Rahşan Hanım da mı takiyeci?

13 Nisan 2002

Başbakan eğer bu konuda samimi ise sevgili eşi Rahşan Hanım da takiyeci. Çünkü Bastancıoğlu'ndan en fazla rahatsızlık duyanların başında o geliyor.Başbakan gibi gazetelerde bu konuda yorum yapan arkadaşlarımızın çoğu da gaza gelmiş durumda. Hedef laik Cumhuriyet'miş de onlara karşı kahramanca savaşan Bostancıoğlu'ndan hınç alınıyormuş. Bu s"ylem içerisinde olanların belli ki eğitim dünyası ile uzaktan yakından alakaları yok. Eğer biraz olsun Rahşan Hanım gibi eğitimde neler oluyor diye bir araştırma yapmış olsalardı ileride pişmanlık duyacakları bu satırları yazmazlardı.8 yıllık kesintisiz eğitim yasasını çıkartan ve Milli Eğitim'de laikliğin gerçek savunuculuğunu yapan Hikmet Uluğbay'ı ortakları istedi diye harcayan Sayın Ecevit'in ta kendisi değil miydi? Kusura bakmasın ama bu konuda hiç inandırıcı değil.Gelelim Bostancıoğlu'na! Eğitim kurumlarını laikliğe karşı olanlardan temizledi mi yoksa daha da artırdı? Türban ve imam hatipler olayı hiç kimseyi yanıltmasın. Kapanan her imam hatipe karşı en az iki üç tane "zel İslami okul açıldı. Ve imam hatipler gibi kontrol altında da değiller. Yine aynı şekilde cemaatlere ait anadolu liseleri, fen liseleri ve üniversite hazırlık

Yazının Devamı

Rahşan Hanım da mı takiyeci?

13 Nisan 2002


<#comment>Başbakan Ecevit, Milli Eğitim Bakanı Bostancıoğlu hakkında Meclis soruşturması açılmasına sert çıktı. Cumhuriyet düşmanları ve takiyeciler, bakan ve hükümetten hınç almaya kalktı dedi.
Başbakan eğer bu konuda samimi ise sevgili eşi Rahşan Hanım da takiyeci. Çünkü Bastancıoğlu'ndan en fazla rahatsızlık duyanların başında o geliyor.
Başbakan gibi gazetelerde bu konuda yorum yapan arkadaşlarımızın çoğu da gaza gelmiş durumda. Hedef laik Cumhuriyet'miş de onlara karşı kahramanca savaşan Bostancıoğlu'ndan hınç alınıyormuş. Bu söylem içerisinde olanların belli ki eğitim dünyası ile uzaktan yakından alakaları yok. Eğer biraz olsun Rahşan Hanım gibi eğitimde neler oluyor diye bir araştırma yapmış olsalardı ileride pişmanlık duyacakları bu satırları yazmazlardı.
8 yıllık kesintisiz eğitim yasasını çıkartan ve Milli Eğitim'de laikliğin gerçek savunuculuğunu yapan Hikmet Uluğbay'ı ortakları istedi diye harcayan Sayın Ecevit'in ta kendisi değil miydi? Kusura bakmasın ama bu konuda hiç inandırıcı değil.
Gelelim Bostancıoğlu'na! Eğitim kurumlarını laikliğe karşı olanlardan temizledi mi yoksa daha da artırdı? Türban ve imam hatipler olayı hiç kimseyi yanıltmasın.

Yazının Devamı

Bostancıoğlu neden yalnız kaldı?

12 Nisan 2002

Bakan'a ret oyu verenleri türban cephesi olarak değerlendirmek yanlışların en büyüğü olur. Bakan Bey'in yarattığı rahatsızlık "ylesine büyük boyutlarda ki, kendi partisinden pek çok milletvekili de muhalefetle birlikte oy kullandı.Bostancıoğlu, Milli Eğitim Bakanı olarak başarılı bir performans sergileyemedi. Eğitimi "ğrenmek için hiç çaba harcamadı. Bürokratların güdümünde hareket etti. İnsanların g"zünün içine baka baka gerçekleri saptırdı.TBMM'deki oylama da yapayalnız kaldı. Kimse çıkıp kendisini savunmadı. Oylamadan bir gün sonra CNN Türk'te Mehmet Ali Birand'la konuşurken gerçekleri saptırdı. Meslek liseleri mağdur edilmedi aksine taltif edildiler dedi. Ve daha neler neler...TBMM'nin güvensizliğini ortaya koyduğu bir bakana düşen g"rev, alınmasını beklemeden koltuğuna onurluca veda etmek olmalıydı. Ama ne kendisini ne de bugüne kadar anlamsız bir şekilde inat eden Başbakan Ecevit'i anlamak mümkün değil.™zetin "zeti: Bostancıoğlu'na duyulan güvensizlik konusunda "küzün altında buzağı aramaya gerek yok. Eğer oylama TBMM'de değil de halk nezdinde yapılsaydı sonuç, kendisi açısından çok daha felaket olabilirdi!.. Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında "nce gün TBMM'de

Yazının Devamı

Bostancıoğlu neden yalnız kaldı?

12 Nisan 2002


<#comment>Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında önce gün TBMM'de gerçekleştirilen oylama, bir anlamda güven oylamasıydı. Maalesef güvenoyu alamadı. Ne acı ki, Milli Eğitim, şu an Meclis'ten güvenoyu alamamış bir bakan tarafından yönetiliyor.
Bakan'a ret oyu verenleri türban cephesi olarak değerlendirmek yanlışların en büyüğü olur. Bakan Bey'in yarattığı rahatsızlık öylesine büyük boyutlarda ki, kendi partisinden pek çok milletvekili de muhalefetle birlikte oy kullandı.
Bostancıoğlu, Milli Eğitim Bakanı olarak başarılı bir performans sergileyemedi. Eğitimi öğrenmek için hiç çaba harcamadı. Bürokratların güdümünde hareket etti. İnsanların gözünün içine baka baka gerçekleri saptırdı.
TBMM'deki oylama da yapayalnız kaldı. Kimse çıkıp kendisini savunmadı. Oylamadan bir gün sonra CNN Türk'te Mehmet Ali Birand'la konuşurken gerçekleri saptırdı. Meslek liseleri mağdur edilmedi aksine taltif edildiler dedi. Ve daha neler neler...
TBMM'nin güvensizliğini ortaya koyduğu bir bakana düşen görev, alınmasını beklemeden koltuğuna onurluca veda etmek olmalıydı. Ama ne kendisini ne de bugüne kadar anlamsız bir şekilde inat eden Başbakan Ecevit'i anlamak mümkün değil.

Yazının Devamı

Yetişkinlerin eğitimi

10 Nisan 2002

Demir de pek çok yetişkin gibi hayatın zorlu koşulları nedeniyle gençliğinde gerçekleştiremediği mastır ve doktora eğitimini işlerini yoluna koyduktan sonra tamamlamak istemiş. Mastırı yapmış. Sıra doktoraya geldiğinde ise LES sınavına takılmış.Türkiye gibi bir ülkede en zor olanı başarmış. Fıratpen'i kurmuş. Kriz ortamında dimdik ayakta kalmış. Dünyaya açılmış. Yanında profes"rler çalıştırmaya başlamış. Ama LES'i aşamıyor. Aşması da mümkün g"zükmüyor. Çünkü aklı, bilgiyi, muhakeme gücünü, yaratıcılığı, kriz y"netimini, yoktan var etmeyi, istihdam yaratmayı, problem ç"zmeyi, zor piyasa koşullarında ayakta kalmayı, dünyaya açılmayı değil kendilerinin de bilmedikleri farklı yetenekleri "lçüyorlar. Ne işe yarayacaksa!..šniversiteye giriş sınavı da lisansüstü eğitim sınavı LES'ten farklı değil. ™ğrencilerin hangi yetenek ve bilgilerini "lçüyor? Bilgi desen mümkün değil. Çünkü lise ve dengi okullarda 200'e yakın ders okutuluyor. Oysa sınavda sadece 9 dersten soru soruluyor. Peki diğer dersler "nemli değil mi? Nitekim MEB de ™SYM'yi uyararak soru yelpazesinin genişletilmesini istemiş.™SS bilgi değil de yetenek "lçüyor deseniz bu da mümkün değil. šç saatlik bir sınavda hangi yeteneği

Yazının Devamı

Yetişkinlerin eğitimi

10 Nisan 2002


<#comment>İşadamı Nevzat Demir'in 40'ından sonra doktora yapmak için nasıl yanıp tutuştuğunu geçtiğimiz günlerde gazetelerden okumuşsunuzdur.
Demir de pek çok yetişkin gibi hayatın zorlu koşulları nedeniyle gençliğinde gerçekleştiremediği mastır ve doktora eğitimini işlerini yoluna koyduktan sonra tamamlamak istemiş. Mastırı yapmış. Sıra doktoraya geldiğinde ise LES sınavına takılmış.
Türkiye gibi bir ülkede en zor olanı başarmış. Fıratpen'i kurmuş. Kriz ortamında dimdik ayakta kalmış. Dünyaya açılmış. Yanında profesörler çalıştırmaya başlamış. Ama LES'i aşamıyor. Aşması da mümkün gözükmüyor. Çünkü aklı, bilgiyi, muhakeme gücünü, yaratıcılığı, kriz yönetimini, yoktan var etmeyi, istihdam yaratmayı, problem çözmeyi, zor piyasa koşullarında ayakta kalmayı, dünyaya açılmayı değil kendilerinin de bilmedikleri farklı yetenekleri ölçüyorlar. Ne işe yarayacaksa!..
Üniversiteye giriş sınavı da lisansüstü eğitim sınavı LES'ten farklı değil. Öğrencilerin hangi yetenek ve bilgilerini ölçüyor? Bilgi desen mümkün değil. Çünkü lise ve dengi okullarda 200'e yakın ders okutuluyor. Oysa sınavda sadece 9 dersten soru soruluyor. Peki diğer dersler önemli değil mi? Nitekim MEB de

Yazının Devamı

"Hükümet üniversitelerde huzuru bozdu!"

9 Nisan 2002

šniversite senatoları, üniversitelerdeki huzuru ve çalışma barışını bozduğu gerekçesiyle Bakanlar Kurulu'nu Cumhurbaşkanı'na şikayet ettiler.Çok sert ifadelerin yer aldığı senato kararlarında üniversitelerdeki hoca kaçışının hızlandığı ve hocaların birbirlerini düşman gibi g"rdükleri vurgulandı.İşte değişik üniversitelerde alınan ve Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan yardımcıları, Maliye Bakanı ve Y™K Başkanı'na g"nderilen senato kararlarından bazı maddeler:* Bakanlar Kurulu'nun 2002 / 3729 sayılı kararnamesinde; maaş artışında üniversitedeki çalışanların bir bütün olarak ele alınmaması, maaş artışına en çok gereksinim duyan araştırma g"revlileri, okutmanlar, uzmanlar, yardımcı doçentler ve idari personelin kapsam dışı bırakılması, iyileştirmenin kamuoyunda oluşan kanaatin dışında üniversite mensuplarından sadece profes"r ve birinci derecedeki doçentlerle sınırlandırılması ve bunlardan birçoğunun anlamsız kesintilerle yararlanma yerine zarara düşürülmesi huzursuzluk yaratmıştır. Kaynak bulmada aşılamayan güçlükler varsa, mali açıdan iyileştirmenin tavandan değil, tabandan profes"r ve doçentler dışındaki akademik ve idari personelden başlaması gerekirdi.* Sadece birinci derecedeki

Yazının Devamı

"Hükümet üniversitelerde huzuru bozdu!"

9 Nisan 2002


<#comment>Hükümetin eşit işe eşit ücret kararnamesi üniversitelerdeki huzuru iyice kaçırdı. Bugüne kadar hemen her konuda sessiz kalmayı tercih eden üniversite yönetimleri, alttan gelen yoğun baskı üzerine ilk kez sert bir tavır sergilemeye başladılar.
Üniversite senatoları, üniversitelerdeki huzuru ve çalışma barışını bozduğu gerekçesiyle Bakanlar Kurulu'nu Cumhurbaşkanı'na şikayet ettiler.
Çok sert ifadelerin yer aldığı senato kararlarında üniversitelerdeki hoca kaçışının hızlandığı ve hocaların birbirlerini düşman gibi gördükleri vurgulandı.
İşte değişik üniversitelerde alınan ve Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan yardımcıları, Maliye Bakanı ve YÖK Başkanı'na gönderilen senato kararlarından bazı maddeler:
* Bakanlar Kurulu'nun 2002 / 3729 sayılı kararnamesinde; maaş artışında üniversitedeki çalışanların bir bütün olarak ele alınmaması, maaş artışına en çok gereksinim duyan araştırma görevlileri, okutmanlar, uzmanlar, yardımcı doçentler ve idari personelin kapsam dışı bırakılması, iyileştirmenin kamuoyunda oluşan kanaatin dışında üniversite mensuplarından sadece profesör ve birinci derecedeki doçentlerle sınırlandırılması ve bunlardan birçoğunun anlamsız

Yazının Devamı