum. Bunu bırakıp ülkeme hizmet etmeye geldim. Bununla gurur duyuyorum.