Türkiye’nin en iyi üniversiteleri hangileri? Bu konuda kime sorsanız “en iyi” kendileri. Ama daha da önemlisi aralarındaki yarış. Rekabet, eskiden üniversiteler düzeyindeydi, görünen o ki, şimdi kentler arasında. Özellikle de Ankara-İstanbul...
ODTÜ’nün hazırladığı ve dün bu köşede yer alan üniversiteler sıralamasında ilk üçü Ankara üniversiteleri paylaşıyor. İlk 10’da ise Ankara’dan 5 üniversite yer alırken İstanbul’dan sadece 3 üniversite var. İzmir ise tek üniversite ile temsil ediliyor.
Akla hemen şu soru geliyor:
Eğer bu liste İstanbul üniversitelerinden biri tarafından yapılsaydı, sıralama yine aynı olur muydu?
Hazırlayan ekibin Başkanı Ural Akbulut, “Kriterlerin hepsi dünyanın kabul ettiği kriterler ve kullandığımız verilerin hepsi de resmi veriler” diyor.
Ama ona rağmen dünya sıralamasında ilk 500’e giren üniversiteler, Ankara sıralamasında ilk 3’e bile giremiyor! Akbulut bu konuda da, yaptıkları sıralamayı herkesle tartışmaya hazır olduklarını, gerekirse yeni kriterler getirebileceklerini söyledi.
Peki Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri hatta kimilerine göre en iyi üniversitesi kabul edilen Boğaziçi’nin 10. sırada, Galatasaray’ın 73’üncü, Mimar Sinan’ın da
Dünyadaki en iyi üniversiteler sıralaması artık Türkiye’de de yapılıyor. ODTÜ’de kurulan Enformatik Enstitüsü, bundan böyle sadece Türkiye’deki üniversiteleri performanslarına göre sıralamakla kalmayacak, dünya üniversitelerini listeleyecek. Bu amaçla önümüzdeki ay gerçekleşecek Ankara’daki toplantıya, dünya üniversite sıralamalarını yapan tüm kurumların tepe yöneticileri katılacak. Bu toplantı sonrasında da Türkiye’nin gerçekleştirdiği ilk dünya sıralaması kamuoyuna duyurulacak.
ODTÜ’nün eski Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği Türkiye sıralaması, görünen o ki, tartışmaları da beraberinde getirecek. Çünkü popüler üniversitelerin pek çoğu kendilerini görmek istedikleri sıraların çok altında.
Dünyadaki sıralama kriterlerinin çok daha ötesine geçerek, daha kapsamlı bir liste hazırlayan ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde oluşturulan University Ranking by Academic Performance URAP’ın Türkiye genel sıralamasında ilk üçü Hacettepe, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi paylaşıyor.
Tıp fakültelerinin üniversitelere farklı bir avantaj sağlaması nedeniyle tıpsız listeler de hazırlandı. Bu sıralamada ise ilk üçte ODTÜ, İTÜ ve Gebze Yüksek Teknoloji yer aldı.
Üniversite gençliğinin bin tane sorunu var ama nedense hiç gündeme gelmiyor. Ki hepsi de hayati derecede önemli konular. Örneğin yurt, örneğin burs, örneğin staj. Ve en önemlisi de işsizlik. Peki bu sorunlar neden hiç gündeme gelmiyor.
Türban önemsiz bir sorun mu? Elbette önemli. Ama diğer sorunlar da önemli. İşte bu yüzden CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Eğer üniversite gençlerinin sorunlarını ele alacak ve çözüm üreteceksek gelin türbanla birlikte diğer öğrenci sorunlarını da konuşalım“ diyor.
Haksız mı? Kesinlikle haklı!
Yurt sorunuHiç kimsenin karşı çıkmaması gereken bir çözüm önerisine, nasıl bir cevap verilecek bekleyip göreceğiz. Özellikle de iktidar partisinin yaklaşımını. Bırakın diğer sorunlarını, gelin önce türbanı çözelim deyip kendi gündemlerini dayatmaya kalkarlarsa CHP’nin buna hayır diyeceğini çok iyi biliyorlar. Tam da seçim öncesi böyle bir senaryo sahneye konulursa, birileri bir şeyler kazanır ama kaybeden kesinlikle öğrenciler olur.
Pek çok konuda büyük reformlara imza atan Ak Parti iktidarı eğitim, bilim ve gençlik konusunda patinaj yapmaya devam ediyor.
Diğer alanlardaki performanslarını bu alanlarda da gösterselerdi, bugün kesinlikle farklı bir Türkiye
Ülkemizde pek çok açıdan ciddi anlamda değişim yaşanıyor. Reform denilecek açılımlar gerçekleşiyor. Bazıları referandumda olduğu gibi alkış alıyor bazıları da ciddi anlamda eleştiriliyor. Ama öyle ya da böyle çok önemli adımlar atılıyor.
Peki bu değişim süreci, her alanda uygulama olanağı buluyor mu? Evet demek çok zor. En azından eğitim ve üniversiteler söz konusu olduğunda.
Örneğin ek yerleştirmeden sonra üniversitelerde 70 bin kontenjan boş kaldı. Klasik kayıt anlayışına göre, üçüncü bir kayıt döneminin açılması mümkün değil. Oysa anadolu liseleri ve kolejlere girişte, sorunsuz kayıt dönemi yaşanıyor. Yani 70 bin boş kontenjandan en azından bir bölümünün daha doldurulması için yeni kayıt dönemi daha açılmalıdır.
Bunun için öyle yasal düzenlemeye de gerek yok. Anayasa değişikliği ve referanduma da... YÖK Genel Kurulu’nun karar alması yeter de artar.
Peki takvim buna müsait mi? Fazlasıyla uygun. Eğer isterse yarın üç günlük bir başvuru süreci başlatır, hafta sonu da yerleştirmeyi yaparak, öğrencilerin gelecek hafta, diğer öğrencilerle birlikte derslere başlamasına olanak sağlayabilir.
Bu konuda YÖK’ün bir karar alması mümkün değil. Hele hele acil olarak. Ama hükümet bu
Genç Bakış’ta önceki gece, ateşli bir öğrenci, Ertuğrul Özkök’e “ruhunu kaça sattın?” diye sordu. Daha önce de Kemal Derviş’e, “cebinde hangi ülkenin pasaportu var?” demişlerdi.
Genç Bakış’ın tek kuralı, saygı sınırlarının aşılmaması olduğu halde, bazı öğrenciler, çok sık olmasa da bu kuralı ihlal ediyor.
Hatta bazen alkış da alıyorlar. Ama hiçbir zaman genel kabul görmüyorlar.
Çoğu zaman özellikle ekran başındakiler tarafından eleştirilenler de, konuklardan çok, saygı sınırını aşan öğrenciler oluyor.
En azından aynı soru, çok daha farklı üslupla dile getirilebilir, yaşına, başına, makamına hürmet edilir diye.
Öğrencilerin sordukları soruları, yetişkinlerin sorması mümkün değil.
Akıllarından geçse bile kırk süzgeçten geçirirler. Ama onlar öyle mi, pat diye soruyorlar. Ucu nereye dokunacak, kim ne diyecek diye hiç düşünmeden.
Falcı değiliz. Müneccim hiç değil. Ama eğitim adına ne söylediysek bir bir çıktı. Daha üç gün önceki yazımızın başlığı, aynen bugünkü gibiydi. 70 bir kontenjanın boş kalacağına yönelikti. Çok iddialı ve bir o kadar da riskli bir başlıktı. Az ya da çok daha fazla açık kalsaydı, dünyadan bir haber diye tefe alacakların sayısı çok fazlaydı. Ama noktası virgülüne kadar aynı çıktı. Neden? Çünkü, gelişmeleri çok yakından izliyoruz. Hepsi bu.
Peki ya eğitime yön verenlerin öngörüleri ve söylemleri? İşte onlar, tam bir fiyasko.
KPSS ile ilgili mailler gelmeye başladığında kesin bu sınav iptal olur dedik. Çünkü, 120’de 120 net çıkaranın bu kadar fazla olması, mide bulandırıcıydı. ÖSYM ve YÖK direndi. Özellikle de ÖSYM, yazılanlar iftira, tepkiler de sınavı kötü geçenlerin hezeyanı dedi. Ve sonuçta sınav iptal edildi.
SBS’de yaşanan krizi onlarca defa yazdık, yanlıştan dönülecek dedik, bakanlar çok kızdı. Aynı şekilde kayıtlarda yaşanan skandala ve kaosa dikkat çektik, boş kontenjanların doldurulmasında şaibe yaşanmaması için uyarılarda bulunduk. Ama MEB, yine aynı şekilde kamuoyunu yanılttığımızı ve velilerin kafasını karıştırdığımızı ilan etti, kendi internet sitesinde...
Peki ne
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, önceki gece Genç Bakış’ta öğrencilerin sorularını cevapladı. Bazen kızdı, bazen kendisinin de çok hatalar yaptığını söyledi, bazen de sözün bittiği nokta deyip suskunluğu tercih etti.
Programa, telefonu dinlenen mağdurlardan biri olarak gittiği Beşiktaş Adliyesi’nden ayağının tozu ile geldi. Canı çok sıkkındı.
Öğrencileri bazen kızdırdı, sık sık da alkış aldı. Kürt sorununun çözümü için gerekirse Öcalan ile de görüşülsen deyince PKK sempatizanı ilan edildi. “Bebek Katili” tanımlaması yapılınca da ona bu ismi ben taktım, ama bakın şimdi ne diyorsunuz tepkisini koydu. Türbanla ilgi görüşleri ise zaman zaman alkışlandı zaman zaman tepkilere neden oldu. TBMM’ye türbanlı girilebilir sözleri ise görünen o ki daha uzun süre tartışılacak.
İktidar şakşakçısı eleştirilerine ise ironiyle cevap verdi.
Üniversiteler hiç bu kadar suskun olmamıştı. Askeri dönemlerde bile. Ama bir günde bu noktaya gelmediler.
Her dönemin şamar oğlanı oldular. Gelen vurdu, giden vurdu.
Ne zaman bir sorun çıksa, hep onlar suçlu ilan edildi.
Peki şimdi ne haldeler?
Ne siz sorun ne de biz söyleyelim...
Demirel ve Kılıçdaroğlu