Diyalog Sağlam'ı tatil öncesi, bir nebze olsun sizlere tanıtmaya çalışmıştım. Ama unuttuğumuz o kadar çok marifeti kalmış ki, okurlardan tepki geldi.YÖK Başkanı'yken baraj puanını aşağıya çekerek yurtdışına devlet bursuyla gönderdiği cemaat öğrencileri, daha sonra görevden alınan rektörler, ÖSS'de barajı zor geçip ÖYS'de soruların tamamını yaparak (!) rekor kıran öğrenciler ve en önemlisi de bakanken hemşerilerine ve özellikle de oğluna yaptığı "kıyak".Haber 10 yıl önce (31.5.1997) Milliyet'te İnanılmaz Skandal başlığıyla yayımlandı. Bakan Bey'in küçük oğlu Sinan, anadolu liseleri sınavına girip 586 puan almış ve bu puanla da Ankara'nın yeni açılan okullarından Mamak Ali Naili Erdem Anadolu Lisesi'ne girmişti. Sınava girdiğinde babası YÖK Başkanı'ydı. Okula yerleştirildiğinde ise Milli Eğitim Bakanı. İlk icraatlarından birinin ne olduğunu siz tahmin edin!Bakan Bey, yani daha sonra, 1. AKP iktidarı döneminde Etik Kurulu Başkanlığı yapan, şimdi de kabineye girmesine kesin gözüyle bakılan Mehmet Sağlam, oğluna "düzmece" bir sağlık raporu alıp Ankara'nın en yüksek puanla öğrenci alan okullarından Gazi Anadolu Lisesi'ne nakil yaptırdı.Sinan'ın puanı 586, Gazi'nin puanı ise 710'du. Bir
Diyalog Hâlâ tatile çıkamayan ya da nereye gideyim kararsızlığı içinde olanlar varsa önemli ipuçları yakalayabilirler...İstanbul Belediyesi'nin yaptığı en iyi işlerden biri, birçok sahil kentine feribot ve deniz otobüsü seferleri koyması. İzmir'e hatta Bodrum'a kadar düzenli seferleri var. Biz Bandırma üzerinden gittik.Susurluk'ta alışveriş merkezlerinin yoğun olduğu bölgede bir mola verin. Tüm markalar var. Hem de İstanbul'la kıyaslanmayacak derecede ucuz. Ama daha da cazibi, Tarihi İskenderci'de bir iskender yemeniz...İlk durağımız Çeşme Alaçatı'ydı. Çeşme ne kadar dökülüyorsa, Alaçatı'nın merkezi o kadar düzenliydi. Eğer bozulmazsa, Bodrum'u da, Kuşadası'nı da, Çeşme'yi de sollayabilir. Özellikle deniz sporlarına ilgi duyanlara önerilir.Çeşme Çiflikköy'de, Can Baba'da denizböceği yemeden de sakın dönmeyin. Tabii kumru da. Kumru o bildiğiniz kuş değil, sandviç. Ama ne sandviç! Gün boyu tok tutanlardan.Alaçatı'dan sonra Kuşadası'na gitmek, köyden kente gitmek gibi bir şey oldu. Kuşadası'nın yaz nüfusu bir milyonu geçiyormuş. Tam bir beton yığını. Ama hâlâ bazı güzelliklerini koruyor. Hemen her gün devasa gemilerle, binlerce yabancı turist geliyor. Rotaları direkt Efes.Kuşadası'na
Diyalog Bu konuda çağımız Evliya çelebilerini dinlerseniz, sinema yorumcularından farklı değiller. Öve öve bitiremedikleri yerlere gittiğinizde, Oscar'lı filmlerden çıktıktan sonraki ruh haliyle dönüyorsunuz.İstikamet Ege gibi. Bu yıl bir farklılık yapıp çat kapı yöntemini uygulayacağız. Neresi hoşumuza giderse orada kalacağız ya da yeni gidip dönenlerin beğenilerini dikkate alacağız. Ha bu arada Ege'ye yönelik önerileriniz olursa memnuniyetle dikkate alacağımdan emin olabilirsiniz. Dönüşte ben de size anlatırım.Türkiye'nin dört bir yanı öylesine güzel ki gez gez bitmez. Ben çok kez turladım ama çoğu iş gezisi olduğu için bazen su içmeden döndüm. Örneğin Kars'a üç kez gittim, ikisi geceydi, üçüncüsü de transit, sadece arabadan görebildim. Bir ara oraya da sırf gezi amaçlı gideceğim. Farklı, bir o kadar da güzel bir yer. Tıpkı Artvin gibi.Ege'ye dünden bugüne çok gidip geldim sanıyordum. Ama yeniden araştırıp bir de sorup soruşturunca, ooo daha hiç tanımıyormuşuz.Tatilde gün boyu uzanıp yatanlardan değilim. Hareketi severiz. Erken yatıp erken kalkarız ki günü dolu dolu yaşayalım.Yeni yerler görmeyi, yeni tatlar keşfetmeyi hep sevmişizdir. Ve Türkiye bu açıdan öylesine zengin
Diyalog Sağlam'ı doçentliğinden beri izlerim. Gürüz ile o, Doğramacı'nın altın çocuklarıydı. Profesör olur olmaz biri Trabzon'a, diğeri Samsun'a rektör oldu.Doğramacı, daha sonra sırasıyla, her ikisini de YÖK Başkanlığı koltuğuna oturttu. Ama daha sonra yolları ayrıldı. Sağlam, YÖK Başkanlığı koltuğuna oturup güçlü "dayı"lar bulunca, Doğramacı ile selamı sabahı kesti. Başkanlığının üzerinden birkaç ay geçmemişti ki, Doğramacı, hataların en büyüğünü yaptığını söylüyordu. Alın size kocaman bir sopa, beni iyi bir dövün. Ben Mehmet'i o koltuğa niye oturttum diyordu. Haksız da sayılmazdı. Sağlam, kendisini yoktan var eden Hocabey'e ve kurumlarına karşı savaş başlattı. Artık yeni kral benim havasına girdi. Ve bu saltanatı, YÖK Başkanlığı süresince de devam etti.Ama bir kez Doğramacı'yı kızdırmış ve gücünü hafife almıştı. Bu daha sonraları, başını çok ağrıttı. Belki şimdi de ağrıtacak!..Sağlam, görev süresi dolup YÖK'e veda ederken, dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'e, YÖK Başkanlığı koltuğuna Kemal Gürüz'ün dışında herkesi oturtabilirsiniz telkininde bulundu. Ama ters tepti. Çünkü, Doğramacı, Gürüz için çoktan kulis yapmıştı.Doğramacı ile yolları ayrılan Sağlam, o dönem siyasete merak
Diyalog Onların hamisi kim? Ne kadar güçlüler? Ne kadar kalıcılar?..İşte tam da tercih öncesinde bu soruların cevabını sizlerle paylaşacağım. Çünkü, pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da kafalar karışık. Oysa işadamları, siyasetçiler ve medya maydanozlarından çok daha fazla onların vitrine çıkmaları gerekiyor.Yüz milyonlarca dolarlık servetlerini, daha çok para kazanmak ya da daha fazla ünlü olmak için başka alanlara değil de eğitime, bilime yönlendiriyorlar. Ama baş tacı edilmeleri gerekirken, horlanıyorlar, küstürülüyorlar, aşağılanıyorlar...Anayasa'ya göre, vakıf üniversiteleri, kâr amacı gütmeyen kurumlardır. Satılamaz. Babadan oğula miras yoluyla geçemez. Keyfilik yoktur. Devlet üniversiteleri için kurallar neyse, onlar için de odur. İçlerinde arada bir pusulayı şaşıran yok mu? Elbette var. Ama bütününe bakmak gerekir...Vakıf üniversiteleri, Türk yükseköğretimine yeni bir soluk getirmiştir. Getirmeye de devam edecektir. YÖK bu konuda yetersiz kalmıştır. Kendi içlerinde de yeterince örgütlenememişlerdir. İşte bu yüzden yeni dönemde kurulacak bir Bilim ve Yükseköğretim Bakanlığı, hem bilimi, hem de devlet ve vakıf üniversitelerini patlatacaktır. Tabii o koltuğa kaşarlanmış
Diyalog Başbakan Soyer farklı bir politikacı. Her ne kadar kendisini samimi bulmayanlar olsa da, o yaşamını, politikaya ve KKTC'ye adamış biri. İstanbul Tıp'tan mezun olmuş. Yaşıtları, üniversite yerine iş hayatına atılıp, kırk defa köşe dönüp, 3-4 defa emekli olsalar da o hâlâ kirada oturuyor. Ne, neredeyse her KKTC'li gibi 3-4 emekli maaşı var ne de bir evi. Üstelik son gerçekleştirdiği reformlar yüzünden, kendisini destekleyen sendikalarla da yüzgöz olmuş.Denktaş ve Talat gibi, konuşurken ince hesaplar yapmıyor, kafasında kırk tilki dolaşıyor izlenimi de vermiyor. Ne sorsanız cevap veriyor. Ambargo koymuyor. Ama bazı konularda, ülkelerimize zarar verir, ben anlatayım gerisi size kalmış diye topu bize atıyor.Çeşitli gazete ve televizyonlardan gelen meslektaşlarımızın yoğun soru bombardımanı altında yemeklerine dokunamayan, hatta çok sevdiği sigarasını bile tüttüremeyen Soyer, ilginç anekdotlar anlattı. Onlardan satırbaşları da vereceğim, ama önce üniversitelere yönelik olanlar. KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer ile dün İstanbul'da uzunca bir öğle yemeği yedik. Sabah da KKTC'deki üniversite rektörleri ile basın toplantısı düzenlemiş. Amaç, tam da ÖSS tercihleri aşamasında biz de
Diyalog Avrupa Birliği tam anlamıyla güme gitti. YÖK, katsayılar, türban, ÖSS, OKS, öğretmenlerin kadro sorunları, işsizlik, burslar ve daha pek çok sorun, neredeyse hiç gündeme gelmedi. Oysa, seçim sonrasında hep bu konular konuşulacak. Tıpkı trafik, susuzluk ve enerji krizi gibi.Örneğin YÖK'ü ele alalım. Hangi parti bu konuda ne yapacak? Anlayabildiniz mi? Ya da katsayılar ve türban konusunda hangi parti ne düşüyor? En önemlisi de gençlerin en büyük sorunu olan üniversiteye giriş konusundaki çarpıklıklar nasıl giderilecek? OKS'de ortaya çıkan kaos nasıl çözülecek?Ben bu konularda satır aralarında da olsa bir şey görmedim. Duymadım.Liderlerin karşısına tespih boncuğu gibi dizilen meslektaşlarımızın da zaten onlardan farkı yoktu. Biri de merak edip, eğitimin ve gençlerin sorunlarını dile getirmedi.Ayda 150 YTL'lik burs ile bir üniversite öğrencisi Ankara'da, İzmir'de, İstanbul'da nasıl geçinecek? Hiçbir lider bu konu üzerinde durmadı. Dursa da detayına girmedi.Peki ya YÖK? Kim kaldıracağız diye geldiyse, önce kendisi gitti. Hatta yok oldu. Yoksa bu yüzden mi hiçbir parti ağzına almadı? YÖK diktatörlüğü, önümüzdeki dönemde de devam mı edecek?Ya katsayılar? Sanki sadece imam
Diyalog Milli Eğitim Bakanlığı, İBP'nin OKS'ye etki edeceğini ikinci dönemin başında açıkladı. Oysa, İBP puanı hesaplanırken, 4, 5, 7 ve 8'inci sınıf notları dikkate alındı. Yani hiç haber verilmeden geçmişe yönelik bir tasarrufta bulunuldu. Ama daha da önemlisi, objektif bir ölçme değerlendirme sisteminin bulunmaması. Süper liseler bu yüzden batmadı mı?..Şişirilmiş notlar ise eğitim tarihine bir yüz karası olarak geçecektir. İstanbul'da bazı seçkin okulların bile İBP'nin OKS'de puanlamaya katılacağının açıklanmasından sonra notlarını şişirdiği söyleniyor.İBP'ye yönelik olarak yapılacak ciddi bir inceleme, ortaya vahim sonuçlar çıkaracaktır. İşte bu yüzden, tıpkı yanlış soruda olduğu gibi inattan vazgeçip yargı kararını beklemeden, MEB bu yanlışa dur demelidir.Umarız, seçim sonrasında, yeni hükümet bir an önce kurulur ve yeni Milli Eğitim Bakanı'nın ilk icraatı, bu yanlışa dur demek olur. Yoksa, yaşanacak tüm bu kaosun faturası, daha koltuğuna ısınmadan ona çıkacaktır. OKS puanları, ilköğretim başarı puanı (İBP), dikkate alınmadan, bir an önce, yeniden hesaplanmalıdır. Yoksa, çok büyük haksızlıklara neden olacaktır. Zaten hukuki altyapısı da bulunmamaktadır. Bu yüzden, yargıdan da